• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Çocuk Hastalıkları 2009 Mart Erkek Bebek Anneleri Doğar Doğmaz Bebeğinizi Sünnet Yaptıracakmısınız?

Bebek Hastalıkları, diş çıkarma, bebeklerde kusma, bebeklerde ishal, bebeklerde uyku düzensizliği
sositosositosositososito
hamile kalana kadar dert.. kalinca dert dogunca dert.. annelik ne kutsal bisi :1rolleyes:

kesinlikle haklısın. bunu hamile kaldıktan sonra çok daha iyi anladım. Nasıl bir sevgi nasıl bir güçtür ki bu kadar dayanıklı olabiliyoruz :Saruboceq:
 
tabi ki oncelik saglık acısından en uygun zaman ama benim gonlumden gecen aklı erince bunun gerceklesmesi.

sonucta bu sadece bir operasyon degil, aynı zamanda da bir ritüel.

hepimizin hayatında onemli bir yeri vardır, regl olmaya basladıgımız ilk gunun; genc kızlıga atılmıs ilk adımdır.

aynı sey ogullarımız icin de gecerli... ben babasıyla 'artık erkek olacaksin' konusmasını yapsın, kendini buna cesaret edebildigi icin guclu hissetsin, cesaretinden dolayı odullendirilecegini bilsin (Allah izin verirse en guzel sunnet dugununu yapmak isterim ogluma) isterim.

artık eskisi gibi kocaman ignelerle uyusturmuyorlar, esimin yigeni sunnet oldugunu bile anlamadi, doktor kontrol ediyorum dedi o esnada uyusturdu ve yaptı.

ayrıca ben o kadar minik bebisler icin daha iyi demelerini de anlayamiyorum, sonucta o agrısını sızısını soyleyemiyor ki, ne biliyorsunuz daha cok canının yanmadıgını...

zaten hic bilmedikleri bir ortama gelmeleri, bir suru yenilikle tanısmaları minikler icin ne kadar zordur, bir de boyle bir acıyla baslaması .... ay ben kıyamammmmm:((((

onceden yeni dogansunneti mi varmıs? kacınızın tanıdıgı sonradan sunnet oldu diye enfeksiyon sikayetiyle sorunlar yasadı. ben bu isi biraz hastanelerin abarttıgını da dusunmuyor degilim acıkcası
 
yaaaa işte kararsız kalmakta bir sürü etken var.

Eşimde diyorki ben hatırlıyorum sünnetimi ve çocuğumun aynı şeyi yaşamasını istemem. :(
 
aynennnn
benim esimde akli ermeden yaptiralim diyor.-tatlicadiarzu-

yine bu konuyu en iyi eşlerimiz bilir. hepsinin başından geçtiği için... ben bir zararı yoksa kesinlikle erken yaptırmayı düşünüyorum o yüzden. işte araştırmak lazım bir zararı var mı diye
 
biz düşünüyoruz oğlumuzu doğduğunda sünnet ettirmeyi acı hisseder tabi ama hızlı gelişme gösterdiği için çabuk iyileşir önemli olanda bu. her halukarda acı var yani.
 
tabi ki oncelik saglık acısından en uygun zaman ama benim gonlumden gecen aklı erince bunun gerceklesmesi.

sonucta bu sadece bir operasyon degil, aynı zamanda da bir ritüel.

hepimizin hayatında onemli bir yeri vardır, regl olmaya basladıgımız ilk gunun; genc kızlıga atılmıs ilk adımdır.

aynı sey ogullarımız icin de gecerli... ben babasıyla 'artık erkek olacaksin' konusmasını yapsın, kendini buna cesaret edebildigi icin guclu hissetsin, cesaretinden dolayı odullendirilecegini bilsin (Allah izin verirse en guzel sunnet dugununu yapmak isterim ogluma) isterim.

artık eskisi gibi kocaman ignelerle uyusturmuyorlar, esimin yigeni sunnet oldugunu bile anlamadi, doktor kontrol ediyorum dedi o esnada uyusturdu ve yaptı.

ayrıca ben o kadar minik bebisler icin daha iyi demelerini de anlayamiyorum, sonucta o agrısını sızısını soyleyemiyor ki, ne biliyorsunuz daha cok canının yanmadıgını...

zaten hic bilmedikleri bir ortama gelmeleri, bir suru yenilikle tanısmaları minikler icin ne kadar zordur, bir de boyle bir acıyla baslaması .... ay ben kıyamammmmm:((((

onceden yeni dogansunneti mi varmıs? kacınızın tanıdıgı sonradan sunnet oldu diye enfeksiyon sikayetiyle sorunlar yasadı. ben bu isi biraz hastanelerin abarttıgını da dusunmuyor degilim acıkcası


canim Peygamberimiz torunlarini 7 günlükken sünnet etmis ( yada ettirmis) yazmissin ya eskiden ynei dogan sünnetimi vardi diyre o bakimdan yazdim sen ilerde yaptirmak istersin yaptirirsin ama psikologlarin 2-6 yas arasi yaptirilmamasi gerektigini söylüyorlar bunuda göz önünde bulundur bence sonucta okuyan insanlarda ionca seneyi bosuna okumuyorlar bir bildikleri var elbet tabi her söylenene inanmiycaz soucta art niyetli insanlarda var ama bunu 1 veya 2 kisi söylemiyor hepsi ayni fikirde buda benim dogrulugundan emin olmami sagliyor hayirlisiyla bi kucagimiza alalimda ins onlarda olur ne kadar sabirsisiz dimi bakalim görebilecekmiyiz o günleri rabbim hayirlisila görmeyi nasip eder hepimize ins
 
canim Peygamberimiz torunlarini 7 günlükken sünnet etmis ( yada ettirmis) yazmissin ya eskiden ynei dogan sünnetimi vardi diyre o bakimdan yazdim sen ilerde yaptirmak istersin yaptirirsin ama psikologlarin 2-6 yas arasi yaptirilmamasi gerektigini söylüyorlar bunuda göz önünde bulundur bence sonucta okuyan insanlarda ionca seneyi bosuna okumuyorlar bir bildikleri var elbet tabi her söylenene inanmiycaz soucta art niyetli insanlarda var ama bunu 1 veya 2 kisi söylemiyor hepsi ayni fikirde buda benim dogrulugundan emin olmami sagliyor hayirlisiyla bi kucagimiza alalimda ins onlarda olur ne kadar sabirsisiz dimi bakalim görebilecekmiyiz o günleri rabbim hayirlisila görmeyi nasip eder hepimize ins

MİLATTAN Önce 2000 yılında, Terah adlı bir lider, başında bulunduğu kabilesini, Fırat Nehri’nin kuzeyine geçirip bugünkü Türkiye topraklarına soktu.

Terah, Asurluların zulmüne uğrayan bir Yahudi kabilesinin lideriydi.

Yanında oğlu İbrahim ve gelini Sara ile torunu vardı.

Kabile, Harran Ovası’na yerleşti.

Terah bir süre sonra öldü ve yerine oğlu İbrahim geçti.

İşte o günlerde ilginç bir olay meydana geldi.

İbrahim bir gece, Tanrı Yehova’yı gördü.

İbrahim’in, "Yehova"yı görmesiyle tek tanrılı dinlerin ilki olan Yahudilik doğdu.

Tanrı Yehova o gece İbrahim’e bir emir verdi, bir de vaatte bulundu.

Verdiği tek emir şuydu:

"Seçilmiş halkın bütün erkekleri, doğumlarının sekizinci gününde sünnet olacaktır."

Vaat ettiği şey ise onlara ait bir topraktı.

İbrahim o günden itibaren Hazreti İbrahim olacaktı.

Peki Hazreti İbrahim neden, erkeğin bir organının kesilmesi gibi bir geleneği başlatmıştı?

Cevabı basitti.

Çünkü başında bulunduğu insanları "seçilmiş bir halk" olarak görüyordu ve onları bir şekilde öteki insanlardan ayırmak gerekiyordu.

"Sünnet" böyle doğdu.

Tek tanrılı dinlerin "sünnet" hikáyeleri bundan ibaret değil elbet.

Hıristiyan áleminin en büyük peygamberi Hazreti İsa’dır.

Ama Hıristiyanlığı din haline getiren kişi "Aziz Paul"dur.

Aziz Paul’un, İsa’nın ölümünden sonra bütün Hıristiyan álemini bir araya toplamak için verdiği ilk emirlerden biri neydi?

"Sünnet olmamak..."

Çünkü, kurduğu dinin halkını, ancak bu yolla Yahudilerden ayırabileceğini düşünüyordu.

Ama şu ilahi kadere bakın ki, Hıristiyan dininin en büyük peygamberi Hazreti İsa sünnetliydi.

Çünkü Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, Yahudi bir insan olarak çarmıha gerilmişti.


Sünnet olmak, milletinden olmakla öğündüğümüz Hz. İbrahim’den bize bir yadigardır. Tevrat ve İncil’e göre sünnet, Hz. İbrahim (as) ile başlamıştır. Hz. İbrahim’in imtihan edildiği ilâhi emirlerin başında sünnet de vardı. İlk defa sünnet olan Hz. İbrahim (AS) 80 yaşında, bazı rivayetler de ise 99 yaşında iken, kendi kendini sünnet etmiştir. Oğulları İsmail 13 yaşında, İshak 8 günlük iken sünnet edilmiş-lerdir. Hz. Musa (as)’ın şeriatında 8. günü sünnet olunması vardır. Yahudilerde hâlâ sünnet geleneği devam etmektedir. İslâm öncesi araplar sünneti Hz. İbrahim’in geleneği olarak bildiklerinden devam ettirmekteydiler. İslâmdan sonra da buna devam edilmiş, Hz.Peygamberi-miz; “Sünnet fıtrattandır, hitan erkeklere sünnettir” buyurmuştur.
Bu olaya, dini literatürümüzde “Hitan” denilmek-tedir. Bizim dilimizde sünnet denilmekle, Hz. Peygamber efendimize olan bağlılık vurgulanmıştır. Museviler ve Hristiyanlarda da belli zamana kadar sünnet geleneği devam etmiş, daha sonra Hristiyanlar sünneti terk etmişler, onu vaftizle değiştirmişlerdir. İslâm dünyasında çok çeşitli törenlerle yapılan sünnet, memleketimizde de çoğu zaman mevlitler okunarak, yemekler ikram edilerek yapılmaktadır. Çocuklar prensler gibi giydirilerek, arabalarla, at sırtında veya çeşitli şekillerde gezdirilerek, onların delikanlılığa adım attıkları vurgulanır. Son yıllarda Vakıf, Dernek ve Belediyeler tarafından yapılan toplu sünnetler, güzel bir hizmet olarak telakki edilmektedir.
Sünnet; Hz. Muhammed (sav) ümmetinin önemli bir şiarıdır. Çocuk buluğ çağına gelmeden sünnet ettirilmelidir. Hz. Peygamberimizin torunları Hasan ile Hüseyini sünnet ettiğini hadis kaynaklarından öğreniyo-ruz. Sünnet olmak, İmam-ı Şafi’ye göre vaciptir. Sünnet olmanın asgari yaş yoktur. Sadece; Yahudiler, doğumu-nun yedinci gününde erkek çocukları sünnet ederler. Bizde böyle bir mecburiyet yoktur.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
sekerim ben onceden yenidogan sunneti mi varmıs derken 4000 yıl oncesinden degil:) bizden onceki 1-2 kusaktan bahsetmistim.tabi ki bu cok eski bir gelenek, hatta tarihcesini de ben yukarida yazdım.

ama ben peygamber efendimizin cocuklarini 7.gun sunnet ettirdigine dair hicbir bilgi bulamadim.

benim anlatmak istedigim sey daha farklıydı, sanırım yalnıs anlattım;

olaya anne sutu mevzusundan bakalım;
annemler hep anne sutu ile buyumusler yanında su da verilirmis, bizim dogdugumuz zamanlarda hazır mamalar cıkmıs, doktorlar anne sutuyle bu mamaların da verilmesini tavsiye etmisler, simdi ise doktorlar ozellikle ilk 6 ay sadece anne sutu verilmesini, suya dahi cocuklarin ihtiyacı olmadigini soyluyorlar.

bir de su kundaklama mevzusu var;
onceleri kundaklamanin cocuk icin saglıklı oldugu soylenirmis, cocuk kendi hareketlerinden rahatsız olmasin uyanmasın ve duzgun buyusun diye
simdi ise asla kundaklamayın diyorlar, kan dolasımını engelledigi icin

simdi cocuklarin erken ogrenme donemi ile ilgili arastırma yapılıyor; ng'nin bir belgeseli var bu konuyla ilgili mesela orda erken donemde daha konusmayi ogrenmemis cocuklarin matematik islemlerine tepkiler gosterdikleri bir deneyle gozlemlenmis, ayrıca belirli bir aya kadar adım atma refleksi gosteren bebeklerin, bir anda bunu unuttuklari da gozlemlenmis; daha detaylarını hatirlayamadigim bu belgesel ile anlatilmak istenen; aslında dogumdan itibaren herseyi biliyor oldugumuz.

simdi yarinin bilimsel calismalarina gore derlerse ki aslında bebeklik doneminde yasadıgımız tramvalar, hayatımızın akisini etkilemektedir, o zaman biz dogru karar mi vermis olacagiz?

bilim, supheden dogmustur, bildigimizi dusundugumuz bircok sey sadece teoridir, kanıtlanmıs degildir.su anda bu inanısın populer olmasi benim icin bu yuzden yenidogan donemini en dogru sunnet zamanı yapmıyor.yoksa doktorlara inanmak, inanmamak meselesi degil bu.



tabi ki tıbbi zorunluluk halleri dısında ( idrar kanalları dar olur, tıkalı olur, ya da enfeksiyon riski yuksek olur bu durumlarda sunnetin faydaları oldugu konusunda hemfikirim) ben yeni dogmus olan bebegimi riske atmak istemiyorum.

elifcigim hastanesi olan asm'den bir uzman bir yazısında(copypaste yaptırmıyor, link vermek de site kurallarına aykırı mı bilmiyorum) her sunnette oldugu gibi yenidogan sunnetinde de ufak tefek kanamalar, penis uc kısmında sunnet derisinin sıyrıldıgı bolgelerde kanama ve bunun bir sonucu olarak ilerki yıllarda idrar cıkıs deliginin uc kısmında bir daralma olabileceginden bahsediyor.tabi ki bunun sadece yenidogan sunnetine has bir durum olmadigini, butun sunnetlerde aynı risklerin tasındıgını da belirtiyor.

dediginiz gibi kisisel bir konu bu, ben fikrimi soyledim sadece, hepinizin fikrine de saygım sonsuz ( olmasaydı bu forumda isim neydi gecenin bu saatinde)

opucukler ve iyi geceler sevgili hormonellalar;)
 
kızlar herkesin kendi tercihi ve fikri.. sonuçta burası forum.. hepimiz artılarını eksilerini söyleyeceğiz tabiiki.. hepinize tşk. ederim..
 
canım benim 3 aylıkken ıstememın sebebı şöyle ele avuca gelsın oglum dıye a.s. OR]
 
]


canim bende yalnis anlasilmak istemem ayrica yalnis bilgide vermek istemem benimde demek istedigim Peygamberimiz en dogrusunu bilir o yaptiysa en dogrusu odur anlamiyndaydi bununla ilgilide bende bilgi aktarmak isterim yalnis yönlendirmek istemem cünkü canim




Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: "Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan Hz. İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4). Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.s) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.

Peygamberimiz (s.a.s) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar: "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek" (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned,).

Rivayete göre, Peygamberlerin bazıları sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir. Bunların sayısı 10-17 kadardır. İmam Suyuti bunlardan bir kısmını bir şiirle ifade etmiştir. Bunlar Adem, Şit, Nuh, Sam, İdris, Musa, Salih, Lut, Yusuf, Şuayb, Yunus, Süleyman, Yahya ve Hz. İsa (a.s)'dır. Şiirin sonu "Hatem"le biter ki maksat Hz. Peygamberdir. Hz. Peygamber'in sünnetli doğduğuna dair (bk. İbn Haldun, Mukaddime, İstanbul 1970, II, s. 400; Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, İstanbul 1972, I, 59). Bazı rivayetlere göre ise doğumunun yedinci gününde dedesi bir ziyafet vererek onu sünnet ettirmiştir.

İslam öncesi Arabistan'da sünnet bir Hijyen tedbiri olarak düşünülmüştür (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1973, s. 291). Araplarda sünnet bir temizlik ve güzelleşme operasyonu olarak kabul edilir. Bundan dolayı sünnet karşılığında "taharet" kelimesi de kullanılmaktadır (Karslızade Cemalettin, Me'debetül-Hıtân, İstanbul 1252 H., s. 7).

Atası Hz. İbrahim'in bu güzel geleneğini Hz. Peygamber de devam ettirmiştir. "O, sünnet hükümdarı" olarak anılmıştır. Buhârî'nin vahyin başlangıcına dair kitabında Şam piskoposu İbnu'n-Natur'un bir ifadesine yer verir. Buna göre yıldızlara bakarak kehanette bulunmada mâhir olan Herakelias bir gece "hıtan melikinin zuhur ettiğini görür. Tam bu sıralarda Hz. Peygamber'in elçisi kendisine gelmişti. Elçinin kendisi de sünnetli idi". Olay sünnetin İslam'ın ilk müesseselerinden biri olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber, ileri yaşlarda müslüman olanlara, 80 yaşlarında da olsalar "Üzerinizdeki (İslâm'ın hoşlanmadığı) fazla kılları temizle, traş et ve sünnet ol" buyururdu (Kenzul-Ummâl, I, 263).

Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki: "Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol" (Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahare, 129).

Sünnet olayı; "bir canlıya acı çektirmek, ancak o canlıya yarar sağlar ve yarar canlıya çektirilen acıdan fazla olursa caizdir" şer'i kaidesine dayanmaktadır.

Sünnetin hangi yaşlarda yapılacağına dair ortak bir görüş yoktur. Bölgelere göre 7 günlükten 13 yaşına kadar değişmektedir. Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir. Hz. Peygamber (s.a.s) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmişti.
Çocuk buluğa erdiğinde şeriat hükümleriyle yükümlü bulunacak, ilahî buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktır. O halde bu çağa henüz girmeden sünnet olmalı, sünnetli bir şekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böylece ibadeti, İslamın çizdiği şekilde sıhhat kazanır. Şeriatın belirttiği ölçüde dosdoğru olarak gerçekleşir.

Fakat velinin görevi, çocuğun sünnetini, onun doğumunun ilk günlerinde yerine getirmesi, düşünmesi ve böyle yapmanın daha uygun olduğunu bilmesidir. Böylece çocuk kendini tanımaya başlayıp temyiz çağına geldiğinde kendisini sünnet olmuş bulur. İleride bundan ötürü kendi kendisini hesaba çekmez. İçinde herhangi bir üzüntü ve ürküntü bulunmaz. Gerçekten çocuk akletmeye başlayıp eşyayı asıl anlamıyla anlamayı idrak edince kendisini sünnet engelini aşmış olarak görmesi güzel ve kolay bir hava oluşturur.

Sünnet organının uç kısmını örten derinin en azından yarısının kesilmesidir. Yarıdan az kesilmesi halinde tekrarlanması gerekir. Ebu's-Suud Efendi buna gerek olmadığı şeklinde fetva vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhu Î-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972 s.35).

Bazı toplumlarda, kızlarda erkekler gibi sünnet edilirler. Daha çok gizli olarak icra edilen bu sünnet Mısır, Arabistan ve Cava'da yaşayan müslümanların bir kısmında halen mevcuttur. Bu toplumlarda İslamiyet öncesi de sünnetin varlığı bilinmektedir. İslâmiyetin zuhuruyla İslâmi bir anlam kazanmıştır. Bütün İslam dünyası dikkate alınırsa azınlıkta kalan yerel bir âdet olarak görülür (A.J. Wensinck, Hiton, IA, VlI, s. 543).

Klitoris üzerindeki küçük bir parçanın kesilmesi olan, kadınların sünneti rivayete göre Hz. İbrahim zamanından kalmıştır ve ilk sünnet olan hanım Hz. Hacer'dir (Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, çev. Z. K. Uğan, Ankara 1954, I, 371).

Hz. Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur. Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312). Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arap'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevap: Müstehaptır" şeklinde cevap vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35).

Hattabî de; "Sünnet olmak fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da ilim adamlarından bir çoğuna göre vacibtir. Çünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarlığın şiarıdır. Müslüman kimsenin kafirden ayırdedilmesi buna bağlıdır. Savaş alanında öldürülenler arasında sünnetli bir kimseye rastlanılırsa, diğeri de sünnetsiz bulunursa, böyle bir durumda sünnetli kimse üzerine namaz kılınır, defni sağlanır. İslam kabristanına gömülür" demektedir.

Hasan Basrî "Rasûlüllah, (s.a.s) Efendimize uyarak bir çok kimseler İslam'a girdi. Siyahı, beyazı, Romalısı, İranlısı, Habeşlisi... Ama bunlardan hiç birinin sünnet olup olmadıkları araştırılmadı. Şayet sünnet olmak vacib olsaydı, sözü edilenler sünnet olmadan İslam dinine kabul edilmezlerdi" demektedir. Ancak bu delil sünnet olmanın ihtiyari olduğu ispatlayacak nitelikte değildir.

Zira araplar zaten kesinlikle sünnet olmakta idiler. Diğer taraftan Yahudilere gelince, bunlar da kesin olarak sünnet olurlardı. Hrıstiyanlara gelince onlardan bir grubu sünnet olurken, diğer bazıları da olmazdı. İslam dinini kabul eden herkes, ister puta tapan arap olsun, ister yahudi, ister hrıstiyan olsun, İslâmî prensiplerden birinin sünnet olmak olduğunu bilirdi. Bunu bildiği için de İslam dinini kabul ettikten hemen sonra boy abdesti aldıkları gibi sünnet olurlardı.

Yukarıda Useym b. Kelîb'in dedesinin Peygamberimiz'e gelerek, "Kesin olarak İslâmı seçtim, müslüman oldum" deyince, Rasûlüllah (s.a.s) kendisine; "O halde küfrün kıllarını kendinden temizleyip at ve sünnet ol " buyurması ve Zührî yoluyla rivayet olunan; Kim İslâm'a girerse, yaşlı da olsa sünnet olsun" anlamındaki hadis, bu hükmü pekiştirmektedir.

Peygamberimiz (s.a.s) ise, ümmetini sürekli hayırlı ve mutlu sonuç getiren işlere yöneltir ve onları başkasından seçip ayıracak hususları öğretirdi. İşlenip işlenmediğinin derinliğine inmek, araştırıp kontrol etmekle yükümlü değildi. Onun bu konuda izlediği yol, İslâma girenleri dış halleri ile kabul etmek ve değerlendirmekten ibaretti. Gizli hallerini ise Allah'a bırakırdı.

İslam hukuk otoritelerinin sünnet fiilinin gerekli bir ibadet olmasındaki sebep ve illetleri şöyle göstermişlerdir: Sünnetsiz kimse abdestini ve namazını bozmaya kendisini arzetmiş olur. Çünkü kesilmedik kalan deri, cinsel organının baş kısmını tümüyle kapatmaktadır. İdrar altına girince onu temizlemek hayli güçtür. Böyle bir durumda sağlıklı bir temizlik ancak sünnet olmaya bağlıdır. Bundan ötürü gerek selef (öncekiler) olsun gerekse halef (sonrakiler) olsun bir çokları sünnetsiz kimsenin imamlığını uygun görmemişler ve yasaklamışlardır. Fakat tek başına kıldığı namazlarda ise, devamlı idrarı damlayan kimse gibi özür sahibi sayılır.

Sünnet ameliyesi konusunda cehalet sonu sebep olunan, özür ve ölüm olaylarında diyet uygulanmıştır (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Diyet, 130; V/420; Abdurrezzak, el-Musannef, IX, 470).

Sünnet olayının, tıb ilminin ilerlemesiyle hikmet değeri daha iyi anlaşılmıştır. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır.

Sünnetin dini açıdan büyük hikmeti olduğu gibi, bir çok sağlıkla ilgili yararları da vardır. Bilim adamları ve özellikle tıp doktorları bunun olumlu sonuçlarını belirtmişlerdir. Bu hususların en önemlilerinden bir kısmı şunlardır:

-Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.

-Sünnet, Rabbimizin Hz. İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.

Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:

"Sonra da Biz, Hanif olan, müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (en-Nahl, 16/23).

Bir diğer âyette de şöyle buyurulmaktadır; "Allah'ın dini boyası ile boyandık. Boyası Allah'dan daha güzel kim vardır? Biz ancak O'na ibadet ederiz" (el Bakara, 2/138).

Sünnet müslümanı diğerlerinden ayırır.

Nebi BOZKURT
Selam ve dua ile...
 
Back