KK'nin guzel kadinlari, gununuz aydin olsun.
1935 dogumlu annemle birlikte yasiyoruz. Yasayan tarih... 2.Dunya Savasi sirasinda cocukmus. Yokluktan, bildigimiz fasulyeyi ogutup ekmek yapmislar. Gorunumu puf puf, tadi cok kotu. Yedikten sonrasi ise bagirsaklarin bozulmasi kacinilmaz.
Rahmetli dedemin bir cuval parayi sirtlanip, kasabaya 6 evladinin ihtiyaclarini gormeye gittigini de anlatir. Yani paranin pul oldugu donemler. Cicekli basmadan elbise hic giyememisler mesela. Hatta anneannemin sandiginda, boyle kumas parcaciklari gorunce sasirir, bu kumaslardan neden bize hic saklamadin der, uzulurmus.
Cunku o donem, kadinlar kendi dokuduklari kumaslari, kök boyayla renklendirir, kiz-erkek butun cocuklara tek tip giydirirlermis.
Simdiii gel de bu kadina, bu donemde alisveris hastaligi diye bir kavram var, insanlar tedavi oluyor diye anlat. Anlar mi? Simariklik der gecer.
Bizim kusak ise, bu hikayeleri dinleyerek buyudu. Biz de neden, nasil israf edilir, anlamayiz. Biz yeni kiyafetleri bayramdan bayrama giyen, birbirimizin giysileriyle buyuyen, kalemlerimiz kuculunce arkasina bir kapak takip buyuten, paylasan, kiymet bilen bir nesiliz.
Nineleriniz veya anneleriniz, kayinvalideleriniz bu gibi hikayelerle, alttan alttan uyardiginda, onlara kizmayiniz. Tam tersi can kulagiyla dinleyiniz, inanin tecrube konusuyor.
Bu kadar israfa, Allah ekmek veriyor da yiyoruz.
Simdi bunlari ben neden anlattim?
Az once 30 lu yaslarinda genc bir kadin, bir torba kuflenmis ekmegi cope, bir tencere bol etli patates yemegini ve yarim kg kadar kokusmus peyniri copun kenarina birakti da ondan.