Aslı'nın başucu defterinden seçmeler..

Paylaşımlarımı beğeniyor musunuz arkadaşlar?


  • Ankete Katılan
    71
Çok zor bazen / Nefes alabilmek / Ve sağ çıkabilmek / Senin iklimlerinden / Sen bana / Senden kalan / En sevdiğim / Yalan
 
Hedef olup vursan da, Özenli sözlerin oklarıyla
.Süslemedim harfleri ,Adını oluşturanların dışında...Dökmedim yüreğimi
Kimsenin gözlerine ! Ey aşk beni yağmala ! Ateş et arka arkaya aşk !
Beni tara ! Bitsin hiç bir şey umrumda deil ,Dağlarım yaralarımı çabuk
geçsin ,Öğrenirken hasretinle sevişmeyi ,Göz ,yaşlarım akabilirler
özgürce ,ıçimde öyle güzelsin ki ,Onu kirletmeyeceğim seninle...Yıldız Tilbe...
 
"içimde ayak izlerin,
aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...

ve ben ne
zaman,
kiminle sevişsem,
hâlâ seni aldatıyorum."
 
"Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum...
ınanamadığın,Yenemediğin, üzerinden atamadığın korkuların oldum...
Ağladığın,bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların,birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine
sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum...
Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve her şeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum...
Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
Bilseydim...
Bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?.. ://
 
"Yalnızım çünkü sen varsın"
"gel" desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
...bu kendime son gelişim
ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz´a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun"
oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun
yorgun Haliç´e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç
bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa "gel" desen gelecektim
gün düşlerime dönüşlerimde
bakışın içiyor beni gözlerimden
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
uzaklığına uzanıyorum
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
yıkılıyorum şarkılara
"kimseler biliyor"
yalnızlık dostumdu
şimdi korkum oluyor
oysa "gel" desen gelecektim
artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik
göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
uysal yalnızlıklar satın alıyorum
gülüşümle ödeyerek
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa "gel" desen gelecektim
gözlerim ihanete ihbar taşıyor
kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz´ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler
her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim
susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmakta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum Araz´ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı
ben şimdi gurbetim
içimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa "gel" desen gelecektim
ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
şairler ölüdür derler
inanmıyorum
en karanlık ceketimi giyiyordum
ışığa kördüm çünkü
şimdi ise güneşe ilerliyorum
dirilmek için
kimliği paslanıyor eski bir anarşistin
gecenin kör gözünden utanıyorum
hadi bana en militan kelimelerle saldır
batır içime cümlelerini
beyhude bir dehşet bırak
hak ediyorum
gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
can kaybından ölüyorum
cenazemde namaz kılacağım
zan altındayım
yalanıma inanıyorum
yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya

üstü kalsın ihanetimin
"gel" desen gelecektim

yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
süsle beni ey aşk
geçtiğin yerleri öpüyorum
yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
dişlerindeki nikotin tadı terkimde
sirenler ve ateş hatları içip
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
yasadışıyım
tutukla beni gözlerimden
kalemim bitti yitirdi şiirini şuur
öldü kanımdaki mürekkep balığı
solumdaki sise intihar etti intiharlar
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
yaşamak için geç bir zaman
ölmek için ise erken
çok davullu bir senfoni sürçüyor
dikiş tutmaz ayrılığımda
kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
"gel" desen gelecektim oysa
kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
şimdi herkes biraz sen biraz acı
göğsümde bir vagon
gizli sözler batıyor
fırtınalar çıkıyor üstüme
şakağımda
intihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum
çöz gözlerimi senden hadi
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım
içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun
"gel" mi diyorsun
herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi en kanadığımız yerden susalım
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgara...
Ayrılığa...
Zamana...

eyvallah..KAHRAMAN TAZEOGLU
 
((Elif Gibi Yalnızım!Ne Esrem Var
Ne Ötrem.Ne beni durduran bir cezmimNe bana ben katan bir
Şeddem Ne elimi tutan bir harfNe anlam katan bir harekem......Kala
kaldım sayfalar ortasında,işte böyle...Bi okuyan bekledim bir hıfz
eden belki.Gölgesini istedim bir Dostun SEN GıBı...))<<
(bunu paylasmıstım daha önceki sayfalarda ama eksikti tamamladım arkadaslar)
 
bir sitede okumuştum bunu, çok beğendim. sayfanı bozmayacaksa da paylaşmak istedim..

Bugün canım bir cinayet çekiyor... Kocaman bir bıçakla önce sözlerini kessem... Ardından gözlerinin ormanında yetişen tüm ağaçları teker teker... Kanına bulansa ellerim, ellerimle parçalasam egonu. Sabaha leşini bulsalar bencilliğinin, gazetelerin üçüncü sayfaları örtse cesedinin üstünü... Ah, burnuma doluyor kokun, üstüne biraz kırmızı serpilmiş...Söyleyenler doğru söylemiş vaktinde; hiçbir zafer savaşsız elde edilmiyor. Parmak izlerimi kaldırdım ortadan. Gel sevgili, ben seni anladığın gibi seveceğim. Önce ruhunu parçalayacağım!
 
bir sitede okumuştum bunu, çok beğendim. sayfanı bozmayacaksa da paylaşmak istedim..

Bugün canım bir cinayet çekiyor... Kocaman bir bıçakla önce sözlerini kessem... Ardından gözlerinin ormanında yetişen tüm ağaçları teker teker... Kanına bulansa ellerim, ellerimle parçalasam egonu. Sabaha leşini bulsalar bencilliğinin, gazetelerin üçüncü sayfaları örtse cesedinin üstünü... Ah, burnuma doluyor kokun, üstüne biraz kırmızı serpilmiş...Söyleyenler doğru söylemiş vaktinde; hiçbir zafer savaşsız elde edilmiyor. Parmak izlerimi kaldırdım ortadan. Gel sevgili, ben seni anladığın gibi seveceğim. Önce ruhunu parçalayacağım!

cok begendim daha önce hic rastlamadıgım cok anlamlı bir söz..tesekkürler arkadasım sayfa hepimizin paylasmak istedikleriniz icin her daim acık..
 
Üç noktayla dolu seni sevmek...
Sonsuzluğa uzanıyor serinle her cümlem&#8230;
Ne nokta[.] Ne virgül [,] şüphe edemeyeceğim tek şey sana AŞIĞIM.
Tüm soru işaretleri anlamsız... Büyük harfle başlar adın ve öyle biter...
Özel isim olduğundan Değil, bana özel olduğundan&#8230;
Hayatıma attığım en güzel Başlıksın...
Bana her gelişin satır başı.....Gözüme her değişin ünlem..!
Bir benden gidişin Nokta {.} O da zaten SON NOKTA...
 
Tecavüzden sonra "Zevk aldın mı?" diye sormak nasıl abesle iştigalse gidişinin ardından aylar sonra arayıp "Nasılsın.. Ne yapıyorsun.." diye sorman da o kadar abestti işte.. "Uyuz bir itin sırtındaki pire kadar mutluyum ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim.. "Tut ki mutluyum.. Tut ki yıkıldım.. Sana ne.. Gülnihal ÖZKAN
 
Dürüst cümle kurma mecburiyeti getirilmeli Aşklara,
Giden kalana mutluluk bırakma garantisiyle gitmeli,
Ve zimmetine yalnızlık tek kişilik geçirilmeli,sınırsızca da olsa gitmeyi öyle bilmeli..

Müfredattan kaldırılmalı aldatmalar,
Tedavül hakkı verilmeli her eski sevgiliye,
Ve eski sevgiliyle yeniden karşılaşma tesadüfünde,
Artık selamlar iç acıtmamalı..

Yeni bir alyansla takılmalı parmağa hüzün ve yeni bir yas'la akmalı göz,yaşının alışılagelmiş tuzlu suyundan vazgeçilirken,
Mümkünse kan Ağlanmalı artık,
ıçten geldiği daha iyi anlaşılsın diye,inanmayana göre değişen gülümsemelerle..

Oynanmamış kabul edilen süre,süresiz bir ayrılık olmamalı,
Ve her Aşk,bitiş sebebine göre yargılanmalı..

Gereğinden fazla uzun durulmamalı veda anlarında,
Uzatılmayan Aşkın vedasını kısa kesmeli orada,
Hala varsa seven arada nefesi kesilmesin diye içinden daha fazla..

Git diyene kin güden,
Gülden daha fazla diken üreten,
Tüketirken Aşkı yüreğinde bayramlar ilan edenlere,
Ve sevdayı idam edenlere,

Sormak lazım;
Sevdi mi gerçekten bir kere?

(Yaradan önce Aşk vardı,kabuktan önce kan..
Tek beceriksizliğimdi işte sadece buna inanmam)

Emre GÖKCE
 
S&#8217;onuncu Duruşma;

Artık aklımıza her estiğinde her yerde buluşmayacak,
Yani öyle gözlerimiz her söz sonrası kelimede duruşmayacak..
Tutuşmayacakmışız bir el yordamının ateş-i zerk nöbetlerinde uzlaşarak..

Nafakası Aşk&#8217;ın;
Adamın Kadına verdiği yalana benzeri sözlerin zamanla hatırlanması..

Sadakası Ayrılığın;
Her yeni sabahın göz karartan intihar karanlığı ve Gece laneti çökmüş uyku kaçmaları..

Sade izah edilirse her şeyin kefaleti;
Serbest bırakıldık birbirimizden,
Kadının Adama değdirdiği dudak izlerinin ileriki zamanlarda olur-olmadık anlarda özlenmesi..

Celsede bitse,
Devam eden bir sevda bu,
Canlı-kanlı zanlıyız işte abartısız..

Gelse de gitmese dediğimiz anların nankörüyüz şimdi..

'H&#226;kim' olamadık öfkeli anlara,
Kim karar verdi o halde bu kararlarla Ayrılmamıza?

&#194;şıktık,
Ayrıştık Biz..
Ayrılmadık hala aslında..


Emre GÖKCE
 
Yüreğimi yar'a bandım diye yaralandım ve yara bandımı yine Aşk'tan sandım diye bir can'la yandım.. Emre GÖKCE
 
Düşünce özgürlüğü vardır Aşkın...

Bunu da iyi oku Sevgili ...

Yüreğine düşünce,

Özgürlüğü vardır Aşkın..

&#8226; &#8226;

Emre GÖKCE
 
Şimdi,
Söyle bana anlamadım..
Yerin,
Başka birisi tarafından alınamıyorsa içimden,
Şantajı zulümse,
Kürtajı mümkün müdür Aşkın?

Emre GÖKCE (YARGÂH - I)
 
Olay bir üniversitede profesör ve bir öğrenci arasında geçer. Öğrenci yemekhanede boş yer bulamadığı için profesörün yanına oturur.
Profesör bu durumu kabullenemez ve çocuğa;
- Öküzlerle kuşlar bir arada oturamaz, der.
Öğrenci hiç bozuntuya vermeden;
-O zaman ben uçayım, diye kalkar.
Profesör durumu içine sindiremeyince öğrencinin sınavından kalması için elinden geleni yapar. Fakat öğrenci soruları eksiksiz cevaplandırır.
Bunu üzerine profesör;
- Sana bir soru sorucam, der.
- Yolda karşına iki kese çıktı birinde akıl diğerinde para var. hangisini alırdın? der.
Öğrenci;
- Parayı alırdım.
Deyince profesör;
-Ben aklı alırdım, der .
Öğrenci karşılık verir;
- Dogaldır insan neye ihtiyacı olursa onu alır.
Çıldırmak üzere olan profesör öğrencinin sınav kağıdına büyük harflerle "ÖKÜZ" yazar. öğrenciye verir.
Odadan çıkan öğrenci bir kaç dakka sonra gelip seslenir;
- Hocam imzanızı atmışsınız ama notum nerede, der!!!
 
Aşkın tarifini sorsalar, "her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi...az kalsın ölüyormuşum gibi"...Sonrası bir uzun yolculuk...Sonrası nasip...!
 
Bildiğim...Kendimi bildim bileli aşık olduğum, bildiğim anca aşıkken var olduğum.ışte bu yüzden, benim için aşık olmak; çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.''Eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar ,hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır'' demiş La Rochefoucauld.Benimse hep böylelerini severek başladı VURGUNUM!
(Murathan Mungan)
 
Sevmek gibi geliyordu hersey
Sevmek gibi gidiyordu kadın
Adının anlattığı ,canın teni yakmasıydı
Bir bulut evet,
Ama aslı olan, bulutun suyu yağmasıydı
Bir insanı sevmekle başlıyordu herşey
Ve boşanmak için en az iki şahit gerekiyordu...

Böyle zamansız güneşli
Umulmadık mavi günlerde
Bir bekleme salonu yalnızlığına bürünüyorum
ıliklerim deki yitik aşkı
Sarhoş bir unutkanlığa iliştiyorum
Sanki şiirini bilmediğim bir fransız aksamında
Kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin
ıçinde ayak izlerim
Aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan
Ve ben ne zaman kiminle sevişsem hala seni aldatıyorum...

Yılmaz ERDOĞAN
 
Back