Hanımlar... Belki birazdan okuyacaklarınız sizi gerçekten memnun etmeyecek, belki şiddetle kınayacaksınız, bilmiyorum ama önce bi dinleyin sonra bi düşünün. Ondan sonra karar verin derim.
Benim henüz çocuğum yok. Ancak kardeşimi ben büyüttüm diyebilirim. Annem ve babam hep işte olduklarından gerek evde gerek okulda kardeşim hep benimleydi ve annem ve babamın bana sürekli söylediği şekliyle kardeşimin sorumluluğu nolursa olsun benim üzerimdeydi. Şimdi size hem bir çocuk hem bir abla olarak anlatacağım bazı şeyleri.
Çocuk küçükken çocuk sonra ergen sonra genç oluyor. Öncelikle bunu dikkate alın derim. Ve siz istediğiniz kadar bağrının, isterseniz dövün, öldürün yine bildiğini okuyacaktır. 21 yaşında bir kadın olarak bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki annem ve babamın benim hakkımda aldıkları kararların herhangi biri beni ilgilendirmiyor. Çünkü bu benim hayatım, benim yolum ve ben onlarla aynı kişi değilim ne yazık ki...
Yasaklar koymak ciddi anlamda problem çıkarabiliyor. Allah aşkına şu yasak bu yasak demeyin. Gerçekten üzerine gidilecektir onun. Bunun yerine bırakın denesin bir şeyleri. Yanlışı kendisi görsün. Ya da aslında yanlış demek de doğru olmaz. Belki sizin için yanlış olan bir şey onun için doğrudur, bunu bilemezsiniz. Ben babama yanlış gelen her şey için dayak yedim kendisinden. Bu eziyeti yapmayın çocuğunuza nolur. Uyuşturucudan fuhuştan filan bahsetmiyorum. Çok uç noktalara gitmesin aklınız. Tabii ki böyle durumlarda müdahale etmeniz gerekecek ama muhtaç ve zavallı birini görün böyle bir durumda da. Bağrınıp dövünmenin hem size hem çocuğunuza zararı dokunur. Daha basit düşünün.
İnancına, görüşüne karışmayın. Benim bugün ikinci bir kez düşünmemin yegane nedeni ailemin bana yaptığı din baskısıdır. Ben zaten içinde inancı olan ve bunu dilediğim biçimde yaşayan bir insanken sürekli birilerinin saçma sapan sebeplerden ikazı yüzünden bazen şüpheye düşüyorum. Din böyle olamaz diyecek hale geldim. İzin verin okusun, kendi kafasında tartsın bir şeyleri.
Çok ağır sorumluluklar yüklemeyin çocuklarınıza. Bana 5 yaşımda kardeşimin sorumlulluğunu yüklediler. Ben 10 yaşındayken kardeşimi korkutan lise öğrencileriyle dövüşmeyi öğrendim. Sonuç bolca paranoya ve sinir hastalıkları. Ama boş da bırakmayın derim. Aynı durumda benim kardeşimin bütün sorumluluğu benim üzerimde olduğundan ve kendisinin hayat boyu hiçbir şey yapmaması gerektiğinden bugün etekleri tutuşmuş vaziyette. Seneye üniversiteye girecek inşallah ve şehir dışında okumak istiyor ama bi yandan nasıl yaşayabileceğini hiç bilmiyor.
Çocuğunuzun güvenini kazanın derim. Ona kendi sırlarınızı verin. Genç hissedin kendinizi, onun yaşındaymış gibi olmaya çalışın biraz. Emin olun bir süre sonra günlüğünü okumak zorunda kalmazsınız. Zaten günlük okumak kadar güven zedeleyen ve utanç veren bir şey olmadığını söyleyebilirim. Benim bugün ailemle aşırı derecede mesafeli olmamın nedeni annemin babamın ve sülalemdeki bir çok kişinin bana hiç bir şekilde güvenmediklerini açıkça beyan etmelerinden gelir. Çok net bir şekilde sana güvenmiyoruz dediler. Ve ben de onlara güvenmiyorum artık.
Aşırı baskı uygulamayın. Özellikle kız çocuklara! Biz iki kız kardeşiz ve babamın -tabii bazı sorunlar babamın, dedemin tıpkısının aynısı olmasından ve onun dönemini yaşamasından da kaynaklanıyor- üzerimizde uyguladığı baskı yüzünden bugün ben bir sinir hastasıyım. Gerçekten sinir hastasıyım, raporlu bir biçimde. Onunla görüşme akşam şu saatte evde ol, sevgilin olmasın, hizmet et, ders çalış, daha çok ders çalış..... En berbatı da budur bence. Ders çalış! Bu baskı dersten iyice uzaklaştıran bir şey çocukları. Ben daha anaokulu yaşında üstün zekalı olarak adlandırılan biriydim ve özel okullara gitmem gerekiyordu. Hep en üstteydim, derecelerim mükemmeldi. Bir çok alanda korkunç yeteneklerim vardı. Ama bugün malum ders çalış baskısından ötürü zarzor okuyorum. Bunun yerine onun geleceğe dair hayaller kurmasına yardımcı olun. Dersi eğlence haline getirin. Benim kardeşimin dersleriyle ilgili yaptığım bir şey vardı mesela. Ödevlere ve sınavla ayrı ayrı puanlar vermiştim. Her ödev yapışında 5 puan mesela. Sınavlardan misal 50 - 60 arası alırsa 5 puan, 60 - 80 arası 10 puan, 80 - 100 arası alırsa 20 puan gibi. Karne için de aynı şeyi yapmıştım ve eğer belli bir puana ulaşırsa (mesela her 100 ya da 200 puanda 1 gibi) ona gerçekten çok istediği bir şey almayı vaad ettim. Bir süre sonra ders çalışmayı sevdi. Çünkü hem okulda başarı elde edip öne geçti -ki bu muhteşem bü özgüven kaynağıdır- hem de sonunda ödül olduğu için zaten çaba gösterecektir. Bu arada sürekli olarak da gaz verdim ben kardeşime. Hadi be yavrum kim tutar seni, kıskananlar çatlasın filan gibi laflar gerçekten işe yarıyolar. Düşük not alınca da hiç kızmadım ben. Bi dahaki sefere yaparsın diyince gerçekten problemler büyük ölçüde çözülüyor. Hem size yalan söylememeye başlıyolar hem de sizi mahçup etmemek adına bir dahaki sefere gerçekten yapıyolar. Ha bir de filancanın çocuğu senden daha iyi demeyin sakın. Allah aşkına çocuklarınızı başkalarının çocuklarıyla kıyaslamayın. Bu hem özgüven eksikliğine ol açacak hem de çocuğun gitgide daha da içine kapanmasına neden olacaktır. Hep birileri benden daha iyi diye düşünmenin ne kadar iç karartıcı ve utanç verici bir şey olduğunu düşünün.
Son olarak diyeceğim şu ki her şeyi unutun. Bir problemle karşılaştığınızda kendinizi düşünün önce. Siz onun yerinde olsaydınız. Ve gerçekten onun arzuladığı şeyleri arzulasaydınız vereceğiniz tepki karşısında ne hissederdiniz? Zamanında siz de çocuktunuz. Eminim ki çoğunuz beklemediğiniz anda gelen bi azarın, bi tokadın ne kadar ürkütücü olduğunu hatırlarsınız. Ya da birileri kızmasın diye sürekli yalan söylemek durumunda kaldığınızı. Biz zamanında böyle davranmazdık, ayıptı vs derken öyle davranmadığınız için mutlu muydunuz bunu düşünün. Ve tabii sizin zamanınızla onun zamanının ne kadar farklı olduğunu da düşünün. Her şey değişti yıllar içinde unutmayın bunu.
Ben evlilikten nefret eden ve birlikteliğin bir imzayla olmayacağını düşünen bir insanken, şimdi gelirim olmadan ve hala öğrenciyken evlenmeyi düşünüyorum. Yarın desin erkek arkadaşım yarın derim. Ve bunun tek sebebi de ailemden başkası değil. Evden uzaklaşmanın yegane yolu bu çünkü. Ya da artık onların emri altında olmamanın. İleride çocuğunuzun hakkınızda böyle düşünmesine sebep olmayın nolur.
Bugün aile baskısı ve ailelerin kendi hayatlarını çocuklarına benimsetmeye çalışmaları yüzünden benim gibi sinir hastası olanlar var. Ve hatta Allah korusun intihar edenler bile var. Ben de düşündüm zamanında sinir krizleri geçirirken ve kendimden tamamen uzaklaşmışken. İstemediğiniz, belki de çok da mühim olmayan bir konu yüzünden canınızın bir parçasını kaybetmeye değer mi bunu düşünün. Ve özellikle hanımlar çocukla bizzat bağı olan, o çocuğu doğuran ve bir anne yüreğine sahip olmanız dolayısıyla, söz meclisten dışarı kendine baba diye bazı insanımsılar bunu anlayamayacağı ve beceremeyeceği için ne yazık ki bu görev sizin üstünüze düşüyor.
Umarım bir çocuk ve yarı anne yarı abla olarak bendeniz bazı konularda yardımcı olabilmişimdir... yerimseniben
Of çok uzun yazdım ellerim yoruldu... buyrunnnnnnnnn
Benim henüz çocuğum yok. Ancak kardeşimi ben büyüttüm diyebilirim. Annem ve babam hep işte olduklarından gerek evde gerek okulda kardeşim hep benimleydi ve annem ve babamın bana sürekli söylediği şekliyle kardeşimin sorumluluğu nolursa olsun benim üzerimdeydi. Şimdi size hem bir çocuk hem bir abla olarak anlatacağım bazı şeyleri.
Çocuk küçükken çocuk sonra ergen sonra genç oluyor. Öncelikle bunu dikkate alın derim. Ve siz istediğiniz kadar bağrının, isterseniz dövün, öldürün yine bildiğini okuyacaktır. 21 yaşında bir kadın olarak bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki annem ve babamın benim hakkımda aldıkları kararların herhangi biri beni ilgilendirmiyor. Çünkü bu benim hayatım, benim yolum ve ben onlarla aynı kişi değilim ne yazık ki...
Yasaklar koymak ciddi anlamda problem çıkarabiliyor. Allah aşkına şu yasak bu yasak demeyin. Gerçekten üzerine gidilecektir onun. Bunun yerine bırakın denesin bir şeyleri. Yanlışı kendisi görsün. Ya da aslında yanlış demek de doğru olmaz. Belki sizin için yanlış olan bir şey onun için doğrudur, bunu bilemezsiniz. Ben babama yanlış gelen her şey için dayak yedim kendisinden. Bu eziyeti yapmayın çocuğunuza nolur. Uyuşturucudan fuhuştan filan bahsetmiyorum. Çok uç noktalara gitmesin aklınız. Tabii ki böyle durumlarda müdahale etmeniz gerekecek ama muhtaç ve zavallı birini görün böyle bir durumda da. Bağrınıp dövünmenin hem size hem çocuğunuza zararı dokunur. Daha basit düşünün.
İnancına, görüşüne karışmayın. Benim bugün ikinci bir kez düşünmemin yegane nedeni ailemin bana yaptığı din baskısıdır. Ben zaten içinde inancı olan ve bunu dilediğim biçimde yaşayan bir insanken sürekli birilerinin saçma sapan sebeplerden ikazı yüzünden bazen şüpheye düşüyorum. Din böyle olamaz diyecek hale geldim. İzin verin okusun, kendi kafasında tartsın bir şeyleri.
Çok ağır sorumluluklar yüklemeyin çocuklarınıza. Bana 5 yaşımda kardeşimin sorumlulluğunu yüklediler. Ben 10 yaşındayken kardeşimi korkutan lise öğrencileriyle dövüşmeyi öğrendim. Sonuç bolca paranoya ve sinir hastalıkları. Ama boş da bırakmayın derim. Aynı durumda benim kardeşimin bütün sorumluluğu benim üzerimde olduğundan ve kendisinin hayat boyu hiçbir şey yapmaması gerektiğinden bugün etekleri tutuşmuş vaziyette. Seneye üniversiteye girecek inşallah ve şehir dışında okumak istiyor ama bi yandan nasıl yaşayabileceğini hiç bilmiyor.
Çocuğunuzun güvenini kazanın derim. Ona kendi sırlarınızı verin. Genç hissedin kendinizi, onun yaşındaymış gibi olmaya çalışın biraz. Emin olun bir süre sonra günlüğünü okumak zorunda kalmazsınız. Zaten günlük okumak kadar güven zedeleyen ve utanç veren bir şey olmadığını söyleyebilirim. Benim bugün ailemle aşırı derecede mesafeli olmamın nedeni annemin babamın ve sülalemdeki bir çok kişinin bana hiç bir şekilde güvenmediklerini açıkça beyan etmelerinden gelir. Çok net bir şekilde sana güvenmiyoruz dediler. Ve ben de onlara güvenmiyorum artık.
Aşırı baskı uygulamayın. Özellikle kız çocuklara! Biz iki kız kardeşiz ve babamın -tabii bazı sorunlar babamın, dedemin tıpkısının aynısı olmasından ve onun dönemini yaşamasından da kaynaklanıyor- üzerimizde uyguladığı baskı yüzünden bugün ben bir sinir hastasıyım. Gerçekten sinir hastasıyım, raporlu bir biçimde. Onunla görüşme akşam şu saatte evde ol, sevgilin olmasın, hizmet et, ders çalış, daha çok ders çalış..... En berbatı da budur bence. Ders çalış! Bu baskı dersten iyice uzaklaştıran bir şey çocukları. Ben daha anaokulu yaşında üstün zekalı olarak adlandırılan biriydim ve özel okullara gitmem gerekiyordu. Hep en üstteydim, derecelerim mükemmeldi. Bir çok alanda korkunç yeteneklerim vardı. Ama bugün malum ders çalış baskısından ötürü zarzor okuyorum. Bunun yerine onun geleceğe dair hayaller kurmasına yardımcı olun. Dersi eğlence haline getirin. Benim kardeşimin dersleriyle ilgili yaptığım bir şey vardı mesela. Ödevlere ve sınavla ayrı ayrı puanlar vermiştim. Her ödev yapışında 5 puan mesela. Sınavlardan misal 50 - 60 arası alırsa 5 puan, 60 - 80 arası 10 puan, 80 - 100 arası alırsa 20 puan gibi. Karne için de aynı şeyi yapmıştım ve eğer belli bir puana ulaşırsa (mesela her 100 ya da 200 puanda 1 gibi) ona gerçekten çok istediği bir şey almayı vaad ettim. Bir süre sonra ders çalışmayı sevdi. Çünkü hem okulda başarı elde edip öne geçti -ki bu muhteşem bü özgüven kaynağıdır- hem de sonunda ödül olduğu için zaten çaba gösterecektir. Bu arada sürekli olarak da gaz verdim ben kardeşime. Hadi be yavrum kim tutar seni, kıskananlar çatlasın filan gibi laflar gerçekten işe yarıyolar. Düşük not alınca da hiç kızmadım ben. Bi dahaki sefere yaparsın diyince gerçekten problemler büyük ölçüde çözülüyor. Hem size yalan söylememeye başlıyolar hem de sizi mahçup etmemek adına bir dahaki sefere gerçekten yapıyolar. Ha bir de filancanın çocuğu senden daha iyi demeyin sakın. Allah aşkına çocuklarınızı başkalarının çocuklarıyla kıyaslamayın. Bu hem özgüven eksikliğine ol açacak hem de çocuğun gitgide daha da içine kapanmasına neden olacaktır. Hep birileri benden daha iyi diye düşünmenin ne kadar iç karartıcı ve utanç verici bir şey olduğunu düşünün.
Son olarak diyeceğim şu ki her şeyi unutun. Bir problemle karşılaştığınızda kendinizi düşünün önce. Siz onun yerinde olsaydınız. Ve gerçekten onun arzuladığı şeyleri arzulasaydınız vereceğiniz tepki karşısında ne hissederdiniz? Zamanında siz de çocuktunuz. Eminim ki çoğunuz beklemediğiniz anda gelen bi azarın, bi tokadın ne kadar ürkütücü olduğunu hatırlarsınız. Ya da birileri kızmasın diye sürekli yalan söylemek durumunda kaldığınızı. Biz zamanında böyle davranmazdık, ayıptı vs derken öyle davranmadığınız için mutlu muydunuz bunu düşünün. Ve tabii sizin zamanınızla onun zamanının ne kadar farklı olduğunu da düşünün. Her şey değişti yıllar içinde unutmayın bunu.
Ben evlilikten nefret eden ve birlikteliğin bir imzayla olmayacağını düşünen bir insanken, şimdi gelirim olmadan ve hala öğrenciyken evlenmeyi düşünüyorum. Yarın desin erkek arkadaşım yarın derim. Ve bunun tek sebebi de ailemden başkası değil. Evden uzaklaşmanın yegane yolu bu çünkü. Ya da artık onların emri altında olmamanın. İleride çocuğunuzun hakkınızda böyle düşünmesine sebep olmayın nolur.
Bugün aile baskısı ve ailelerin kendi hayatlarını çocuklarına benimsetmeye çalışmaları yüzünden benim gibi sinir hastası olanlar var. Ve hatta Allah korusun intihar edenler bile var. Ben de düşündüm zamanında sinir krizleri geçirirken ve kendimden tamamen uzaklaşmışken. İstemediğiniz, belki de çok da mühim olmayan bir konu yüzünden canınızın bir parçasını kaybetmeye değer mi bunu düşünün. Ve özellikle hanımlar çocukla bizzat bağı olan, o çocuğu doğuran ve bir anne yüreğine sahip olmanız dolayısıyla, söz meclisten dışarı kendine baba diye bazı insanımsılar bunu anlayamayacağı ve beceremeyeceği için ne yazık ki bu görev sizin üstünüze düşüyor.
Umarım bir çocuk ve yarı anne yarı abla olarak bendeniz bazı konularda yardımcı olabilmişimdir... yerimseniben
Of çok uzun yazdım ellerim yoruldu... buyrunnnnnnnnn