Arkadaslar merhabalar,
Uzaktan takip ediyorum; ama cok detayli yazamiyorum bu aralar her ne kadar cok istesem de.
Oncelikle yeni katilan arkadaslara hosgeldiniz diyorum; ben de bu forumda cok eski sayilmam, daha kidemli arkadaslar var; ancak sanki yillardir birbirimizi taniyormus gibi olduk kimileriyle.
Dogurganlik konusu cok hasas bir konu. Ilk seferinde olmadigi takdirde iki veya 20 defa yapilmis olsa da hic farketmiyor. Icimizde actigi yaralar, umutlarin kirilmasi, psikolojik ve fizyolojik travmalar, ve daha bircok baslik var iliskilendirilebilecek. Erkek kadina gore daha kisisellestirebiliyor benim gordugum. Benim esim yabanci oldugu halde sperm testinin sonucunda sorunun ondan kaynaklanmadigini duymak cok mutlu etmisti kendisini. Kadin cok daha guclu aslinda bu surecte; farkinda olmadan da erkege cok fazla odun verebiliyor. Benim bu konuda oyleyebilecegim sey su: Vucut sizin, o kadar hormon ilacini siz aliyorsunuz, tutmadiginda ya da kurtaj vs gerektiginde operasyonalra siz giriyorsunuz, ve daha bunun gibi bircok surecten siz geciyorsunuz. O yuzden lutfen aklinizdan cikarmayin, erkege birazcik halt yemek duser bu surecte. Altyapi, kultur, yetistirilme farki gibi seyler yuzunden hayatlar farkli olabilir; ancak her erkege anladigi dilden bence bunu anlatmak veya acik acik olmasa da hissettirmek cok onemli diye dusunuyorum. Benim esim bu ise ilk giristigimizde tedavinin yasadigimiz yerde olmamasi, parasal yonu vs gibi bircok seyi bahane etmeye kalkmisti. Tabiri caizse agzini ilk actiginda kuvvetli bir sekilde kapattim ve sonrainda bir daha acamadi, pasa pasa ben neyi uygun gorduysem yapti. Sonucta kanser olma, rahminde hasar gorme vs gibi riskleri tasiyan benim ve bu konuda kendisine cok soz dusmez diye dusunuyorum. Tabi ki herkes kendi eseginin nalini cakmayi en iyi bilir.
Tedaviye hazirlik asamasi, merkez ve doktor secimi cok onemli. Bu isin bircok bileseni var. Yasi genc olanlar icin izlenmesi gereken yok ayri, 40 yas civari cok farkli. Her iki durumda da kadinin ve erkegin fizyolojik durumlari cok belirleyici olabiliyor. Ayrica doktor ile iliskiniz cok cok onemli; eger kimyaniz tutmadiysa piyasanin krali doktor dahi olsa isiniz rast gitmiyor bence. Ve en onemlisi dogru zaman, dogru yer dogru insan uclemesi. Yani hersey cikacak yumurtanin sagligina ve sonrasinda da bir miktar iyi dollenme ve laboratuvar sartlarina bagli oldugu icin, hangi ayda hangi merkezde hangi doktorun kesistigi cok onemli. Uc ay cok iyi merkezde deniyorsunuz, birsey cikmiyor; dorduncu ay burasi beceremiyor diye kosebasindaki adi duyulmadik bir merkezde ilk denemede tutabiliyor. Aslinda arka planda rol oynayan en onemli faktor o ayki cikan bir adet yumurtanizin tesadufen cok kaliteli ve saglikli olmasi; ama bunu asla bilemiyoruz ve merkeze veya doktora bagliyoruz. Aslina bakarsaniz, biraz da sans isi buna inanmak lazim ve tevekkul.
O yuzden onerebilecek tek bir formul yok bu iste.
Bilesen cok olunca, konusan da cok oluyor tabi ki. Herkesin tecrubesi farkli farkli. Benim de bilmedigim sorunlari yasayan o kadar arkadas tanidim ki... Insan hepsine yardimci olabilmek icin yaniyor ama elden birsey gelmiyor maalesef. O yuzden herkese bol bol dua ediyorum bir taraftan.
Su ara gordugum konusulan konulardaki fikrimi de soylemek istiyorum bu arada.
Oncelikle
prp konusu...
Bu su anda secilmemis deneklerle uzun uzun arastirma yapilarak kanitlanmis bir metod degil. Lutfen bunu cok iyi anlayin. Yaptiracak olanlar, bu isi piyasaya sokan doktorlarin bilincsiz denegi oluyorlar. Eger bunu bilip isin icine girecekseniz, onden buyrun derim, en kotu ihtimalle sadece bilime bir katkiniz olur, fiziksel olarak bir hasar gormezseniz.
Ben olsam, hic yumurtam kalmadigini duyana kadar yaptirmam (ki o da cok dusunulecek bir durum). Kaldi ki prp yaptirdiktan sonra o zamana kadar dollenme sorunu olmadigi halde bunu yasayan, yumurta cikaramayan kadinlarla da tanistim. Yani cok buyuk bir risk aliniyor bence.
Ama yine de siz bilirsiniz.
Akabinde, DNA / yumurta hasari konusu...
Buyuk ihtimalle tesbihte hata oluyor genelde; fakat sunun altini cizmek istiyorum. DNA seviyesinde varolan hasarlar geri dondurulemez arkadaslar. O yuzden lutfen vitamin mineral veya baska tavkiyeler kullanarak yumurtalarinizin kalitesinin artacagina inanmayin, bunu soyleyen varsa da kosarak uzaklasin oradan. Bu bilimsel olarak mumkun degil.
Kadin yumurtalari daha kendisi ana rahmine dustugunde olusuyorlar. Erkek spermi gibi hayat boyu uretilen birsey degil. Dogurgan oldugumuz yillar boyunca (adet gormeye basladigimizdan menapoza kadar) vucut var olan yumurtalari folikul olarak birakiyor. Yani siz annenizin rahminde dollendiginiz sirada olusan rezervi kullaniyorsuniz. Hayatiniz boyunca yediginiz, ictiginiz seyler, maruz kaldiginiz sigara, alkol, deterjan, yiyeceklerdeki katki maddeleri vs toksik seyler yillar icerisinde var olan butun hicrelerinize zarar verdigi gibi yumurtalariniza da zarar veriyor. Ki yumurta hucreleri vucudumuzdaki en hassas hucrelerdir ve gelen zararin tamiri mumkun degildir.
Oyle olsa var olan bircok genetik hastalik geri dondurulebilirdi.
Bu demek degildir ki takviyelerin faydasi yok. Tabi ki var. Yaslandigimiz icin yumurtalarimiz (bir hucre olduklari icin) da yaslaniyor ve kaliteleri sadece zaman faktoru ile giderek azaliyor. Bu geri dondurulebilecek bir dongu degil. Bununla birlikte yasam sartlarimiz (yediklerimiz, ictiklerimiz, kullandigimiz kimyasallar, temizlik maddeleri, soludugumuz hava vs daha bir suru sey) da yumurta kalitelerini azaltiyor. Iste takviyeler, bilhassa antioksidanlar, bu ilave zarari onlemek icin faydali.
Takviyeleri kullandiginiz zaman ve ayrica yasam standartlarinizi saglikli bir seviyeye cektiginiz zaman, maruz kaldiginiz dis ektenleri en aza indirip, kalan saglikli hucrelerinizi koruyorsunuz.
Ama o zamana kadar verilmis olan zarari geri cevirebilecek henuz bilimsel bir yontem kesfedilmedi henuz.
Unutmayin ki yumurtalariniz, mayoz bolunmeyi bekleyen hucrelerdir (bu da dollenme sirasinda baslar) ve icerigini genetik olarak degistiremezsiniz.
Bir yumurta hucresi zarar gormusse gormustur; bunun geri donusu yok.
Aksini iddia eden kim varsa bu piyasada, hipokrat yemininden suphe edin lutfen.
40 yasinda bir kadinin yumurtasiyla ayni yaslarda bir erkegin sperminden dollenen embryonun saglikli olma sansi bu sebeplerden dolayi 10% civaridir. Bu bende sigara ictigim icin daha da dusuktu, 5% ti oran. O yuzden nacizane tavsiyem, kalite artirma umut tacirlerine kanmayiniz ve var olan yumurtalarinizin kalitesini nasil koruyacaginizin pesine dusunuz. Bu da yuksek dozda antioksidan ve esansiyel yag ve vitaminlerle mumkun.
Bunlarin da tavsiye edilen dozajlari onemli. Baska maddeler olabilir; ben sadece buraya bildiklerimi ve sahsen kullandiklarimi listeliyorum.
Bunlardan omega ve ubiquinol u ben zaten normal hayatimda da kullanirdim, fakat tup bebek tedavisi icin ikisinin de miktarini artirdim.
Ayrica en onemli husus, tedaviye baslamadan once bir kan sayimi, onemli vitamin ve minerallerinize baktirmanizi tavsiye ederim. Lutfen ozellikle D3 ve diger vitamin testlerinizi yaptirip sonucunuzu ogrenmeden hicbir sey kullanmayin. Gerekirse bana sorun ben yine ne yapmak istediginiz ile ilgili fikrimi soylerim. Daha once burada kafasina gore D vitamini alip cok yuksek seviyelere firlatan arkadaslar oldu; aman boyle yapmayin rica ederim.
1. Gunde ortalama EPA+DHA seviyesi 3 - 3,5 gr olan bir Omega3. Aldiginiz urunun IFOS 5 yildizli olmasi onemli, yoksa piyasada cok balik yagi adi altinda satilan cop var. Ben normalde 1,5-2 gr kullanirdim, tup bebek tedavisi icin bu seviyeye cikardim. Bunun icin test yaptirmaniza gerek yok, esansiyel bir yag oldugu icin vucudumuza hergun azami 3-3,5 gr in hicbir zarari yoktur, her bunyenin de ihtiyaci vardir. Fazlasini almayin, Omega3 kani sulandirdigi icin tehlikeli olur. Ayrica baska bir kan sulandirici ile birlikte kullandiginizda da temkinli olmaniz gerekir.
2. Gunde 400-600 mg arasi Ubiquinol (Ubiquinone ya da koenzim degil dikkatinizi cekiyorum)- gun icinde bolusturulerek alin. Bu bizim yasimizda dogurganlik disinda da onemli oldugu icin hep kullanilmasi lazim aslinda. Vucudumuzdaki hucrelerimize hasar vererek bizim yaslanmamiza ve yangisal (inflammatory) hastaliklara sebep olan serbest radikallerin etkisiz hale getirilmesi icin gerekli. Vucudumuz bunu aslinda kendisi 25 yaina kadar uretiyor; ancak 25 yasindan sonra bunu uretememeye basliyor ve dolayisiyla biz de yaslanmaya basliyoruz. Cok kisa olarak faydasi boyle aciklanabilir. Sizi daha genc yapmaz ama yasin getirdigi yan etkileri bertaraf eder. Normalde gunde 100-200 arasi kullanirdim, tup bebek tedavisinde bu yuksek orana yukselttim.
3. D vitamini: kesinlikle seviyenizi olcun once, sonra gerekiyorsa takviyeye baslayin. D vitamini yuzyilimizin en onemli kesiflerinden biri. Eksikligi bircok yangisal hastaligin sebebi oldugu kanitlanmis, dogurganlikla da direk iliskilendirilmektedir. Bilim dunyasi optimal seviyeler hususunda ikiye bolunmus vaziyette; ben sahsi olarak kendi tecrube ettiklerimle seviyemi 80-100 arasinda tuttugumda optimal fayda elde ettigimi biliyorum. Benim seviyeme standart ekolden gelen cogu doktor toksik der, fakat benim takip ettigim ekol de aksini iddia ediyor. Bu oranin toksisitesi de kanitlanmis bir iddia degil. Misal, benim alerjilerim vardi bu sekilde gecti, ayrica cogunlukla hic hastalanmam (ya da cok hafif geciririm) insanlar gripten kirilirken falan yani cok faydasini gordum. Ama mutlaka once seviyenize baktirin. D vitamini almanin en uygun yolu guneslenmek, fakat gunesin Turkiye’ye D vitamini uretebilmek icin vucudumuza gerekli olan gelis acisi olan minimum 55 derece, mayis ve agustos aylari arasinda vurdugu icin, bu aylarin disinda takviye almak sart. Gunluk ideal doz da hicbir gunes gormeden kilo basina 100IU olarak oneriliyor. (Misal 50 kilo iseniz, 50 x 100 = 5000 IU gunde almak gereken doz). Ama tabi hem gunes gordugunuz bir zamandasiniz hem de takviye kullanacaksaniz, dengeyi kendiniz bulacaksiniz olcumlerle.
4. K2 vitamini: D vitamini benim gibi yuksek D vitamini kullanimi oldugunda, vucutta kalsiyum emilimi artiyor. Kalsiyumun damarlarda birikmemesi, bobreklerde tas yapmamasi, kemikler ve disler gibi gereken yerlere yonlendirilmesi icin K2 vitamini gerekiyor. Gunde 90 veya 100’luk tabletler kafidir. 200'e kadar cikarilabilir.
5. C vitamini: ben gunde 1000 mg kullaniyorum, vucut zaten ihtiyac fazlasini idrarla atiyor, o yuzden tereddut etmeye gerek yok. Biyolojik iyi bir marka kullanin.
6. B12: Mutlaka once kendi seviyenizi olcturun, ben 800-1000 pg/ml arasi tutuyorum seviyemi. Metilkobalamin en dogal formudur, kullanmaniz gerekirse bu formu olan dil alti tabletleri tercih edin.
7. Arisutu: dogal bir urun bulun, ben gunde 1000 mg kullanmistim. Aktarlardan degil, ekstrati yapilmis tablet/kapsul olanlari tercih edin. Iceriginde 10-DHA nin en az 2 veya 3% olmasi onemli. Lutfen icerigine dikkat edin, dolandirilmayin.
8. Ve tabi ki Folik asit: ben gunde 800 mcg aliyorum, 5mthfr formunda olani en iyisi ve dogal olani.
Bunun disinda yasam sartlarinizi degistirmeye calismak da faydali olabiliyor. Hepsini yapamasaniz da birkacini yapsaniz kardir.
Deterjan kullanmayin mesela; klasik zeytinyagli sabun, boraks, camasir sodasi ve sirke ile ben senelerdir camasir yikiyorum. Eger olmazsa biyolojik kimyasali en aza indirgenmis deterjanlar var.
Deodorant ayni sekilde senelerdir kullanmam; onun yerine bildiginiz Ingiliz karbonati kullaniyorum, Ayrica deodaranttan daha etkili koku onleme konusunda.
Turkiye'de ne kadar mumkun bilemiyorum tabi ama dogal yemeye ozen gosterin. Pakete girmis hicbir sey yemeyin ve icmeyin. Herseyin evde yapimi mumkun. Ilk baslarda zor; ancak imkansiz degil. Zaten alistiktan sonra ne disarida yemek yiyebiliyorsunuz ne de pakete girmis birsey.
Sadece soguk sikim szeytinyagi ve diger saglikli yaglari tercih edin yemek yaparken.
Yogurdunuzu evde kendiniz yapin.
Sekeri (ozellikle rafine edilmis olani) ve basit karbonhidratlari (patates, pirinc, pismis havuc, unlu mamuller, her turlu ekmek) hayatinizdan mumkun oldugunca cikarin. Cok zor birsey; ama imkansiz degil. Inanin rafine edilmis seker ve basit karbonhidratlar, sigara kadar zararli seyler vucudunuz icin.
Doktor ve merkeze gelince...
Eger ozellikle yas sebebiyle bu isin icindeyseniz, lutfen zamanin en onemli kriter oldugunu aklinizdan cikarmayin.
Doktorlar gerek yok dese de bence gerekli gereksiz tum testleri en basta yaptirin ki sonradan ay su da vardi bunun yuzunden tutmadi diye zaman kaybetmeyin aylarca. Bu yaslarda kaybedilen her saglikli yumurtaya cok cok yazik; cunku cok zor cikariliyor. Arkadaslar uzun uzun liste vermisler, ben de vermeyecegim o yuzden; ama tum genetik, pihtilasma, rahim durumu, kalinligi, bagisiklik, ayrica rahminizin gebelige elverisliligi ileride erken doguma meyilli mi vs ne varsa bence yaptirin hem kendinize hem esinize (yani saglikli gebelik elde edip sonradan 6. 7. aylarda sirf rahim bozuklugundan dusuren insanlar da oluyor Allah korusun). Sonra bunlarin yuzunden saglikli yumurtalar tutmazsa ya da ileriki zamanlarda dusuk yaparsaniz cok uzulursunuz.
Ve embryo genetigi...
Bu da cok kisisel bir durum; insan yasadigindan tecrube ediyor ve korkuyor dogal olarak. Ben ileriki aylarda kromozomal bozukluktan bebeklerimi kaybettigim icin bu benim korkulu ruyam olmustu. SSu anda da tavsiyem benim yasimda herkese bu olur. Genetiksiz transfer, kesinlikle risk almak bence. Yumurtaniz ciktigi muddetce genetigi yaptirin. Ama tabi isin maddi ve bir de fiziksel yonu var. Cok yumurtasi olmayan arkadaslar korkuyorlar ileri goturmeye bu kadar; fakat unutmayin ki hersey sayi degil. Ben 60'in uzerinde yumurta toplattim, 20 tane genetige gidebildi; anca 2 tanesi saglikli geldi. Ama uc bes yumurta gonderip yine iki uc tanesi saglikli gelenler de var. Yani sayi kesinlikle kistas degil. Bir de ben sigara ictim; lutfen icmeyin. En azindan tedavi boyunca birakin.
Cok konustum, kusura bakmayin. Aslinda daha anlatilacak cok sey var; ama yeri ve zamani geldikce ben yine dusururum cenemi.
Hepiniz saglicakla kalin, moralinizi hep yuksek tutmaya calisin ki bu da cok onemli unutmayin.