Ne yazıp ne söyleyebileceğimi tartmaya çalışıyorum da, sanki ne desem olmayacakmış gibi.
Sizin tartışmanızda, eşimle olan geçmişteki şiddetli tartışmalarımızdan da paylar buldum.
Bizim bir kavgamızı anlatayım, en azından yalnız olmadığını, ağır bir şiddet-yalan ve aldatma gibi haller dışında, evliliklerin nerelerden dönebileceğini ve her şiddetin her şartta ne kadar şiddet olduğunun tartışılabileceğini biraz sorgula ve kendine yüklenmeyi, bir kalıp içinde, o anki durum-duygulardan ayrı sadece davranışı irdeleyip kendini deşmeyi, kendine "Gurursuz" demeyi bırak.
Biliyorsun, bende de adet oldu, konularına geliyor, kendimden bir parça dökerek yüzünü umuda döndürmeye çalışıyorum kendimce, en azından bunların gayet insani-olabilir şeyler olduğunu kendine hatırlatmanı, zaten zor olan hayatın içinde sürekli kendine-eşine yüklenmeyi bırakmanı, kendi bi salmanı istiyorum.
Eşimle evliliğimiz, birbirinden oldukça farklı huylara sahip iki kişinin bir araya gelip, çocuk büyütmeye çalışması halinde ilerliyor ve ayda-iki ayda bir birbirimize bir şeyleri izah eder, bıkmadan anlatır, tartışır şekilde sürüyordu.
Ben salana kadar.
Oğlumun doğumundan sonra artan sorumluluklar, çocuğumun ilk bir buçuk sene yaşadığı ve yaşattığı ağır kolik süreç benim ayarlarımı ve beklentilerimi bozmuştu, dolaylı yoldan eşimi de.
Ki ben bunu bir buçuk, bilemedin iki sene yaşadım; sen ise daha yoğun bir şekilde hala daha yaşamaktasın, bu daha büyük bir gayret, yorgunluk, bıkkınlık, özveri ve içine çıldırış içeren bir durum.
İlk bir buçuk sene içinde, eşimle itişmeli kakışmalı kavga yaşadık mı? Yaşadık.
Eşim vurmadı ama itti-çekti, kollarımdan sıkıp, yere zor kullanarak yatırıp sabitledi, durmam için.
Çünkü eşimi ittim ve hızımı alamayıp rast gele defalarca vurdum.
Bu olayın zemininde de şöyle bir ortam vardı:
Uykusuzluk yaşıyordum, günlerce hiçbir şekilde dinlenememiştim, annemin söylenmelerinden bıkmış ondan yardım almayı tamamen kesmiştim, tuvalete gitmek de yemek yemek de eziyetti oğlumla uğraşırken çünkü ne yaptıysam kesin işe yaramıyor, ağlamalarının çırpınmalarının önünü alamadıkça beynimi zorlayarak çözüm arıyor, şekilden şekle giriyor ve hiçbir kalıcı çözüm bulamadıkça/bu sürecin max sabırdan başka bir yolu olmadığını anladıkça da sinirleniyordum, uyutsam 30 dk demez dikilir ve yeni bir ağlama sürecine daha girerdik. Gecesi gündüzü kalmamıştı, yemek yemez, kendini sıkmaktan kabız, evin içi çöp ev, laf söz anlamaz bilmez, bana eğlemekten-sabretmekten ve aralıksız bir yerleri silip düzenlemekten başka yol yok... Günlerce eşimin görmesini istemiştim ne kadar berbat bir halde olduğumu.
Bana yapışık, zor bir çocuk, tam zamanlı anne haline gelen bir kadın, eşim ise görmedi.
Sizinkinden farkla, ben önüme alıp konuştum da "Ben iyi değilim X, bitik hissediyorum" dertleşmeli bir konuşma da gerçekleştirdim ama cevaben eşimden "E annelik kolay mı? Olacak tabi" gibi anam usulü bir cevap aldım. Bu beni daha çok sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı. Çok iyi hatırlıyorum o konuşmayı, bana "Anlıyorum, ben yanındayım, bu süreci birlikte aşacağız, geçecek bu günler" vb. bir şeyler demesini istiyordum, istediğim cevabı değil, beni delirtecek tetik cümleleri buldum karşımda:
"Annesin tabi, artık anne oldun kolay değil, her kadın bu dönemden geçer bir sen mi doğurdun?" vs.
"Git, konuşmak istemiyorum, tamam" dediğimi de, ısrarla başımdan göndermeye çalıştığımı da hatırlıyorum eşimi, eşimin ise aksine, odayı terk etmeyerek sözleri ile üzerime geldiğini de.
Odayı ben terk ettim, peşimden geldi.
Baktım olmayacak, evden çıkıp gitmeye yeltendim ve beni kapıda yakalayıp,
"Abartıyorsun"lu bir konuşmaya başladı ki bu abartıyorsun lafını işitmem yetti İdrak.
"Abartıyorum ha, dur abartıvereyim ben sana!" diye üzerine atladım adamın. "Git" dediğimde gitmiş, beni yalnız bırakarak söylediklerini sindirme fırsatını bana tanımış olsaydı biz itiş-kakış birbirimize girmeyecektik.
Ya da ben "Böyle konuşarak beni incitiyorsun, senden duymayı beklediklerim bunlar değildi" gibi bir konuşmaya girebilecek sakinlikte kalsaydım, belki eşim söylediklerinin bana ne kadar ağır geldiğini kavrayacaktı. "Akıl edemedim özür dilerim, haklısın" diyebilecek potansiyelde biri çünkü.
Beni tutup sabitledi de, sustu mu? Hayır.
"İyice delirdin be sen" tarzı konuşmaya devam etti üzerimde, birbirimizin fitilini yaktık çünkü.
185lik 100 kilo adamı üzerimden tamamen itmeye gücüm yetebiliyor olsaydı (ki baya zorlandı beni tutmakta), muhtemelen o gün bir aile faciası yaşamıştık. Evimizin kapı girişinin tabanında, üzerimde beni tutmaya çalışan eşime küfür, hakaret, bağırıp çağırma artık Allah ne verdiyse... Kendimi tanıyamadım. Ve son olarak girdiğim şiddetli ağlama krizi, (şu an memleket değiştirerek buradan taşınmış olan) komşumuzun kapıya gelip beni sakinleştirmeye çalışması, annemlerin de haber alıp hemen bize gelmesi cümbür cemaat oh...
İşin en kötü, içimi mahveden kısmı ise, yenice uyumuş olan oğlumun sesime uyanıp yanımıza gelmesi ve beni o ağlama krizi içinde görmesi. "Bir daha tekrarlanmayacak asla, oğlum beni böyle görmeyecek" sözünü kendime verdiğim gündür de.
Rezillikse rezillik bak, al buyur konu komşulu, ana babalı, çocuklu tam kadro. :)
Yaşadığımız en büyük ve en ileri gittiğimiz kavgaydı. Üzerinden 1 sene geçti.
O gün "Bitti bu iş, tamamen bitti" dediğim yerden döndüm.
Kendimi de suçladım ama uzun sürmedi, kendime hak verdim bir miktar çünkü bu patlama olacaktı, eşim -git- dediğim an gitseydi ben kendimi sakinleştirmenin yoluna bakardım beni bilirdi, ama rahatsız olduğumu göre bile üzerime gelmeyi tercih etti. Eşime de hak verdim, çünkü annemden-annesinden, herkesten bana karşı duyduğu/gördüğü/bildiği tek destek(!) biçimini sergiledi ve benim de onları geçiştirmek için "İyi ok, tamam, doğrudur" şeklinde savmamı benim sakinleşmem olarak yorumladı, dahasını bilemedi, o süreçte akıl edemedi, kendime doğru yolu gösterivermedim.
Birbirimize cephe alarak kendimize döndüğümüz, düşündüğümüz, birbirimizden hiçbir bk beklemediğimiz, 6-7 ay geçirdiğimiz sürece girdik. Her şey bozuldu, ne cinsellik ne bir şey. Çocuk için rol gibi devam etti.
Sonra da tamir süreci başladı, birbirimizden hiçbir şey beklemediğimiz yerden bir araya geldik, beklentilerimizi yeniden tartabildik ilginçtir ki. Hani bu tamiri nasıl açıklarım ben de bilmiyorum, bir salma-bırakma- kendi kendine akış içinde oldu diyebilirim.
Demek istediğim; bu kavgalar çocuklu hayat içinde olabiliyor İdrak.
Kendini yeniden gördüğün, duygularını tarttığın-temize çektiğin dönemler bunlar. Daha ileri gidilmiş olsaydı, daha farklı bir yorum yapardım; benim için buradan da dönülecek-çok daha iyi olunacak ışık var. Kopulması gerekiyorsa da kopulur ve daha "Acaba"sız karar da alırsın. Tam ortası.
Burada artık bi sal, bırak bir yöne kendiliğinden aksın, seni de götürür o akış.
İkinci kısım oğlunun tedavisi, maddi kısım ve sigara:
Ben de sigara kullanıyorum ve evet, nasıl bir sığınak, rahatlama-kaçış haline geldiğini de biliyorum.
Bu hengame içinde de sigarayı bırakma ile baş edebileceğin kısmına da çok yorum getiremiyorum; bunun tartımı sende. Dışarıdan bir gaz olarak "Bunun da üstesinden gelecek güce sahip bir insansın" diyebilirim sana. Tersine "Kendini bir de bu şekilde zorlayıp kasma, gayet insani bir tutunma-kaçma yolu, şu an buna ihtiyacın vardır, bu kadar oluyordur" da diyebilirim. Ancak kendini suçlu hissetme.
Belki çok tartışmalı bir laf edeceğim ama tek lüksün de sigara be kuzum, başka ne alıyorsun kendine? Kısacağın daha neresi var? Elinde bir zihnine,eline,diline her yerine bulaşan ve yemek bağımlılığından sonra baş etmesi en zor bağımlılık olarak kabul edilen bir -zaaf- kalmış.
Bu bağımlılığı da hazır olduğunda aşacağına inanıyorum.
Oğlunun durumunun da günümüz şartlarında tedavisi/izlenecek yolu/desteği de belli. Bir bilinmeze düşüp kapı aramaktan çok daha iyidir. Sağlık sorunu içeren durumlarda, kendimi "Daha beterine bakıp şükretmek" aralığında tutarak rahatlıyorum İdrak, aklını, umudunu, gücünü bu şekilde muhafaza etmesi daha kolay. Aşılamaz değil, yolunuz belli yapılacaklar belli, umut da veren bir yol. Zamanla çok daha iyiye gideceğinden, gayretinin meyvelerini toplayacağından eminim. Sen elinden geleni, üzerine düşeni fazlası ile yapan bir annesin. Geçecek bu günler, yorsa da bitirse de geçecek.