PRATİK ÖĞRENMENİN ONDÖRT KOŞULU WWW.bonushoca.COM Pratik Öğrenmenin Temel Kuralları adlı yazımızda, öğrenmeyi, ezbere düşmeden, yerli yersiz aşırı tekrar ve yorucu arayışlara girmeden nasıl, pratik bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz, bunun basamaklarını vermiştik. Pratik öğrenme yöntemleri adlı bu yazımızda ise, öğrenmenin beynin öğrenme fonksiyonları dikkate alındığında ne kadar kolay ve kalıcı hale geldiğini anlatmaya ve çok uzun ve titiz çalışmalarımız sonucunda elde ettiğimiz bilgileri sizinle paylaşmaya çalıştık. Yalnız şunun da altını önemle çizmek isteriz ki, çalışmalarımız sadece literatüre, yani daha önce yapılmış çalışmalara dayanmayıp, saha çalışması dediğimiz ve doğrudan doğruya, öğrenci, öğretmen, aileler ve sosyal çevre üzerinde yaptığımız titiz çalışma sonucunda elde ettiğimiz bilgileri akademik çalışmalarımızla karşılaştırıp en doğru olan bilgiye ulaşmaya çalıştık. Şimdi kalıcı ve pratik bir şekilde öğrenmek için nelere dikkat etmeliyiz bunları tek tek ele alalım: 1. SADECE DERS DİNLEMEKLE ÖĞRENME GERÇEKLEŞMEZ Öğrenci ders dinlemekle, kullanılması, yani işlenip ürün haline getirilmesi gereken bilgileri sözcük düzeyinde hafızasına geçici olarak kaydeder. Öğrencinin dersi derste öğrenemeyeceğini, bütün öğretmenler ve anne-babalar çok iyi bilmek zorundadır. Ders derste değil, dersten sonra yapılacak olan doğru çalışma yöntemleri ile öğrenilir. Özellikle öğrenciler bugün yoğun bir şekilde yaşadıkları sınav telaşesi ve koşuşturması içerisinde, dersten derse koşmakta ve kendi başlarına evde ders çalışacak zamanı bulamamakta. Bulanlar da öğrenme çalışması yapamamakta, ezber nitelikli tekrarlara başvurmaktadır (1). Şöyle düşünelim öğrenci bir hafta içerisinde diyelim ki açıları, önce okulda DİNLİYOR, sonra dershanede DİNLİYOR, sonra dershanedeki grup etütünde DİNLİYOR, sonra dershanede birebir etüt alıp yine açıları DİNLİYOR, olmadı bir de özel ders hocasından DİNLİYOR. Yani öğrenci bir konuyu, tam beş kez dinliyor ve bu beş kez dinleme eyleminde sadece öğretmen ve kullanılan sözcükler değişiyor. Bütün bunların sonucunda öğrenci sözcük düzeyindeki bilgileri geçici olarak hafızada tutuyor. Bu ders dinleme silsilesinin sonucunda öğrenci girdiği sınavlarda açılardan gelen soruları yanıtlayamıyor ve bütün çabasına rağmen öğrenemeyen, kapasitesi eksik öğrenci damgasını haksız olarak yiyor. Oysa öğrenci dersi dinledikten sonra, mutlaka evde kendi kendine defterde yazılanlara çalışıp, o bilgilerin üzerinde düşünce üretme aşamasını gerçekleştirdikten sonra, soru çözme işlemine geçmesi gerekmektedir. 2. ÖĞRETMENDEN YA DA KİTAPTAN ELDE EDİLEN BİLGİ ALGIYA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR Bilgi işlenmemiş ham haldeki pamuğa benzer. Onu o haliyle gömlek diye giyemez, kullanamayız ve yararlanamayız. Nasıl ki, elde ettiğimiz pamuğu üretilmiş ürüne dönüştürdükten sonra ondan gömlek olarak yararlanıyorsak, elde ettiğimiz bilgileri de mutlaka işleyip, onu çeşitli işlemlerden geçirip, ona şekil verip, ona farklı manalar katıp yararlanabiliriz. Algı, bize anlatılanlardan daha fazlasını ve farklısını anlayabiliyorsak gerçekleşmiş demektir. Bilginin algıya, yani öğrenilmiş ve üretilmiş bilgiye dönüşebilmesi için, o bilgiyi üzerinde hiç düşünmeden yapılan tekrarların dışında, irdelemek ve üzerinde düşünmek, yazılanlardan hareketle yeni bilgilere ulaşmak gerekir. Unutmayınız ki, sınavlarda sorular bilgi ile değil, algı ve öğrenilmiş bilgi ile doğru ve çabucak yanıtlanabilmektedir. 3. ÖĞRENME MOLASI VERMEK ÖĞRENMENİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN ŞARTTIR Beynimiz ders çalıştıktan sonra, çalışmadığımız, beynimizi serbest bıraktığımız, o zaman aralığında öğrenir. Elde ettiğimiz yeni bilgileri beynimizin hipokampüs bölgesi onaylar ve öğrenilmiş bilgi olarak beynin ilgili bölgelerine yerleştirme işlemini bu serbest zaman diliminde gerçekleştirir. Bu nedenle, öğrencilerin hiç ara vermeden aralıksız bir şekilde yaptıkları çalışmalar, öğrenmenin gerçekleşmesini oldukça azaltan bir durumdur. Öğrencilere beyinlerine öğrenme molası vermeleri ile ilgili olarak şu önerimizi de iletmek isteriz. Anlamakta en zorlandığınız derse yatmadan önceki son iki saat çalışın ve hemen yatınız. Göreceksiniz ki, uykuda iken o konu beyninizde öğrenilmiş bilgi olarak yerleşmiştir. Beyin uykuda iken de çalışır. Bunun en büyük kanıtı gördüğümüz rüyalardır. 4. BİR GÜN BOYUNCA TEK DERSE ÇALIŞMAK ÖĞRENMEYİ HIZLANDIRIR Öğrencilerin yine yoğun ders trafiği içinde her derse yarım saat süreyle çalışmak ve o gün bütün dersleri gözden geçirmek gibi bir zorunlulukları da vardır. Bunu yapmalarında zaten bir sakınca yoktur. Ancak şu uyarımıza da kulak verilmesinin önemini ısrarla vurguluyoruz. Öğrencilerin, anlamakta zorlandıkları derslere, tam bir günlerini ayırmaları halinde, o ders veya konuyu bütün boyutları ile algılamaları yani öğrenmeleri kolaylaşacaktır. Böylece öğrenci, bağlantıları kura kura, anlamayı sürekli hale getirerek, bütünü görmüş ve öğrenmiş olacaktır. Bu uygulamayı, içinde bulunulan koşullarda bütün dersler için yapamasak da, zorlandığımız konu ve dersler için zaman zaman yaparsak çok iyi sonuçlar alacağımızı göreceğiz. 5. ÇALIŞTIĞIMIZ KONUYU GERÇEK YAŞAMLA İLİŞKİLENDİRMELİYİZ Elde ettiğimiz bilgi, beynimizde gerçek yaşamla ilişkilendirilmesi halinde tutunacak yer bir yer bulmuş olacaktır. Özellikle Matematik, Geometri ve Fen Bilimleri alanında elde ettiğimiz bilgilerin yaşantımızda ne işe yaradığı ve nerelerde ne amaçla kullanıldığını bilmek, öğrenmenin gerçekleşmesi ve beynin o bilgiye ilgisinin uyanması açısından oldukça önemlidir. 6. ELDE EDİLEN BİLGİYİ BAŞKASINA ÖĞRETMEK ÖĞRENMEYİ HIZLANDIRIR Öğretmenler bitirdikleri bölümün bilgilerini tam olarak, öğretmen olup atandıktan sonra, o konuları öğrencilere anlatırken, öğretme gayreti gösterdikleri süreçte öğrenirler. En iyi öğrenme biçimi, öğretmektir. Öğreten kişi, o bilgiyi çok farklı açılardan görerek aktarmaya çalışırken, ortaya hızlı ve gerçek bir öğrenme çıkar. Bu nedenle, öğrencilerin birbirlerine ders anlatmaları, hem anlatan hem dinleyen açısından çok faydalı sonuçlar meydana getirmektedir. 7. DİNLENİLEN DERS VEYA ÇALIŞILAN KONU ÜZERİNDE KONUŞULMASI ÖĞRENMEYİ HIZLANDIRIR Ailelerin çocuğun çalıştığı ders hakkında, çocukla sohbet etmesi, öğrencinin beyninin o bilgi içerisinde derinlemesine bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Bu nedenle ailelere, çocukları ile ders içeriği hakkında karşılıklı sohbeti öneriyoruz. Öğrencilere de, ders hakkında arkadaşlarınızla mutlaka sohbet ediniz diyoruz. 8. SÜREKLİ GÖZDEN YARDIM ALARAK ÇALIŞMAK ANLAMAYI HIZLANDIRIR İnsan beynine giden sinir liflerinin (biz diyelim ki bilgi aktarım kablolarının) %40ı retina (göz) bağlantılıdır. Yani akıl kapasitemizin yarısına yakını gözlerimizdedir. Gözlerimizi devre dışı bıraktığımızda adeta algılama ve akıl kapasitemiz yarı yarıya azalmaktadır. Bu nedenle ders çalışırken gözlerimizden beynimize gönderilen ileti sayısını artırmamız gerekmektedir. Bu algılamamızı ve kavramamızı çok hızlandıracaktır. 9. SORU YAZMAK KONUYU ÇOK FARKLI BOYUTLARI İLE ALGILAMAMIZA YOL AÇAR Soru yazmak, öğrenciyi defterindeki bilgi üzerinde düşünmeye sevk eder. Bu çalışma sonucunda öğrenci bilgiyi bütün boyutları ile analiz eder, o bilginin açılımını yapar. Böylece öğrenci bilgi üzerinde düşünmüş ve ham bilgiyi üretilmiş bilgiye yani algıya dönüştürmüş olur. 10. ÇALIŞILAN KONUYU ÖZETLEMEK ÖĞRENMEYİ OLUMLU ETKİLER Öğrenci kitap veya defterden çalıştığı konuyu, defter ve kitabı kapatarak, aklında kaldığı kadarıyla özetlemelidir. Özet, beyni zorlayan onun hatırlama ve bilgiyi analiz etme kapasitesini artıran bir uygulamadır. Ancak önemle altını çiziyorum, kitap-defter açık yapılan özetten yüksek düzeyli bir fayda gelmez. 11. KAVRAMLARIN SAPTANMASI ÖĞRENMEYİ HIZLANDIRIR Dinlenilen ders veya çalışılan konunun içindeki kavramlar teker teker çıkartılıp, tanımlarının öğrenilmesi, o konunun kavranması ve sorularının çözülebilmesi için mutlaka yapılması gereken bir çalışmadır. Kavramlar, o konunun ana damarlarıdır ve kavramların bilinmesi öğrenciyi hızla doğru yanıta ulaştıracaktır. 12. KONU HAKKINDA YÜKSEK SESLE DÜŞÜNMEK ÖĞRENMEYİ HIZLANDIRIR Özellikle işitsel düzeyi yüksek alan öğrenciler sesli okuma ve sesli düşünmeden çok yararlanırlar. Ders notlarını açıp, orada yazan bilgileri tıpkı bir açık oturumda konuşuyormuşçasına dillendirmek, öğrenciyi düşünmeye ve etkili bilgi üretimine zorlayacaktır. 13. KONULARIN SIRASI VE BİRBİRİ İLE OLAN İLİŞKİSİNİ ÖĞRENMEK Konuların sırasının ne olduğunu bizden öncelikle beynimiz talep eder. Beynimizin yürütücü işlevlerinden sorumlu olan frontal lob, öğrencinin aldığı bilgilerin sırasını ve bunların birbiri ile olan ilişkisini sorar. Eğer biz, özel bir çalışma ile beynimizde bu düzenlemeyi yapmaz isek, dikkatimizi asla o bilgiye ve sınav anında o bilgiden gelen soruya yoğunlaştıramayız. Bu nedenle her öğrenci, gördüğü konuların sırasını aklında tutmalı ve bu konuların birbiri ile olan ilişkisini öğrenmelidir. Diğer yandan her öğretmen konuların sırasını ve birbiri ile olan ilişkisini öğrencilerin öğrenip öğrenmediğini takip etmekle yükümlüdür. 14. ÖĞRENCİYİ BAŞARIYA GÖTÜRECEK OLAN YANITI BİLDİKLERİ DEĞİL YANITINI BULDUKLARIDIR Aslında bu beyin duyunca değil, yapınca öğrenir kuralının bir uzantısı olarak karşımıza çıkar. Öğrencinin sürekli olarak öğretmene soru çözdürmesi ve çözülen soruyu bilgi düzeyinde aklına yerleştirmesi ama, kendi başına hiçbir soruyu çözmemesi, yanıtı bilen fakat yanıtı bulamayan öğrenci niteliğinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu öğrencinin çıraklık döneminde kalmasına ve kendi başına soruları yanıtlayamamasına yol açacaktır. Öğrencilerin, çözemedikleri soruyu, hemen gidip bir öğretmeme çözdürme yoluna başvurmamaları gerekir. Bu soruları araştırma yaparak, öğretmenden ders rehberliği alarak kendileri çözmelidir. Ancak bu durumda öğrenme gerçekleşir ve öğrenci önce çıraklıktan ustalığa sonra da ustalıktan uzmanlığa geçişi yapabilir. Ustalaşan öğrenci kendi başına soruları çözebilirken, uzmanlaşan öğrenci konuları başkasına öğretebilecek düzeye gelir ve hiçbir soruyu yanlış yanıtlamaz. Evet son önerimiz bu yazıyı okuyanlara. Bu yazımızı mutlaka sevdiklerinizle paylaşınız. Bu yazı üzerinde mutlaka, aile, dershane ve okul ortamında konuşunuz. Bu yazıyı asla tek bir defa değil defalarca okuyunuz. Sağlıcakla kalınız. |