Aslı'nın başucu defterinden seçmeler..

Paylaşımlarımı beğeniyor musunuz arkadaşlar?


  • Ankete Katılan
    71
Hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme,üzgün olduğunda bile.
Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.

Gabriel García Márquez
 
eski acılara bakıp da küsme sevdalara

gavura kızıp da oruç bozulmaz

sök at kafandan acaba'ları!
...
bir kemik aynı yerden

iki defa kırılmaz..
 
"Ben neden senin telefon numaralarını kutsal kitaplarda bir şifreye denk düşürmeye çabaladım ?
Ben neden soğuk suyla yıkanırken hep sen üşüyorsun sandım ...?"

Küçük ıskender
 
KADIN OLMAK iç güzelliğini ortaya
koyabilmektir. Her erkekte bir parça birakmak değil, bir erkekte bütün
olabilmektir.. ERKEK olmaksa aradığın iç güzelliğe bulduğunda boyun
eğmektir.Diğer kadınlarda bırakmış olduğun parçaları tek bir kadında
birleştirmektir....... MEFTUNE ŞAHıN
 
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
...ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız...

Attila ılhan
 
Sonradan görme insanlar maymun gibidir, maymun becerikliliği vardır onlarda. Yukarıda görür insan onları, tırmanırken çevikliklerine hayran kalınır ama doruğa ulaştıklarında artık yalnızca ayıp yerleri görünür..
 
Keşke çocukları avutabildiğim gibi kendimi avutabilsem... "Hayır ağlama! Bakkala gitti gelecek..." Bakkala mı gittin sevdiğim ? ınan herşeyimiz var; birşey almana gerek yok.
 
Bırak bütün insanlar seni tanısın; ama hiç kimse seni tam olarak tanımasın. ınsanlar, sığ yerini gördükleri dereyi kolay geçerler...
Benjamin Franklin
 
Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüzminik bir salon.. Seyircilerle oyuncular arasında sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar.Delikanlı bu tatlı bu güzel bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını fena halde hoşlandığını hiss...etti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..Delikanlı çokk popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip takım karşıya gidince delikanlı da yerini değiştirdi o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü sabahın köründe kalktı erkenden oynanacak maçı ne maçı canım o dünyalar şirini kızı görmek için.Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde okul civarında oluyordu onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında hafif çokk hafif bir gülümseme çokk minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi okul dağılışı kızın karşısına çıkmış gülümseyerek selamlamış sonra arka sokaklara dalıp yıldırım gibi koşarak bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa iyice gülmüştü.. Karşısında sözüm ona ağır ağır yürüyen ama nefes nefese delikanlıyı görünce..Delikanlı voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz hem de tanışırsınız..""Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan salona girdiklerinde ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.ınanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yanyana oturduğuna onun sıcaklığını hissettiğine onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el bir karış ötesinde öylesine duruyor delikanlı sahnede dünyanın en romantik şarkı sözlerisı söylenirken o an dünyanın bütün şarkı sözleriları dünyanın en romantik şarkı sözlerisıydı ya o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken yanlış bir hareketle onu ürkütebileceğinden incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..Sonunda dayanamadı sanki kolu uyuşmuş gibi uzandı..Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken kız şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."Hayır aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. ılk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. ıkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde üçüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çokk ama çokk şaşkın bir ifade biraz mutluluk biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çokk popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..Maç bitti. Kız soyunma odasına delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çokk şey söylemek istiyordu ki aslında..Bir gün üniversite kantininde gazete okurken iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti. Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız Necip Fazıl'ın dört satırını okurken..
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı belli..Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çokk teşekkürler.Herhalde hissettin ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim hanginizden daha çokk hoşlandığıma.. Ve de şu anda onu terk etmem için bir sebep yok..""O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam hayatında başka kimse olmazsa ara beni!" dedi delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden.Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkı sözleridaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce haftalarca aylarca bekledi.. Tıpkı kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla arzuyla bekledi. Umutla umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. ıki dörtlüktü şiir.. ılki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..Bekleyiş sürüyor sürüyordu.. Okullar kapandı açıldı.. Aylar aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. ışte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!..""Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."Sonra yürüdü gitti arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar çokk ama çokk uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun çokk uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi canlısını silmişti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış bir delikanlılık jesti uğruna mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü o delikanlı bendim!HINCAL ULUÇ
 
Gazeteciler Şimon Peres’e “Kur’an-ı Kerim, sizin
devletinizin yıkılacağından haber veriyor" diye hatıırlattıklarında;Peres
şu cevabı veriyor: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin!,
düşünürüz.”
 
Bir erkeğin kalbi fesat, habir bir şeydir, Meryem.Bir ananın rahmine hiç benzemez.Kanamaz ve sana yer açmak için genişlemez...

Khaled Hosseini
 
Gözbebeği insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka ''gözbebeğim'' diye hitap edilir.

ELif Şafak * Mahrem.
 
Bir kızım olursa eğer,adını “Havva” koyardım.Hayat onunla başlasın ve bir adam,onun uğrunda cennetten kovulmayı göze alacak kadar sevsin diye... Ahmet Savaş - Aşk ve cinayet koleksiyonu
 
Farklı kanallarda farklı programlarda
atışıyoruz sevgilim! sen reytingi tavan yapan bir dizide yavşağın
biriyle yiyişirken, ben ucuz bir yemek programında tarifini veriyorum
senin.."
 
Saçlarının karası ile gecelerin siyahı arasında fark yok… Hüznün de bir mutluluğun da…Varlığınla yokluğunla kabullendim seni. En güzel hediye bana sunduğun iki ucu güllü değnek…Bir ucu dokunur üstüm başım hasret, Diğer ucu dokunur içim dışım aşkına mabet....Cihan Tekin
 
Evde kedi köpek beslemekle hayvansever olunmaz;Hayvansever dediğin;benim gibi; koynunda yılan besleyecek... (ŞEMS-ı TEBRıZı)
 
Biz ikimiz çaydanlık gibiyız.ben üstüyüm sen
altı, hani büyüksün ya.Ama koca bir farkımız var, ben sensız de
demlenirim ama sen bensiz ancak su kaynatırsın.
 
Back