Valla aynı şeyleri hissettim ufak ufak geçiyor gibi oluyor ama bazen Nirvana’ya ulaşıyor. Şöyle plansız hadi şuraya gidelim dendiğimde bi çantayı alıp çıkmayı, kuaföre gidip (ki bakımlı değilim de normal ihtiyaç dahilinde) telefona bakmadan oturmayı, bir kahve içmeyi, eski kilomu, yaz İçin tatil planı yapmayı, kocamla eskisi gibi olmayı çok özledim. Ama bu aylarda gülmeye başlıyorlar ya bazen gülüyor içimde böyle ilk kez aşık olmuşum gibi bir his oluyor. Sanırım onlar büyüdükçe bu diğer şeylere üzülmelerimiz bitecek. Ben Doğum yapınca bebeği bana verdiklerinde annelik duygusu yüklenecek sandım ama sonradan öğreniliyormuş onu anladımBenim de bebeğim 3 aylık. Ben doğumdan ebe geldiğim gün ve takip eden hafta delirdiğimi düşündüm. Titreme nöbetleri geliyordu, 3 gün uyumadım, bebek bana öyle bi yük hissettirmişti ki hayatımda yeni doğmuş, sağlıklı güzel bi bebeğin böyle hissettireceğini düşünmezdim. Çok pembe hayal etmiştim eve bebekle gelmeyi. Annem beklemedi 40 gün olmadan yalnız kaldık. Yardımcı aldık ev işleri için. Ben bebekleyim.
Şimdi daha iyiyim tabii. Ama eski hayatımı özlüyorum. Bebeğimi deli gibi seviyorum ama bi şeyler uçup gitmiş gibi...
Doğumda hani müthiş bir rahatlama oluyor, dünyanın en güzel duygusu oluyor, duygulanıp ağlıyorduk. Ben normal doğum yaptım, doktor bebeği göğsüme koyunca ah diye çöktüm, üzerimdeki 3.5 kg değil de sanki 30 kiloydu. O gün bugündür hahfifleyemiyorum.Valla aynı şeyleri hissettim ufak ufak geçiyor gibi oluyor ama bazen Nirvana’ya ulaşıyor. Şöyle plansız hadi şuraya gidelim dendiğimde bi çantayı alıp çıkmayı, kuaföre gidip (ki bakımlı değilim de normal ihtiyaç dahilinde) telefona bakmadan oturmayı, bir kahve içmeyi, eski kilomu, yaz İçin tatil planı yapmayı, kocamla eskisi gibi olmayı çok özledim. Ama bu aylarda gülmeye başlıyorlar ya bazen gülüyor içimde böyle ilk kez aşık olmuşum gibi bir his oluyor. Sanırım onlar büyüdükçe bu diğer şeylere üzülmelerimiz bitecek. Ben Doğum yapınca bebeği bana verdiklerinde annelik duygusu yüklenecek sandım ama sonradan öğreniliyormuş onu anladım
Üzülüyorum böyle şeyleri duyunca bu zihniyetler hala ülkemde yaşıyor diye üzülüyorum su kadına edilene bak gizli gizli minik yavrusuna mama yapıp süt diye veriyor halbuki sanane kardeşim senin en derin 10 tane yapmış 5 tanesi ölmüş niye biliyormsn çoğu aclktan bakmszliktan emzir Allah emzir yoksa ne yapsn kadın sütun çok olsun yavrum diye üstüne düşüp yanında olduklarini gosterecekleri yerde niye olmuyoru eksiği arıyorlar nefret ediyorum şuan lohusa değilim sanırm 2 haftaya kadar olacagm şimdiden ne yasarm diye düşünüyorum yapacağım tek bişey var bu bebek benim, kv kp anne yada babamın değil onun için yine en iyisini ben bilirim sütüm yettiği kadar emzirir yetmediği yerde mamasinida veririm kimsedende cekinmem saklamak zaten zor bı hamilelik geçmiş bebeğinz minik doğmuş bide milletimi dusunucm eve dolusanlara ne demeli lohusa kadının yanında kp işi ne ayıptr günahtır hıçmi örf adet bilmezler işlerine gelince işte sende korkma kardeşim yalnz değilsin emin ol en iyisinin başında var bitane böyle o yüzden bebeğine bak kendine bak dediğin gibi sağlık olsun gerisi boş .Merhaba,
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin
sizi o kadar iyi anlıyorumki benim tam tersi kayınvalıdem aram çok ıyıydı doğumdan sonra tartıstık bende laflar ettım çünkü benım o zor dönemimde zaten yeni doğum yapmısım uykusuzum gelen gıden oluyo ev işleri bana o zamanda tartısma çıkardı bebeğimin doğdugu ilk aylar çok kötü gectı bu cocuk ağlıyo mama verelım zayıflayasın dıye yemıyosun fln gibi laflar.Kayınvalıdem geldıgınde ödüm kopuyodu cocugum ağlıcak yıne mama ver dıcekler dıye çunku ben mama konusunda ıtıraz edıyodum.Senin o gızlı saklı mama vermenı çok ıyı anlıyorum çok değişik psikolojide oluyosun aşırı stres oluyodum mama verıcemde görucekler dıyeMerhaba,
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin
Bu yeni doğum yapan kadınlara cektirenler bence bu dünyada olmasada obur dunyada en ağır şekilde cezalandırılacak cunku insanin omur boyu unutamadigi acilar bunlarr bende kayinvalidem ve eltimle beraber yaşıyordum eltimin 7 sene çocuğu olmadı ben doğum yaparken de çocuğu yoktu daha benden sonra oldu onunki ilk hamile oldugumu ögrendigin zaman sevinemedim, onlarda erkek bebek istiyor diye bebeğinin cinsiyetini ögrendigin zaman bile sevinemedim onlar duycak uzulcek diye, düşünün sırf onlar üzülmesin diye hamilelik tişörtleri bile giyemedim çok istedğim halde hep eksik geçti herşeyim kendimi hamile olduğum için suçlu görüyordum resmen agrım sizin olduğunda dinlenemiyordum utaniyordum laf solicekler diye bide bunun dogum sonrasi var kaynanam ilk torunu olduğu için 7 sene bebek hasreti çektiği için sozde bebeğimi bana ellettirmiyordu bile resmen sezeryan olduğum için sütüm 3 gün gelmedi gene ben suçluydum tabi beceremiyordum oyuzden gelmiyordu elimi neye atsam begenilmemek her işime bir eleştiri laf yememek için çocuğumu sevemiyordum bile yanı çocuğumu severken bile, bir insanin eline bukadar mi bebek yakışmaz diyordu çocuğa bakamıyor tutamıyor hep olumsuz şeyler sanki bana işkence etmek için vardı bu hayatta ne zevk alıyordu anlamıyorum ama ben Allaha havale ettim herşeyi herkesi ilk hamileliğimi, ilk dogumumu hicbirseyimi yaşayamadim bize bunları yapanların Allah cezasını verecek..Merhaba,
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin
Bunlar ne kadar güzel sözler böyle. Öncelikle, inshallah o kötü günlerin geride kalmistir. Bayaga oluyor yazali. 2019...Eger okursan bilmek isterim, nasil ddvam etti. Ben su an 2 aylık lohusayim..böyle güzel sözler iyi geldi bana. Zaten cok zor alismasi güc gereken günler, ve sdni bide kaynana derdi baamis. Oda yetmedi gizli gizli mama vermissin. Benimde sütüm kesilmek üzere. Cok üzülüyorum...kendimi eksik hissediyorum...ama bu kötü bir anne oldugumuzu söylemez!! Saglicakla kal!!Merhaba,
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin