Kaldırımda yürürken, birbirine geçmiş kaldırım taşlarına dikkatlice baktınız mı hiç? Bu baharda kaldırım taşlarıyla ayrı bir bağ kurdu sanki kalbim... Daha doğrusu, kaldırım taşlarının aralarından başını çıkararak kendini göstermeye çalışan gelinciklerle, papatyalarla ayrı bir lisanla konuşur oldum sanki... O kadar güzellerdi ki; gülümsüyor gibiydi her biri, basmaya kıyamadım, koparmaya kıyamadım... Ama orası bir kaldırımdı, illaki ezileceklerdi, kırılacaktı narin dalları... Ben kıyamasam da, birilerinin hiç umurunda olmayacaktı onların da canlarının acıyacak olması... Zordur kaldırım taşlarının , ufacık boşluklarından hayata gülümseyebilmek, orda yeşermek için mücadele vermek, belki de o kaldırımı güzelleştirmek, insanlara baharı müjdelemek için ölmeyi, hem de hiç hak etmediği şekilde baharda ölmeyi göze almak... Üstüne betondan taşlar bile döşense yine de vazgeçmemek, her bahar, her bahar yeniden açmak, “ben varım” “ beni yaratan var”, “beni asla çıkamayacağımı zannederek betonların altına gömsenizde, orada bile bana hayat veren, yaşamamı isteyen biri var” demek... Bu ancak kaldırım taşlarının arasında açan çiçeklerin harcıdır değil mi? Evet, bir kaldırımdır orası nihayetinde ; yaşlı- genç, zengin- fakir, güzel- çirkin, merhametli- gaddar, herkesin gelip geçeceği... Durup dinlenecek bir yerdi en fazla 5 dakika, asla yerleşilecek bi yer değildir! Tıpkı, dünya gibi... Tıpkı, ülkeler, şehirler gibi... Ve bu ülkenin de çiçekleri de var, kaldırımlarda açmaya çalışan, her baharda yeniden, yorulmadan, bıkmadan, durmadan yoluna devam eden... Ve bu ülkenin de kaldırımlarından gelip geçen milyonlarca insan var... Ve evet, bu ülkenin de kaldırımlarında açan çiçeklerin üstünü, bir daha asla ordan çıkamayacaklarını zannederek kapatmaya çalışanlar var betondan taşlarla... Biliyorsunuz değil mi, her baharda yeniden açar onlar? Biliyorsunuz değil mi, “ “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” dizesini... Onlar her yerde, bu ülkenin her yerinde, dikkatlice bakın bir daha; görüyorsunuz değil mi?.