bambaşka bir bölümü benzer şekilde okuyup bitirdim
avrupada akademik çalışırken döndüm niye çünkü bir türlü teşhis alamadığım ataklarda giden (hoş o zaman atak olduğunu da anlamıyordum da) bir hastalığım vardı....
varan 1 sağlığın yerindeyse şanslısın kanka, Allah başka dert vermesin, hayattaki en büyük nimet sağlık. ruh sağlığını korumak için istifayı basıp işten çıkabılmen bile büyük şey mesela büyük içgörü --ben asla ölüm eşiğine gelene kadar yapamadım. sonra kalbim "siterim böyle işi" dedi bir noktada! -aslında birkaç kere dedi bunu. meeh. mecbur kaldım. kalpsiz yaşanmıyor çünkü biliyon mu.
ha sonra dediğin başka bir konuda da haklısın. ben hiçbir yere başvurmuyorum mesela çünkü biliyorum muhalifim almazlar
mümkün değil. bu CV meselesi değil çünkü ülke oraları geçeli çok oldu... kendimi niye o çileye sokayım. ben de kendi işimi kurdum başka ülkelere çalışıyorum. tatlı tatlı takılıyorum. ha başka şeyler yapma hedeflerim de yok mu. var ama olmazsa kendimi parçalamam. zaten sağlığım çok da müsaade etmiyor.
e sen avukatsın cicim zaten ufak ufak serbest çalışabilirsin. 2.si avrupada tekrar akademi düşünebilirsin. ben düşünüyorum mesela. ara ara gidiyorum. proje filan yazıyorum, kendimi zorla aldırıyorum
gidip bakıyorum. bir yere gittim beğenmedim. şimdi başka bir yeri deniyorum cvp gelir bugün yarın. deneye deneye beğendiğim bir yer olursa gider çalışırım. neden olmasın? ben senden de büyüğüm. ya da gider 3 sene doktora yaparsın burada çalıştığın kadar çalıştıktan sonra yapılır gider. (evlenip eşini götüremeyeceksen o dertler varsa bilmiyorum yoksa yapılabilir) benim alanım tamamen farklı olduğu için sizde nasıl olur bilmiyorum ama illa böyle kısa süreli denenebilecek birşeyler de vardır diye düşünüyorum.
heh
gel gelelim ben evi 32 yaşındayken almıştım.
çünkü benim anam babam doktor değil
bu noktada burada yengenç'in de Mirta'nın da belirttiği şeylere geliyorum -zaten onları yazmak için girmiştim aslında--onlara katılıyorum bu açıdan. daha düşük sosyoekonomik sınıftan arkadaşlarım hep ev aldı benim de daha yüksek olanlar kendi almadı ama ailesi verdiyse başka. sülalem zaten fakir olduğu için herkes aldı bir şekilde o evi, çünkü almak zorundaydı...
hep dediğim gibi ben toprak damlı, suyu kanalizasyonu vs. olmayan, kerpiç, kümesten hallice bir evde doğdum. kalabalık ailede ilk çocuğum okumasam kaderim bambaşka olurdu.
bizim motivasyonlarımız başka oluyor. ki ben o "geleneksel" denilen hayatla alakası olmayan binlerce tercihi de çatır çatır yapmış bir kişiyim. yaparım. bedelini de öderim. memnunum da tercihlerimden.
fakat nasıl "soğuğa yiğitlik olmaz" derler ya. hava -20 ise donarsın cicim. istediğin kadar kahraman ol.
o hesap, aileden yok, düzenli geliri olacak iş dünyası insanı değilsin, evlenmemişsin, vs...eeee? ne yapacaksın migrencim üstelik hastasın belki 40 yaş ya da 50 yaştan sonra çalışamayacaksın? dedim. yiğitlikse o evi almak ödemek de bir tür yiğitlik. bence öyle. her ne kadar anti kapitalist bazı fikirlerim olsa da sonuna kadar gerçekçi de bir insanım. sokakta Das Kapital okuyamam ya.
şimdi ben evi kendim aldım ödedim, arabayı kendim aldım ödedim, belli fikirleri idealleri görüşleri olan bir insanım zaten
her iş her ortam bana göre değil ve ülkeden çok bunalıp sıkılırsam da gidip avrupada çalışıyorum ediyorum birkaç ay kafam dağılıyor filan da
e ben de kafama göre manita yapamıyorum mesela bu da varan 2. şanslısın ki bu ilişkin için çok mutlu olduğunu söylemiştin, hatırlıyorum başka bir konuda. daha önemlisi hala çocuk için vaktin var, düşünüp taşınıp yapabilirsin istiyorsan. bu da varan 3. mesela benim yok gibi birşey. daha gençsin, iyi bir ilişkin var, işin de var, bir şeylere motive olmak için daha ne ister insan?
demem o ki biri olsa birinde doğru tercihlerin olsa diğerinde olmayabiliyor, tercihin olsa şansın olmayabiliyor. ne yapalım? (10 sene önceki kredi oranlarının olmaması da şu anda 25 yaşında olanların kötü şansı mesela) ha benim istediğim kıstaslarda manita yapamamamla ülke koşullarının ne alakası var diyeceksiniz de e ülkede kalmış arkadaşım yok anacım. ilaç için 1 kişi kalmadı herkes gitti (şaka yok abartmıyorum), benim de öyle bir derdim var mesela
yeni kişi tanımak çok zor bulunduğum çevre için maalesef.
en çok da şey dediğini anlıyorum. bize çalış, oku, başarılı ol mutlu olacaksın dediler. en iyi yerleri okuduk. geldiğimiz yer bu mu olacaktı, böyle mi olmalıydı hissiyatını...
4 4lük olduramasam da elimden gelenle bu kadar oluyor diyip oyna devam migren diyorum ben artık...inan o kadar çok "ama hayır böyle olmayacaktı bu hikaye böyle değildi bana böyle dememişlerdi" dedim, o kadar kendimi yedim, hırpaladım ki. artık ikrah geldi. "tamam anladık, önümüze bakalım mı artık migren" dedim, der oldum çok şükür... biraz rahatladım o merhaleye gelince...
ben muğlada yaşıyorum, burada küçük güzel bir çevrem var, kafama göre denize giriyorum yazın. atıyorum amerikaya avrupaya gitsem (ki uğraşmam gerekir çünkü temelli gitmek apayrı bir olay ve benim CVm kurumsal değil) kaç şehirde buradaki hayatımı yaşarım emin değilim. kendi işim, kafama göre takılıyorum büyük oranda, saat maat derdim çok çok az zaman oluyor (kronik hastalıkta böyle şeyler önemli ve ben kurumsal hayat insanı değilim, o kesin). böyle tartıyorum yani. ölçüyorum biçiyorum seviyorum hayatımı diyorum nihayetinde.
bilmiyorum sana ilham olur mu?
neyse sadede geliyorum
belli ki "diğergam" bir insansın
eskiler öyle derdi. o nedenle şurada sen dilinde yazmaya cüret edebildiğim nadir kişilerden birisin pek bir hukukumuz da olmamasına rağmen, mazur görmeni dilerim. ben de eski toprak olmaya yakın bir bünye olarak yaşadığın kandırılmışlık hissini gerçekten anlarım ama buna rağmen iç huzuru bulabilmek de mümkün, ölç tart biç derim ben.