canım benm ne güzel şeyler yazmışsın ellerine yüreğine sağlık.. iyileşince yazmak isterim ben de seve seve :)
açık söyleyeyim ben de öğrencilere bu yazdığın sebepten kızarım.. hatta aynı senin yazdıklarını söylemişliğim de vardır.. ama biliyor musun nasihatla ilgili yazdıkların gibi, ben de bir müsibetin bin nasihattan iyi olduğu kanısındayım.. bunun için yöntemler bakıyorum şimdi.. faydasını görmüyor da değilim..
çok şükür öğrencilerim pek sever beni.. e sayısal bölüm olmanın verdiği sıkıntılarla sınav önceleri uygulama derslerimiz olur. ve ne mutlu ki bana sınıfım dolar taşar, diğer sınıfların öğrencileri dahi gelir.. bu çok mutluluk verici.. ben biraz arkadaşça yaklaşıyorum sanırım bu yüzden.. yaşım 29 ve maalesef hayatın olgunlaştırması diye anlattıklarında biraz uç noktalarda kalmış bir insanım.. nasip diyelim.. o yüzden de "herşey insanlar için" diye düşünürüm.. ve çocuklarla konuşurken de, "aramızda çok yaş farkı yok, neler hissettiğinizi anlıyorum..." diye başlarım.. aaa tabi böyle başlayan nasihatın sonunda gözlerinde nasıl etkilendiklerini görsem de, o deli kanlarını durdurmak için yeterli değildir.. gençlik mi diyeyim, yeni nesil mi diyeyim, rahatlık mı diyeyim bilemiyorum... ama mesela, anlatmayı keser ve sadece tahtaya yazmaya başlarım.. 120 kişilik anfiden ses çıkmaz, sonra anlayıp özür dilerler ve öyle anlatırım... bir diğer yol ise, bizimkiler bu uygulama olayında alışmışlar eskiden, hiç defterlerine falan çalışıp zahmet harcamazlar, uygulama aynen çıkacak sanki.. öyle alışmışlar ki ezbere bunu yıkmaları için basit oyunlar kuruyorum sınavlarda..
örneğin uygulamada A hastanesinde iyileşme oranı %50 B hastanesinde %40 diyorsam başlangıç olarak, sınavda, A hastanesine giden 10 kişi için bilgiler aşağıdadır, iyileşenler 1 iyileşmeyenler 0 almıştır diyorum... o oranı akıl edemeyen çok... alışmışlar çünkü...
ya da geçen sene.. uygulamada olmayıp hocalarının anlattığı bir soru sorduk sınavda. bu alışkanlıktan ötürü hem kimse yapamadı hem de açıkçası rezil oldular. çünkü herkes soruyu kafasına göre yorumlamıştı ve sorunun kendisiyle alakası yoktu (bilirsin istatşistikte tahmin edici tanımı vardır. iyi bir tahmin edicinin özelliklerini sorduk, ve herkes onu bir kişi sandı - hesap makinası olmalı, gündemi takip etmeli vs vs). yaklaşık 250 kişi içinden soruyu yapabilen 5 kişi yoktu... hocayı br şekilde ikna ettim ve finalde de sordurdum o soruyu.. bu sefer ise, herkes bir kişiden bulduğu sonucu ezberlemişti ki o da doğru değildi :) ama artık uslanmayanlar büt'e girdiğinde aynı soruyla karşılaştı ve bu sefer cevaplar doğruydu.
sanırım böyle yöntemler daha uslandırıcı oluyor. illa ki onların enerjisine yetişemiyoruz ama bu oyunları seviyorlar da :)
danışman hocam her zaman "burada önce eğitiyoruz çocukları unutmayın örnek olun" der.. ve haklı sanırım...
kızmak hakkında yazdıkların çok çok güzel ve doğru.. malesef herkes gibi o "ben" egosundan kurtulmak çok zor birşey. ama birçok şeyin bu "ben" egosu yanını da düşünebiliyorsak, birşeylerin farkında olduğumuza işarettir bence.. bu insanı farklı yapar işte.. büyük bir adımdır..
ayrıca ben de insanın isteyince herşeyi yaptığına inananlardanım.. dış güçler hariç tabi :) yapamadığım olmadı mı, elbette oldu.. ama istemek ve bu yolda ilerlemek, hiçbir şey yapmamaktan daha ötede tutar insanı :) yani birşeyler yapmak hiçbirşey yapmamaktan iyidir. niyetin, çaban bilinir ve bu mutlaka sana geri döner...