E
EU3
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU3
-
- #1
Ertelemeye çalıştığımız yaşamlarımız o denli hızla ilerliyorki, yanımızdan geçerken biz ona sadece uzaktan bakıyoruz ve bizi geçtiğini düşündüğümüz anda peşine takılıyoruz. Hani olurda yetişebilir bir şekilde bi yerlerinden tutabiliriz diye ama ne mümkün, kalmışızdır bikez en gerisinde ve en geç... Hoş zaten onunda beklemek gibi ne bir derdi nede bir lüksü vardır. Sonra sonra anlarız artık, geri dönüş biletleriyle kıyısında kaldığımızı hayatın, yanmıştır artık ee vakitte iyiden iyiye daralmıştır.
Hafızamızda son el sallayışlar kalmıstır, otobüs camlarının buğusu, durakların iç yakan sogukluğu, can alıcı vedalar birde... Kendimizle başbaşa kaldığımızda konvansiyonel hayatlarımızın dışına çıkmaya çalışmadık mı hiç? Susarken aslında, içimizden yükselen ses arşa varmadımı yada? Yaşadıklarımızı, kayıplarımızı ve de hatalarımızı, bütün gel git hüzünbaz hüzünlerimizitek tek masaya yatırıp en şeffaf haliyle muhasebesini yapmadık mı? O anlarda işte kalbimize saplanan okları çıkarmak için uğraş verirken daha da derinlere itip canımızı yakmadıkmı? her sızı da olgunlaşmadık mı biraz daha? gözlerimizdeki yaş bogazımızdaki düğümlerde cabası...
Bi zincirleri kırıp haykırsak tek solukta, hani bir nefeste bir arya tınısında, hani içimizde ne var ne yok çıksa dışarı kurtulsak ve rahatlasak şöyle.. Hani bir konusabilsek iç dünyamızla bunlar yaşamın gerçekleri derken bile, gerçeklerin sahte olduğunun farkında olarak... Duygularımız alabildiğince coşsa tek seferlik lirik bir hal alsa, ama hiç korkmasak, durdurmasak, korkup susmasak, noktaları en can alıcı yerlerde koymaktan vazgeçip, virgülle anlam katsak, uzatabildigimiz kadar uzatsak hani.. cesaretimiz varmı tüm bunlara! Mümkün mü bu? İçimize attıkça atıyoruz elbet nasıl olsa hani çıkar biryerlerden, patlamaya hazır bombaları imal ediyoruz. Hala inanıyor ve inandırılıyoruz hayata, oysa sende gerçek değilsin olduğunu bilseydim sana dört elle sıkıca sarılırdım emin ol.. diyemiyoruz!
Bizler aslında kalabalıgımızın içinde bile yalnızız ve hepte yalnızdık zaten. Yine o yalnızlığımızla rüzgarın en en şiddetli haliyle, sararmış yapraklar gibi umutsuz savruluyoruz ordan oraya.. Hala yüzleşemiyoruz bir türlü. Oysa cam fanusun dışına itildik çoktan. Bizim büyük vazgeçişlerimiz olabilmeliydi ertelememeyi göze alabildigimiz, biletleri tek seferlik kesebildiğimiz... Olamadı hiç!
Bir insanın canı bukadar yanarmı ey sarı kızılı eksik grisi fazla hayat; şimdi artık hesap verme sırası sende, benden çaldıklarının bedelini beni benden alarak öde bana hadi. Yorulmadınmı aynı senaryoları izlemeye sonu degişmeyen? Soguk olma artık bu kadar, bütün acılara bir bir şahit olupta hala susma, İpi çekip herşeyi bitir ve finale geçip artık perdeleri indir... Bütün o sacma sapan kayda değmez normlarınıda al veremediğin tüm garantilerinide... Ne senin bana var olsun artık ihtiyacın ne de benim sana. Hep beraber mezata sunalım hayatlarımızı.
Bu sefer gerçek olsun tüm sahte ögretilenler, bütün vedalar
Bu sefer son bulsun yüreklerde tüm çırpınışlar isyanlar...
Hafızamızda son el sallayışlar kalmıstır, otobüs camlarının buğusu, durakların iç yakan sogukluğu, can alıcı vedalar birde... Kendimizle başbaşa kaldığımızda konvansiyonel hayatlarımızın dışına çıkmaya çalışmadık mı hiç? Susarken aslında, içimizden yükselen ses arşa varmadımı yada? Yaşadıklarımızı, kayıplarımızı ve de hatalarımızı, bütün gel git hüzünbaz hüzünlerimizitek tek masaya yatırıp en şeffaf haliyle muhasebesini yapmadık mı? O anlarda işte kalbimize saplanan okları çıkarmak için uğraş verirken daha da derinlere itip canımızı yakmadıkmı? her sızı da olgunlaşmadık mı biraz daha? gözlerimizdeki yaş bogazımızdaki düğümlerde cabası...
Bi zincirleri kırıp haykırsak tek solukta, hani bir nefeste bir arya tınısında, hani içimizde ne var ne yok çıksa dışarı kurtulsak ve rahatlasak şöyle.. Hani bir konusabilsek iç dünyamızla bunlar yaşamın gerçekleri derken bile, gerçeklerin sahte olduğunun farkında olarak... Duygularımız alabildiğince coşsa tek seferlik lirik bir hal alsa, ama hiç korkmasak, durdurmasak, korkup susmasak, noktaları en can alıcı yerlerde koymaktan vazgeçip, virgülle anlam katsak, uzatabildigimiz kadar uzatsak hani.. cesaretimiz varmı tüm bunlara! Mümkün mü bu? İçimize attıkça atıyoruz elbet nasıl olsa hani çıkar biryerlerden, patlamaya hazır bombaları imal ediyoruz. Hala inanıyor ve inandırılıyoruz hayata, oysa sende gerçek değilsin olduğunu bilseydim sana dört elle sıkıca sarılırdım emin ol.. diyemiyoruz!
Bizler aslında kalabalıgımızın içinde bile yalnızız ve hepte yalnızdık zaten. Yine o yalnızlığımızla rüzgarın en en şiddetli haliyle, sararmış yapraklar gibi umutsuz savruluyoruz ordan oraya.. Hala yüzleşemiyoruz bir türlü. Oysa cam fanusun dışına itildik çoktan. Bizim büyük vazgeçişlerimiz olabilmeliydi ertelememeyi göze alabildigimiz, biletleri tek seferlik kesebildiğimiz... Olamadı hiç!
Bir insanın canı bukadar yanarmı ey sarı kızılı eksik grisi fazla hayat; şimdi artık hesap verme sırası sende, benden çaldıklarının bedelini beni benden alarak öde bana hadi. Yorulmadınmı aynı senaryoları izlemeye sonu degişmeyen? Soguk olma artık bu kadar, bütün acılara bir bir şahit olupta hala susma, İpi çekip herşeyi bitir ve finale geçip artık perdeleri indir... Bütün o sacma sapan kayda değmez normlarınıda al veremediğin tüm garantilerinide... Ne senin bana var olsun artık ihtiyacın ne de benim sana. Hep beraber mezata sunalım hayatlarımızı.
Bu sefer gerçek olsun tüm sahte ögretilenler, bütün vedalar
Bu sefer son bulsun yüreklerde tüm çırpınışlar isyanlar...