Kolik nedir?
Kolik; sağlıklı büyüyen ve genellikle küçük bebeklerin belirgin bir sebep olmaksızın aşırı ağlamalarıdır. Ağlama, günde 3 saati geçtiğinde kolik özelliği olarak kabul edilir. Ancak ağlamanın ölçüsü her anne baba için değişebilmektedir. Bu nedenle en basit tanım; belli aralıklarla oluşan ve ilk üç ay boyunca süren sebebi belli olmayan ve aileyi rahatsız edecek düzeydeki ağlamalar olarak yapılabilir.
Koliğin en yaygın ve geçerli tanımı Wessel’in 3’ler kuralıdır. Bu tanıma göre; gelişimi normal olan, sağlıklı 0-3 aylık bebeklerde görülen, en az 3 hafta süren, haftada 3 günden ve günde 3 saatten fazla süreli ve başka bir nedenle açıklanamayan biçimde huzursuzluk, ajitasyon ve ağlamaların olduğu tabloya kolik denir.
Sağlıklı bebekler yaşamın ilk birkaç ayında çeşitli nedenlerden dolayı ağlarlar. Bebeklerin günlük ağlama süresi, iki haftalık bir bebekte ortalama 1 saat 45 dakika, 6 haftalık bebekte 2 saat 45 dakika iken, 12 haftalık bebekte 1 saatin altına iner. Normal sürede ağlayan bebeklerde de eğer huzursuzluk, uzun süreli şiddetli ağlama, dalgınlık, ishal, kusma gibi bulgular varsa altta yatan neden hastalık açısından değerlendirilmelidir.
Doktoru tarafından bebeğin ağlama nedeni kolik olarak gösterilmişse, bu durumun bebek için hiçbir tehlikesi yoktur. Koliğin büyük ölçüde etkisi, o bebeğe bakan yetişkinleredir. Yorgunluk, uykusuzluk, stres, endişe, kaygı, kendini suçlama gibi belirtilere neden olabilmektedir.
Koliğin nedeni
Bebeklik koliğinin kesin nedeni tıp için hala bilinmeyen bir bilmecedir. Nedeni bilinmese de kolikli bebeklerin kucağa alınmaya ya da uykuya kucakta dalmaya daha fazla gereksinimleri vardır. Bu bebeklerin daha hassas ve duygusal olduğu tahmin edilmektedir.
Koliğin neden kaynaklanabileceği hakkında pek çok teori var. Bunlardan en önemlileri;
Besin alerjisi veya intoleransı
İntestinal hiperperistaltizm veya gastrointestinal düzensizlik
Ailede stres ve anne bebek ilişkisinde bozukluk
Besin Alerjisi veya İntoleransı
Burada ailelerin endişe duydukları nokta, mama ile beslenen bebeklerde kolik görülme oranın yüksek olup olmadığının cevabıdır. Kolik ve süt proteinleri arasındaki ilişki net değildir; çünkü yapılan birçok çalışma birbiriyle çelişmektedir. Yapılan araştırmalarda meme emen ve biberonla beslenen bebeklerde kolik oranı eşit bulunmuştur.
İntestinal Hiperperistaltizm ve Gastrointestinal Rahatsızlık
Kolik denilince akla ilk gelen tanımlama yaygın olarak gaz sancılarıdır. Etiolojiye göre de en çok araştırılmış teori gastrointestinal rahatsızlığa yöneliktir. Hemen belirtilelim ki kolik ve karın ağrısı farklı tanımlamalardır.
Bebeklerin nefes alma ve beslenme koordinasyonu tam olmadığı için, emme esnasında gaz girişi olmaktadır. Bebek geğirmezse ve gaz çıkışı olmazsa gaz bağırsaklara doğru geçer. Kalın bağırsak fazla şiştiğinde karın ağrısı tıkayıcı kolon spazmına sebep olur. Böylece aşırı gaz kolik semptomlarının başlangıcı olabilir.
Ancak; koliğin etiolojisine yönelik bağırsakta gaz birikimi, bağırsakların olgunlaşması, spastik kolon ve aşırı/az beslenme gibi birçok sebep incelenmiştir. Gastrointestinal rahatsızlık açısından birçok çalışma yapılmış ve anlaşmaya varılamamıştır.
1990 yılında Matheson tarafından yapılan bir çalışmada bebeklerin ağlama esnasında, öncesinde ve sonrasında bağırsak hareketlerini X-ray cihazı ile görüntülenmiştir. Görüntüleme sonucunda bağırsaktaki gaz miktarının ağlama esnasında arttığı gözlemlenmiş ve gaz birikmesinin ağlamanın sebebi olmaktan çok bir sonucu olduğu kanısına varılmıştır .
Ailede Stres ve Bebek Aile İlişkisinde Bozukluk
Ev halkının stres derecesi koliği etkileyen bir faktördür. Yapılan çalışmalarda kolikli bebeklerin ailelerinde daha yüksek duygusal telaş ve stresin görüldüğü; annedeki depresyon veya hamilelikteki duygusal telaş ve stres gibi faktörlerin kolik riskini artırdığı ortaya çıkmıştır.
Yapılan bir çalışmada ; bebeğin neden ağladığını anlayamayan ailelerin kaygısının arttığı, bu durumun üstesinden gelememelerinin de bebekteki ağlama süresi ve ağlama yoğunluğunu artırdığı gözlemlemiştir.
Sıklıkla kabul edilen görüş; kolik deneyimsiz, tedirgin ebeveynlerin özellikle annelerin oluşturduğu bir durumun sonucudur. Bazı araştırmalar, kolikli bebek annelerinin kendilerini daha az becerikli, acemi hissetmeleri ve yüksek stresli olmaları, diğer annelere nazaran daha bitkin olduklarını göstermektedir. Ama bu sonuç problemin sebebi de olabilir.
Tedavi ve bakım
Belki de en önemli tedavi kalemi bebeğin fiziksel ve gelişimsel olarak normal olduğunun aileye kanıtlanması ve ailenin buna ikna edilmesidir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, günümüze kadar pek çok tedavi yöntemi denenmiş ancak etkili ve aynı zamanda güvenli bir tedavi biçimi henüz bulunamamıştır.Kolik atağında yapabileceğiniz tavsiyeler:
Bir ağlama atağında yapılacak en etkili ve uygun hareket bebeğin kucaklanıp sakinleştirilmesidir.
Bebeğin ağlarken kucaklanmasının, şımarmasına sebep olmayacağına aile ikna edilmelidir.
Bebeklerine karşı duyarlı ve yanıt verici olma yeteneklerinin ideal hale getirilmesi için anne-babanın iyice dinlenmesi ve kendilerine ayıracak zamanları olması gerekir.
Ağlama atağı sırasında bebeğin rahat ve tok olması sağlanmalıdır.
Ebeveynler, akraba, eş dost ve çocuk bakıcılarından yardım almaya cesaretlendirilmelidir.
Bebek, dik olarak kucağa alınmalı ve sırtına minik darbeler vurarak sakinleştirilmeye çalışılmalıdır.
Bebek kucağa alınarak veya bir sallanma koltuğuna oturarak yavaşça sallanılabilir.
Vibrasyon yaratan ya da bebeği otomatik sallayan koltuklardan yararlanılabilinir.
Sessiz ve daha az aydınlık bir odada dış uyaranları azaltmak sakinleşmesine yardımcı olabilir.
Yüzüstü yatırma denenebilir.
Çok aktif bebeklerde bebeğin bir battaniye ile sallanması işe yarayabilir.
Yararlı olabilen diğer yöntemler arasında yumuşak hareketler (örn.otomatik salıncak, bebek arabası ya da arabayla dolaştırma), sürekli monoton ses ya da müzik (örn.mekanik alarmlı saat, radyo), emzik ve karına yakın tutulan sıcak su şişesi bulunur.
Bitkisel çaylar (papatya, güvercin otu, meyan kökü, rezene, oğulotu, nane v.b.) verilebilir
Bebeği daha sık beslemek ve emzik kullanmak yararlı olabilir. Emme bebeğin gaz çıkarmasını kolaylaştırabilmektedir.
Bebeğin karnına, tenini yakmayacak sıcaklıkta olduğundan emin olunan ılık bir havlu koyup, yüzüstü yatırarak sırt ve belini okşayarak masaj yapmak yararlı olabilir.
Göbek masajı, bebeğin yüzü yere doğru bakar pozisyonda ve bir el ile tutularak yapılır; popo en yüksek pozisyondadır.Ebeveyn; göbekten başlayarak, karnı yumuşak hareketlerle ve de saat yönünde dairesel hareketlerle masaj yapar. Masaj devam ederken, ebeveyn masajı nazikçe serleştirir ve daha büyük daireler yapar. Masaj bebeğin beslenmesinden 15-30 dk sonra yapılmalıdır. Yüzeysel masaj bağırsakları rahatlatan viseral refleksi oluşturur, bu da gazın ve dışkının kolayca ilerlemesine izin vermektedir.
Bazı bebekler araba yolculuğu ile bazıları da belirli ritimdeki seslerin dinletilmesi (saç kurutma makinesi veya elektrik süpürgesi sesi), hafif, klasik müzik ya da kaydedilmiş rahimdeki ultrason sesi dinletilmesi ile sakinleşebilmektedir. Araba ile yolculukta motor sesinin anne karnındaki sese benzemesi nedeniyle, bebek anne karnında güvende hissettiği için bebeğin rahatlamasını sağlamaktadır.
Emziren annenin turunçgillerden, soyadan ve baharatlı yiyeceklerden uzaklaştırılması, kısa bir süre için (bir hafta) anne diyetinden inek sütü ve ürünlerinin çıkarılması denenebilir.
Anne sigara içiyorsa, bırakmasını, en azından 10 adet/gün’ün altına indirmesini, bırakamıyorsa , evin dışında ve bebeğini besledikten sonra içmesi önerilmelidir.
Aşırı kahve tüketen annelere günde üç fincandan az içmesi önerilmelidir.
Simetikon (hafif gaz önleyici ilaç) drajeleri, alkolsüz anason suyu, camomile çayı bazen yararlı olabilir ancak güçlü antispazmodik/sedatif ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır.
Ailelere ısıtıcı pedlerin kullanılması öğretilmelidir.
alıntıdır.