• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Yeni Başlangıçlara

$02.jpg


Anlatmak için yaşamak


Şu anda geriye dönük bir düşünün. Hayatınızda yer eden kaç tane önemli olay hatırlıyorsunuz. Çocukluğunuzdan birkaç sahne, ilk aşkınız, evlilik gününüz, çocuğunuz doğduğu gün ve belki de çok acı çektiğiniz birkaç gün. Peki bu güne kadar bilinçli olarak kaç yıl geçti? Kaç yaşındasınız? Belki 30 yıl diyeceksiniz, belki de 50. Yaşadıklarınız hatırladığınız birkaç olaydan mı ibaret? Gerisini hiç hatırlamıyorsunuz değil mi? Neden dersiniz? Çünkü yaşadıklarımıza anlam katmıyoruz. Kaç kere dolunay seyrettiniz? Bir tanesini anlatabilir misiniz desem söyleyecek söz bulamazsınız. Çünkü anı yaşayamıyoruz. Yıllar sıradan geçiyor. Oysaki hayatımız sadece hatırlayabildiklerimizdir.
20. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran Gabriel Garcia Marquez sonunda anılarını yazdı. Kitabın adı “ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK”. Bu kitapta yazar şöyle diyor; “Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır.” Peki neleri hatırlıyoruz? Neleri anlatabiliriz? Sadece yukarıda saydığım önemli günleri mi? Gerisi nerede? Yaşanmamış mı kabul etmeliyiz? Debbie Ford’un yazdığı Hayatınızın En Güzel Yılı adlı kitaptan küçük bir alıntı yapmak istiyorum:
“Kısa bir süre önce bir gemide yedi günlük workshop yapabilme onuruna sahip oldum. Yetiştirdiğim birçok koç ve seminere katılacak insanlarla beraber Gary de bizimleydi. Vaktimizi çok eğlenceli ve üretken geçirdik ve seyahatimiz sona ererken Gary bana bu gezi hakkında neleri hatırladığımı sordu. Beraber geçirdiğimiz bu binlerce dakikadan hangilerinin benim için önemli olduğunu bilmek istedi. Sorusunun cevabını düşünmek için birkaç dakika harcadıktan sonra şaşırmıştım, çünkü bu geziyi bu kadar özel yapan şeylerin ne olduğunu hatırlamakta zorlanıyordum. Bir hafta süren yemekler, danslar, konuşmalar, güneşlenmeler ve bu anları özel kılan yaptığımız bütün o muhteşem şeyler belirsizliğin içinde sanki kaybolup gitmişti. Ama Gary özellikle bundan 12 ay sonra hatırlayabileceğim şeyi öğrenmek istedi. Beraber yaşadığımız hangi şey zihnimize sonsuza kadar kazınmıştı. Tüm yıl içinde, gerçekten en eğlendiğim hafta olmasına rağmen, önümdeki beş yıl içinde hatırlayabileceğim sadece birkaç dakika olduğunu görmek gerçekten çok şaşırtıcıydı.Güvertede oturmuş denizi seyrederken hakkında hiçbir şey hatırlamadığım ne kadar çok yolculuk olduğunu fark ettim. Evet, on beş yıl önce Santorini’de eşek üstünde yaptığım yolculuğu hatırlıyordum, ama kiminle nerelere gittiğimizi ve bu geziyi neyin özel yaptığını hatırlamıyordum.”
Yazar cümlesini şöyle bitiriyor;
“Her gün hatırlanabilir olaylar aramaya, yaratmaya ve yakalamaya çalışın. Neyi aramanız gerekir? Bilincinizin hangi bölümünün değişime ihtiyacı var? Her gün hatırlayacağınız en az iki dakika bulun.”
Bizler bugüne kadar yaşadıklarımızdan çok şey hatırlamıyor olabiliriz. Yaşadıklarımız değil hatırladıklarımız yaşamımız olacağına göre bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Tülay Bilin
 
$01.jpg
DIŞ DÜNYA BİLİNCİ
Eğer hayatının en büyük mutluluğu,sadece dış dünyanın sunduğu deneyimlerden -senin dışındaki fiziksel dünyadan- kaynaklanıyorsa,birey de olsan,ülke de olsan,biriktirdiklerinin bir damlasından bile asla vazgeçmek istemeyeceksin.Çünkü biriktirdiklerinin bir damlasından bile vazgeçmek,mutluluğundan vazgeçmekle eşanlamlı olacaktır.
Yoksullar da mutsuzluklarının nedeninin "sahip olmadıkları" şeylerle bağlantılı olduğuna inandıkları sürece,onlar da aynı tuzağa düşeceklerdir. Yoksullar sürekli varsıllardan isteyecek,varsıllar da sürekli paylaşmayı reddedeceklerdir.Bu yüzden tüm savaşların, huzursuzlukların, çekişmelerin gerçekten sona erebilmesi için,spiritüel çözüme ihtiyacı var.
Tüm çelişkiler yanlış yönlendirilmiş arzulardan kaynaklanır.Dünya barışını sağlamak için, içsel barışı sağlamak gerekir.Her birey, iç huzurunu buldukça , dışarıda bulduğu şeylere de ihtiyaç duymayacaktır.
"İhtiyaç duymamak" büyük özgürlüktür.Öncelikle,sizi korkudan özgürleştirir.Bir şeylere sahip olamayacağının korkusu,sahip olduğun şeyleri kaybetme korkusu,bazı şeylere sahip olmazsan mutlu olamayacağın korkusu...
İkinci olarak,"ihtiyaç duymamak".sizi öfkeden özgürleştirir.Öfke, korkunun ilanıdır.Korkacak bir şeyiniz yoksa, öfke duyacağınız bir şey de yoktur.İstediğin bir şeyi elde edemezsen, öfke duymazsın,çünkü istediğin şey sadece bir tercihtir,ihtiyaç değil.Bu yüzden elde edememe olasılığıyla bağlantılı korkunuz yoktur, öfkeniz de.
Biri şefkat göstermediğinde öfke de duymazsın,çünkü onların şefkatine ihtiyaç duymazsın.Biri sen sevmezse öfke duymazsın,çünkü onların sevgisine ihtiyaç duymazsın.
Korkuyu kaybattiğinizde,herşeyinizi kaybetseniz bile öfke duymazsınız.İçinizde,sezgisel olarak yarattığınız her şeyi yeniden yaratacağınızı bilirsiniz.
İç huzurunu bulduğunuzda,bir kişinin,yerin,koşulların,olayların olup olmaması bilinç boyutunuzu etkilemez ya da içsel deneyimlemelernizi belirlemez.Bu, bedene ait her şeyi reddetmeniz anlamına gelmiyor.Tam aksine,bedeninizde olmaktan,son derece haz duyar,daha önce yaşamadığınız doruk hazları deneyimlersiniz. Bedensel duyuları seçtiğiniz için deneyimlersiniz,mutlu hissetmek ya da mutsuzluğunuzu haklı çıkarmak içn zorunlu olarak değil.
İçinizdeki huzur,herkes tarafından hissedildiğinde, savaşlara son verir,çatışmaları yok eder, adaletsizliği önler ve dünyayı cennete çevirir.

(Tanrı ile Sohbet -2 kitabından)
 
Son düzenleme:
photos.demandstudios.com%2Fgetty%2Farticle%2F165%2F128%2F78630149_XS.jpg

Dünyanın içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için
Bu gidişata içinde bulunduğunuz bilinç boyutunu değiştirerek dur diyebilirsiniz. Değişim ancak insanların yüreğinin değişmesiyle mümkün.
Tanrıyı ve diğer insanları, sizden ayrı varlıklar olarak görmekten vazgeçin. Herşey tüm hayatın dokusuyla bağlantılı,interaktif ve birbirine derinden bağlı bir varoluş içindedir. Tüm politikalar,tüm devletler bu temel gerçek üzerine inşa edilmeli.
Sevgi herşeyi verir ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Global bilince ulaşmak için birinin başlaması gerekir.Örneğin sen başkalarına örnek olabilirsin.
Dünyaya ışık ol,kimseyi incitme. Yapıcı ol,yıkıcı olma.
Sadece tanrısallığı gör,sadece gerçeği konuş.
Sadece sevgiyle davran,Her şeyi ver,hiçbir şey bekleme.
Sıradanlıktan kaçın.Kabul edilmeyecek olanı kabul etme.
Her anı en yüksek düşünceyi düşünerek,söyleyerek ve buna göre davranarak kullan.
Hayatındaki tüminsanların yaşamlarına barışı,huzuru getirerek,dünyaya barış ve huzuru getir. Barış ve huzur ol.
Her insanla,her yerle,her şeyle olan yüce bağlantını her an hisset ve ifade et.
Her koşula kucak aç,her hatana sahip çık,her hazzını paylaş, her gizem üzerine düşün, her insanın yerine kendini koy.Her saldırıyı (kendininki de dahil) affet,her yüreği iyileştir,her insanın gerçeğine saygı göster, her insanın Tanrısını anla,her insanın hakkını koru,her insanın onuruna özen göster.Her insanın ilgi alanlarını teşvik et,her insanın ihtiyaçlarını karşıla,her insanın kutsal olduğunu bil,her insanın içindeki iyiyi çıkar ve her insanın geleceğinin Tanrının sevgisiyle güvende olduğunu telaffuz et
İçindeki En Yüksek Gerçeğin yaşayan,nefes alan örneği ol.
Alçakgönüllü ol,başkaları senin en yüce gerçeğini övünmek olarak algılasa ble.
Yumuşak konuş,başkaları senin dikkat çekmek istediğini sansa bile.
Sevgiyle konuş,herkes sevgiyi tanıyabilr.
Açıkça konuş,birileri senin gizlediğin şeyler olduğunu düşünse bile.
Netlikle konuş ki,hatalı algılanma.
Hayatını bir armağan yap.Hayatına giren herkese bir armağan ol,hayatına girdiğin herkese de.
Beklenmedik bir şekilde hayatına biri girdiğinde bu kişinin senden hangi armağanı almaya geldiğinin farkındalığını kazan.

Size meleklerden başka bir şey göndermedim.

(Tanrıyla Sohbet-2)
 
Bugün aylaklık günümdü.Bu saate kadar spor da yapmadım.Bazı ev işleri,markete gidiş,vakit geçti.
Ama şu an zihnim açıldı,kk sayesinde,bir topikte gördüğüm siteleri keşfe başladım.İspanyolca öğrenirken kullandığım bazı siteler vardı zaten,bir de bunları kullanırım artık.
https://www.duolingo.com/
http://www.busuu.com/tr/
Benim halen kullandığım siteler:
http://www.123teachme.com/
http://www.elearnspanishlanguage.com/beginnerschecklist.html
http://www.word2word.com/course.html (tüm diller için)
 
Duolingo sitesini inceledim,testleri çözdüm.% 56.9 oranında orijinal metinleri anlayıp çevirebileceğimi öğrendim.Gaza geldim.Bir süredir çalışmalarım yeterli mi diye düşünüyordum.
Ama bir yandan da ingilizceye ağırlık vermeliyim.Hergün belli sayıda ingilizce kelime öğrenme kuralını koymak istiyorum kendime.Üniversitede ingilizce kitaplar okurdum.Şimdi kitap değilse bile parçalar okuyabilmeliyim. Ayrıca benim konuşma ve dinlediğini anlama pratiğim çok az.Alt yazısız bir şeyler seyretmem gerek sanırım.
Yine aynı şekilde ispanyolca da seyretmeliyim bazen.
 
Bugün kafamda günlük planımı gözden geçirdim.Sabahları zihinsel çalışmalara çok zaman ayıramıyorum.Y da ayırmamam gerek.Ben de 9:30-10:00dan sonra,ev işleri,spor,bilgisayar,kitap konularına zaman ayırmaya, 15:00-16:00 dan sonra daa dil çalışmasına ağırlık vermeye karar verdim,çünkü bu saatlerden sonra hemen hemen yapacak başka işim olmuyor.
Bugün sabah sporumu yaptım,biraz ispanyolca çalıştım, az önce de dergiden ingilizce parça okudum 29 kelime öğrendim ve telaffuzunu gözden geçirdim.Şimdilik yabancı dizileri seyrederken orijinal sesi dinleyip alt yazıdan takip ediyorum.zamanla onu da düzene oturturum inşallah.
Bu dil konusu,hedefsiz öğrenilmiyor,yani insanı güdüleyen bir amaç olmalı.Benim amacım da değişik kültürleri tanımak isteyen kişilerle yazışacak düzeye gelmek.Geçen gün http://www.mylanguageexchange.com/ a baktım,ben yaşlar da ,yazışmak isteyen kadınlar da var.Çeşitli diller öğrenip dünyadan arkadaş edinmek güzel olur.
İki gündür kitapları elime alamadım.Tanrıyla sohbet-2 ve DüğümlereÜfleyen Kadınları dönüşümlü okuyorum.Yarın biraz daha okumayı istiyorum.Hergün iki sayfa okusam kâr,ama elime alınca da 10 sayfadan aşağı okumuyorum.
 
Çoğumuz yeterince paraya sahip olamamaktan yakınırız.
Bunun içn olumlamalar yaparız,bolluk duygusunu hissedebilelim diye.
Hasan "Sonsuz" Çeliktaş, bununla ilgili bir yazı yazmış.
"Geçenlerde benim oğlan Dünya, kumbarasındaki tüm bozuklukları koymuş önüne diyor ki ablasına "Baaak benim bi sürü param var." Ablası Sonsuz da "Olur mu Dünya, bunları toplayınca çok az para yapıyor." Dünya ise itiraz ediyor "Hayyırr, Sonsuz. Bak benim bir sürü parammm vaarr..." Eee çocuk haklı. Bir sürü parası var. 5 kuruş, 10 kuruş, 25 kuruş, 50 kuruş değil onun için, bir sürü parası var ve bilinçaltı DNA'sına bunu kodluyor aslında: "Benim bir sürü param var." Canım evren senin cebindeki paranın rakamına aldırmaz, senin bilincine aldırır ve daha bu yaştan "Benim bir sürü param var" kodlamasını yaparsa bir çocuk ilerde hep parayı çeker kendine... Sadece Dünya mı? Bu hepimiz için geçerli aynen...

İşte o noktada ben de Dünya'dan ders aldım şimdi. Cebimdeki paranın rakamsal değerine bakmaksızın, "Benim bir sürü param var yaaa" deyip duruyorum. Zaten bozukluklar kısmına bakmam yeterli oluyor bunu görmem için. Yine geçenlerde bir arkadaşım bana 18 dolar verdi, ama hep bozukluk, 1 dolarlık, 5 dolarlık. Bir tomar para olmuş. "Ya çok özür dilerim Hasancım, cidden sadece bozukluk vardı" dedi. Dedim yahu ne güzel, bana bir sürü para verdin işte. Bir sürü param oldu...

Harikasın Dünya'm benim, ne güzel bir şey öğrendim senden.

(Bu arada annesi de olayı görmüş ve Sonsuz'a demiş ki: "Sonsuz, miktar önemli değil, bir sürü param var demesi önemli. Sen müdahale etme öyle. Çünkü bir sürü parası var işte onun, öyle düşün.")"
 
Spor konusunda Brazil butt lift serisini uygulamaya karar verdim.Her gün değişen egzersizler var.stediğim zaman artı olarak yürüyüş ekleyebilirim.Sabah sporumu yaptım,akşama da yapmam gereken bir egzersiz var.
Dil çalışmalarım iyi gidiyor.Youtube da kilo vermeye çalışan insanları izledim iki gündür,ingilizce dinlemiş oldum.Tab görüntülerin de yardımı oldu,izlemek istediğim bazı konuşmalar var,o zaman anlayacağım ne derece anladığımı.
Az sonra kitap okuyacağım.Kaç gündür ilk kez elime alıyorum.
 
Hayatımın yeni bir boyut aldığını hissediyorum.
"Being Erica" adlı diziyi izlerken, hayatımın hangi dönemlerine dönüp değiştirmek isterdim diye aklımdan geçti. Ama sonra her yaşanan şeyin,tecrübenin beni bugün olduğum kişi yaptığını düşündüm. Mükemmel bir hayatım olmadı, evet.Ama mükemmellikten kasıt ne olmalı? Sonuçta bir günbatımını huzur içinde izleyebiliyorsam, nefes alabiliyorsam,şükredecek çok şeyim varsa bundan daha mükemmel ne olabilir?
Hayatta insan başkalarının davranışlarını değiştirmeye değil,kendini tanımaya zaman ayırmalı.Ben kimim,ne istiyorum? Kişiliğim nasıl,neleri değiştirebilirim kendimde? Ya da değiştirmem gereken bakış açımdır belki de?
10365961_634517539975263_4697188966325915518_n.jpg

Hep çocukluğumdaki şiirler yazan, hayata Polyanna gibi bakan masum görünüşlü halimi özlerdim. Şu ara şiiirler yazıyor değilim ama giderek özlemime yaklaştığımı hissediyorum. Bu duruma ,emekli oluşum nedeniyle artık etrafımda iş yerinin negatif ortamından uzak olmam da etkili olabilir. Geçmişe dönük pişmanlıklarım yok derdim hep,ama belki geçmişte kendimi o negatif ortamlara sürüklemiş olmam tek pişmanlığımdır. Keşke hiç bir şekilde insanlar hakkında olumsuz hisler beslemeseydim. Elbette herkesi sevmek zorunda değilim,ama başkaları için hissettiğim en ufak negatif his dahi,benim enerjimi etkiledi,bunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Kısacası, şu ara yeni yeni fikirler geliyor, hayata bakışımı gözden geçiriyorum. Evet belki,her gün çarşı pazar dolaşıp,keyif çatmıyorum ( onu yapan da kendi hayatını yaşıyor),ama içimde yaşadıklarım bana doyum veriyor. Herkesin yolu kendine. Eğer yaşayacağımız hayatı,çevremizdeki insanları doğmadan seçiyorsak,ben artık bu hayatı neden seçtiğimi anlama yolundayım.
 
Bir kaç gündür seyrettiğim dizi alt yazısız olunca ingilizce izlemeye başladım.Hiç de anlamaz değilmişim.Hele tam konsantrasyon seyredince daha iyi anlıyor,sıkılmıyorum.
Demek ki bir şeylerden,yapamam diye korkmamak gerekirmiş.
 
(Hasan Sonsuz Çeliktaş)
Uzunca süredir işsiz olan bir arkadaşım vardı. Ona Louise Hay'in "Bolluğu Kabulleniş" dvdsini yollarken içimden Klan Yayınları'ndan çıkan "Anında Milyoner" kitabını hediye etmek geldi. Az önce cebime şu mesajı yollamış, hani benzer sıkıntıları yaşayanlar varsa rehber olabilir belki diye paylaşıyorum:

"Harika bir geri bildirim veriyorum. louise abla 3 kez dinlendi, kitap 2 kez okundu. İçindeki ödevler yapıldı. 1 haftadır da gece yatarken louise ablanın youtube'daki 'I can do it' affirmasyonlarıyla uyunuyor. 30 gün, 21 gün falan değil, 1 haftada, evet tam bir haftada, tam da düşündüğüm gibi bir iş buldum. Bundan daha güzel ne olabilir? All is well. The universe is a safe place and full of prosperity for everybody. Her şeyin iyisinin, en güzelinin olacağını biliyor ve hakediyorum." Bundan daha iyi nasıl olur? :))

"Anında Milyoner" harika bir kitap bu arada. Mutlaka okuyun derim. Klan Kitap da iyi ki yayınlamış bu kitabı.

Arkadaşıma da hayırlı olsun. Bundan sonrasında neler mümkün demek istiyorum. çok ama çok sevindim onun adına.
 
Bugün bir söz okudum."Harcamalarından kalanı tasarruf etme,tasarruflarından kalanı harca."
Dün de Anında Milyoner kitabını okudum.Bugüne dek çocukların masrafları vs derken kendimi hep ekonomik darboğazda hissediyordum.Dün kitaptan sonra tavrımı değiştirmeyi gözden geçirmeye başlamıştım,bu sözün üzerine gelmesi ilginç bir zamanlama oldu.Bakalım, seneye bu zamanlar için kendime ekonomik hedefler koyacağım.
Bu arada bir ara yaptığım iki arzu belirleyip üzerinde çalışma konusuna yeniden döneceğim.Kararlılık arzumu gerçekleştirdim.Kendimi artık daldan dala atlıyor hissetmiyorum.Diğer arzumu ise gönülden istediğimden emin değilim.14. sayfada şu başlıklar altında arzularımı sıralamışım:
Para
Yeniden dekore edilmiş bir ev
Arkadaşlar edinmek
Zayıflamak
Yaratıcılığımı ortaya koymak
Kararlılık
O zaman kararlılık ve arkadaş edinmeyi seçmişim.Yaratıcılığımı ortaya koymak için de kurslara katılmayı düşünüyordum.Oysa şu sıralar kurs konusunda yeterince hevesli değilim.Yeni arkadaş edinme konusunu da akışa bırakıyorum,kafama uygun birileriyle muhakkak yolumuz kesişecektir,bu konuda zorlamanın alemi yok.Evde de bir takım yenilikler olmaya başladı (demek ki niyet etmek,gönlünden geçirmek bile yetiyor).Kala kala para ve zayıflamak kaldı üzerinde çalışacak.Bu günlerde bunları detaylandıracağım.
 
YAŞAMIN YANKISI

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden oğlan takılıp düşüyor ve canı yanıp “Ahhh” diye bağırıyor. İleride bir dağın tepesinden “Ahhh” diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. Merak ediyor ve “Sen kimsin?” diye bağırıyor. Aldığı cevap “Sen kimsin?” oluyor. Bu yanıta kızıp “Sen bir korkaksın” diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses “Sen bir korkaksın” diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp “Baba ne oluyor böyle?” diye soruyor. “Oğlum” diyor adam, “Dinle ve öğren!” ve dağa dönüp “Sana hayranım!” diye bağırıyor. Gelen cevap “Sana hayranım!” oluyor. Baba tekrar bağırıyor, “Sen muhteşemsin!” Dağdan gelen ses: “Sen muhteşemsin!” Oğlan çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.
Babası başlıyor anlatmaya: “İnsanlar buna ‘Yankı’ derler, ama aslında bu ‘Yaşam’dır. Yaşam daima sana, senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şevkat istediğinde, daha şevkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.”
Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.

Kim Bilir? Belki...

Belki, Tanrı yanlış insanlarla tanışmamızı istedi doğru insanı tanımadan. Böylece en sonunda doğru insanla tanıştığımızda, bu hediyenin ne yüce olduğunu anlarız.
Belki, kapısı kapandığında, başkası açılıyordur; fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile.
Belki, en iyi arkadaşlık, sallanan bir koltukta beraber sallandığınız, tek bir kelime etmediğiniz ve giderken bunun hayatınızdaki en iyi sohbet olduğunu düşündüğünüz kişilerde saklıdır.
Belki, elimizde olanın kıymetini kaybettiğimizde anladığımız doğru olabilir, fakat elimize gelene kadar neler kaçırdığımızın farkına varamadığımız da doğrudur.

Hayat Veren Ayrıntılar

< Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de aynı şekilde seveceğinin garantisi değildir.
< Sevgiye karşılık beklemeyin; sadece sevginin karşıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin. Fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun.
< Birine çarpılmak için bir an yeterlidir. Birinden hoşlanmak için bir saat ve birini sevmek için bir gün yeterlidir. Ama birini unutmak bir ömür sürer.
< Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir. Zenginliğe aldanmayın; yok olup gidebilir.
< Sizi güldüren birini seçin çünkü bir günü aydınlatan şey bir gülümsemedir. Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun.
< Bazen birini öylesine çok özlersiniz ki, onu hayallerinizden çıkarıp gerçek hayatta kucaklamak istersiniz. Hayal etmek istediğiniz şeyi hayal edin, gitmek istediğiniz yere gidin, olmak istediğiniz kişi olun; çünkü yaşayabileceğiniz tek bir hayatınız var. Ve tüm bunları yapabilmek için tek bir şansınız...
< Sizi mutlu kılacak kadar tatlı hatıranız olsun, güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz ve sizi hayata bağlamaya yetecek kadar umudunuz...

ADİL MAVİŞ
 
Düşünce Gücüyle Tedavi / Louise Hay “Bedenimin verdiği mesajları sevgiyle dinliyorum”

Düşünce Gücüyle Tedavi / Louise Hay
“Bedenimin verdiği mesajları sevgiyle dinliyorum”
Hayatta herşeyin olduğu gibi, beden de içsel düşünce ve inançlarımızın bir aynasıdır. Dinlemesini bilirsek bedenimiz daima bizimle konuşur. Bedenimizin her hücresi, düşündüğünüz her düşünceye, söylediğiniz her söze karşılık verir.

Sürekli düşündüğünüz ve söylediğiniz şeyler, beden yapınızı, şeklini, sağlığını ve hastalığı oluşturur. Asık görünüşlü bir surata sahip kişi, bu görünüşünü sevecen ve mutlu düşüncelerle oluşturmamıştır. Yaşlı insanların yüz ve bedenleri açık bir biçimde hayat boyu sürdürdükleri düşünce kalıplarını yansıtır. Siz yaşlandığınızda nasıl görüneceksiniz?

Bu bölümde bedende hastalık yaratan Olası Düşünce Kalıplarını ve sağlık yaratmakta kullanacağımız Yeni Düşünce Modellerini ve Olumlu ifadelerini göreceksiniz.

Her hastalığın zihinsel nedeni herkes için yüzde yüz geçerli değil elbette. Ama hastalığın nedenlerini araştırmaya başladığımız için bir başlangıç noktasını veriyor.

BAŞ, bizi temsil ediyor. Dünyaya gösterdiğimiz şey. Genellikle başımızla tanınırız. Baş bölgesinde bir sorunumuz varsa bu, genellikle “bizde” çok yanlış bir şey olduğu duygusunu taşıdığımız anlamına gelir.

Olumlaması “Barış, sevgi, haz, gevşeme, rahatlık. Hayatın akışına kendimi bırakıyor ve hayatın içinde kolaylıkla gelişiyorum“

SAÇ, dayanıklılığı temsil ediyor. Gergin ve korku dolu olduğumuzda, sıklıkla omuz kaslarında başlayan katılaşma başımızın tepesine, hatta göz çevresine kadar yayılır. Saç, saç kökleriyle beslenir. Kafa derimizde gerginlik olduğunda, sıkılmaktan dolayı saç nefes alamaz. Ölür ve dökülür. Gerginlik sürüyorsa, kafa derisi gevşeyemez. Saç kökleri sıkıştığı için yeni saç büyüyemez ve sonuç; kellik.

Gerginlik güçlü olmamaktır. Gerginlik zayıflıktır. Gerçekten güvenli ve güçlü olmak demek, sakin, dengeli ve huzurlu olabilmektir. Bedenlerimizi daha çok gevşetmeliyiz, baş derimizi de.

Şimdi deneyin. Baş derinize gevşemesini söyleyin ve bir farklılık hissedip hissetmediğinizi gözleyin. Eğer gevşediğini hissediyorsanız bu egzersizi sıkça yapmanızı öneririm.

KULAKLAR, işitme kapasitesini temsil ediyor. Eğer kulaklarınızda sorununuz varsa, genellikle işitmek istemediğiniz bir şeylerin olup bittiği anlamına gelir. Kulak ağrısı işittiğiniz bir şeyden kızgınlık duyduğunuzun göstergesidir.

Kulak ağrıları çocuklarda çok yaygın. Çocuklar, genellikle evlerinde işitmek istemedikleri şeyleri duymak zorunda kalıyorlar. Çoğu ailede çocuğun kızgınlığını ifade etmesine izin verilmez. Çocuk olayları değiştirme gücüne sahip olmamasının tepkisini, kulak ağrısı yaratarak gösterir.

Sağırlık, birlikte yaşamak zorunda olduğunuz bir kişiyi dinlemeye katlanamamanın göstergesidir. Dikkat edin, çiftlerden birinde sağırlık sorunu varsa, diğeri sürekli konuşur, konuşur, konuşur.

Yeni Düşünce Modeli: ”Tanrıyı dinliyorum. Hayatın coşkusunu işitiyorum. Hayatın bir parçasıyım. Sevgiyle dinliyorum“
 
Bu konuda braz haklılık payı var dye düşünüyorum.Üzerinde daha bilinçli düşüneceğim.
GÖZLER, görme kapasitesini temsil ediyor. Göz sorunları, görmek istemediğimiz bir şeyler olduğu anlamına geliyor. Kendimizle ya da hayatla ilgili; geçmişle, şimdiyle ya da gelecekle ilgili görmek istemediğimiz şeyler.

Bir çok insan gözlük takmaya başlamalarından 1-2 yıl öncesine dönüp görmek istemedikleri şeylerle yüz yüze gelmeyi kabul ettiklerinde, gözlerinde gözlük takmalarına gerek kalmayacak kadar iyileşme görüldü.

Şu anda olanları görmezden mi geliyorsunuz? Ne ile yüzleşmek istemiyorsunuz? Şu andan mı, yoksa gelecekten mi korkuyorsunuz? Eğer gerçekleri net bir şekilde görebilseydiniz, şu anda görmediğiniz neleri görüyor olacaktınız? Kendinize ne yaptığınızı görebiliyor musunuz?

Bakın, kendimize sormamız gereken ilginç sorular var, değil mi?

Yeni Düşünce Modeli: “Özgürüm. Özgürce ileriye doğru bakıyorum. Çünkü hayat sonsuzdur ve mutluluklarla doludur. Sevecen gözlerle bakıyorum. Kimse bana asla zarar veremez“
 
BAŞ AĞRILARI, kendimizi yanlış, geçersiz, değersiz görmekten kaynaklanıyor. Bir daha başınız ağrıdığında, kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin. Kendinizi affedin. Baş ağrınızın geçtiğini göreceksiniz.

BOĞAZ, “istediğimiz şeyi söyleyebilme” ve “kendimizi ifade etme” yeteneğini temsil ediyor. Boğazla ilgili sorunlar, bunları yapmaktan korkmak, hakkımızı aramaktan çekinmek, “ben buyum” demek cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor.

Kızgınlık, boğaz ağrılarının sebebidir. Eğer soğuk algınlığı da varsa zihinsel karışıklık yaşıyoruz demektir. LARENJİT, konuşamayacak kadar öfkeli olmak demek.

Boğaz ayrıca bedendeki yaratıcı akışı da temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade ettiğimiz bu bölgede, yaratıcılığımız engellendiğinde, boğazla ilgili sorunlarımız olur. Hepimiz tüm hayatlarını başkaları için yaşayan bir çok insan tanıyoruz. Kendi istediklerini hiç yapamayan, sürekli anne-baba-eş-sevgili-patronların istekleri ve beklentileri doğrultusunda yaşayan ne çok insan var. BADEMCİK ve TİROİD sorunları, kendi isteklerinizi gerçekleştirememekten kaynaklanan, engellenmiş yaratıcılığın sonucu oluyor.

Boğazdaki enerji merkezi, yani beşinci çakra, bedende değişimin olduğu yerdir. Değişime karşı koyduğumuzda, değişimin tam ortasında ya da değişmeye çalıştığımızda, genellikle boğazımızda etkinlik artar. Öksürdüğümüzde ya da biri öksürdüğünde dikkat edin. Ne konuşuluyordu? Neye tepki gösteriyoruz? Direnç ve inatçılık mı, yoksa değişim süreci içinde miyiz? Grup çalışmalarımda öksürmeyi, kendini keşfetmede bir araç olarak kullanırım. Birisi öksürdüğünde, elini boğazına götürmesini ve yüksek sesle “Değişmeye Hazırım” ya da “Değişiyorum” demesini söylerim.

Yeni Düşünce Modeli: “Düşüncelerimi, hissettiklerimi, isteklerimi rahatlıkla ve özgürce dile getirebiliyorum. Yaratıcıyım. Sevgiyle konuşuyorum“
 
Louis Hay in I CanDo It videosunu şöyle bir dinledim. Kesinlikle dikkatle dinlemeye ve üzerinde çalışmaya değer.


 
KOLLAR, hayat deneyimlerini kucaklama kapasitesini ve yeteneğini simgeler. Kolların dirsekten yukarısı kapasitemizle, dirsek altı bölümü yeteneklerimizle ilgilidir. Duygu birikintilerimizi eklem yerlerinde depolarız ve dirsekler yön değiştirmede esnekliğimizi simgeler. Hayatınıza yeni bir yön verme konusunda esnek misiniz? yoksa eski duygu birikimleriniz sizi aynı noktada mı tutuyor?

ELLER, yakalar, tutar, kavrar. Bir şeylerin parmaklarımızın arasından akıp gitmesine izin veririz. Bazen gerektiğinden fazla tutarız. Açık elli, sıkı elli, el becerili, yumruk sıkan, yumuşak elli oluruz. Elden veririz, el veririz, elde edemeyiz, elinin hakkını veririz. El ele veririz, avucumuzun içine alırız, elimizden gelmez. Eli maşalıdır, eli uğurlu gelir veya ele avuca sığmaz.

Eller yumuşak olabilir veya parmak boğumları çok fazla evhamlı ya da katı düşünceli olmaktan dolayı sert ve yumru yumru olabilir. Elleri sıkmak korkudan kaynakların; kaybetme korkusu, asla yetmeyeceği korkusu, bırakırsan gider korkusu.

Bir ilişkiye sıkı sıkıya yapışmak, eşin arkaya bakmadan kaçmasına yol açar. Sıkılmış yumruklar yeni bir şeyi tutamazlar. Elleri bileklerden rahatça sallamak, insana rahatlık ve açıklık duygusu verir. Size ait olan şey, sizden alınamaz. Rahat olun.

Yeni Düşünce Modeli : “Tüm düşüncelere sevgiyle ve kolaylıkla uyum sağlıyorum”

SIRT, destek sistemimizi temsil eder. Sırt sorunları genellikle yeterince destek görmediğimizin ifadesidir. Sıklıkla bizi işimizin, ailemizin, eşimizin desteklediğini düşünürüz. Gerçekte, tümüyle Evren ve Hayatın kendisi tarafından destekleniyoruz.

Üst sırt ağrıları, duygusal destek yoksunluğunun hissedilişidir. Kocam-karım-sevgilim-arkadaşım-patronum beni anlamıyor ve desteklemiyor.

Orta kısım suçluluk duygusuyla ilgili. Geçmişimizde arkamızda kalan bir şey. Arkanızda ne bıraktığınızı görmekten mi korkuyorsunuz ya da arkada bıraktığınız bir şeyi mi gizliyorsunuz? Sırtınızdan hançerlenmiş gibi mi hissediyorsunuz? Gerçekten “bitip tükendiğinizi” mi hissediyorsunuz? Ekonomik sorunlarınızla bir çıkmaz içindesiniz? Ya da ekonomik endişeleriniz çok mu fazla? Bu durumda, alt sırt bölgenizde sorunlarınız olacaktır. Parasızlık ya da parasal korku bunu yaratacaktır. Miktarın hiç önemi yoktur.

Çoğumuz hayatımızda en önemli şeyin para olduğunu düşünürüz. Onsuz yaşanamaz. Bu doğru değildir. Paradan çok daha önemli, onsuz yaşayamayacağımız bir şey var. O nedir? Nefesimiz.

Nefesimiz hayattaki en değerli şey. Ama nefes verdiğimizde, bir sonraki nefesi almak için havanın orada olacağından zerre kadar şüphe etmeyiz. Bir nefes daha alamazsak, üç dakika dayanamayız. Bizi yaratan GÜÇ, hayatımız boyunca yetecek nefesi bize verdiğine göre, neden tüm diğer ihtiyaçlarımızın da karşılanacağına güvenemiyoruz?

Yeni Düşünce Modeli: “Hayat beni destekliyor. Evrene güveniyorum. Sevgi ve güveni özgürce veriyorum“
 

MİDE, tüm yeni düşünce ve deneyimlerimizi hazmeder. Mideniz neyi alıyor, neyi almıyor? Hazmedemediğimiz şey ne? Mide sorunları, yeniliklere kolaylıkla adapte olamadığımızın göstergesi. Korkuyoruz.

Çoğumuz uçakla yolculuğun yaygınlaşmaya başladığı ilk dönemleri hatırlıyordur. Kocaman metal bir kuşun içine girip, güvenli bir şekilde yolculuk edeceğimizi düşünmek oldukça zordu. Her koltukta kusma torbaları vardı ve çoğumuz torbaları kullanıyorduk. Şimdi aradan geçen yıllardan sonra torbalar hala var. Ama çok ender kullanılıyorlar. Uçma fikrini hazmettik artık.

Yeni Düşünce Modeli: “Yeni düşünceleri kolaylıkla özümlüyorum. Hayat benimle uyum içinde. Hiçbir şey bana rahatsızlık veremez. Dinginim“

BACAKLARIMIZ, hayatta bizi ileriye doğru götürüyor. Bacaklardaki sorunlar, öne adım atma korkusu ya da bir yolda ilerlemekteki kararsızlığımızın göstergesi. Ayaklarımızla koşarız, ayağımız geri geri gider, ayağımız sürünür. Bir şeyleri yapmak istemediğimiz zamanlar, bacaklarımızda küçük sorunlar yaratırız. VARİS DAMARLARI nefret ettiğimiz bir yerde veya iş de olduğumuzu gösterir. Damarlar zevki taşıma yeteneklerini kaybederler. Siz istediğiniz doğrultu da mı ilerliyorsunuz?

AYAKLARIMIZ, kendimiz ve hayat hakkındaki anlayışımızla ilgilidir. Geçmişle, şimdiyle ve gelecekle. Çoğu yaşlı insan yürümekte zorluk çeker. Hayat anlayışları geçerliliğini yitirmiştir ve gidecek bir yerleri kalmamış gibidir. Küçük çocukların hoplayıp, zıplayıp, dans eden ayakları vardır. Yaşlı insanlar hareket etmekten korkarcasına durdukları yerde bile sallanırlar.

Yeni Düşünce Modeli: “Gerçek benim desteğim. İleriye doğru zevkle adım atıyorum. Spiritüel anlayışa sahibim“

CİLDİMİZ, bireyselliğimizin ifadesidir. Cilt sorunları genellikle bireyselliğimizin bir şekilde tehdit edilmesinden kaynaklanır. Başkalarının üzerimizde gücü olduğu duygusuna kapılırız. Cilt sorunlarından kurtulmanın en iyi yollarından biri, günde yüzlerce defa “kendimi onaylıyorum” demektir. Gücünüze tekrar sahip çıkın.

Yeni Düşünce Modeli: “Olumlu yollarla dikkat çekiyorum. Güvenliyim. Kimse bireyselliğimi tehdit edemez. Huzurluyum. Dünya güvenli ve dostça. Tüm kızgınlık ve öfkelerimden kendimi özgür kılıyorum. İhtiyacım olan şeyler bir şekilde karşılanacaktır. Suçluluk duymadan iyi olan her şeyi kabul ediyorum. Küçük mutluluklardan yararlanmasını biliyorum“

KAZALAR, kaza değildir. Her şeyi olduğu gibi kazaları da biz yaratırız. Tabii ki, “bir kaza geçirmek istiyorum” demeyiz. Ama düşünce kalıplarımızla kazaları kendimize çekeriz. Bazıları “sakardır”, kazalar her yerde onları bulur, bazılarının ise hayat boyu başlarına birşey gelmez.

Kazalar kızgınlık ifadesidir. Birikmiş öfkedir. Kazalar ayrıca otoriteye karşı çıkma arzusudur. O kadar kızarız ki birisine vurmak isteriz, ama birisi bize vurur (çarpar). Kendimize kızdığımızda, suçluluk duyduğumuzda, kendimizi cezalandırma ihtiyacı duyduğumuzda , kaza bu işlevi görür.
 
Back
X