Çok normal tabii, tüm hayatın bir anda değişiyor. Üstelik yeni hayatını eski hayatına uyumlandırma konusunda kritik kararlar verme sorumluluğu biniyor insanın üzerine bir de. Ev mi semt mi tercihi (hamilelikte taşındık deyince çocuk için daha geniş bir eve ama sevmediğin bir semte taşınmayı tercih ettiğinizi varsaydım), işe dönme kararı vs. İnsanın üzerine fazladan yük bindiriyor. Bir de kadın olarak bedenindeki değişikliklerle başa çıkmak zorunda kalıyorsun. Ama yine de sağlıklı ve tek (bir, sayıyla 1 adet
) çocukla olmak sağlıklı yaşam (ve kilo vermek) için büyük bir dezavantaj oluşturmuyor aslında. Eşine bırakıp pilatese veya yüzmeye gitme fırsatın olmasa bile, yürüyecek yerin varsa pusetle çok güzel tempolu yürünüyor, hatta koşuluyor bile (bizim sahilde pusetiyle koşan avrupalı bir kadından ilham almıştım ben de koşu konusunda ama fazla kilo ile koşmak bana yaramamıştı
). Kendin yapabiliyorsan evde de o oyun halısındayken pilates yapabilirsin.
Kimine dışarı çıkmak daha iyi geliyor tabii, kahveni alıp uzun yürüyüşlere çıkmak veya bir kafede mola vermek (tercihen tatlı satmayan bir kafe
) insanın ruh halini değiştirebiliyor.
“Bunlar iyi günlerin” lafından nefret ederim, çünkü sağlık olduktan sonra insanın evladıyla geçirdiği her gün en iyi gündür ve her yaşın kendine göre zorluğu olduğu gibi kolaylıkları da var ama bebeğe kendin bakıyorsan, bakıcı yoksa, henüz sağa sola dönemedikleri, bıraktığımız yerde kaldıkları bu aylar evde bile olsa kendimize vakit ayırabilmemiz açısından altın değerinde