- 27 Ocak 2011
- 816
- 95
- 298
Kızlar uzun bir hikaye, o yüzden okumadan geçen arkadaşları anlayışla karşılıyorum.
Burada bir çok kişiye iyi kötü tavsiyede bulunmuşumdur ama bu meseleyi çözemedim bir türlü, tekrar tekrar düşündüm yazsam mı yazmasam mı diye, en sonunda anlatıp içimi dökmeye karar verdim.
2008 sonu Kasım ayı, Facebook’ta bir grupta biriyle tanıştım. Çocuk yabancıydı ve benim de o ırka karşı özellikle sempatim ve sevgim olduğundan çekti beni tabii. O grupta onun ülkesiyle alakalıydı nitekim. Ama kendi ülkesinde oturmuyordu, gurbetçiydi anlayacağınız. Biz öyle tanıştık, her seferinde daha da uzayan mesajlar yazmaya başladık birbirimize. Benden bir yaş küçüktü ama o kadar iyi anlaşıyorduk ki 1,5 ayda günlük hayatımın bir parçası olmuştu artık, o sıra okulla beraber çalışıyordum, işteyken bile cepten internete girerdim sırf onun bana yazdığı mesajı çok merak ettiğim için. 1,5 ay gibi kısa bir zaman dolu dolu geçti, canlı kanlı karşımda görmediğim birine aşık oluyordum resmen ve çok garip bir duyguydu, hem de ilk erkek arkadaşım olmamasına rağmen. Onda da çok belliydi bir şeyler olduğu ve 2009’a 2 gün kala söyledi ve biz öyle başladık. Başlayalı henüz 1 hafta olmuştu ki benim koyduğum din değiştirme şartını yapamayacağını söyledi biz ayrıldık ama ertesi gün geri döndü geleceğim sensiz karanlık vs. diyerek. Biz öyle devam ettik, Şubat ayına kadar kimse bilmedi ailemden, internetten çocuğun biriyle görüşmem çok ciddiyetsizceydi dışarıdan bakıldığında ve söyleyemezdim. En sonunda sevgililer günü için birbirimize yolladığımız hediyeler evlere varınca herkesin haberi oldu ister istemez. Benim ailem de onun ailesi de anlayışla karşıladı. Hatta kameradan annesiyle, kardeşleriyle görüştüm, o da ablamlarla falan, o derece yani. Hatta hatta babası sizin tanışmanız kader falan demişmiş vs. Cümle alem biliyordu bizi. Yeni hat falan almıştım onunla mesajlaşmak konuşabilmek için, her gün konuşurduk internetten sabahlara kadar kamerayı açıp. Sınav dönemim geldiğinde aksardı konuşmalarımız, 2 gün peşpeşe konuşmadığımızda istisnasız ama muhakkak rüyama girerdi. Her an aklımdaydı, hayatımdaydı. Belki dünyanın öbür ucundaydı ama hep kalbimdeydi, sokakta yürürken etraftan geçen erkeklere kafamı kaldırıp bakmazdım bile sadakatimden. Bensiz yaşayamayacağını söylerdi, aşk, sevgi kelimeleri, güzel sözler ağzından düşmezdi. Her şey mükemmeldi, belki de çok fazla mükemmeldi… Yaz gelmişti artık ve yazın önce kendi ülkesine uğrayacak, ardından da buraya, Türkiye’ye gelecekti. O kadar mutluydum ki, beraber planlamıştık her şeyi sonunda kavuşacaktım sevdiğime…
Son zamanlarda o kadar yoğundu ki hislerim Allah’a beni onunla imtihan etme, yoksa bu imtihanı kaldırabilir miyim bilmiyorum deme cüretini gösterme raddesine geldim ve adım gibi de biliyordum ki onunla imtihan olacaktım. Finallerimden tam önceki haftaydı, kendi ülkesine gitmişti ve 2 gündür sesi soluğu çıkmıyordu normalde hiç huyu olmadığı halde. 16 Haziran 2009, Face’teki hesabıma girdiğimde ondan gelen mesajı gördüm. Mesajında bana bir şey söylemesi gerektiğini yazmıştı, domuz eti yemenin ve likör içmenin onun hayat tarzı olduğunu bundan vazgeçemeyeceğini söylüyordu ve gayet iyi biliyordu ki bu bizim ayrılmamız demekti, çünkü bu konuda diğer her şeyin aksine ne kadar katı olduğumun farkındaydı. O an şaka falan yapıyor herhalde dedim hiç olmayacağını bildiğim halde. Mesaj yazdım emin misin diye, evet dedi ve öyle bitti… İnanamıyordum, şoka girmiştim adeta, bitemezdi bu ilişki, çok seviyorduk ben de o da… Ama bitmişti işte… O sırada bir iş imdadıma yetişti, mülakatta beni en yoğun yere verin demiştim sırf her şeyi unutup işe gömülmek için. Ama hep bekledim, bir beklenti vardı içimde pişman olacak geri gelecek diye ama olmadı, gelmedi geri. 2 ay sonra Ağustos’ta artık daha fazla dayanamadım içimin pare pare olmasına ve gururumu ayaklar altına alıp onu aradım, arkadaş olmak istiyorum dedim. O da önce tamam dedi ama sonra internetten bir baktım ki mesaj atmıştı Face’ten. Yaşadığımız her şey internet üzerindendi zaten gerçek olan bir şey yoktu diye… O an dünyam 2. kez başıma yıkıldı, benim aylardır güvendiğim, öylesine sevdiğim, sensiz yaşayamam diyen kişi bu muydu sahiden de? Ondan sonra onunla hiçbir şekilde iletişimim olmadı ama benim kalbim hep orada kaldı.
Sonra zaten kimseyi yanıma yaklaştırmadım 1 yıl falan, sonradan izin verdiklerimin de taş çatlasa 2 ay ömrü oldu, çünkü her seferinde anlıyordum ki onu sevdiğim gibi sevmiyorum, karşımdaki onun gibi değil, öyle “mükemmel” değil, kimse onun bana yadigar bıraktığı o kocaman boşluğu dolduramadı. Defalarca denedim birine öyle aşık olmayı ama hayır olmadı, birkaç gün, belki birkaç hafta bir kıpırdanma ama her seferinde armutun sapı, üzümün çöpü deyip kendimi soğutmaya bir bahane buldum. Kimsenin yanında durmadım, aileme anlatmaya çalışmadım onda olduğu gibi. Bazen birine yaslanıp, güç ve destek almayı istedim ama kendimi daha fazla incitmeyi ve insanların günahına da girmeyi de istemedim artık. Allah’a çok dua ettim o boşluğu doldurması için.
Yakınlarda obsesif kompulsif teşhisi kondu ve derdime dert bindi. Allah sağlıktan vermesin tabii ama gerçekten aşık olamıyorum, dışarıdan bakınca basit bir şeymiş gibi geliyor insana ama gerçekten çok kötü, kimseye öyle bakamıyorum, kimseye karşı öyle hissedemiyorum. Bazen o kadar çok kızıyorum ki içimden bir araba dolusu küfretmek geliyor malum şahsa. Derslerim de yoğun ama konsantre olamıyorum bir noktadan sonra bu anlamda. Şuana kadar çıktığım kimseyi düşününce içim tık bile demiyor ama o aklıma gelince hala doluyor gözlerim hemen. Kendimi çok meşgul ettim başka şeylerle ama karşıma özel olmaya aday biri çıkınca yine o geliyor aklıma, ikili ilişkilerde hep o geliyor ilk aklıma. Artık dedim evlenmemek en iyisi sanırım, bu sebepten ötürü bir ilişkinin yükünü kaldıramıyorum çünkü, zaten erkeklere de güvenemiyorum, duvarlarım gittikçe büyüyor ve kalınlaşıyor, nitekim ablam da boşanmış biri…
Benim derdim de bu, anlatmak, içimi dökmek istedim. Hepinize çok teşekkürler kızlar…
Burada bir çok kişiye iyi kötü tavsiyede bulunmuşumdur ama bu meseleyi çözemedim bir türlü, tekrar tekrar düşündüm yazsam mı yazmasam mı diye, en sonunda anlatıp içimi dökmeye karar verdim.
2008 sonu Kasım ayı, Facebook’ta bir grupta biriyle tanıştım. Çocuk yabancıydı ve benim de o ırka karşı özellikle sempatim ve sevgim olduğundan çekti beni tabii. O grupta onun ülkesiyle alakalıydı nitekim. Ama kendi ülkesinde oturmuyordu, gurbetçiydi anlayacağınız. Biz öyle tanıştık, her seferinde daha da uzayan mesajlar yazmaya başladık birbirimize. Benden bir yaş küçüktü ama o kadar iyi anlaşıyorduk ki 1,5 ayda günlük hayatımın bir parçası olmuştu artık, o sıra okulla beraber çalışıyordum, işteyken bile cepten internete girerdim sırf onun bana yazdığı mesajı çok merak ettiğim için. 1,5 ay gibi kısa bir zaman dolu dolu geçti, canlı kanlı karşımda görmediğim birine aşık oluyordum resmen ve çok garip bir duyguydu, hem de ilk erkek arkadaşım olmamasına rağmen. Onda da çok belliydi bir şeyler olduğu ve 2009’a 2 gün kala söyledi ve biz öyle başladık. Başlayalı henüz 1 hafta olmuştu ki benim koyduğum din değiştirme şartını yapamayacağını söyledi biz ayrıldık ama ertesi gün geri döndü geleceğim sensiz karanlık vs. diyerek. Biz öyle devam ettik, Şubat ayına kadar kimse bilmedi ailemden, internetten çocuğun biriyle görüşmem çok ciddiyetsizceydi dışarıdan bakıldığında ve söyleyemezdim. En sonunda sevgililer günü için birbirimize yolladığımız hediyeler evlere varınca herkesin haberi oldu ister istemez. Benim ailem de onun ailesi de anlayışla karşıladı. Hatta kameradan annesiyle, kardeşleriyle görüştüm, o da ablamlarla falan, o derece yani. Hatta hatta babası sizin tanışmanız kader falan demişmiş vs. Cümle alem biliyordu bizi. Yeni hat falan almıştım onunla mesajlaşmak konuşabilmek için, her gün konuşurduk internetten sabahlara kadar kamerayı açıp. Sınav dönemim geldiğinde aksardı konuşmalarımız, 2 gün peşpeşe konuşmadığımızda istisnasız ama muhakkak rüyama girerdi. Her an aklımdaydı, hayatımdaydı. Belki dünyanın öbür ucundaydı ama hep kalbimdeydi, sokakta yürürken etraftan geçen erkeklere kafamı kaldırıp bakmazdım bile sadakatimden. Bensiz yaşayamayacağını söylerdi, aşk, sevgi kelimeleri, güzel sözler ağzından düşmezdi. Her şey mükemmeldi, belki de çok fazla mükemmeldi… Yaz gelmişti artık ve yazın önce kendi ülkesine uğrayacak, ardından da buraya, Türkiye’ye gelecekti. O kadar mutluydum ki, beraber planlamıştık her şeyi sonunda kavuşacaktım sevdiğime…
Son zamanlarda o kadar yoğundu ki hislerim Allah’a beni onunla imtihan etme, yoksa bu imtihanı kaldırabilir miyim bilmiyorum deme cüretini gösterme raddesine geldim ve adım gibi de biliyordum ki onunla imtihan olacaktım. Finallerimden tam önceki haftaydı, kendi ülkesine gitmişti ve 2 gündür sesi soluğu çıkmıyordu normalde hiç huyu olmadığı halde. 16 Haziran 2009, Face’teki hesabıma girdiğimde ondan gelen mesajı gördüm. Mesajında bana bir şey söylemesi gerektiğini yazmıştı, domuz eti yemenin ve likör içmenin onun hayat tarzı olduğunu bundan vazgeçemeyeceğini söylüyordu ve gayet iyi biliyordu ki bu bizim ayrılmamız demekti, çünkü bu konuda diğer her şeyin aksine ne kadar katı olduğumun farkındaydı. O an şaka falan yapıyor herhalde dedim hiç olmayacağını bildiğim halde. Mesaj yazdım emin misin diye, evet dedi ve öyle bitti… İnanamıyordum, şoka girmiştim adeta, bitemezdi bu ilişki, çok seviyorduk ben de o da… Ama bitmişti işte… O sırada bir iş imdadıma yetişti, mülakatta beni en yoğun yere verin demiştim sırf her şeyi unutup işe gömülmek için. Ama hep bekledim, bir beklenti vardı içimde pişman olacak geri gelecek diye ama olmadı, gelmedi geri. 2 ay sonra Ağustos’ta artık daha fazla dayanamadım içimin pare pare olmasına ve gururumu ayaklar altına alıp onu aradım, arkadaş olmak istiyorum dedim. O da önce tamam dedi ama sonra internetten bir baktım ki mesaj atmıştı Face’ten. Yaşadığımız her şey internet üzerindendi zaten gerçek olan bir şey yoktu diye… O an dünyam 2. kez başıma yıkıldı, benim aylardır güvendiğim, öylesine sevdiğim, sensiz yaşayamam diyen kişi bu muydu sahiden de? Ondan sonra onunla hiçbir şekilde iletişimim olmadı ama benim kalbim hep orada kaldı.
Sonra zaten kimseyi yanıma yaklaştırmadım 1 yıl falan, sonradan izin verdiklerimin de taş çatlasa 2 ay ömrü oldu, çünkü her seferinde anlıyordum ki onu sevdiğim gibi sevmiyorum, karşımdaki onun gibi değil, öyle “mükemmel” değil, kimse onun bana yadigar bıraktığı o kocaman boşluğu dolduramadı. Defalarca denedim birine öyle aşık olmayı ama hayır olmadı, birkaç gün, belki birkaç hafta bir kıpırdanma ama her seferinde armutun sapı, üzümün çöpü deyip kendimi soğutmaya bir bahane buldum. Kimsenin yanında durmadım, aileme anlatmaya çalışmadım onda olduğu gibi. Bazen birine yaslanıp, güç ve destek almayı istedim ama kendimi daha fazla incitmeyi ve insanların günahına da girmeyi de istemedim artık. Allah’a çok dua ettim o boşluğu doldurması için.
Yakınlarda obsesif kompulsif teşhisi kondu ve derdime dert bindi. Allah sağlıktan vermesin tabii ama gerçekten aşık olamıyorum, dışarıdan bakınca basit bir şeymiş gibi geliyor insana ama gerçekten çok kötü, kimseye öyle bakamıyorum, kimseye karşı öyle hissedemiyorum. Bazen o kadar çok kızıyorum ki içimden bir araba dolusu küfretmek geliyor malum şahsa. Derslerim de yoğun ama konsantre olamıyorum bir noktadan sonra bu anlamda. Şuana kadar çıktığım kimseyi düşününce içim tık bile demiyor ama o aklıma gelince hala doluyor gözlerim hemen. Kendimi çok meşgul ettim başka şeylerle ama karşıma özel olmaya aday biri çıkınca yine o geliyor aklıma, ikili ilişkilerde hep o geliyor ilk aklıma. Artık dedim evlenmemek en iyisi sanırım, bu sebepten ötürü bir ilişkinin yükünü kaldıramıyorum çünkü, zaten erkeklere de güvenemiyorum, duvarlarım gittikçe büyüyor ve kalınlaşıyor, nitekim ablam da boşanmış biri…
Benim derdim de bu, anlatmak, içimi dökmek istedim. Hepinize çok teşekkürler kızlar…