- 19 Ağustos 2008
- 5.112
- 67
Kucak alışkanlığı ile ilgili bir şeyler araştırırken buldum. Belki işinize yarar. Benim kafamdaki çoğu soru işaretini giderdi.
Huysuz bebekle başa çıkma yolları
Bazı bebekler huysuzdurlar! Mızmızlanmayı, ağlamayı severler. İlgilenmediğiniz zaman yaygarayı koparırlar… Anne babalar için şaşırtıcı ve yorucu olan bu bebeklerin davranış nedenleri ve sakinleştirmek için uygulanacak yöntemleri biliyor musunuz? Bilmeyenlere önerimiz, bu sayfaları dikkatlice okumaları ve zaman geçirmeden uygulamaları hayata geçirmek olacak…
Bazı bebekler, anne babaları için adeta ‘ballı lokma’dır. Bir sorun olmadıkça sessiz sakindirler. Ağlamaları, karınlarını doyurup altlarını değiştirince diner. Gözlerini yumdular mı hemen uyur, uzunca bir süre uyanmazlar. Ellerine uygun bir oyuncak verildiğinde kendi kendilerine oyalanabilirler. Ciddi bir rahatsızlık söz konusu olmadıkça uslu uslu durur, gülücükler saçarlar...
Bazı bebekler, diliniz söylemeye varmasa da ‘huysuz’dur. Sürekli kıpır kıpırdırlar, mızıldanmaları tükenmez ve göz yaşları daima akmaya hazırdır. Yatırırsınız çığlığı basar, oturtursunuz kollarınıza gelmek için ağlarlar. Ancak kucağınızdayken susarlar... Uyku ve yemek alışkanlıkları da düzenli değildir. Dakikalarca uyutmak için uğraşırsınız, tam yatağına koyduğunuzda bir anda gözleri açılıverir. Geceleri ne kendileri uyur ne de sizi uyuturlar. Hazırladığınız mamaların yarısını geri püskürtürler, her şeyi yemezler.
Anne babaları onları sakinleştirmek için çırpındıkça çevredekilerin eleştiri ve tavsiyelerinin ardı arkası kesilmez: “Her ağladığında kucağınıza almayın canım. Bakın nasıl şımarmış... Sizi kullanıyor. Bırakın ağlasın...” Onlar, böyle davranmanın bebeğin huyu olduğunu anlamak istemezler. Oysa, gerçekte ‘huysuzluk’ bazı bebeklerin huyudur! Ancak buradaki önemli nokta; huysuzluk kriterleridir. Anne babanın bu kriterleri bilmesi, huysuzluğa karşı geliştirebilecekleri taktiklerin oluşturulması için çok önemlidir. İşte bebeğinizin huysuz olup olmayacağını anlamanız için dikkatle okumanız gereken ‘huysuz bebek profili’…
HUYSUZ BEBEK KRİTERLERİ
Aşırı hassastırlar
Dıştan gelen uyarıcılara karşı hassastır. Bu bebekler çevrelerinde olup bitenin tamamıyla farkındadırlar ve ani değişikliklerden hiç hoşlanmazlar. Gündüzleri kolaylıkla korkar, geceleri nadiren sakin sakin uyurlar. Kendileriyle sürekli ilgilenen ve sürekliliği olan bir bakıcı isterler. Bakıcılarının sürekli değişmesi ya da sık sık tanımadığı yüzlerle karşılaşmak onlara göre değildir.
Sürekli kucak isterler
Hayat görüşleri adeta “hareket, her şeydir!”. Durmaksızın hareketlilik bu bebeklerin hayat biçimidir. Onlar her zaman kollarda ve göğüstedirler ve nadiren yatakta yatmayı kabul ederler. Öyle, besleyip altını değiştirdikten sonra yatağına yatırılmak asla onların tarzı olamaz. Sürekli kucakta taşınmak ya da ellerinden tutularak yürütülmek isterler. Öyle ki, bebeği taşıma ve gezdirme sırası anne babaları için bir görev gibidir. Bu görev yerine getirilmediğinde çığlığı basarlar.
Kucağa alındıklarında ise en sevdikleri pozisyonu alana dek uzunca bir süre kıvranırlar. Kendilerini arkaya atma eğilimleri vardır, bu yüzden taşırken özel bir dikkat gerektirirler. Bazılarını sadece kucağa almak da yetmez. Onlar ayrıca samimi bir ilgi de isterler. Konuşmadıkça, okşamadıkça, sırtını sıvazlamadıkça tatmin olmazlar.
Kendi kendilerine rahatlayamazlar
Bu bebekler kendi kendilerine sakinleşemez ve uyuyamazlar. Annenin kucağı koltuk, memesi emziktir onlar için. Babanın göğsü de yatak... Ancak sallanarak, pışpışlanarak, gezdirilerek sakinleşir ve uyurlar. İyice dalmadan, pozisyon değişikliğini hemen fark ederler ve yaygarayı basarlar. Ani bir ses, odanın ısısı, ışığın az yada çok olması, üstüne örtülen battaniyenin değiştirilmesi bile onların uykudan uyanmasına neden olabilir.
Sürekli ilgi isterler
Düzenli yemek ve uykunun programlanması gibi terimler de bu bebekler için çok uzaktır. Kendi yataklarında yatmayı kesinlikle reddederler. Uyuyabilecekleri tek yer anne babalarının yanıdır ve geceleri sık sık uyanırlar. Gündüzleri ise nadiren uyuyarak anne babalarını ödüllendirirler. Her iki ya da üç saatte bir emzirilmek isterler. Genellikle memeden geç kesilmekle şöhret yapmışlardır. Bırakılsa üç yaşına kadar emebilirler. Yemekleri ise özel bir tören gerektirir. Birkaç lokmadan sonrasını yedirmek neredeyse imkansızdır ve öyle her şeyi yemezler. Seçicidirler!
Eğer bu kriterlere uyan bir bebeğiniz varsa, şimdi ‘neden’ böyle davrandığını anlamanızda yarar var.
HUYSUZLUĞA YOL AÇAN NEDENLER
Neden huysuzluk yaparlar?
Gerçekte, bebeklerin huysuzluk nedenleri yetişkinlerinkiyle aynıdır: Duygusal ya da fiziksel olarak acı çekerler ya da bir şeylere gereksinimleri vardır. Örneğin; ilgi istediklerinden kucağa alınmak için çırpınırlar, ‘kolik’ olarak nitelenen ağrıları vardır, karınları acıkmıştır, sıkılmışlardır... Bunlar bir yana, özellikle ilk aylarda anne rahmini özleme ve çevreye uyum sağlama çabası da başlı başına bir huysuzluk nedeni olabilir.
Uyum sorunu ve anne karnına özlem
Rahim bebek için sıcak, sakin ve huzurlu bir ortamdır. Doğum ise bebeği bu ortamdan bir anda koparıverir. İlk ay süresice bebek düzen hissini yeniden sağlamaya ve rahim dışındaki ortama uyum sağlamaya uğraşır. Bu süreçte bebeğin bazı davranışlar geliştirmesi ise son derece olağandır. Örneğin, açsa, üşüyorsa, korkuyorsa ağlayacaktır. İşte tam da bu noktada bazı bebekler ortama daha çabuk uyum sağlarlar. Yani yeni ortamın beslenme tarzını kolay benimser, sıcaklığına adapte olur, seslere ve görüntülere çabuk alışırlar. Kısaca onlar sessiz, sakin ya da kolay bebeklerdir.
Diğer gurupta yer alan bebeklerin anne karnından sonra, yeni bir çevreye uyum sağlamaları ise daha zorlu bir süreçten sonra gerçekleşir. Kendilerine sunulan bakımdan kolay kolay memnun kalmaz ve inatla anne karnını özlerler. Ve bu nedenle huysuzluk yaparlar. Çevredekilerin “Kucağa alıştırma, her ağladığında kollarına alma, şımartma...” yönündeki tavsiyeleri ise bu çerçevede pek de anlamlı değildir. Çünkü bebeğin kucağa alınmak istemesinin nedeni, kucaktayken annesinin karnındaymışçasına onunla tek bir beden olma duygusunu yaşamasıdır. Doğru olan, bu bebeklerin daha fazla ilgiye, şefkate ve bakıma gereksinimleri olduğudur.
Böylesi bir durum başlangıçta yorucu gibi görünebilir. Fakat eğer anne babalar bebeklerinin bu davranışlarla kendilerine söylemek istediklerini yeterince doğru okur ve gereken yanıtları verebilirlerse hem kendileri hem de bebekleri çok şey kazanacaktır. Bu bebekler her ne kadar ‘zor, yorucu, huysuz’ diye adlandırılsa da; istedikleri ilgiyi almak için her şeyi yaptıkları düşünülecek olursa gelecekte güçlü, yaratıcı, sosyal bir birey olma olasılıkları oldukça yüksektir... Çünkü, bu bebekler kendileriyle ilgilenen kişilerin yaratıcılıklarının ve sabırlarının her parçasını mutlaka içlerine alacaklardır. Olumsuz huyları ise akıllıca davranıldığında kolayca geride bırakılacaktır. Şimdi gelin, bu akıllıca davranışlara bir göz atalım...
HUYSUZLUĞA KARŞI TAKTİKLER
Anne karnındaymış gibi
Bebeği sakinleştirme konusunda etkili olan üç temel sakinleştirici vardır. Ritmik hareketler, yakın-sıkı iletişim ve sakinleştirici sesler. Bu sakinleştiricilerin bir arada bulunduğu yerlerden biri anne rahmidir. Dışarıda ise bir bu üç sakinleştiricinin bir arada bulunduğu bir ortam bebeğe anne rahmindeki günlerini çağrıştıracak, onun kendini güvende hissetmesine ve rahatlamasına yardımcı olacaktır.
Uygulama: Onu kucağınıza alın, bebekler için hazırlanmış albümlerden birini teybe yerleştirin ve müziğin ritmine uygun hareketlerle salının. Bir yandan da ona güzel sözler söyleyip, yumuşak dokunuşlarla sırtını sıvazlayın.
Sık sık besleme
Araştırmalar sık emzirilen bebeklerin daha az ağladığını ortaya koyuyor. Az ağlayan bebekler ise daha sakin ve huzurlu oluyorlar. Her ne kadar sık sık meme vermek bir çok kültürde ‘anneyle bebeğin adeta birbirine yapışması’ olarak algılansa da, uzmanlar bebek istedikçe emzirmenin yaralı olduğunu, onun sakinleşmesinde önemli bir role sahip olduğunu söylüyor.
Uygulama: Emzirme işini saatlerle programlamayın. Her istediğinde bebeğinizi emzirin. Emzirme saatlerinin siz de keyfini çıkarın.
Ağlamasına cevap verme
Yine araştırmalar ağlamalarına hemen cevap verilen bebeklerin daha az ağladıklarını ve daha sakin bebekler olduğunu gösteriyor.
Uygulama: Bebeğiniz ağlıyorsa mutlaka bir nedeni vardır. Acıkmıştır, altını pislemiştir, bir yeri ağrıyordur, ya da sadece sizin ona dokunmanızı istiyordur. Bu nedenle onun ağlamalarına cevap verin.
Tik tak oyunu
Masaj ile ilgili bazı araştırmaların sonuçlarına göre ise bebeği ayaklarından tutarak baş aşağı sallamanın sakinleştirici bir etkisi var. Tabi bebeğin altıncı ayı doldurmuş olması kaydıyla.
Uygulama: Bebeğinizi kalçasından güvenli bir şekilde tutarak baş aşağı çevirin ve saat rakkası gibi bir sağa bir sola sallayın. Bunun işe yaradığını görecekseniz. Tik tak yönteminin başarısı belki de bebeğinizin dokuz ay boyunca böyle durmuş olmasındandır. İşte anne karnını hatırlatan bir pozisyon daha!
Sihirli ayna
İki ayın üzerindeki bebekler için aynada kendilerini seyretmelerini sağlamak en iyi sakinleştirme yollarından biridir. İlginçtir, bir çok çıldırmış bebek aynada kendilerini gördükten beş on saniye sonra sakinleşirler. Uygulama: Bebeğinizi büyük bir aynanın karşısına oturtun. Ayaklarını aynaya yaslayın. Aynadaki görüntüyü fark etmesini sağlayın ve onunla konuşun. Sakinleşmek bir yana, kısa bir süre sonra onun aynadan size gülümsediğine şahit olacaksınız.
Bebek masajı
Masajın huysuzluğun giderilmesinde etkili yollardan biridir. Sihirli dokunuşlar hem bebeğin bedeninin gevşemesinde hem de gereksindiği duygusal yakınlığın aktarılmasında etkilidir.
Uygulama: Huysuzlaşacağını hissettiğinizde hemen bebeğinize masaj yapın. Ona yapabileceğiniz bir çok yararlı masaj vardır. Örneğin; karnına yapılan masaj kolik ağrılarına iyi gelir. Ayrıca ‘Ben Seni Seviyorum’ (kolların sözcüklerle uyumlu bir şekilde önce iki yana açılıp ardından göğüste birleştirilmesi) masajı da bebeklerin en çok sevdiği masajlardan birisidir. Hem duyguların bebeğe sözle aktarılmasında hem de beden dilinin kullanılmasında güzel bir rol oynar.
Sıcak yerler
Bebeği sakinleştirmenin yollarından biri de ona sıcak bir ortam sunmaktır. Bu sıcak ortamların başında ise babaların göğsü gelir. Gerçekten de ilk üç aylık dönemde birçok bebek, babalarının göğsünde yatmayı çok severler. Daha büyükler ise babalarının göğsünde çok fazla kıpırdanırlar.
Uygulama: Bebeğinizi soyun, üzerinde sadece bezi kalsın ve onu çıplak göğsünüzün üzerine yüzükoyun yatırın. Kulağı tam kalbinizin üstüne gelsin. Gerginliğinin kayboluşunu hissedin. Kalp atışınızın ritmine eklenen nefes alış veriş hareketleri bebeğinizi sakinleştirip, huysuzluk yapmasını önleyebilir.
İki kişilik ılık bir banyo
Bebekler suyu çok severler Ilık bir banyo ise herkes için olduğu gibi bebekler için de rahatlatıcı, sakinleştirici ve dinlendirici bir etkiye sahiptir.
Uygulama: Yarıya kadar dolu bir küvetin içine oturun. Babasından bebeği size vermesini söyleyin. Onu göğsünüze yaslayın ve emzirin. Ilık su, rahat hareket edebilme şansı ve annesinin memesini emmenin bileşimi bebek için bulunmaz bir keyiftir. Bunlara ilaveten çeşmeyi de azıcık açabilirsiniz. Suyun akış sesi bebeğinizin daha da rahatlatıcı bir etki yapacaktır.
Kaynak: Çağdaş Ebeveynlik/William&Martha Sears-Gün Yayıncılık
Huysuz bebekle başa çıkma yolları
Bazı bebekler huysuzdurlar! Mızmızlanmayı, ağlamayı severler. İlgilenmediğiniz zaman yaygarayı koparırlar… Anne babalar için şaşırtıcı ve yorucu olan bu bebeklerin davranış nedenleri ve sakinleştirmek için uygulanacak yöntemleri biliyor musunuz? Bilmeyenlere önerimiz, bu sayfaları dikkatlice okumaları ve zaman geçirmeden uygulamaları hayata geçirmek olacak…
Bazı bebekler, anne babaları için adeta ‘ballı lokma’dır. Bir sorun olmadıkça sessiz sakindirler. Ağlamaları, karınlarını doyurup altlarını değiştirince diner. Gözlerini yumdular mı hemen uyur, uzunca bir süre uyanmazlar. Ellerine uygun bir oyuncak verildiğinde kendi kendilerine oyalanabilirler. Ciddi bir rahatsızlık söz konusu olmadıkça uslu uslu durur, gülücükler saçarlar...
Bazı bebekler, diliniz söylemeye varmasa da ‘huysuz’dur. Sürekli kıpır kıpırdırlar, mızıldanmaları tükenmez ve göz yaşları daima akmaya hazırdır. Yatırırsınız çığlığı basar, oturtursunuz kollarınıza gelmek için ağlarlar. Ancak kucağınızdayken susarlar... Uyku ve yemek alışkanlıkları da düzenli değildir. Dakikalarca uyutmak için uğraşırsınız, tam yatağına koyduğunuzda bir anda gözleri açılıverir. Geceleri ne kendileri uyur ne de sizi uyuturlar. Hazırladığınız mamaların yarısını geri püskürtürler, her şeyi yemezler.
Anne babaları onları sakinleştirmek için çırpındıkça çevredekilerin eleştiri ve tavsiyelerinin ardı arkası kesilmez: “Her ağladığında kucağınıza almayın canım. Bakın nasıl şımarmış... Sizi kullanıyor. Bırakın ağlasın...” Onlar, böyle davranmanın bebeğin huyu olduğunu anlamak istemezler. Oysa, gerçekte ‘huysuzluk’ bazı bebeklerin huyudur! Ancak buradaki önemli nokta; huysuzluk kriterleridir. Anne babanın bu kriterleri bilmesi, huysuzluğa karşı geliştirebilecekleri taktiklerin oluşturulması için çok önemlidir. İşte bebeğinizin huysuz olup olmayacağını anlamanız için dikkatle okumanız gereken ‘huysuz bebek profili’…
HUYSUZ BEBEK KRİTERLERİ
Aşırı hassastırlar
Dıştan gelen uyarıcılara karşı hassastır. Bu bebekler çevrelerinde olup bitenin tamamıyla farkındadırlar ve ani değişikliklerden hiç hoşlanmazlar. Gündüzleri kolaylıkla korkar, geceleri nadiren sakin sakin uyurlar. Kendileriyle sürekli ilgilenen ve sürekliliği olan bir bakıcı isterler. Bakıcılarının sürekli değişmesi ya da sık sık tanımadığı yüzlerle karşılaşmak onlara göre değildir.
Sürekli kucak isterler
Hayat görüşleri adeta “hareket, her şeydir!”. Durmaksızın hareketlilik bu bebeklerin hayat biçimidir. Onlar her zaman kollarda ve göğüstedirler ve nadiren yatakta yatmayı kabul ederler. Öyle, besleyip altını değiştirdikten sonra yatağına yatırılmak asla onların tarzı olamaz. Sürekli kucakta taşınmak ya da ellerinden tutularak yürütülmek isterler. Öyle ki, bebeği taşıma ve gezdirme sırası anne babaları için bir görev gibidir. Bu görev yerine getirilmediğinde çığlığı basarlar.
Kucağa alındıklarında ise en sevdikleri pozisyonu alana dek uzunca bir süre kıvranırlar. Kendilerini arkaya atma eğilimleri vardır, bu yüzden taşırken özel bir dikkat gerektirirler. Bazılarını sadece kucağa almak da yetmez. Onlar ayrıca samimi bir ilgi de isterler. Konuşmadıkça, okşamadıkça, sırtını sıvazlamadıkça tatmin olmazlar.
Kendi kendilerine rahatlayamazlar
Bu bebekler kendi kendilerine sakinleşemez ve uyuyamazlar. Annenin kucağı koltuk, memesi emziktir onlar için. Babanın göğsü de yatak... Ancak sallanarak, pışpışlanarak, gezdirilerek sakinleşir ve uyurlar. İyice dalmadan, pozisyon değişikliğini hemen fark ederler ve yaygarayı basarlar. Ani bir ses, odanın ısısı, ışığın az yada çok olması, üstüne örtülen battaniyenin değiştirilmesi bile onların uykudan uyanmasına neden olabilir.
Sürekli ilgi isterler
Düzenli yemek ve uykunun programlanması gibi terimler de bu bebekler için çok uzaktır. Kendi yataklarında yatmayı kesinlikle reddederler. Uyuyabilecekleri tek yer anne babalarının yanıdır ve geceleri sık sık uyanırlar. Gündüzleri ise nadiren uyuyarak anne babalarını ödüllendirirler. Her iki ya da üç saatte bir emzirilmek isterler. Genellikle memeden geç kesilmekle şöhret yapmışlardır. Bırakılsa üç yaşına kadar emebilirler. Yemekleri ise özel bir tören gerektirir. Birkaç lokmadan sonrasını yedirmek neredeyse imkansızdır ve öyle her şeyi yemezler. Seçicidirler!
Eğer bu kriterlere uyan bir bebeğiniz varsa, şimdi ‘neden’ böyle davrandığını anlamanızda yarar var.
HUYSUZLUĞA YOL AÇAN NEDENLER
Neden huysuzluk yaparlar?
Gerçekte, bebeklerin huysuzluk nedenleri yetişkinlerinkiyle aynıdır: Duygusal ya da fiziksel olarak acı çekerler ya da bir şeylere gereksinimleri vardır. Örneğin; ilgi istediklerinden kucağa alınmak için çırpınırlar, ‘kolik’ olarak nitelenen ağrıları vardır, karınları acıkmıştır, sıkılmışlardır... Bunlar bir yana, özellikle ilk aylarda anne rahmini özleme ve çevreye uyum sağlama çabası da başlı başına bir huysuzluk nedeni olabilir.
Uyum sorunu ve anne karnına özlem
Rahim bebek için sıcak, sakin ve huzurlu bir ortamdır. Doğum ise bebeği bu ortamdan bir anda koparıverir. İlk ay süresice bebek düzen hissini yeniden sağlamaya ve rahim dışındaki ortama uyum sağlamaya uğraşır. Bu süreçte bebeğin bazı davranışlar geliştirmesi ise son derece olağandır. Örneğin, açsa, üşüyorsa, korkuyorsa ağlayacaktır. İşte tam da bu noktada bazı bebekler ortama daha çabuk uyum sağlarlar. Yani yeni ortamın beslenme tarzını kolay benimser, sıcaklığına adapte olur, seslere ve görüntülere çabuk alışırlar. Kısaca onlar sessiz, sakin ya da kolay bebeklerdir.
Diğer gurupta yer alan bebeklerin anne karnından sonra, yeni bir çevreye uyum sağlamaları ise daha zorlu bir süreçten sonra gerçekleşir. Kendilerine sunulan bakımdan kolay kolay memnun kalmaz ve inatla anne karnını özlerler. Ve bu nedenle huysuzluk yaparlar. Çevredekilerin “Kucağa alıştırma, her ağladığında kollarına alma, şımartma...” yönündeki tavsiyeleri ise bu çerçevede pek de anlamlı değildir. Çünkü bebeğin kucağa alınmak istemesinin nedeni, kucaktayken annesinin karnındaymışçasına onunla tek bir beden olma duygusunu yaşamasıdır. Doğru olan, bu bebeklerin daha fazla ilgiye, şefkate ve bakıma gereksinimleri olduğudur.
Böylesi bir durum başlangıçta yorucu gibi görünebilir. Fakat eğer anne babalar bebeklerinin bu davranışlarla kendilerine söylemek istediklerini yeterince doğru okur ve gereken yanıtları verebilirlerse hem kendileri hem de bebekleri çok şey kazanacaktır. Bu bebekler her ne kadar ‘zor, yorucu, huysuz’ diye adlandırılsa da; istedikleri ilgiyi almak için her şeyi yaptıkları düşünülecek olursa gelecekte güçlü, yaratıcı, sosyal bir birey olma olasılıkları oldukça yüksektir... Çünkü, bu bebekler kendileriyle ilgilenen kişilerin yaratıcılıklarının ve sabırlarının her parçasını mutlaka içlerine alacaklardır. Olumsuz huyları ise akıllıca davranıldığında kolayca geride bırakılacaktır. Şimdi gelin, bu akıllıca davranışlara bir göz atalım...
HUYSUZLUĞA KARŞI TAKTİKLER
Anne karnındaymış gibi
Bebeği sakinleştirme konusunda etkili olan üç temel sakinleştirici vardır. Ritmik hareketler, yakın-sıkı iletişim ve sakinleştirici sesler. Bu sakinleştiricilerin bir arada bulunduğu yerlerden biri anne rahmidir. Dışarıda ise bir bu üç sakinleştiricinin bir arada bulunduğu bir ortam bebeğe anne rahmindeki günlerini çağrıştıracak, onun kendini güvende hissetmesine ve rahatlamasına yardımcı olacaktır.
Uygulama: Onu kucağınıza alın, bebekler için hazırlanmış albümlerden birini teybe yerleştirin ve müziğin ritmine uygun hareketlerle salının. Bir yandan da ona güzel sözler söyleyip, yumuşak dokunuşlarla sırtını sıvazlayın.
Sık sık besleme
Araştırmalar sık emzirilen bebeklerin daha az ağladığını ortaya koyuyor. Az ağlayan bebekler ise daha sakin ve huzurlu oluyorlar. Her ne kadar sık sık meme vermek bir çok kültürde ‘anneyle bebeğin adeta birbirine yapışması’ olarak algılansa da, uzmanlar bebek istedikçe emzirmenin yaralı olduğunu, onun sakinleşmesinde önemli bir role sahip olduğunu söylüyor.
Uygulama: Emzirme işini saatlerle programlamayın. Her istediğinde bebeğinizi emzirin. Emzirme saatlerinin siz de keyfini çıkarın.
Ağlamasına cevap verme
Yine araştırmalar ağlamalarına hemen cevap verilen bebeklerin daha az ağladıklarını ve daha sakin bebekler olduğunu gösteriyor.
Uygulama: Bebeğiniz ağlıyorsa mutlaka bir nedeni vardır. Acıkmıştır, altını pislemiştir, bir yeri ağrıyordur, ya da sadece sizin ona dokunmanızı istiyordur. Bu nedenle onun ağlamalarına cevap verin.
Tik tak oyunu
Masaj ile ilgili bazı araştırmaların sonuçlarına göre ise bebeği ayaklarından tutarak baş aşağı sallamanın sakinleştirici bir etkisi var. Tabi bebeğin altıncı ayı doldurmuş olması kaydıyla.
Uygulama: Bebeğinizi kalçasından güvenli bir şekilde tutarak baş aşağı çevirin ve saat rakkası gibi bir sağa bir sola sallayın. Bunun işe yaradığını görecekseniz. Tik tak yönteminin başarısı belki de bebeğinizin dokuz ay boyunca böyle durmuş olmasındandır. İşte anne karnını hatırlatan bir pozisyon daha!
Sihirli ayna
İki ayın üzerindeki bebekler için aynada kendilerini seyretmelerini sağlamak en iyi sakinleştirme yollarından biridir. İlginçtir, bir çok çıldırmış bebek aynada kendilerini gördükten beş on saniye sonra sakinleşirler. Uygulama: Bebeğinizi büyük bir aynanın karşısına oturtun. Ayaklarını aynaya yaslayın. Aynadaki görüntüyü fark etmesini sağlayın ve onunla konuşun. Sakinleşmek bir yana, kısa bir süre sonra onun aynadan size gülümsediğine şahit olacaksınız.
Bebek masajı
Masajın huysuzluğun giderilmesinde etkili yollardan biridir. Sihirli dokunuşlar hem bebeğin bedeninin gevşemesinde hem de gereksindiği duygusal yakınlığın aktarılmasında etkilidir.
Uygulama: Huysuzlaşacağını hissettiğinizde hemen bebeğinize masaj yapın. Ona yapabileceğiniz bir çok yararlı masaj vardır. Örneğin; karnına yapılan masaj kolik ağrılarına iyi gelir. Ayrıca ‘Ben Seni Seviyorum’ (kolların sözcüklerle uyumlu bir şekilde önce iki yana açılıp ardından göğüste birleştirilmesi) masajı da bebeklerin en çok sevdiği masajlardan birisidir. Hem duyguların bebeğe sözle aktarılmasında hem de beden dilinin kullanılmasında güzel bir rol oynar.
Sıcak yerler
Bebeği sakinleştirmenin yollarından biri de ona sıcak bir ortam sunmaktır. Bu sıcak ortamların başında ise babaların göğsü gelir. Gerçekten de ilk üç aylık dönemde birçok bebek, babalarının göğsünde yatmayı çok severler. Daha büyükler ise babalarının göğsünde çok fazla kıpırdanırlar.
Uygulama: Bebeğinizi soyun, üzerinde sadece bezi kalsın ve onu çıplak göğsünüzün üzerine yüzükoyun yatırın. Kulağı tam kalbinizin üstüne gelsin. Gerginliğinin kayboluşunu hissedin. Kalp atışınızın ritmine eklenen nefes alış veriş hareketleri bebeğinizi sakinleştirip, huysuzluk yapmasını önleyebilir.
İki kişilik ılık bir banyo
Bebekler suyu çok severler Ilık bir banyo ise herkes için olduğu gibi bebekler için de rahatlatıcı, sakinleştirici ve dinlendirici bir etkiye sahiptir.
Uygulama: Yarıya kadar dolu bir küvetin içine oturun. Babasından bebeği size vermesini söyleyin. Onu göğsünüze yaslayın ve emzirin. Ilık su, rahat hareket edebilme şansı ve annesinin memesini emmenin bileşimi bebek için bulunmaz bir keyiftir. Bunlara ilaveten çeşmeyi de azıcık açabilirsiniz. Suyun akış sesi bebeğinizin daha da rahatlatıcı bir etki yapacaktır.
Kaynak: Çağdaş Ebeveynlik/William&Martha Sears-Gün Yayıncılık