nihal'in trajedi bağımlılığının ağırlığını şipidak diye ilk dakikada kanıtlamıştır bu son bölümü:
nihal: bana sormadan bülent'i de almış yanımdan, annem onu bana emanet etmişti.. (nepal'e yatılı okula gönderildi sanarken..)
adnan: bülent'in bir yere gittiği yok ki, yan odada nihal?!
hem bülent mutlu işte halinden, kadına anne dedi diye bu olayı kaos haline çevirmeye ne gerek var. çocuk annesini görmemiş ki hayatında daha, en sıcak ilgiyi bihter'den görmüş, onu sevmiş, ona anne diyesi gelmiş işte. alla alla. matmazele mi anne desin yani, gözünün çevresine kömür sürüyo kadın habire, huzursuz bi ifade hep suratında. matmazeli severim aslında esaslı kadın da, bihter var yani bi tarafta, taş gibi hatun, ben olsam ben de bihter'e anne derim. hem nihal 5 saniyelik nevrozuyla ne kadar üzdü bülent'i. firdevs doğru demişti zamanında; "akıllı, uslu görünümünün altında şımarık histerik bir kız çocuğu varmış meğer" diye. ama bülent'e içim parçalandı cidden, bacak kadar çocuk kişilik analizi yapabilir mi hemen, nası tanısın bihter'i, ne bilsin.
daha lafım bitmedi;
firdevs'e bişey olursa kahrolurum, bihterle peykerin (nasıl isim lan bunlar) hayatını karartmış, yapmadığı rezillik kalmamış olsa da; (klişe geliyorum demez) nolursa olsun anne o da. rakısını da çekip çaktı masaya koçum firdevs. aman ölmesin de.
ölmesi gereken birileri varsa onlar da hilmi bey ve cemile.
bir de sorum olacak:
bihter özünde iyi bir insan gerçekten. (sorucaktım bunu aslında ama yazarken inanıverdim iyi olduğuna)
ayrıca bihter'in boynu çok gösterilmedi mi bu bölümde? nasıl bir boyun o bir kere? taptım yani, isyanım tanrıya..
son bölümden bağımsız bir de dizi için bir şeyler söyleyesim var:
hayatımda izlediğim ilk ve tek türk dizisidir, bağımlı bir şekilde, büyük bir heyecanla takip ediyorum. seviyorum uleyn