Hislerinme tercüman oldunuz. Ayyynı durumdayım. Asla benimsemedi beni. istemedi sırf görumcem beğendi diye evlendi. Bunu bile bile yıllarca mücadele ettim evim olsun yuvam olsun diye. Ama bir gonule bir kere girememişsen yılların faydası yok. Ben hep sevilmek istedim ama sonra bi farkettim aslında ben de artık sevmiyorum. Sadece alıştım evliliğe evime. Hatta sanirım mücadele etmeye alıştım vazgeçmek zoruma gidiyor.
O bir mücadele değil, güvenli alan.
Başınıza gelebilecekleri kestirdiğiniz, önüne set çekebildiğiniz küçük dünya aslında.
Dışarıda koca dünyada neler olup bittiğiyle tekrar baş etmek ve bu sürede benim gibi sizin de 2 erkek evladı layığıyla yetiştirme kaygısı bu durumu besliyor.
Hamur oynanınca ortalığın kirlenmesinden rahatsız olan ve çocuklara bu sebeple huzur vermeyen(döktünüz, yapıştı, off kaldırın) bir kocam olduğundan, onun yokluğunda kızdıklarını yaparken buldum kendimi ben mesela.
Benim huzursuzluğun önüne çektiğim setler, aldığım güvenlik önlemleri böyleymiş meğersem.
Bu evliliklerde sevginin esamesi kalmıyor zaten.
Siz de ben gibi güzelsiniz diye evlenilmiş, ben yıllarca sevildiğimi zannettim ama meğerse daha iyisini bulamam diye mutluluk yalanları atılmış.
Dersine mecbur girdiğiniz bir öğretmen, işveren vs gibi tahammül ediliyor ve karşılıklı çıkara dayalı yeni bir evlilik düzeni kuruluyor.
İhtiyaçlar karşılanıyor, görevler belirleniyor ve robotik bir hayat biçiminde yaşanıp gidiyor.
Mesela eşinizin delirme nedeni, çocuk hasta ise sizin göreviniz olan bir şeyi almayı unutmanız.
Çünkü sistem bozuldu, ona bir sorumluluk verildi ve kayış koptu:)
Offf, yazsam sayfalar sürer inanın.
Sizi öyle derinden anlıyorum ki.
Bazen çok imreniyorum birbirini görünce içi titreyen çiftlere, koklayarak sarılanlara.
Hiç özlemediğim, görünce sevgi hissetmediğim hatta varlığı gözüme batan bir adamla evli olmak.
Ve hayatımda yukarıda yazdığım gibi sevgi dolu hisleri hiç bunları yaşamayacak olmak bile başlı başına boşanma sebebi.