Anne olmak fedakarlık gerektirir hatta bazen hiç olmayı da gerektirir.

Peki içimi kemiren "sen bu kadar onursuz ve gurursuz bir kadın misin?" sorusu ne olacak. Nasıl başa çıkacağım ben bununla hiç bilmiyorum.

benim diyecek bir şey bulamadığım şeyleri yaşamak zorunda kaldığın için çok üzgünüm.

belki sonra uzun uzun da yazarım.
onursuz ve gurursuz bir kadın değilsin.
hiç değilsin.
 
Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.

Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.

Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.

Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.

Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.

Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.

Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...

Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?

İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.

Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.

Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.

İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
O kadar üzüldüm ki gerçekten yanınızda olup size sarılmak isterdim . Rabbim size güç kuvvet , oğlunuza da şifa versin inşallah 🤲Sizin için bol bol dua dua edeceğim.Rabbim kalbinizde ne dua varsa kabul etsin inşallah.Hakkinizda en hayırlısı neyse onu versin.Dualarimda olacaksınız 💞
 
Bu kavga… tamam… kötü…
Kendinize yakıştıramadınız.
Hani karakola gidip darp raporu alınması gereken bir şiddet durumu da yok ortada.
Belki de bu duruma nasıl geldiğinizi sorgulamanız için de bir fırsat. Gözünüzde çok büyütmeyin bu olayı. Evet yaşandı, yaşanmasaydı iyiydi. Bazen sarsılmak için gereklidir.

Siz, pek çok yönden kendinizi yetersiz hissediyorsunuz.
Zeki ve eğitimlisiniz ancak çalışıp para kazanmıyorsunuz ve bu yüzden kendinizi sürekli “fedakarlık yapmak zorundayım, çocuğumun bana ihtiyacı var bu yüzden çalışmayı erteledim” diye ikna çabası içindesiniz. Bundan kesinlikle mutlu değilsiniz. Yani eşinizle iyi anlaştığınızı düşündüğünüz bir zamanda da, ona muhtaç olma fikrinden ayrı olarak bu durumdan mutlu değilsiniz zaten.

Ailenizdeki sorunları çözemiyorsunuz. Çünkü insanları değiştiremezsiniz öyle kolay kolay. Çocukluktan gelen travmaları da bir türlü atamıyorsunuz. Ailenizin eşinize ve oğlunuza bakışından rahatsız oluyorsunuz. Ama siz bakış açınızı değiştirebilirsiniz.

Eş olarak bencilim diyorsunuz. Oğlunuzla iletişiminizin iyi olduğunu söylüyorsunuz ama bana kalırsa öyle olabilmek için çok çok büyük, yoğun çaba harcıyorsunuz. Şefkatli anne olmalıyım diyorsunuz sürekli, annenizi hatırlayarak. Bu o kadar hayatınızı kaplıyor ki, başka kimseye karşı ne sabrınız ne de anlayışınız kalıyor. Eşinizin her davranışı size göre ofsayt. Bu durumda cinsellik düşünecek haliniz kalmıyor. Oysa böyle bir kavgadan sonra pekala çok ateşli bir sevişme de gelebilirdi… Çünkü o kötü enerji açığa çıkmıştı.

Ben her şeyden daha önemli olanın sizin ruh sağlığınız olduğunu düşünüyorum. Evdeki iletişimsizlik, gerginlik bütün bunlar çocukların adeta emdiği şeyler. Bana kalırsa bu da çocuğa karşı psikolojik şiddet. Eşinizi bir salın artık. Kötü bir adam değil o. Ha, diyorsunuz ki; çirkefleşti, onu da tahmin ettim az çok, canı acırken sizi acıtmak için söylemiştir diye düşünüyorum. Evet, muhtemel bir ayrılıkta çirkin şeyler yaşanabilir, ama biliyor musunuz bu konuda ben size de çok güvenemiyorum. Çünkü insanın damarına damarına basan bir tarzınız var. Zor ve memnuniyetsizsiniz. Kışkırtıcısınız. Bunlar tespit, suçlama değil. İşte bu yüzden sizin terapiye, belki başlangıçta ilaca ihtiyacınız var. Adamla uğraşmayı bırakın. Eşinizin evliliğiniz ve oğlunuzla ilgili yapmadıklarına odaklanmayı bırakın. Kendinizi nasıl sağaltacaksınız ona bakın. Oğlunuzun durumu elbette en önemli konulardan biri. Önceliği kendinize vermelisiniz diye düşünüyorum. Çalışamam fikrini atın kafanızdan. çalışacaksınız. Gerekirse yarım gün çalışacağınız bir iş bulacaksınız. Mesai kavramı olmayan bir iş düşüneceksiniz belki. Mesleğinizi yapmak zorunda değilsiniz, alternatifleri düşünmelisiniz. Gocunmadan, dik durarak… buna bir süreç olarak bakacaksınız.

Ayrıca konularınızı takip eden herkes; evliliğini, ailesini ve çocuğuyla iletişimini bir sorguluyordur eminim. O yüzden her seferinde açıklama yapma ihtiyacı hissetmeyin. Okumadım diye yazan olursa da yoksayın.
 
Konuyu okuyunca çok üzüldüm, dua ettim, yine de ederim.
Ama sizinle ilgili hep şunu düşündüm, zor bir insansını ve eşiniz aslında çok aşırı çekilemeyecek biri değil. Önceden de böyle düşünüyordum.
Konuyu okuyunca aslında siz de hatalisiniz. Dost acı söyler demişler, sizi anlayıp sevsem de söylemeden duramıyorum. Hastasıniz, illa kalk yemek ısıt dememiş. Demeye hakkı yok, o ayrı. Ama o gidince kışkırtır gibi kalkıp balkon yıkıyorsunuz. Evet, yemeği hazırlayıp sizi kaldırması gerekirdi. Ama yapmıyor, düşünmüyor, hatalı vs her ne ise. Siz de durumun üstüne giderek, aslında kötülüğü kendinize yapıyorsunuz. Sonunda olay çıktı, ağlayan, kendini perişan eden o mu oldu, siz mi? Kendi mutluluğunuz için adamı olduğu gibi kabullenin derim. Ayrılmak ayrı, onu yaparsanız bilmem. Bir çocuk var ortada, çocuğunu düşünen bir annesiniz, kendinizi siz kendiniz mutsuz ediyorsunuz. Kendini düşünmeyeni kimse düşünmüyor arkadaşım. Evet yemek hazırlamadi, ama bunu büyütmeye gerek yok kafanızda. Genel olarak ağır konuşuyorsunuz, ben öyle algıladım eski konularınızdan. İçinde bulunduğunuz durum, bence sorunlu geçmişinizle,annenizle alakalı. Şu anki dur, anlattığıniz kadar ölmelik değil aslında sanki. Geçmişten dolayı böyle. Dini yorum yasak evet. A muslumansiniz biliyorum, namaz kılın, dua edin, inanın biz bunlardan vakit eksikliği nedenini bahane bulup uzak kaldıkça dünya meşgalesi pesimizi bırakmıyor, kendimize bile vaktimiz kalmıyor. Dünya ile boğuşup duruyoruz. Umarım, herşey yoluna girer, hep diyorum cogu şey çocuklukla ilgili.. çocuğunuzun üstüne düşün, kendinize de önem verin, eşinize de olduğu gibi ve iyi yönlerini görerek bakın, herşey duzelecek belki.
 
19 sayfa geçmiş şimdi gördüm

ama buna böyle klavye başından bir şeyler yazamam

ben ailecek bu süreci baştan almanız gerektiğini düşünüyorum

zira oğlun eşin ve sen hepinizin de farklı yahut aynı ya da benzer sıkıntıları var

bir de evet seanslar pahalı vs de bu aşamada sigara vs bırakılmaz

(hiç sigara içmedim, bana göre bir anlamı yok ama şu an senin için onu bırakma anı değil )

zira sana ait olduğunu düşündüğün tek şey ve bu nedenle o seninle kalmalı
 
Yok eminim para ile derdi olmayan bir uzman olduğundan. O konuda şüphem yok. Bana kesinlikle çalışma demiyor zaten. Çok fazla zorlanırsınız diyor.

Şimdi bu eklenen yeni teşhisin açılımı şu şekilde. Sabah uyanıyoruz. Kahvaltı yapalım, yapmam. Üstünü değiştirelim, değişmem. Okula gidelim, gitmem okul ağlasın. Yüzünü yıkayalım mı, yıkamam lavabo ağlasın. Gel öpeyim annem, öptürmem anne ağlasın. Vs vs diye uzar liste. Kuru bir inatlaşma durumu değil. Üç yaş sendromu diye geçiştirilecek bir durum da değil. Var olan her duruma her söze karşı çıkıyor. İnatlaşırsam olay büyüyor sinir krizine evriliyor. Sakince çeşitli yöntemlerle ikna etmem gerekiyor ki bu da zaman alıyor. Peki en ufak eylemi bile yapmak bu kadar zaman alırken sabah erken saatte kalkıp işe gitmek sizce mümkün olabilir mi? Ki okula giderken yolda bile kırk tane itiraz duyuyorum. Nasıl vaktinde gideceğim o işe? Psikolog demese bile ben cesaret edemiyorum şu anda.

İşe gidebilmek gayet mümkün. Ben gidebiliyorum. Çünkü kızımı anlattınız bana. Şu an 9 yaşında aynı anlattığınız gibi bir kızım var. İnatlaşma, bağırma, el yıkatabilmem mümkün değil. Yağlı elleriyle dokunur heryere. Yıka derim kaçar inadına dokunur etrafa. Üstünü giydirmek hala çok zor. Küçükken 2 saat peşinde koştururdum dışarı çıkmaktan vazgeçerdik. Banyo yaptıramıyorum hadi banyoya dememle banyoya girme arası 2 saat. Sinirli, hırçın. Arkadaş edinemez arkadaşlarıyla kavga eder hemen. Asla beraber oyun oynayamayız kazanamazsa çirkeflik yapar oyunu dağıtır. Vs. Vs. Ben ilk defa geçen hafta psikiyatri ye götürdüm. İlaç verdi kullanıp kullanmama konusunda kararsızım hala. Kolay değil çok zor ama yapılabilir. 2 yaşından beri çalışıyorum. Babanın hiç bir yardımı yok bu arada onu da ekleyeyim.
 
İyi bir anne değilim. Sigarayı bırakmam lazım ama zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum. Kestirip atmam gerekir aslında ama yapamıyorum.
B
Edilir ve sonra o sevgisiz ve kavga gürültülü çevrede psikolojik şiddete maruz kalarak büyüyen çocuklar topluma psikopat sosyopat kendi çocuklarına da aynını yaşatma potansiyeliyle katılırlar. Sözünü bile edemeyeceği rezillikler yaşanan bir evde kedi bile büyütülmez.
Arkadasin cocugu rahatsiz ve bu sartlarda maddi manevi cocuguna bakacak gucu yok en azindan bu donemleri atlatip biraz olsun duze cikana kadar sabretmesi lazim ben tabiki siddet gorsun oldurulene kadar bosanmasin demiyorum ama detaylar var konuda
 
Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.

Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.

Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.

Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.

Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.

Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.

Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...

Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?

İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.

Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.

Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.

İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.

Vasat anne falan değilsin, kendine bu kadar yüklenme lütfen
Çocuk senin kadar babasınında çocuğu ve en az senin kadar onu düşünmekte görevi
Anne olmak için kendinden vazgeçmen gerekmemeli bence
Sen çok güçlü bir kadınsın ve çok güzel bir annesin, konularını daha önce de okudum , biliyorum
Oğlunda sende düzeleceksiniz bu bir süreç ve geçecek
Kendine biraz alan yaratmaya çalış sadece, bir iki saat bile olsa, belki bir yürüyüş, belki bir iki komşunla lak lak etmek, belki part time bir iş ama lüften beyninin ara vermesine izin ver. Ölme fikrini de at kafandan, güzel günler göreceksin daha, gün doğmadan neler doğar. Bize hep yaz, dertleşelim, dualarım seninle
 
Merhaba hanımlar
Konu gerçekten çok ama çok uzun olacak. Uzundu okumadım, destan yazsaydın, okumadım ki gibi akla ziyan yorumlarla kendinizi yormayın. Okumayın. Çünkü uzun.

Okuyabilecek kudrete ve isteğe sahip olanlar için de, gerçekten hiç olmadığım kadar kötüyüm. Bitik vaziyetteyim. Çok kısa zaman önce konu açtım onun da farkındayım. Ancak gerçek manada yalnızım. Konuşabileceğim daha doğrusu yaşadıklarımı anlatabileceğim kimse yok. İki ayrı mevzu var anlatmak istediğim. Esasında yardım ya da öneri de değil beklediğim. Yazmak istiyorum sadece. Hani ağlayarak geçer sandım ama geçmedi. İçim dışıma çıkana kadar ağladım ama geçmiyor. Yazarsam belki hafiflerim.

Dün öğlen vakti eşim demek istemediğim lakin hala eşim olan kişi eve erken geldi. Neyse ki oğlum okuldaydı... Saçma sapan bir sebep yüzünden beş yıllık evliliğimde hiç olmayan şeyler yaşandı. Yaşarken utandım, hatırladıkça utanıyorum, anlatmaya mecalim yok. Lütfen detay sormayın. Asla affedemeyeceğim sözler ve eylemlere maruz kalıp, asla affedilmeyecek karşılıklar verdim. Rezillik, saygısızlık... Ne söyleyeyim ki daha. Aile apartmanındayım ve herkes evime geldi. İlk Kez kendimi bu kadar aşağılanmış, çaresiz ve gurursuz hissettim. Anlatamıyorum bile... Evet biliyorum bu saatten sonra bu evlilikten bir cacık olmaz. Biliyorum saygı bitince hiçbir şey düzelmez. Hepsini biliyorum. En son kayınvalidem elimdeki valizi alıp "bizim hiç mi Hatırımız yok, bizim için kal Allah aşkına" diyordu bembeyaz suratı ile. Hani öyle bir rezillik. Neyse bu konuyu burada kesip neden bu hale gelmiş rezil bir evlilikten, onursuz bir tavır sergileyip gidemediğimi anlatayım.

Ben böyle bir günün ardından hemen ayağa kalkmalıydım çünkü aylardır randevu almak için kovaladığım, neredeyse her gün aradığım, oldukça iyi miktar ödemem gereken psikoloğa nihayet oğlumu götürecektim. Anneyken, kadın olmak unutulur mu? Unutulması gerekiyor işte bazen. İptal edemezdim... Bu lanet evden çekip gidemezdim de.

Oğlumu götürdüm. Uzun süren birebir seansın akabinde benimle görüşme süreci başladı. Aslında kendimi birçok şeye hazırlamıştım ama yine de kalbim kulaklarımda atıyordu dinlerken. Bilinen tanı şüphelerini saydı ve daha önce söylenmemiş bir teşhis daha ekledi listeye. Eksik kalmasındı çünkü. Karşı gelme bozukluğu. Nispeten daha tehlikeli bir durum diğerlerine kıyasla. Hiperaktivite, dürtü kontrol bozukluğu, dşkkat dağınıklığı vs. Kesin mi teşhis tabi ki değil. Bu muhtemel teşhislerin yelpazesinde salınıyormuş oğlum. Her ne olursa olsun benim oğlum o, mühim değil zaten teşhisin adı. Ancak mühim olan şu ki, aralıkları sıklaşacak bireysel terapilerin zorunlu olduğu bir sürece girmemiz gerektiğini söyledi. Bu terapiler için ciddi ödemeler gerekiyor ve ben bunları sakince dinlerken "şu durumda uzun mesaili çalışma hayatına dönmeniz de neredeyse imkansız. Yoğun İlgi ve zaman gerekiyor" cümlesini de duyuyorum. Tamam oldu o zaman. Peki.

Oğluma ara veriyorum ve kendime dönüyorum. Bari burada kendime döneyim. Geçirdiğim zorlu süreçte sakinleşmemi sağlayan ya da benim sığındığım tek şey sigaraydı. Bunu bırakmam gerek. Oğlum için bu zorunlu bir durum. Başka türlü masrafları karşılamamız imkansız. Çalışamam çünkü oğlumun önünde belirsiz bir süreç var. Terapi sıklığı bile belli değil henüz. Kaldı ki anlatmam imkansız yaşanması gerekir, oğlumla düzenli bir şekilde mesaiye gidip gelmem imkansız. İdrak sıkıştı dostlar, tam manasıyla sıkıştı. Ama sigarayı bırakmam lazım ben anneyim. Her durumda her şartta fedakarlık etmeliyim.

Hala bu evde ve bu evlilikte olduğum için kendimden nefret ediyorum. Ne gurursuzum ne de karaktersiz. Oğlum babasız kalmasın, aman oğlum için sürüyor bu evlilik demiyorum. Mecburum. Tam anlamıyla mecburum. Tedavi süreci masraflı, ailem ne beni anlayacak ne de destek olacak anlayışa sahip değil. Hadi öyleler diyelim, oğluma nasıl davranacaklarını kestirmek hiç zor değil. Oğlumun durumunu anlatmıyorum bile onlara. Sorunlu muamelesi yapmasınlar diye. Hoş zaten evlerinde kalacak yer bile yok. E hadi her şeyi göze aldım ayrı eve çıktım diyelim. Aldığım maaşla hem tedavi, hem ev geçimi, hem manevi sorumluluğu almak imkansız. Aa bak hatırladım şimdi oğlumla çalışmak da mümkün değildi. Hayal dünyasından uyan idrak. O kadar kolay değil...

Ne diyorduk annelik fedakarlık gerektirir. Yahu ben oğlumu yeterince seviyorum, ilgileniyorum, her hücremle kendimi ona adadım. Siz beni sevin ya. Bana şefkat gösterin, benimle ilgilenin, nasılsın deyin. Hala ölmedin değil mi deyin. Dur bir nefes al deyin ne bileyim en olmadı saçımı falan okşayın çok mu zor. Oğlumun seveni var ilgilenen bir annesi var. Onu değil siz beni düşünün. Diyebildim mi? Hayır. Demem mi gerekir ki acaba. İnsan olan, az biraz vicdanı olan düşünemez mi bunu? Bu kadın çaktırmadan ölüyor, öyle çaktırmıyor ki hala ayakta diye düşünmez mi insan?

İdrak bak sigarayı bırak. Kusura bakma ama annesin fedakarlık yapman lazım.
İdrak kusura bakma ama sizin yüzünüzden bu çocuk böyle oldu. Birbirinize İlginiz muhabbetiniz yok. Hem kadın evliliği ayakta tutar.
İdrak anne dediğin kendini yok sayar. Kusura bakma ama bu böyle.
Abartma idrak herkes zorluk çekiyor ne var.
İdrak oğlun nasıl? Bak oğlana iyi bak. İlgilen. İyi bak oğlana mutlaka. Bak tamam mı.

Bakıyorum yahu. Bakıyorum ben oğluma çok iyi bakıyorum. Bana niye kimse bakmıyor? Gıkımı çıkarmıyorum yıllardır şimdi çıkarsam "bencil" olur muyum mesela. Olurum bence. Oğlu bu durumdayken hala kendini düşünüyor derler biliyorum ben. Yuttuğum, anlatamadığım, yok saydığım onca acıya ve kırgınlığa rağmen ben oğluma iyi bakıyorum.

Bir ergenlik hezeyanı daha ekleyip susayım madem. Mümkünse çok yaşamak istemiyorum ama ölmeden önce "hayatımı mahveden aileme, eşime hatta herkese hakkımı helal etmiyorum" deme şansım olsun istiyorum. Hiç olmazsa az biraz vicdan azabı çeksinler istiyorum. Tam da bu yüzden mümkünse aniden ölmeyeyim. Durup konuşmaya vaktim olsun mesela. Uzatmalara kalayım ne bileyim son dakika golünü atıp öyle gideyim istiyorum.

İki patolojik vakanın birleşmesinden bir hayır gelmeyeceği belliymiş zaten. Bu evliliğin bir gün bu hale geleceği belliydi. Çok bile dayandı aslında. Kafam öyle karışık ki, konuya nereden girdim nereden çıktım bilmiyorum. Dua edin bana. En çok buna ihtiyacım var sanırım. Ayakta kalabilmem için dua edin. Vasat anneliğimi iyileştirmem için, sabredebilmem için dua edin. Lütfen.
Oğlunuz için fedakarlık yapıcam diye parça parça olmuşsunuz, sizin de desteğe hatta ilaç kullanmaya ihtiyacınız var. Bir psikoloğa veya psikiyatriye görünün bu dönemde ilaç desteği sizi biraz daha sakinleştirebilir zira en çok zararı siz ve oğlunuz görüyor anlaşılan.
Rezil olma kısmına gelince kol kırılır yen içinde kalır sözü hep bu durumlardan çıkma
 
Anne olmak değil, evlat sahibi olmak fedakarlık gerektirir esasen.Bizim toplumumuzda daha baskın bişekilde aenneye yüklenmiş dünyanın en en en ağır manevi yükü bu bence..Evet anneysen insani tüm hassasiyetlerini yutmaya mecbur olabileceğin durumlarla karşılaşmaya herkesten bir adım daha yakınsındır...Anneysen gerekiyorsa biyolojin durma noktasına gelebilecek, açlık susuzluk duymayacaksın,cinsellik isteğin yeri gelir ayıplanacak bile, Anneysen gurursuzluk atfedilecek herşeyi özütebileecek kıvamda olmaya mecbursundur.... En eğitimli gördüğün insanlar bile sana ''sonuna kadar haklısın ama çocuğun var''diyiyp ''Allah kolaylık versin tatlım hep yanındayız bunu bil tamammı diyiyp eşiyle kol kola güle oynaya avm ye girdiğini göreceksindir''hatta .Tabi tüm bunlar yaşanmayadabilir ha yaşadıklarını yutamıyorsan da milyon tane maddi manevi zorluklara göğüs gerek yaşamaaya mecbur oluşunu peşinen kabul etmişsindir anneysen, ve o saatten sonra en yakınına bile doldum taşıyorum diyemezsin. .Böyle olmasını sen istedin bititrmeyebilirdin derler..Kaçmaya çalışsnda hayatın yükü yani top hep sende olucak yani....Amma öyle amma böyle. İlk suçun kadın olarak dünyaya gelmek içinci suçunsa anne olmak çünkü...senin benim pek çoğumuzun işte !

Sizin evde o gün işler çığrından çıktı ve eşinden şiddet gördün diye tahmin ediyorum...ve ölsende unutamayacağın kötü şeyler yaşamışsın gibi...Burda çoğumuzun yeri gelip aldığı nefeslerimizi kesen acıları ,dönülmez onulmaz yaraları var...Herkes çektiğini biliyor ve herkes en kötüsü benimkisi diyor biliyormusun...sana en güzel dularımı gönderdim hiiç tanımadığım halde...Üzülmek çare değil, durup düşünmeye mecalin zamanın varsa kendini dinle...Bırak herşey onların döküp saçtığı gibi kalsın bizden herşeyi topralamamızı bekleyenlere inat bırak ortalık dağınık kalsın...Herkes yaptığından utansın kendiyle başbaşa bırak eşini de. Annen ,kayınvaliden, psikoloğun, eşin hatta oğlun gibi düşünmeyi onların değer yargılarıyla yaşadıklarını tekrar tekrar süzgeçlemeyi bırak....Herkes olmaya çalışma kısaca ...Seni üzen her birkişiyle tüm görünmez bağlarının ve muhtaçlıklarının görünmez ipini kesmeye çalış...Ruhun başka türlü bu kıskaçtan kurtulmaz ve özgürleşmez...Evet o evden tüm konularına rağmen(çoğunu okumuşumdur) gidemedin ama ''SEN'' hala varsın..Zaten önemli olan da ''SEN'' değilmisin en öncelikle..Biraz kendine dön derim ben nacizane ve zamana bırak kendini ve herkesi..

Dur bakalım ,gün doğmadan neler doğar derler...Birde bence o psikoloğa göre tüm hayatını kıskaca alma .Mutlaka bir iki uzman daha danış.....Para sözkonusu ise herkes her türlü oyunu çevirebilir biliyorsun !
 
Evlilikleri yıpratan en büyük şey çocuk. Bence sizin evliliğinizin birbirinize olan tahammül sınırınızıda çocuk dibe çekmiş. Zor bir oğlun var sen destek bekledikçe eşin kaçtıkça öfke bağlamışsın ona karşı..
Tüm konularında farkettiğim şey eşine karşı çok büyük bir öfken var hep canını yakmak istiyorsun. Zamanında göremediğin desteklerin acısını çıkarıyorsun sanki. Ama biliyormusun idrak erkekler birşeyi talep etmeden yapmıyor. Güçlü her işini kendi görebilen kadınlar onlar için biçilmiş kaftan. Nasılsa bana ihtiyacı olmadan tüm yükü sırtlanabiliyor diye düşünüyorlar.. Ve bu seçimler onların işine geliyor.
Kavga anında hepimiz can yakmak için neler neler söylemiyoruz ki. Karşımızdakini hep en zayıf yerlerinden vurmaya çalışıyoruz.. Çünkü öfkeliyim. Kendimden biliyorum eşime karşı öyle öfkeliyimki her yaptığı gözüme batıyor. Sürekli canını yakmak istiyorum. Çünkü zamanında çok yalnız bıraktı beni özellikle çocuk konusunda.. Ve kin bağladım ona karşı bir kaşık suda boğasım var.. Dün okudum konunu ve bizde saçma birşeyden girdik birbirimize. Cevap yazıcak gücü bulamadım kendimde.
Sen iyi bir annesin oğlun için katlandıkların seni gurursuz değil rasyonel bir birey yapıyor bence.Sakın suçlama kendini. Ama biraz tamir et hayatını. Bişileri düzeltmeye çalışsan madem gidemiyorsun. Biraz tahammül sınırını yükseltmeye çalışsan eşine karşı. Çünkü diğer türlüsü en çok sana zarar kendimden biliyorum..
 
Ahh idrak ahh.
Kendine bu denli yüklenmesen.
Olup bitenin sorumlusu sen değilsin.
Biliyorum şu an kendini sıkışmış hissediyorsun,nefes alamıyorsun,bunaldın,bir de üstüne eşinle yaşadıkların tüy dikmiş ama lütfen tek başına altından kalkmaya çalışma. Babanın evinden getirmedin oğlunu,eşinde elini taşın altına soksun bir zahmet. Evet anne olmak fedakarlık gerektirir haklısın ama baba olmakta öyle.
Allah yardımcın olsun,inşallah herşey güzel olur senin ve oğlun için.
 
sadece konunuzu okuyabildim, Allah kolaylıklar versin, yardımcınız olsun zira işiniz zor bu de demek oluyor ki siz çok güçlü birisiniz, atasözüdür Allah dağına göre kar verir derler
yazınız, kendinizi ifade biçiminiz çok güzel
acaba diyorum yazarak para kazanabilir misiniz,
sosyal medyada mı olur, internet gazetelerinde, bloglarda mı olur bilmiyorum
ama bu konuyu bir araştırın, düşünün derim,
illa edebi yazılar filan da değil, yaşadığınız olayları da yazabilirsiniz
belki ilerde kitap bile çıkarırsınız neden olmasın :KK74::KK200:
 
Ailenizle olan ilişkiniz, eşinizle olan yıpratıcı evliliğiniz ve son olarakta iyileştirmeye çalışıp, çabaladığınız çocuğunuz arasında sıkışıp kalmışsınız.

Neden bu kendinizi yanlızlaştırma?
Eşinizle ya da ailenizle yükünüzü paylaşmaya çalıştınızmı? Biraz onlara sorumluluk pay etmeyi denediniz mi? Mesela eşiniz sürekli evden bir sebeple çıkan biri, hadi elinden tut oğlumuza hava aldır dediniz mi? Ya da annenize yarım saat 1 saat sen de dursun demeyi denediniz mi? Hiç biri sizin gibi oğlunuzla ilgilenmez belki ama o minicik ara, nefes alma ilaç gibi gelir. Güçlü olacağım diye Allahuekber dağlarına çıkıp sonra tükenip ordan aşağıya atlamaya benziyor her defasında yaşadıklarınız.
Biraz kendinizi telkin edin, mola verin, kafanızda koşturan atları dizginleyin
Bi saçınızı tarayın, kahve için tek başınıza, ödüllendirin kendinizi. Bir kaç dkka telaş olmadan anı yaşayın. Önce kendini iyileştirmeli insan.
Çocuğunuza en büyük faydanız bu olacaktır. Allah yardımcınız olsun.
 
Nerede kaldınız gözüm sizi aradı ve bunu söyleyeceğinizi biliyordum. Derin sularda yazarsa "bu patlamayı bekliyordum" der diye düşündüm, öyle de oldu. Kalp gözüm mü açıldı acaba.

Hiç yazmak istemiyorum ama kısmen yazayım durumu. Ben dün epey hastaydım. Eşim eve erken geldi ve açım dedi. Kıpırdamadım yattım Allah var o da bir şey istemedi ya da beklemedi. Sonra aradan üç saat geçince eşim dışarı çıkmıştı o arada. Geldi ve ben gidip balkonu falan yıkadım. Niye bilmiyorum şart da değildi yıkanması. Sonra onun gözünün içine baka baka yatağa uzandım. O noktada çıldırdı. Buzdolabının kapağını çarpmalar, tencereyi fırlatmalar. Şaka gibi ama mevzu yemek. Yanına gidip ne yapıyorsun sen derdin ne dedim. Çok mutfaktan idrak diye bağırdı. "hastayım yemeği ısıtıp yersen ölmezsin benim mi yapmam gerek illa" dedim. "balkon yıkayacak kadar hasta değilsin ama yemek ısıtmıyorsun" diye bağırdı. Daha doğrusu anırdı.

Bir Parantez açayım. Evet ağır saçmalık bu konu. Ben de hala inanamıyorum bu sebepten büyümesine.

Bir Parantez daha açayım. Benim hatam her zamanki gibi hisleri ifade eden iletişimi denememiş olmam. Hasta olduğum için yemekleri onun ısıtmasını bekledim. Bunu ona ifade etmedim. Her durumda ayakta duran ve bir şey beklemeyen idrake alışkın olduğu için beklenti içindeydi paşa hazretleri. Olmayınca delirdi.

Devam edeyim. Hasta olduğum halde beklenti içinde olup üstüne bir de anırdığı için "umarım hastalanıp yatağa düşersin bak bakalım sana tek kaşık yemek veriyor muyum" dedim. "köpeğin duası kabul olsa" ile başlayan özlü sözü söyleyince ben zıvanadan çıkıp sensin köpek diye bağırdım. Tam bu noktada ipler koptu. Kolumdan çekip beni itti. Bana hakaret etme diyerek ki o başlattı. Ben onu ittim. O saçımı çekti (evet saç çekti ilkokul öğrencisi çünkü geri zekalı) ben ona vurdum. Böyle on dakika falan bol bağrışmalı itiş kakış sürdü.

Annesi geldi ben çantamı hazırladım engel oldu vs. Nasıl epey rezil değil mi ortam? İçler acısı. Annesi oğluna bağırıp sne hatalısın defol git gibi ağır sözler söyleyip, hakaret edip iyice kışkırtınca eşimi asıl affedemediğim cümle çıktı ağzından. Detay vermeyeyim. Benim ona güvenip anlattığım bir mevzuyu ima ederek (söylemedi ima etti kimse anlamadı ama merak etmişlerdir illa ki) "bırakın gidiyorsa gitsin yalvaracak değilim. Evlendiğimizden beri her bokta ayrılmakla tehdit etti. Gitsin ben de her şeyi herkese anlatıp onu rezil edeceğim" dedi. Ben de bu noktada anladım ki olası bir ayrılıkta dünyanın en çirkef insanına dönüşüp türlü tehdit ve imalarla beni rezil edecek kapasiteye sahip bir adammış. Buz gibi soğudum o an ve hala aynıyım.

Yazdım sonunda olduğu gibi. Evet bence de bunca rezillikten sonra Düzelmez bu evlilik.
Ay İdrakcim,sen rezillik görmemişsin.
Evet yaşananlar çirkin,keşke olmasaydı
ama 'rezillik,facia' deyip de
kendini daha fazla doldurma gözünü seveyim.
Fazla şişen balon patladı,olan bu.
Beklenen bir durum.
Aranızda kaliteli bir iletişim ve cinsellik olmadığı için zaten ikiniz de pimi çekilmiş el bombası kıvamındaydınız.
Sen pimi çektin eşin de patladı.
Ardından seni patlattı.
Yapın çok kontrolcü olduğu için,
yaşananlara aile üyelerinin de şahit olması,
seni bu şekilde düşünmeye sevkediyor.

Bu kavgayı,bilinçaltında biriktirip, kodladıklarınla farkında olmadan ama
alttan alta,bile,isteye başlatmışsın,
hiç kusura bakma.
Hastaysan balkon yıkanmaz.
Hadi esti yıkadın.
Yıkadıktan sonra adamın gözünün içine baka baka 'hastayım' diye yatılmaz.
Yattın diyelim,mutfakta takırdayan adama ne diye hesap sorarsın?
Sordun diyelim,adam 'çık mutfaktan' deyince, niye kavgaya devam edersin?
Kocana kızıp,söylenelim,gönlün olsun
tamam da ben de soruyorum;
Hırsızın hiç mi suçu yok?

Yeni evliyken eşimle çözemediğimiz bir sorun yüzünden ona içten içe kızgın hatta hırslıydım.
Sorunu bırak çözmeyi,
konuşmaya bile cesaretim yoktu ne yazık ki.
Yanlış olduğunu bile bile eşimin damarına basacak şeyler yapıp veya konuşup,
kavga çıkarırdım.
Sonra da oturup ağlar ve onun benimle ilgilenmesini beklerdim.
İlgilenmeyince bir kavga da ordan çıkardı.

Eşim almayı-yapmayı istediğim bir şeyi teklif ederdi,içim gitmesine rağmen 'hayır,istemiyorum' derdim.
Ona kızgınım ya,hırslıyım,öfkeliyim.
Ama duygularımı ifade etmiyorum, edemiyorum.
Sonra da 'istediğim olmadı, alamadım, yapamadım' diye üzülür bir de
buna sorun çıkarırdım.
Hey gidi günler.
O zaman iletişim becerilerim ve sorun çözme yeteneğim bu kadar gelişmiş değildi.
Ne zamanki kendimi daha iyi anlamaya,
iç sesimi dinlemeye,altta yatan sebepleri anlamaya başladım işler düzeldi.
Bu yaşananlar iktidar mücadelesiydi.
Bunu çok sonra anladım.

Evlilik üç ayaklı bir sehpaya benzer.
Ayakları;
duygu ayağı
İletişim ayağı
İktidar ayağı
Birini çeker veya ölçüsünü bozarsan,
sehpa devrilir.

Çoğu evlilik iktidar ayağını paylaşamamaktan dolayı sallanıp,sarsılır.
Duygu ve iletişim ayağı sağlam olan evlilikler,
iktidar sarsıntısını daha kolay atlatır.
Sizin evliliğinizde hepsi sıkıntılı,sallanıyor.
Birinden başlayıp tamir etmezseniz,
tünelin ucunda ışık yok,üzgünüm.
Karar ve tercih siz ikinizin.
Ben biraz net ve açık konuşmayı tercih eden biriyim,lafı dolandırmayı sevmiyorum.
Bana kırılmayacağını bildiğim için de bu kadar açık yazdım.
Şimdi söyle bana,ne yapalım?
Daha doğrusu sen ne yapmak istiyorsun?
 
Son düzenleme:
X