3 bakan neden hedef tahtasında?

Millet ayakkabı kutularında paraları kaçırırken, bakanlar ceplerini doldururken, nereden geldikleri belli olan adamların bugün dünyanın sayılı zenginlerinden sayıldığı, bakan çocuklarının çok zekice yatırımlarla birinci sıralarda yer aldıkları ülkemde... Soğuktan bebeğini ısıtacak odunları yettiremeyen, pencerelerini naylonla kapatmaya çalışan ve bebeğini ısıtamayan bir annenin isyanı ile uyandım güne! Hani komşusu açken yatan bizden değildi? Öyle ise 40 günlük Ayaz bebek soğuktan üşüye üşüye neden öldü? 2 çocuğu ile birlikte camları kırık olduğu için naylonla örtülü tek odalı kerpiç evde kalan Maviş annenin suçu neydi? Her yerde çözüm süreci diye bağıran PKK'lıları tepemize kral yapan devletim kendi insanına neden yetemedi?...

İçim acıyor, bu merhametsizliğe, bu sığ bakışlara, bu anlamsız dayatmalara...

Dön de bir bak sen yattığın yerde rahat rahat uyurken bir yerlerde bebekler ölüyor! Daha önce terörden ölen bebekler artık soğuktan ölüyor, tıpkı saç kurutma makinesini açıp bebeğini ısıtmaya çalışan ve dayanamayıp intihar eden anne gibi... Mezarı başında her gün ah eden, hatayda evlatlarını gömen, gezide kör olan yüzlerce ah eden anneler gibi..
 

şoktayım. yesin diyorsunuz resmen..
yok ben okuduğumu yanlış anlıyorum. biri beni çimdikleyebilirmi ricitsem
 
Önemli olan bir lidere körü körüne bağlanmak değil, asıl mesele ülkenin gerçekten kalkınabilmesini ve ileriye gitmesini sağlayabilmektir. Elimden geldiğince bütün yorumları okumaya çalıştım buradaki. Her şey yazılıp çizildi, hükümetin başta ekonomi politikası olmak üzere diğer politikaları eleştirildi, karşıt görüşler ileri sürüldü. Ben de naçizane kendi gözlemlerim ve çıkarımlarımı paylaşmak istiyorum...

2002 senesinden önce bana göre de yolunda gitmeyen şeyler vardı. O dönem de düşünmüştüm, Türkiye'nin ileriye gidebilmesi için belki de koalisyon hükümetleri yerine artık tek partili iktidar dönemi gelmeliydi...Yaş itibarıyla şahit olabildiğim ilk tek partili dönem olan Özal döneminde böyle bir süreç geçirmiş, ve nispeten başarılı olduğunu da görmüştük. Nispeten diyorum; çünkü elbette o dönemin de eleştirilecek pek çok yönü vardı. Geçmişe dönüp hükümetleri incelediğimizde, zaten hangi devir için "tamamdır" diyebiliyoruz? Muhalefetler de bunun için var, çoğulcu demokrasinin bir gereği olarak; farklı seslerin de parlamentoda var olabilmesi gerek elbette. Ama muhalefet demek her şeyi eleştirmek değil, o da başka bir yazının konusu...

Konumuza dönersek; 2002 döneminde, yani akp'nin ilk seçildiği dönem, yakın arkadaşlarımdan bazıları -görüşleri uymasa bile- tepki oyu kullanıp akp'ye oy attı. Ben hiçbir dönem akp'ye oy atmadım, hem politik görüşlerim uyuşmadığı için, hem de "denenmeyeni denemek" fikrinin bu kadar önemli bir mecrada uygulanmasını doğru bulmadığım için. Aşırı uçta olmayan, "muhafazakar" bir parti modeliyle akp, aslında halkın pek çok kesimine hitap ediyordu. Neticede tek başına iktidar oldu. Ülkeyi ileri götürmek için, kalkındırmak için, çok önemli fırsatlar geçti eline. Ama yaşanan bu 11 yıllık süreçte önce "bütün ülkeyi kucaklıyoruz" dan, "benim seçmenim"e; "bütün haksızlıkların önüne geçeceğiz"den, "yedirmeyiz"e doğru bir eğilim oldu. Üstüne ekonominin yüzeyde her şey yolunda gösterilip derinden derine çöküşü, kamu mallarının satışı, halkın artık gitgide sesini yükseltmemesi için verilen çabalar ve son olarak patlak veren bu yolsuzluk ve rüşvet olayı siyasi partinin ya da siyasi görüşün değil, liderin ön planda ve önemli olduğunun bizlere kanıtıydı.

Akp, bunca sene alınan oylara güveniyor, önümüzdeki yerel ve genel seçimleri de cumhuriyet mitinglerinin hemen akabinde kazandığı seçimler gibi kazanacağına inanıyor. Çünkü bunca senenin yatırımı aslında partiye değil, lidere oldu. İnsanları bir lidere bağlamak, partinin görüşüne bağlamaktan hem daha kolay hem de daha etkili. Bugün Erdoğan yanlısı çoğu kimse lafa akp diye başlamıyor.

Peki, Erdoğan neden başkanlık sistemini getirmek istedi ya da istiyor? Sebebi bence çok açık; partisinin kuralları gereği bir sonraki seçimde koltuğu bırakması gerekirse, gidebileceği makam cumhurbaşkanlığı. Ancak ülkemizin mevcut düzeninde başbakanlık idare, cumhurbaşkanlığı ise onay makamı. Erdoğan; her iki gücün de elinde olmasını istiyor. Bu modelle birlikte, hem idare hem de onama mekanizmalarını kontrol altına almış olacak. Gücü; her yönüyle bu kadar ısrarla elinde tutmayı istemek doğru mudur, bu da yine ayrı bir tartışma konusu...

Son soruşturmaya gelirsek; bugün yaşanan istifalar kesinlikle ilk gün verilmesi gereken istifalardı. Soruşturmanın selameti, şeffaflığı gereği, kamu vicdanını rahatlatmak için lazımdı. Hukuk elbette herkes için var ve olmalı. Bu soruşturmanın kararına yargı, ülke yönetiminde kimin söz sahibi olacağına da seçimlerde halk karar verecek. Herkes sağduyulu ve doğruyu eğriden ayırt etme kararlığında olmalı. Çünkü ilk cümlemde belirttiğim gibi aslolan lider değil, ülkeyi ileri götürecek hamlelerdir...

Uzun oldu farkındayım, buraya kadar sabredip okuyan arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum...
 
şoktayım. yesin diyorsunuz resmen..
yok ben okuduğumu yanlış anlıyorum. biri beni çimdikleyebilirmi ricitsem

hem yesin, hem çalışsın diyor. yazar burda aç aç çalışılmaz demek istemiş, açlığını doyursun, gözünü doyursun manasında. :)))
 
hem yesin, hem çalışsın diyor. yazar burda aç aç çalışılmaz demek istemiş, açlığını doyursun, gözünü doyursun manasında. :)))
ee o zaman hapislerde yatan dolandırıcıların,hırsızların günahı ne.
nerde kaldı demokrasi.
çıkaralım onlarıda hapisten. bu suç değilse hırsızlıkta suç değil doğal olarak. hırsızlara özgürlük o zaman.
 
o değil de, şimdi bu bakanlar istifa etti ya, oy oy oy anacığım burdan bir mağduriyet çıkar, bir mağduriyet çıkar, aklın şaşar.
"benim pür-i ak bakanlarım" diye başlayacak cümleler bekliyorum kendisinden.
 

okycim o dediğin olmaz yavrimum. şimdi "senin hırsızın, benim hırsızımı" ayrıştırmak lazım. "biiiiz bu milletin hırsızlarını yedirtmeyiiiiik"

: öteki hırsızlar bizden değil hacı....

özetle yani :)
 
'Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa , bilinki en namussuzu o'dur..'' - Friedrich Nietzsche

Öncelikle ruh sağlığımızı kaybetmeden olup bitenleri değerlendirmek zorundayız. Haşmetli, bir tanrı gibi karşılandı Ankara'da, pankartlar vs. içler acısı... Yolsuzluğa adı karışan bakanlar da yanında, el ele tutuşmuşlar gülüyorlar etrafa. Başta başbakan olmak üzere ben tüm bakanlar kurulunun harami olduğuna eminim ama evet elimde delil yok :))

Büyük usta naralar atmaya devam ediyor, Allah, kitap, din iman, faiz lobisi, Türkiye'nin önünü kesmek isteyenler vs... Rüşvet'e net bir cevap yok, hayır almadık da yok!

Yargılamaların önünü tıkamak için 2 günde neredeyse tüm polis teşkilatının yerini değiştirdi, apar topar davaya yeni savcılar atadı, 'üst düzey' yöneticilerin pis işlerini açığa çıkarabilmek için gerekli gizli soruşturmaların önünü tıkamak adına yasayı değiştirdi, güç toplamak için apar topar yurt dışına gitti ve şimdi geri geldiğinde muhtemelen artık elini güçlendirmenin, zaman kazanmanın, delilleri yok etmenin, yargılama yöntemini kendilerinin belirlemenin verdiği rahatlıkla esip gürlüyor. Takipçilerinin de durumu ise ortada, tapınıyorlar adeta. Kendi zekalarıyla dalga geçtiklerinin farkında bile değiller...
 

8 gun olmus bunlarin ortaya cikali, bugun daha yeni 2 bakan istifa ediyot. Belki gun icinde 3.de gelir, ki gostermelikte olabilir bunlar. "Suclamalarin yersizligi ispatlanana kadar gorevimize ara verdik" tarzi bir sey cikabilir arkasindan.

saka maka unutuluyor olanlar. Zamana biraktilar, 1 hafta sonra yine kimse bir sey demeyecek. Bugun deniz fenerini kim konusuyor mesela.. ustunu kapatacaklar, cok aci ama gercek.
 
hımm. hırsızdan hırsıza fark var demek.. anladım şimdi
sıradan hırsız gerekli cezayı alır,ama üst sınıftan, mavi kanlı hırsızın yaptığı suç olmaz.
lordlar kabinesine hoşgeldiniz..
 
bazı yorumlar bana o kişilerin stockholm sendromu yaşadığı düşüncesi doğurdu ..
 
Son düzenleme:
iktidar dolayınca bişey olmuyor da, muhalifler dolayınca mı oluyor?

abdestli hırsızlara laf yok yani.


muhalif derken kime muhalif, neye muhalif

muhalif gruplar derken???

sana düşman bana düşman
düşünen insana düşman....
...

muhalif derken karşıt görüşlü bütün gruplardan bahsettim. birbirine muhalif, zıt demek istedim. yanlış anlaşılmasın..
abdestli hırsız demişsin ya o abdest çarpsın onları.. dinimi kim neye alet ediyorsa altından çıkamasın, çıkamaz da..
 

ben de özal dönemi çocuğu ve genciyim o yüzden öcesini, sonrasını bugünü yaşananları net hatırlayaraka karşılaştırabiliyorum...o dönemler istikrar için herkesçe tek parti şarttı, o dönem yaşanan sorunları sebeplerini uzuun uzun konuşmaya gerek yok ...tespitlerinizin çoğuna katılıyorum herkesin söylenenler vaadedilenler ve yapılanlar arasındaki büyük uçurumu görebilmesini temenni ediyorum...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…