Akademide uğradığım haksızlıklar..Fikirlerinize ihtiyacım var.

Yaşam şartları hayallerimizi törpülüyor hep. Sünger bobdaki squidword de bir mezarın başında ağlardı çocuklarım izlerken denk gelirdim anlam veremezdim. Sonradan bir yerde okudum hayallerinin mezarıymış orası. Çizgi film sonuçta ama yine hayatın içinden. Kızımı psikiyatriste götürecektim araştırma yaptım tus 1.si bir doktor varmış ona götüreyim dedim. Gerçekten de gözleri parlak parlak bakan , güler yüzlü , konuştuğumda ne demek istediğimi hemen anlayan genç başarılı bir doktor vardı karşımda. Kızımla ilgilendi , beraber resim çizdiler. Kızım da çok sevdi doktor abisini. Muayene sonu normal bir süreç olduğunu söyleyerek bizi bir daha görüşmeye çağırmadı doktor. O yüzden bir daha görüşmedik. 2 yıl sonra oğlumu götürmek istedim. Baktım hemen aynı doktor duruyor mu diye. Yine o doktora randevu aldık aynı yerdeymiş , çok sevinmiştim. Ama girer girmez bir terslik olduğunu anladım. Sevecen doktorumuz gitmiş yerine göz teması bile kurmayan , birkaç kere dediklerimizi tekrar ettiren , muayene süresi bitmesi için dakika sayan bir doktor gelmiş sanki , çökmüş , saçları dökülmüş , gözlerindeki o parlak ışık gitmiş. Ben oğlumu başka doktora da götürürüm sorun değil ama o doktorun haline çok üzüldüm . Ne ümitlerle ne hayallerle zor bir bölümde bu kadar başarılı olup daha sonrasında sistemle , sistemin getirdikleriyle, astlarla üstlerle, hastalarla , belki de zaman zaman dengesiz insanlarla uğraşa uğraşa bu hale gelmişti. Siz başkalarının sizi yıpratmasına izin vermeyin lütfen ...


Elimden ne geliyorsa fazlasıyla yapmaya çalışacağım. İnsanın o gözündeki ışığın sönmesi ve şevkini yitirmesi kadar kötü bir şey yok şu hayatta. Hepimiz insan evladıyız, hepimiz birer anne baba evladı, anlayamıyorum bu sömürü, mobbing, yıldırma ve baskı politikalarının sebebini. İnsanın insana yaptığı zulmün haddi hesabı yok artık. Psikolojik zulüm fizikselinden bile daha ağır cidden. Umarım gözlerimden daha fazla ışık gitmeden bu durumu bir sona kavuşturacağım. Kendime belli bir süre verip düşünüp eğer işler tahminimden de daha ağırlaşmaya başlarsa o zaman konfor alanımdan çıkmalıyım diyeceğim.
 
Dekanımız pasif, iş yapamaz, pısırığın teki, bizim kürsüdeki hocalar onu döver o derece.
Ben de edemiyorum zor tutuyorum kendimi ama işte tezle tehdit etme, tezini bitirtmem uslu ol minvalindeki tehditler insanı prangalı köle haline getiriyor.
Sabredin bitecektir bende gecirdim oyle bi dönem. Bitirdim tezimi savunmam basarili gecti şükür. Ama uzun bi sure akademik hayat istemiyorum:KK70: gercekten sinirleri bozuluyo insanin aglama krizleri geliyodu.
Yani bitecek hocaniz blöf yapiyo sinirlarinizi zorlamanizi istiyo tipki benim hocam.
 
Sana söyleyebileceğim tek şey yılma olur. Dayan sabret. Çok zor ama sabret
 
Ben sizi çok iyi anlıyorum çünkü ben de üniversitede araştırma görevlisi iken mobbing yüzünden istifa ettim. Ama siz etmeyin. Elbette bölüm başkanı ile konuşun. Mümkün olduğunca Ben dili ile konuşun, yapıcı olmak için geldiğinizin mesajını verin tavır ve konuşmalarınız ile. Asla başkalarını suçlar şekilde konuşmayın. Bunları zaten siz benim kadar iyi bilirsiniz. Belki bir şeyler değişir ama belki de değişmez değişmezse evet maalesef akedemi böyle. İnsanlar zaten çok sömürüldüklerinden ve çok çile çektiklerinden kendinden sonra gelen kidemsizlere de çektirmek istiyorlar. Ya ben yaşadım bunu bizim bölüme staj için gelenlerle ben ilgileniyordum ve biz o kadar çile çekerken stajyerlerin bu saf salak ve rahat hallerine gıcık oluyordum, ve ben de o bölümde staj yaparken stajerlere kötü davranıldığına sahit olmuştum. Birgün bir baktım ben de stajyere b.k gibi davranıyorum. Kızın kalbini kırdım sonra dedim "ne oluyor? Ben de onlara benzedim".
Bizim bölümde mobbing had safhada idi. Sürekli diken üstünde stresli bir haldeydik. sabah 8.30da işbaşında olmamız gerekiyordu bazen bölüm başkanı sabah 7.30da toplantı yapardı. Geç kalana ne biçim laf sayardı. Hakaretler havada uçuşurdu. Bölüm başkanı odasına çağırı diğer asistanı kötülerdi sonra yanından çıkıp o kişiye yine hiçbir şey olmamış gibi gülümserdiniz. Ay bir arkadaşımız evlenmeye nişanlanmaya kalktı ev kredisi çekecek önüne A4 kağuıdı koydu bölüm başkanı yaz bakalım nişanlanmakla ve ev kredisi çekmekle ne kadar yanlış yaptığını düşün yaz kendi kendine oku" dedi. Niye evlenirse o kişi 7 724 bölüm başkanının hizmetinde olmayacak diye. Bizim o asistanın evine dünürler geldi çocuğu gece 2'ye kadar çalıştırdılar proje yetişecek diye evine göndermediler düşünün ailecek damadın ailesine gidiliyor önceden planlanmış yemek için ve damat yok buna rağmen evlenmeyi başardı sonra bir sunumda bilgisayarın ekranında evlilik fotosu var kazara bir ekrana yansıdı bu bölüm başkanı "ne o biz senin karını görmek zorunda mıyız?" dedi herkesin içinde, başka bölümden hocalar ve öğrenciler de vardı sunumda. Yazsam bitmez ya o kadar çok şey var ki. Doktora yapan araştırma görevlisine evini boyattı ya hoca. Yani bizde ilaveten böyle şeyler de vardı. Kidemliler de birbirilerinin kuyusunu kazmaya çalışıyor bize "tarafını seç" diyorlardı oysa biz sadece bilim yapmak istiyoruz ama ne mümkün yalan yanlış datalarla makale çıkartıldığına şahit oldum ya ben daha ne söyleyim. Yaz yaz bitmez ki bu ya. Benim de damarımın basıldığıbirkonu. Konunuzu görünce tutamadım kendimi. Ben bildiğiniz istifa ettim.



Okuyup vakit ayırıp uzunca yanıt yazdığınız için çok teşekkür ederim. Bu düzenin içinden çıkan, aynı yollardan geçen insanların yorumları çok daha kıymetli oluyor. Ben de uzak ve yakın çevremden insanların asistanlığında neler neler yapmış olduklarını hep duydum, birkaçına şahit de oldum, sorunlarını dinledim. Lisanstayken asistanlık yaparken istifa eden bir arş gör hocamız vardı. O da akademi çok zor, tutunabilmek için sağlam sinir yapınızın olması gerek demişti bize.
Asistana çocuğunu okuldan aldıran, haftasonu gezmeye götüren, çocuklarının ödevini yaptıran, kedisini köpeğini yıkatan hocalar ve daha neler neler belki de duymadığımız yaptırılan nice angaryalar da vardır muhakkak. Bizdeki hocalar da asistanken "biz neler neler yaptık sizin çektiğiniz hiçbir şey" diyor, hocalar bunları asistanken kapıda bekletirmiş bir imza için, saatlerce beklermiş asistanken, ben gel dediğimde geleceksin orda otur bekle dermiş, evliyken çocukları varken gecelere kadar çalıştırmışlar aynı şekilde, hepsi çekmiş, belki nispeten bizden daha zor geçmiştir ama yine de bize bu döngünün kırılmadan devam etmesi gerçeğini hazmedemiyorum. Neden peki, niye bu döngü böyle devam edip gidiyor? Neden asistan çekmek zorunda? Mobber olmak iyi bir şey mi, arkandan bolca sövgü ve beddua alıyorsun işte yapma çoluğundan çocuğundan çıkıyor ilerde işte ne gerek var. Keza kürsüdeki bahsettiğim o diğer asistan da bu bir üst cümlede biz çok çektik diyen hocanın öğrencisi, şuan doçent o hoca, diğer asistana da ben gelmeden önce tekken neler yapmış, küfürler, hakaretler, köpek gibi kapımda bekleyeceksin demiş, yüzüne usb fırlatmış başkalarının yanındayken, kürsü siyasi olarak sıkıntılıymış onun zamanında, ona da tarafını seç demişler, üstelik ordaki asistan demiş. Neyseki bana kendisi de sıkıntı çektiğinden asla kötü davranmadı arada bu şekilde çıkışları oldu hep düzelttik yüz yüze gelip konuştuk ancak bu seferkinde kıdemden dolayı ben artık hasta bakmıyorum havası oluştu gibime geldi. O benden daha çok stres altında ona da eminim. Çünkü o erkek asistan ve hocalar bu yüzden ona daha fazla yükleniyorlar. Bana çok iş verilmiyor. Vermek mi istemiyorlar yoksa hep diğer asistana alıştıkları için o alışkanlıkları devam mı ediyor bilemiyorum. Yazı işleri halen daha onda, kürsüdeki en kıdemli hocanın yazı işleri, savunmaları, makaleleleri hep onda. Beni asla çağırmadı yanına, hep ona alışıldığı için. Bu anlamda rahatım ancak iş bölümü olmayışı ve birçok işin onun üzerine yüklenmesi onu da geriyor. Ben kendisine önerdim iş bölümü yapalım yazıları bölüşelim sonuçta ben de asistanım diye. Tamam dedi ancak bunun en son kararının hocalardan geçmesi gerektiği için ve onlar da pek yanaşmadığı için bu konunun üzerinde durmadılar. Eski tas eski hamam devam ediyor.
Ben klinik, yoklamalar, malzeme eksikleri, kendi hocamın işleri ile ilgileniyorum şuan. Yazı yazmıyorum, envanter takibi bende değil mesela, üst yazılar, kurul kararları hepsi onda. Geldiğimden beri bölüşülmesine yönelik adım atılmadı ben tavsiye ettim ama hocalar yanaşmadı. Kürsüde bi sıkıntı olduğunda hep diğer asistan çağırılıyor. Bilmiyorum belki de cinsiyetçilik de yapıyorlar. Kafamın basmayacağını düşünüyorlar herhalde. Ama hastaları gönderebiliyorum allaha şükür zekam da var. Hastalar da iyileşiyor. Bu da beni şuanda tatmin eden şey.
Makale yayın olarak doğru düzgün hiçbir şey yapılmıyor. O kadar vaka geliyor bi sunum bi bildiri yok. Kongrelere bizi götürmüyorlar. Kürsüde genel olarak asistanı sahiplenme yok. Bi projem bikaç tane de derlemem var o kadar. 4 yılım doldu meslek içi kongrelerde sunumum yok, böyle bir rezalet burası.
Daha da anlatsam bitmez. Neler var daha.
 
Sana söyleyebileceğim tek şey yılma olur. Dayan sabret. Çok zor ama sabret


Çok zor dışı milleti içi beni yakıyor valla. Sabredebilir miyim de daha ne kadar daha sabredebilirim ya da bilmiyorum.
Şimdi 4 seneme bakıyorum da bu aşamaya kadar iyi kafayı yemeden dayanabilmişim ama yemeye başlamam da an meselesi.
 
Biliyorsunuz, sizin kadar olmasa da o da baskı altında. Yani stresten dolayı öyle ters konuşmuştur diye düşünüyorum.


Evet yükü çok çok fazla. Hangisinin işini hangi ara yapacağım diye söyleniyodu o lafı söyledikten sonra. Sonra siniri geçti normal konuşmaya başladı ben bişey demedim ona çok fazla hak veriyorum. En başından beri kürsüde o var, ben gelmeden önce 1.5 sene tekmiş neler çekmiş.. Bu açıdan anlamaya çalışıyorum ama artık sıra sende, tek olup çekmeye mahkumsun anlayışı sezdiriliyor gibi.
 
Sabredin bitecektir bende gecirdim oyle bi dönem. Bitirdim tezimi savunmam basarili gecti şükür. Ama uzun bi sure akademik hayat istemiyorum:KK70: gercekten sinirleri bozuluyo insanin aglama krizleri geliyodu.
Yani bitecek hocaniz blöf yapiyo sinirlarinizi zorlamanizi istiyo tipki benim hocam.


Valla haklısınız ben de istifa etmeden bitirebilirsem eğer veririm herhalde. Konum da o kadar dandik ve içime sinmeyen bir şey oldu ki, bi sıkıntı çıksa benim hoca ne yaparsan yap diyecek modda, öyle bir tıynette çünkü. Allah yardımcımız olsun. Akademi çok zor. Keşke kpss ye girip atansaydım diyorum. Ama emek de harcadım, emeklerini silme, sonunu getir de diyorum. İki ucu şeyli değnek valla.
 
Valla haklısınız ben de istifa etmeden bitirebilirsem eğer veririm herhalde. Konum da o kadar dandik ve içime sinmeyen bir şey oldu ki, bi sıkıntı çıksa benim hoca ne yaparsan yap diyecek modda, öyle bir tıynette çünkü. Allah yardımcımız olsun. Akademi çok zor. Keşke kpss ye girip atansaydım diyorum. Ama emek de harcadım, emeklerini silme, sonunu getir de diyorum. İki ucu şeyli değnek valla.
Ayni ayni
Bende hocamin istedigi konuda calistim. Üstelik ne hocamin ne benim bilgim yoktu. Bana kafasına gore analiz methodu soyluyodu olmayinca da beni sucluyodu. Gercekten psikolojisini zorluyo insanin böyle insanlar.
Ama sabredin hepsi gececek biraz sabir. Dediginiz gibi verdiginiz bi emek var o yüzden birakmayin..
 
Mobing böyle olmaz.
Mobinge uğramış biri olarak, mobing öyle bişey ki Allah yaşatmasın...
Sizin yaşadığınız kıdemler arası insan ezikleme.
Ben ilk ameliyatımda asistan doktorlara neler ediyorlardı. Onlarla sürekli göz göze geliyorduk.
Neden tıp alanında bu kadar fazla bunu da anlamış değilim.
Tezinizi bitirene kadar sabır edecek gücünüz var mı? Varsa lütfen sabır edin.
 
Çok zor dışı milleti içi beni yakıyor valla. Sabredebilir miyim de daha ne kadar daha sabredebilirim ya da bilmiyorum.
Şimdi 4 seneme bakıyorum da bu aşamaya kadar iyi kafayı yemeden dayanabilmişim ama yemeye başlamam da an meselesi.
Iste o yananlardanım onun için sabret diyorum.
 
Okuyup vakit ayırıp uzunca yanıt yazdığınız için çok teşekkür ederim. Bu düzenin içinden çıkan, aynı yollardan geçen insanların yorumları çok daha kıymetli oluyor. Ben de uzak ve yakın çevremden insanların asistanlığında neler neler yapmış olduklarını hep duydum, birkaçına şahit de oldum, sorunlarını dinledim. Lisanstayken asistanlık yaparken istifa eden bir arş gör hocamız vardı. O da akademi çok zor, tutunabilmek için sağlam sinir yapınızın olması gerek demişti bize.
Asistana çocuğunu okuldan aldıran, haftasonu gezmeye götüren, çocuklarının ödevini yaptıran, kedisini köpeğini yıkatan hocalar ve daha neler neler belki de duymadığımız yaptırılan nice angaryalar da vardır muhakkak. Bizdeki hocalar da asistanken "biz neler neler yaptık sizin çektiğiniz hiçbir şey" diyor, hocalar bunları asistanken kapıda bekletirmiş bir imza için, saatlerce beklermiş asistanken, ben gel dediğimde geleceksin orda otur bekle dermiş, evliyken çocukları varken gecelere kadar çalıştırmışlar aynı şekilde, hepsi çekmiş, belki nispeten bizden daha zor geçmiştir ama yine de bize bu döngünün kırılmadan devam etmesi gerçeğini hazmedemiyorum. Neden peki, niye bu döngü böyle devam edip gidiyor? Neden asistan çekmek zorunda? Mobber olmak iyi bir şey mi, arkandan bolca sövgü ve beddua alıyorsun işte yapma çoluğundan çocuğundan çıkıyor ilerde işte ne gerek var. Keza kürsüdeki bahsettiğim o diğer asistan da bu bir üst cümlede biz çok çektik diyen hocanın öğrencisi, şuan doçent o hoca, diğer asistana da ben gelmeden önce tekken neler yapmış, küfürler, hakaretler, köpek gibi kapımda bekleyeceksin demiş, yüzüne usb fırlatmış başkalarının yanındayken, kürsü siyasi olarak sıkıntılıymış onun zamanında, ona da tarafını seç demişler, üstelik ordaki asistan demiş. Neyseki bana kendisi de sıkıntı çektiğinden asla kötü davranmadı arada bu şekilde çıkışları oldu hep düzelttik yüz yüze gelip konuştuk ancak bu seferkinde kıdemden dolayı ben artık hasta bakmıyorum havası oluştu gibime geldi. O benden daha çok stres altında ona da eminim. Çünkü o erkek asistan ve hocalar bu yüzden ona daha fazla yükleniyorlar. Bana çok iş verilmiyor. Vermek mi istemiyorlar yoksa hep diğer asistana alıştıkları için o alışkanlıkları devam mı ediyor bilemiyorum. Yazı işleri halen daha onda, kürsüdeki en kıdemli hocanın yazı işleri, savunmaları, makaleleleri hep onda. Beni asla çağırmadı yanına, hep ona alışıldığı için. Bu anlamda rahatım ancak iş bölümü olmayışı ve birçok işin onun üzerine yüklenmesi onu da geriyor. Ben kendisine önerdim iş bölümü yapalım yazıları bölüşelim sonuçta ben de asistanım diye. Tamam dedi ancak bunun en son kararının hocalardan geçmesi gerektiği için ve onlar da pek yanaşmadığı için bu konunun üzerinde durmadılar. Eski tas eski hamam devam ediyor.
Ben klinik, yoklamalar, malzeme eksikleri, kendi hocamın işleri ile ilgileniyorum şuan. Yazı yazmıyorum, envanter takibi bende değil mesela, üst yazılar, kurul kararları hepsi onda. Geldiğimden beri bölüşülmesine yönelik adım atılmadı ben tavsiye ettim ama hocalar yanaşmadı. Kürsüde bi sıkıntı olduğunda hep diğer asistan çağırılıyor. Bilmiyorum belki de cinsiyetçilik de yapıyorlar. Kafamın basmayacağını düşünüyorlar herhalde. Ama hastaları gönderebiliyorum allaha şükür zekam da var. Hastalar da iyileşiyor. Bu da beni şuanda tatmin eden şey.
Makale yayın olarak doğru düzgün hiçbir şey yapılmıyor. O kadar vaka geliyor bi sunum bi bildiri yok. Kongrelere bizi götürmüyorlar. Kürsüde genel olarak asistanı sahiplenme yok. Bi projem bikaç tane de derlemem var o kadar. 4 yılım doldu meslek içi kongrelerde sunumum yok, böyle bir rezalet burası.
Daha da anlatsam bitmez. Neler var daha.
Anlat anlat bitmez biliyorum. Ama anlatırken hem yoruluyor hem deşarj oluyor insan. Bana bölüm başkanı lisedeki kızının biyoloji dönem ödevini yaptırdı ya. Benim de vaktim yok bölümün işlerinden başımı kaldıramıyorum, buldum internetten birilerini verdim 50tl yazdırdım ödevi sonra kendim de biraz derledim topladım verdim hocaya bir de bir netten tablo bulmuştum renkli bunu da isterse ekler demiştim. Bir baktım onu da benim alt kidemimde olan genç asistana vermiş bir gün çocuk deli gibi uğraşıyor, arada bana soruyor bu ne şu ne diye. Hoca acil demiş buna, kan ter içinde kaldı bitirdi yazık; diyor ki niye hoca istedi bunu? ben de deyiverdim mi "o İlayda'nın dönem ödeviydi" diye çocuğun suratını görecektiniz. Yazık çok eziyet ediyorlardı ona. Bir gün hoca bizim hepimizi odasına çağırdı, sandalye kalmadı oturacak bu çocuk da oturuyordu hoca "utanmıyormusun oturmaya kıdemlin ayakta iken kalk ordan" bana da otur diyor Ben "estağfurrullah" dedim Hoca "ne estağfurrulahı sen onun kıdemlisisin kalkacak ayağa" diyor herkesin içinde. Ya birlikte yemek yiyoruz dirsek dirseğe çalışıyoruz.
Bu döngünün kırılması lazım ama zor çünkü kidemlinin üstünde de kidemli var o da stresli ve ne sinir kalıyor ne bir şey artık bozuluyor insan ve en üste de çıksanız bölüm başkanı da olsanız "ben buraya ne zorluklarla geldim bir başkası benim konumuma öyle kaymak gibi gelmesin" duygusu oluyor çünkü insan yaşadıklarını hazmedemiyor. Ya ben bölümde affedersiniz a.zıma s.çılmış stajyer geliyor saçma sapan bir istekte bulunuyor. Git diyorum "ne yaparsan yap beni bugün rahatsız etme çok işim var" Bozuluyor, bozuldu diye içimden bir de "oh olsun" diyorum. Benim babam vefat etti mezarına gittim baktım arkasındaki mezarda "Dr x y" diye birisini gömmüşler. Al dedim sonunda olacağımız bu başka ne olacak? Mezar taşıma doçent mi yazacaklar profesör mü yazacaklar benim? Babam düz bir lise mezunuydu o da çalıştı ama hiç kimseye üçkağıt yapmadı, kimsenin ayağını kaydırmadı. Hak yemedi. İş yaparken kimsenin kalbini kırmadı. İnsandı. Ben ölünce onun tırnağı olabilir miyim ki? dedim, Mezarıma Dr yazsalar ne olacak prof yazsalar ne olacak.
Ben en nihayet "burada geleceğimi görmüyorum" diye istifa ettim. Tabi çok eleştiri aldım çevremden ama sindi kendi hayallerimi yaşıyorum. Küçük bir sahil ilçesine taşındım, (bu arada evlendim de. İstifa etmeseydin hayatta evlenemezdim). Köy gibi bir yer burası. Burada kendim bağımsız olarak çeviri işleri yapıyorum, çoğunlukla tıbbi çeviriler yapıyorum, yine üniversitedeki başka bölümlerin hocaların veri analizlerini yapıyorum, makalelerini yayına hazırlama işlerini, sunumlarını vb hazırlıyorum. Burada haytapa bağlı bir hayvan derneğimiz var, bir sürü de kedi var, köpek var. Açıktan veterinerlik teknisyenliği bile okumayı düşündüm (veterinerlik yok) hayvanlara yardım etmek için. (siz de gelin buraya dermişim :KK70: ) Siz de veterinerlik fakültesinde olduğunuz için hastalarınız da hayvanlardır. Eh onlarla olmak hocaların yanında olmaktan iyidir bence :) bir iyi yanı o. Sizin baktığınız hayvanlar iyileşiyorlar gidiyorlar bari bir cana faydanız oluyor. Bizim o da olmuyordu. Biz araştırma yapacağız verilerimiz yanlış, yöntemimiz yanlış... Söylüyorum, hoca benim önüme de A4 sayfası koyuyor (bunu herkese yapardı bir A4 anısı var herkesin) "buraya 3 tane olumlu cümle yaz mesela bugün hava güzel gibi. sen çok negatifsin" diyor bana. Yahu bilimsel bir çalışma yapmaya çalışıyoruz burada her türlü imkanımız var, emek ve zaman harcıyoruz canımız çıkıyor, bari doğru yapalım da doğru olsun, hayır yeter ki yayın çıksın, ismi yazılsın. Zaten bilim dışında her şey yapıyorduk hocanın evini boyamak, arabasını tamire götürmek ve köpeğini gezdirmek dahil.
Peki sizin yayın ve makale yapmanıza izin veriyorlar mı? En doğal hakkımız olmasına rağmen bizim hocalar izin vermiyordu illa kendileri yayinlayacak. Herşeyi biz yapıyorduk ama lütfedip, 4. 5. yazar olarak yazıyorlardı ismimiz eğer canları isterse. Arkadaşın tez makalesinde bile hoca ilk isim olarak kendini yazdırdı ya daha ne söyleyim. Size izin veriyorlarsa toplayın verilerinizi geçirin etik kuruldan ben veri analizlerini ve makaleyi hazırlarım size İngilizce olarak, gönderirsiniz bir kaç yayınınız olur. Bari siz tutunun, siz başarın, sizin gibi insanlığını yitirmemiş insanlar olsun akademik camiada, yoksa başka türlü döngü kırılmaz.
 
Oncelikle sizi cok iyi anladigimi belirtmek istiyorum ve ilk tavsiyem= Lutfen kimseyi duymayin. Sizin gectiginiz yollardan gecmeyen herkes size sabret diyecek. Bu ister istemez kendinize baski yapmanizi saglayacak. Kimseyi duymayin, en onemlisi bu.

Ben Turkiye'deyken arastirma gorevlisiydim hem de en iyi universitelerden birinde. Cok zorluk cektim. Doktora icin yurtdisina ciktim ve sonuc: Akademik hayat dunyanin her yerinde ayni! Burada da ilk sene cok ciddi bir mobbing yasadim. Beraber calistigim post doc bir narsistti ve bana gaslighting yapiyordu. Tukendim, panik atak gecirdim 2 hafta evde kaldim raporlu. Sonrasinda calisma alanimi ve enstitumu degistirdim. Su an psikolojik baski gormuyorum ama operasyonel anlamda sorunlar yasiyorum. Teknisyenlerin yapmasi gereken isleri yapmam beklendigi icin kendi islerime vakit ayiramiyorum bazen. Bunu konustum hocamla bir kismini duzenledik ama sonra yine bozulmaya baslandi cunku yeterli isgucu yok. Doktora ogrencisi olunca teknisyen alip para vermek yerine burslu para vermedigi ogrencilerle yola devam etmek istiyorlar. Bu bahsettigim olay dunya siralamasinda ilk 20'de olan bir universitede gerceklesiyor, varin siz dusunun.

Sonuc olarak ben akademiden nefret ettim, sogudum. Alanimi seviyorum ve bir is teklifi aldim, doktorayi birakma karar asamasindayim. Herkesin sorun yasamasi benim bunu normallestirecegim anlamina hic gelmiyor. Bu ogrenilmis caresizligi hic anlamiyorum.

Size birakin ya da birakmayin diyemem ama lutfen kendiniz icin en dogru karari verin. En dogru karar, en mutlu oldugunuz karar. Gun sonunda hicbir statu veya unvan sizinle eve gelmiyor, herkes gibi kendinizle kaliyorsunuz.
 
Acik konusun diger asistanla nobet yapalim.diyin ,en guzelini hocanin yanindayim klinik size emanet diyip mesaj atin ,engelleniyorsunuz
 
Anlat anlat bitmez biliyorum. Ama anlatırken hem yoruluyor hem deşarj oluyor insan. Bana bölüm başkanı lisedeki kızının biyoloji dönem ödevini yaptırdı ya. Benim de vaktim yok bölümün işlerinden başımı kaldıramıyorum, buldum internetten birilerini verdim 50tl yazdırdım ödevi sonra kendim de biraz derledim topladım verdim hocaya bir de bir netten tablo bulmuştum renkli bunu da isterse ekler demiştim. Bir baktım onu da benim alt kidemimde olan genç asistana vermiş bir gün çocuk deli gibi uğraşıyor, arada bana soruyor bu ne şu ne diye. Hoca acil demiş buna, kan ter içinde kaldı bitirdi yazık; diyor ki niye hoca istedi bunu? ben de deyiverdim mi "o İlayda'nın dönem ödeviydi" diye çocuğun suratını görecektiniz. Yazık çok eziyet ediyorlardı ona. Bir gün hoca bizim hepimizi odasına çağırdı, sandalye kalmadı oturacak bu çocuk da oturuyordu hoca "utanmıyormusun oturmaya kıdemlin ayakta iken kalk ordan" bana da otur diyor Ben "estağfurrullah" dedim Hoca "ne estağfurrulahı sen onun kıdemlisisin kalkacak ayağa" diyor herkesin içinde. Ya birlikte yemek yiyoruz dirsek dirseğe çalışıyoruz.
Bu döngünün kırılması lazım ama zor çünkü kidemlinin üstünde de kidemli var o da stresli ve ne sinir kalıyor ne bir şey artık bozuluyor insan ve en üste de çıksanız bölüm başkanı da olsanız "ben buraya ne zorluklarla geldim bir başkası benim konumuma öyle kaymak gibi gelmesin" duygusu oluyor çünkü insan yaşadıklarını hazmedemiyor. Ya ben bölümde affedersiniz a.zıma s.çılmış stajyer geliyor saçma sapan bir istekte bulunuyor. Git diyorum "ne yaparsan yap beni bugün rahatsız etme çok işim var" Bozuluyor, bozuldu diye içimden bir de "oh olsun" diyorum. Benim babam vefat etti mezarına gittim baktım arkasındaki mezarda "Dr x y" diye birisini gömmüşler. Al dedim sonunda olacağımız bu başka ne olacak? Mezar taşıma doçent mi yazacaklar profesör mü yazacaklar benim? Babam düz bir lise mezunuydu o da çalıştı ama hiç kimseye üçkağıt yapmadı, kimsenin ayağını kaydırmadı. Hak yemedi. İş yaparken kimsenin kalbini kırmadı. İnsandı. Ben ölünce onun tırnağı olabilir miyim ki? dedim, Mezarıma Dr yazsalar ne olacak prof yazsalar ne olacak.
Ben en nihayet "burada geleceğimi görmüyorum" diye istifa ettim. Tabi çok eleştiri aldım çevremden ama sindi kendi hayallerimi yaşıyorum. Küçük bir sahil ilçesine taşındım, (bu arada evlendim de. İstifa etmeseydin hayatta evlenemezdim). Köy gibi bir yer burası. Burada kendim bağımsız olarak çeviri işleri yapıyorum, çoğunlukla tıbbi çeviriler yapıyorum, yine üniversitedeki başka bölümlerin hocaların veri analizlerini yapıyorum, makalelerini yayına hazırlama işlerini, sunumlarını vb hazırlıyorum. Burada haytapa bağlı bir hayvan derneğimiz var, bir sürü de kedi var, köpek var. Açıktan veterinerlik teknisyenliği bile okumayı düşündüm (veterinerlik yok) hayvanlara yardım etmek için. (siz de gelin buraya dermişim :KK70: ) Siz de veterinerlik fakültesinde olduğunuz için hastalarınız da hayvanlardır. Eh onlarla olmak hocaların yanında olmaktan iyidir bence :) bir iyi yanı o. Sizin baktığınız hayvanlar iyileşiyorlar gidiyorlar bari bir cana faydanız oluyor. Bizim o da olmuyordu. Biz araştırma yapacağız verilerimiz yanlış, yöntemimiz yanlış... Söylüyorum, hoca benim önüme de A4 sayfası koyuyor (bunu herkese yapardı bir A4 anısı var herkesin) "buraya 3 tane olumlu cümle yaz mesela bugün hava güzel gibi. sen çok negatifsin" diyor bana. Yahu bilimsel bir çalışma yapmaya çalışıyoruz burada her türlü imkanımız var, emek ve zaman harcıyoruz canımız çıkıyor, bari doğru yapalım da doğru olsun, hayır yeter ki yayın çıksın, ismi yazılsın. Zaten bilim dışında her şey yapıyorduk hocanın evini boyamak, arabasını tamire götürmek ve köpeğini gezdirmek dahil.
Peki sizin yayın ve makale yapmanıza izin veriyorlar mı? En doğal hakkımız olmasına rağmen bizim hocalar izin vermiyordu illa kendileri yayinlayacak. Herşeyi biz yapıyorduk ama lütfedip, 4. 5. yazar olarak yazıyorlardı ismimiz eğer canları isterse. Arkadaşın tez makalesinde bile hoca ilk isim olarak kendini yazdırdı ya daha ne söyleyim. Size izin veriyorlarsa toplayın verilerinizi geçirin etik kuruldan ben veri analizlerini ve makaleyi hazırlarım size İngilizce olarak, gönderirsiniz bir kaç yayınınız olur. Bari siz tutunun, siz başarın, sizin gibi insanlığını yitirmemiş insanlar olsun akademik camiada, yoksa başka türlü döngü kırılmaz.


Bizde de veri çalarak yayın çıkaranlar var ve bu insanlara nasıl ses çıkartılmıyor aklım almıyor. Benim hocam derleme proje yapalım diyor zaten şuan mevcut olanlar da onun beni itelemesiyle çıkan şeyler. Ben de istiyorum ancak gün o kadar yoğun geçiyor ve öyle yoruluyoruz ki yayın için makale için derman kalmıyor cidden eve gidince pertim çıkıyor hiçbir şeye bakamıyorum tezi nasıl yazacağım o da meçhul. Hoca derleme verdi 15 günde yarısına geldim, diğer yarısı kaldı 1 aydır yazamıyorum ölü toprağı gibi bir şey var üstümde. Nasıl başarılıyor, doçentlik falan nasıl alınıyor ben gerçekten o aşamaya bileğinin hakkıyla ve o zorlukları çekerek gelmiş insanlara büyük hayranlık duyuyorum ve önlerinde eğiliyorum. Akademi bitmek bilmeyen bir mesai.
Ben de insanın hak hukuk ve vicdan değerlerini kaybettikten sonra aldığı ünvanların afaki şeyler olduğu kanaatindeyim. Bence insan olarak kalabilmek, insanların ayağını kaydırmamak, dürüst ve adil bir insan olabilmek her şeyden daha da önemli. Biz ve sizler gibi doğru kalabilmiş insanlar işte tüm bu bezdirilerden dolayı bu yolda kayıp gidiyor.

Biz aslında birkaç kere hocaların birisine bir vaka sunumu götürdük her şeyiyle a'dan z'ye tüm verilerini, tartışma sonucunu falan her şeyini derledik düzenledik de götürdük, çok da orjinal bir şeydi, hoca aldı eline şöyle bi evirdi çevirdi yarım ağız hımm bu biraz olgunlaşsın dursun şu köşede bi 20 gün sonra bakarız buna, şuan gerek yok yeaa gibisinden bir şey söyledi. Bizim de o zamandan sonra isteğimiz şevkimiz kaçtı hiçbir şey yapmadık çünkü birisi destek olacak ki biz yol yordam öğrenip adım atabilelim, hiç oralı olmadı. Ancak kendisi kongreler için dışarıya çıkıp gizli gizli bir sürü vaka toplayıp sundu, sunuyor da. Benim kendi hocam da şunu çevir getir seni de yazacağım dediği şeylere yazmadı, emek hırsızları hepsi. Benim de şevkim, isteğim kaçtı ancak biliyorum ki bana lazım olan baktığım hasta sayısı değil doçentlik için gerekli olan yayın, makale, sunu, poster.
Yani kısacası burası kokuşmuş, ölmüş bitmiş bir yer. Dr unvanımı alabilirsem bu süreçte yılmadan, gidip dışardan kendim yayınlarımı vs yapıp başvurabilirim diye düşünüyorum. İstifa edip ben de böyle ülkenin baska bir şehrine taşınıp orda yeni bir düzen kurmayı istiyorum, suan hayatımda kimse de yok, olamıyor da onda da bi garabet var, herkesi kırıp dökmeye başladım, iletişimi tak diye kesiyorum psikolojim alt üst oldu ancak buna izin vermemem gerektiğinin de farkındayım, izole olmamalıyım.
Velhasıl cok yazasım var da boğmak da istemiyorum. Öneriniz için çok teşekkür ederim çok incesiniz cidden bu dediğinizi yapmaya çalışacağım eğer bu süreçte bir şeyler çıkarabilirsem sizle iletişime geçerim:) bu yoldan geçmiş birisi olarak yaşadıklarınızı paylaşmanız bile beni biraz olsun rahatlatmaya yetti, konuyu ilk açtığımdaki ruh halim biraz daha ılımanlaşmış durumda.
Ben de bu vakte kadar harcamış olduğum emekleri silip atmak istemiyorum yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim belki çok az daha sabretmem gerekiyor ama bu süreçte psikolojim kaldırmazsa istifa edip dışardan da bitirebilirim diye düşünüyorum yani maaş almadan bifiil arş gör olmadan. Bakalım hayat ne gösterecek.
 
Oncelikle sizi cok iyi anladigimi belirtmek istiyorum ve ilk tavsiyem= Lutfen kimseyi duymayin. Sizin gectiginiz yollardan gecmeyen herkes size sabret diyecek. Bu ister istemez kendinize baski yapmanizi saglayacak. Kimseyi duymayin, en onemlisi bu.

Ben Turkiye'deyken arastirma gorevlisiydim hem de en iyi universitelerden birinde. Cok zorluk cektim. Doktora icin yurtdisina ciktim ve sonuc: Akademik hayat dunyanin her yerinde ayni! Burada da ilk sene cok ciddi bir mobbing yasadim. Beraber calistigim post doc bir narsistti ve bana gaslighting yapiyordu. Tukendim, panik atak gecirdim 2 hafta evde kaldim raporlu. Sonrasinda calisma alanimi ve enstitumu degistirdim. Su an psikolojik baski gormuyorum ama operasyonel anlamda sorunlar yasiyorum. Teknisyenlerin yapmasi gereken isleri yapmam beklendigi icin kendi islerime vakit ayiramiyorum bazen. Bunu konustum hocamla bir kismini duzenledik ama sonra yine bozulmaya baslandi cunku yeterli isgucu yok. Doktora ogrencisi olunca teknisyen alip para vermek yerine burslu para vermedigi ogrencilerle yola devam etmek istiyorlar. Bu bahsettigim olay dunya siralamasinda ilk 20'de olan bir universitede gerceklesiyor, varin siz dusunun.

Sonuc olarak ben akademiden nefret ettim, sogudum. Alanimi seviyorum ve bir is teklifi aldim, doktorayi birakma karar asamasindayim. Herkesin sorun yasamasi benim bunu normallestirecegim anlamina hic gelmiyor. Bu ogrenilmis caresizligi hic anlamiyorum.

Size birakin ya da birakmayin diyemem ama lutfen kendiniz icin en dogru karari verin. En dogru karar, en mutlu oldugunuz karar. Gun sonunda hicbir statu veya unvan sizinle eve gelmiyor, herkes gibi kendinizle kaliyorsunuz.



Çok güzel yazmışsınız cok tesekkür ederim. Kol kırılınca yen içinde kalıyor maalesef, herkes kendi çektiğini biliyor ve gerçekten ya bunlar napıyor ki işte maaşlarını da alıyorlar bir de hala bıdı bıdı ediyorlar algısı da var toplumda ve yakın çevrede. Başlarken cok fazla hayalim ve isteğim vardı. Kendi mesleğimi yapabileceğim ve bunu bir de bilimsel olarak destekleyip yeni şeyler üreteceğim için. Ancak geldiğimin 1.senesinde burasının ne kadar kötü ve çilekeş bir yer olduğunu deneyimlemeye başladım. 4 senedir burdayım ancak doğru düzgün bir yayınım bile yok. Bunda belki benim de eksikliklerim ve tembelliklerim var ancak mesleğimizle ilgili kongrelere bile götürülmüyoruz. Kürsüde sahiplenilmeyen garip gureba kesim asistanlar. Hocalar o kadar saçma uygulamalar yapıyor ki bizden de bunun arkasında durmamızı istiyorlar. Bir hoca bir hastaya yanlış bir uygulama yaptı ve hayvan 5 gün sonra öldü, bu adam doçent olana kadar yüksekokulda durup kliniğin k'sini uygulamamış bir insan sonra torpille hop gelip kürsüye alınmış ve prof olmuş, iki cümleyi bir araya getiremeyen, kaba saba, görgüsüz bir insanın teki biz de bunlara hocam hocam diyip koltuklarını kabartıyoruz ne yazık.
Ben de normalleştirilmesine anlam veremiyorum. Buna da daha ne kadar dayanırım bilmiyorum. Belli bir süre daha bekleyip bu sorunlar çözülmezse ve daha da üstüme gelmeye başlarsa eğer o zaman burasını bitirebilirim gibi duruyor.
 
Yanıtınız için teşekkür ederim. MD değilim, veteriner hekimiyim ve klinik bilimler bölümündeyiz, hasta yoğunluğumuz da tıptakiyle yarışır seviyede, akademisyenim henüz ve tez aşamama geçtim ancak o diğer asistan da 4.yılındayken bu şekildeydi hep yukarda hep hocaların yanında biz hep aşağıdaydık, ben seminerimi ve yeterliliğimi güç bela halledebildim çünkü hocamın yanına gidemiyodum doğru düzgün. Post-doc olduğu doğru ama bizim aramızda hiç bu şekilde konum, ast-üst ilişkisi olmadığı için o da nasıl olsa sepulik var halletsin işleri mantığında şu anda, kınadığı ve benzemeyi istemediği insanlar (hocalar) gibi davranmaya başladı. Kıdem, 2 ayda karakteri mi değiştirdi ben anlamayadım? Ben de zaten şuan çekiyorum ama onun işlerini rahatça halledebilme hakkı varken beni niye amele gibi görüyorlar ben anlayamadım.
Yaa ne kadar güzel bi mesleğiniz var söylemeden geçemicem 😍
 
Çok güzel yazmışsınız cok tesekkür ederim. Kol kırılınca yen içinde kalıyor maalesef, herkes kendi çektiğini biliyor ve gerçekten ya bunlar napıyor ki işte maaşlarını da alıyorlar bir de hala bıdı bıdı ediyorlar algısı da var toplumda ve yakın çevrede. Başlarken cok fazla hayalim ve isteğim vardı. Kendi mesleğimi yapabileceğim ve bunu bir de bilimsel olarak destekleyip yeni şeyler üreteceğim için. Ancak geldiğimin 1.senesinde burasının ne kadar kötü ve çilekeş bir yer olduğunu deneyimlemeye başladım. 4 senedir burdayım ancak doğru düzgün bir yayınım bile yok. Bunda belki benim de eksikliklerim ve tembelliklerim var ancak mesleğimizle ilgili kongrelere bile götürülmüyoruz. Kürsüde sahiplenilmeyen garip gureba kesim asistanlar. Hocalar o kadar saçma uygulamalar yapıyor ki bizden de bunun arkasında durmamızı istiyorlar. Bir hoca bir hastaya yanlış bir uygulama yaptı ve hayvan 5 gün sonra öldü, bu adam doçent olana kadar yüksekokulda durup kliniğin k'sini uygulamamış bir insan sonra torpille hop gelip kürsüye alınmış ve prof olmuş, iki cümleyi bir araya getiremeyen, kaba saba, görgüsüz bir insanın teki biz de bunlara hocam hocam diyip koltuklarını kabartıyoruz ne yazık.
Ben de normalleştirilmesine anlam veremiyorum. Buna da daha ne kadar dayanırım bilmiyorum. Belli bir süre daha bekleyip bu sorunlar çözülmezse ve daha da üstüme gelmeye başlarsa eğer o zaman burasını bitirebilirim gibi duruyor.

İlk mesajınızda veteriner hekim olduğunuzu anladım çünkü burada bir arkadaşım var veteriner hekim, doktora yapıyor şu an(alan değiştirdi) başına gelenleri anlattı ve ona da çok şaşırmıştım.
Türkiye' de genelde doktora çok uzun sürüyor, sizin 1-1.5 senede tezi toparlayıp bitirme şansınız var mı? 4 sene hatrı sayılır bir süre, onun için emeklerinizi boşa çıkarmak istememenizi anlıyorum.
Ama insanları boşverin bana da neler diyorlar, üniversitenin ismi bile imza niteliği taşıyor, nankörlük yapıyorsun vs. Özellikle ailem, annem de babam da doktora yapmış insanlar ve onların gözünde doktora yapmadığım sürece eğitimimi tamamlamamış olacağım. Neyseki evlendim ve eşim her kararıma destek oluyor o sebeple şu an adımlarımı daha rahat atıyorum.

Hastaya yanlış uygulama yapan hocanızın başına bir şey geldi mi? Hiç sanmıyorum gerçi ama... Gerçekten bazı insanların yatacak yeri yok.
 
Bizde de veri çalarak yayın çıkaranlar var ve bu insanlara nasıl ses çıkartılmıyor aklım almıyor. Benim hocam derleme proje yapalım diyor zaten şuan mevcut olanlar da onun beni itelemesiyle çıkan şeyler. Ben de istiyorum ancak gün o kadar yoğun geçiyor ve öyle yoruluyoruz ki yayın için makale için derman kalmıyor cidden eve gidince pertim çıkıyor hiçbir şeye bakamıyorum tezi nasıl yazacağım o da meçhul. Hoca derleme verdi 15 günde yarısına geldim, diğer yarısı kaldı 1 aydır yazamıyorum ölü toprağı gibi bir şey var üstümde. Nasıl başarılıyor, doçentlik falan nasıl alınıyor ben gerçekten o aşamaya bileğinin hakkıyla ve o zorlukları çekerek gelmiş insanlara büyük hayranlık duyuyorum ve önlerinde eğiliyorum. Akademi bitmek bilmeyen bir mesai.
Ben de insanın hak hukuk ve vicdan değerlerini kaybettikten sonra aldığı ünvanların afaki şeyler olduğu kanaatindeyim. Bence insan olarak kalabilmek, insanların ayağını kaydırmamak, dürüst ve adil bir insan olabilmek her şeyden daha da önemli. Biz ve sizler gibi doğru kalabilmiş insanlar işte tüm bu bezdirilerden dolayı bu yolda kayıp gidiyor.

Biz aslında birkaç kere hocaların birisine bir vaka sunumu götürdük her şeyiyle a'dan z'ye tüm verilerini, tartışma sonucunu falan her şeyini derledik düzenledik de götürdük, çok da orjinal bir şeydi, hoca aldı eline şöyle bi evirdi çevirdi yarım ağız hımm bu biraz olgunlaşsın dursun şu köşede bi 20 gün sonra bakarız buna, şuan gerek yok yeaa gibisinden bir şey söyledi. Bizim de o zamandan sonra isteğimiz şevkimiz kaçtı hiçbir şey yapmadık çünkü birisi destek olacak ki biz yol yordam öğrenip adım atabilelim, hiç oralı olmadı. Ancak kendisi kongreler için dışarıya çıkıp gizli gizli bir sürü vaka toplayıp sundu, sunuyor da. Benim kendi hocam da şunu çevir getir seni de yazacağım dediği şeylere yazmadı, emek hırsızları hepsi. Benim de şevkim, isteğim kaçtı ancak biliyorum ki bana lazım olan baktığım hasta sayısı değil doçentlik için gerekli olan yayın, makale, sunu, poster.
Yani kısacası burası kokuşmuş, ölmüş bitmiş bir yer. Dr unvanımı alabilirsem bu süreçte yılmadan, gidip dışardan kendim yayınlarımı vs yapıp başvurabilirim diye düşünüyorum. İstifa edip ben de böyle ülkenin baska bir şehrine taşınıp orda yeni bir düzen kurmayı istiyorum, suan hayatımda kimse de yok, olamıyor da onda da bi garabet var, herkesi kırıp dökmeye başladım, iletişimi tak diye kesiyorum psikolojim alt üst oldu ancak buna izin vermemem gerektiğinin de farkındayım, izole olmamalıyım.
Velhasıl cok yazasım var da boğmak da istemiyorum. Öneriniz için çok teşekkür ederim çok incesiniz cidden bu dediğinizi yapmaya çalışacağım eğer bu süreçte bir şeyler çıkarabilirsem sizle iletişime geçerim:) bu yoldan geçmiş birisi olarak yaşadıklarınızı paylaşmanız bile beni biraz olsun rahatlatmaya yetti, konuyu ilk açtığımdaki ruh halim biraz daha ılımanlaşmış durumda.
Ben de bu vakte kadar harcamış olduğum emekleri silip atmak istemiyorum yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim belki çok az daha sabretmem gerekiyor ama bu süreçte psikolojim kaldırmazsa istifa edip dışardan da bitirebilirim diye düşünüyorum yani maaş almadan bifiil arş gör olmadan. Bakalım hayat ne gösterecek.
Zor gerçekten. Ama yılmayın. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişiniz. Sonra yayınlarla mutlaka yükseltin kendinizi. Başaracağınıza inanıyorum. Bana istediğiniz zaman özelden yazabilirsiniz.
 
İlk mesajınızda veteriner hekim olduğunuzu anladım çünkü burada bir arkadaşım var veteriner hekim, doktora yapıyor şu an(alan değiştirdi) başına gelenleri anlattı ve ona da çok şaşırmıştım.
Türkiye' de genelde doktora çok uzun sürüyor, sizin 1-1.5 senede tezi toparlayıp bitirme şansınız var mı? 4 sene hatrı sayılır bir süre, onun için emeklerinizi boşa çıkarmak istememenizi anlıyorum.
Ama insanları boşverin bana da neler diyorlar, üniversitenin ismi bile imza niteliği taşıyor, nankörlük yapıyorsun vs. Özellikle ailem, annem de babam da doktora yapmış insanlar ve onların gözünde doktora yapmadığım sürece eğitimimi tamamlamamış olacağım. Neyseki evlendim ve eşim her kararıma destek oluyor o sebeple şu an adımlarımı daha rahat atıyorum.

Hastaya yanlış uygulama yapan hocanızın başına bir şey geldi mi? Hiç sanmıyorum gerçi ama... Gerçekten bazı insanların yatacak yeri yok.


1.5 senede bitme şansı evet var, hoca bir an önce yap bitir taraftarında olan bir hoca ancak işte dengesizlikleri çok, saçma sapan bir insan karakter olarak, benim çalışmama başlayıp verileri almam şuanda 8 ay gibi bir süre, o süreçte yazmaya da başlarsam eğer 1.5 seneden önce de bitebilir.
Bizimkiler de beni buraya gelmem konusunda teşvik ettiler, buraya gelmeden önce özel sektörde çalışıyordum yok hayatının sonuna kadar özel sektörde çalışamazsın özelin geleceği yok, akademide yükselirsin, iş garantin var atılma yok bıdı bıdı, sanki bırakıp gitsem onların emeklerini de boşa çıkarmış gibi olacağım diye hissediyorum ama neticede benim hayatım onlar ne çektiğimi bilmiyorlar detay vermiyorum.
Hocaya hiçbir şey olmadı, onlara hiçbir şey olmuyor, genelde hastaları biz gönderdiğimiz için sorumluluğun çoğu bizde böyle nadir zamanlarda gelip nöbetlerine arada katılıyorlar saolsunlar. O ölen hastanın sahibi çok müşkül durumda olan maddi zorluk çeken bir insandı, bir ineği vardı ailesini geçindiren ve o geçim kaynağını kaybetmişti yanlış uygulamayla ben çok üzülmüştüm. Hocaya itiraz da edemedik, git bunu yap diyip kestirip atınca elin mahkum kalıyosun. Tartışamıyosun da cünkü yeterli bilgileri yok, sen biraz detaylı bir şeyler anlatmaya başlayınca yok yeaaa olur mu o hastalık olmaz saçmalama moduna geçiyorlar. Delirmemek için kendimizi zor tutuyoruz.
 
X