Laikliği de yanlış biliyorsunuz.
Laiklik:
Devlet, bir dine inanıp inanmama meselesini özel bir mesele sayar, fertlerinin sadece maddi yönüyle ilgilenir, kendisi devlet olarak hiçbir dini taşımaz, hiçbir dini ayine iştirak etmez, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder. Devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamayacağı gibi, bütün dinlere eşit mesafede durur ve hiçbir şekilde dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez. Bununla birlikte dinlerin düzenini bozacak davranışlarını da önlemekle yükümlüdür.
Yani diyor ki Ahmet amca camiye gider, Namazını kılar, Hatice teyze Kuran'ını okur, orucunu tutar, Ali abi cemevine gider, dedeler toplanır.
Devlet bireylerin inançlarına, inanç özgürlüklerine karışmaz ama kendisi hiçbir inanca yakın duramaz, Ahmet Amca'yla Ali abiye Eşit mesafede olur.
Ama laiklik yıllarca öyle bir noktaya getirildi ki, insanlar devlet sayıldı resmen, örtülüye de karışıldı, Alevi'ye de laf söylendi, Müslüman laik olmazda dendi, yahu bireyler istediği dine inanır.
Insanlar değil devlet laik olur, insanlarda inanç özgürlüklerini güvence altına aldığı için laikliği onaylayabilir.
Ki laiklik her iki görüşteki siyasiler yüzünden ordan oraya çekilmeseydi ve Atatürk'ün inandığı, düşündüğü şekilde uygulansaydı, bugün hiçbiriniz laikliği yanlış anlamazdınız.
Artık şu tartışmalarınıza son verin lütfen...