Popüler Konu Verimli Rutin

Kızım 5 yaşında, haftasonu 2 ana bir ara öğün gibi yapıyoruz, kahvltı saati haftaiçine göre biraz daha geç saate kayıyor, ara öğün olarak da genelde 1 kase sütlü tatlı-meyve-çerez gibi şeyler oluyor sonra da akşam yemeği, öğle öğününe sadec çorba gibi de planlayabilirsin, akşama normal yemeği yerler

Sabah kahvaltı saatiniz kaç?
Bizde de üç öğün tüketiyor oğlum.
Sabah kahvaltı öğlen çorba ikindin meyve (muz çilek elma) ya da mutlaka atıştırmalık (kek-kurabiye) ..
Ya da ekmek üstü peynir reçel yapıyor kendisi.akşama da ana yemek.

Çocuklar için ikindi atıştırmalığı için dondurucuya dilimlenmiş kek ve poğaça atıyorum ben. En azından 1 ay gidiyor benim tek çocuk olduğundan, bazende patlamış mısır ve kuru meyve ile geçiştiriyorum. Öğle yemeği de haftasonu biz yemiyoruz kız için, bazen dondurucuya atıyorum onun sevdiği yemeklerden, ya da dondurucudan köfteyi tost makinesinde yapıyorum ona veya bakliyatlı makarna. Bunlar kolaylaştırıyor benim işimi
Çok teşekkür ederim. :KK200:

Bizim de hafta sonu kahvaltı saati nispeten geç ama benimkiler bir öğünü de atlayayım demiyor. Bir de birinin yediğini diğeri yemiyor :işsiz:

Cumartesi gününü örnekleyeyim:

09:30-10:00 gibi kahvaltı yaptılar. Biri patates diğeri sucuk istedi. İkisini de yaptım.

14:00 Öğle Yemeği: Salçalı makarna-ayran

16:30- İkindi: Tost / Elma / Muz / Süt

19:00 Çorba-köfte-bulgur pilavı

Böyle olunca habire bir şey hazırlıyorum. Aslında kek, kurabiye, poğaça vs. yapıp, buzluğa koymak mantıklı. Benimkiler öğlen sadece çorba olunca ana yemek nerede diye soruyorlar:işsiz:
 
Selamlar Hanımlar,

Bugün biraz "kendini değerli hissetmek" kavramı üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Kendini değerli hissetme ihtiyacı, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ve güvenlik ihtiyacından hemen sonra gelir. Hepimiz için çok önemlidir. Ancak çoğumuz bu ihtiyacı dışarıdan gidermek gibi bir yanlış yola sapar. Bunun sonucunda da "mış" gibi yaşayan, başkaları görsün, beğensin diye yaşayan insanlara dönüşürler. Sosyal medya bu tür insanlar ile doludur ve yaptıkları şeylerin önemli bir kısmı "beni beğenin, bana değer verin, kendimi çok değersiz hissediyorum" çığlığıdır.

Eğer bir insan devamlı olarak aldığı arabadan, gittiği tatillerden, üzerindeki kıyafetin markasından bahsediyorsa, bilin ki o insanın kendine dair anlatacak bir şeyi yoktur. Kendine dair anlatacak bir şeyi olmayan insanlar devamlı olarak anlatacak yeni şeyler yapmaya veya satın almaya çalışırlar.

Aslında kendini değerli hissetmenin tek yolu, başkalarına değil kendine yatırım yapmaktır. İnsan kendine yatırım yaptıkça özsaygısı artar. Özsaygısı yüksek olan bir insan kendini dış koşullardan bağımsız olarak, kendi var oluş şekli içerisinde değerli hisseder. Başkalarının onayına ihtiyaç duymaz.

"Değersizlik" duygusunun çocuklukta insanın içine yerleştiğini ve yerleştiği yerde fark edilene kadar kaldığını düşünüyorum. Her duygunun bize anlatmak istediği bir hikayesi var aslında. "Ben buradayım çünkü sen şunları yaşadın" demek için bekliyor.

Değersizlik duygusu, bazen çocuğumuza almadığımız için kendimize bir parça kıyafet almaktan imtina ettiğimizde bazen de misafire on çeşit sofra kurarken, sadece kendimiz için bir çay demleyemediğimizde gösterir kendini. Evdeki halıları süpürüp silmeye zaman yaratmayı başaran yurdum kadını, neden eline yüzüne bir krem sürecek vakti bulamaz?

Oysa biz kendi kıymetimizi bilmezsek, kendimize ilgi ve şefkat göstermezsek bunu kim yapacak bizim için? Eşimize ya da çocuğumuzdan "değer görme" ihtiyacımızı karşılamasını beklediğimizi düşünecek olursak, birini sürekli mutlu ve değerli hissettirme sorumluluğu çok ağır değil mi?

Ertelemeden, hatta hemen şimdi kendini değerli hissettirecek bir şey yap. Başkaları için gösterdiğinizden çok daha az bir çabayı kendiniz için gösterebilirseniz, o kocaman değersizlik bulutunun hızla dağıldığını göreceksiniz.
 
Selamlar Hanımlar,

Bugün biraz "kendini değerli hissetmek" kavramı üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Kendini değerli hissetme ihtiyacı, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ve güvenlik ihtiyacından hemen sonra gelir. Hepimiz için çok önemlidir. Ancak çoğumuz bu ihtiyacı dışarıdan gidermek gibi bir yanlış yola sapar. Bunun sonucunda da "mış" gibi yaşayan, başkaları görsün, beğensin diye yaşayan insanlara dönüşürler. Sosyal medya bu tür insanlar ile doludur ve yaptıkları şeylerin önemli bir kısmı "beni beğenin, bana değer verin, kendimi çok değersiz hissediyorum" çığlığıdır.

Eğer bir insan devamlı olarak aldığı arabadan, gittiği tatillerden, üzerindeki kıyafetin markasından bahsediyorsa, bilin ki o insanın kendine dair anlatacak bir şeyi yoktur. Kendine dair anlatacak bir şeyi olmayan insanlar devamlı olarak anlatacak yeni şeyler yapmaya veya satın almaya çalışırlar.

Aslında kendini değerli hissetmenin tek yolu, başkalarına değil kendine yatırım yapmaktır. İnsan kendine yatırım yaptıkça özsaygısı artar. Özsaygısı yüksek olan bir insan kendini dış koşullardan bağımsız olarak, kendi var oluş şekli içerisinde değerli hisseder. Başkalarının onayına ihtiyaç duymaz.

"Değersizlik" duygusunun çocuklukta insanın içine yerleştiğini ve yerleştiği yerde fark edilene kadar kaldığını düşünüyorum. Her duygunun bize anlatmak istediği bir hikayesi var aslında. "Ben buradayım çünkü sen şunları yaşadın" demek için bekliyor.

Değersizlik duygusu, bazen çocuğumuza almadığımız için kendimize bir parça kıyafet almaktan imtina ettiğimizde bazen de misafire on çeşit sofra kurarken, sadece kendimiz için bir çay demleyemediğimizde gösterir kendini. Evdeki halıları süpürüp silmeye zaman yaratmayı başaran yurdum kadını, neden eline yüzüne bir krem sürecek vakti bulamaz?

Oysa biz kendi kıymetimizi bilmezsek, kendimize ilgi ve şefkat göstermezsek bunu kim yapacak bizim için? Eşimize ya da çocuğumuzdan "değer görme" ihtiyacımızı karşılamasını beklediğimizi düşünecek olursak, birini sürekli mutlu ve değerli hissettirme sorumluluğu çok ağır değil mi?

Ertelemeden, hatta hemen şimdi kendini değerli hissettirecek bir şey yap. Başkaları için gösterdiğinizden çok daha az bir çabayı kendiniz için gösterebilirseniz, o kocaman değersizlik bulutunun hızla dağıldığını göreceksiniz.
Canım
Kalemine sağlık
Daim olsun

Kendi değerimi fark edene dek, “ kıyafet alırken iki seçenek arasından ucuzunu alırdım”
Tek başımayken kahve satın alıp içmezdim
Her şeyi eşime sorar, kararsızlıktan kırılırdım
Manipüle edilmeye açık, değerini bilemediği için başkasıyla konuşmaya dahi çekinen biriydim. Evet böyleydim. Taki özdeğer ve özşefkati tanımadan.
 
Canım
Kalemine sağlık
Daim olsun

Kendi değerimi fark edene dek, “ kıyafet alırken iki seçenek arasından ucuzunu alırdım”
Tek başımayken kahve satın alıp içmezdim
Her şeyi eşime sorar, kararsızlıktan kırılırdım
Manipüle edilmeye açık, değerini bilemediği için başkasıyla konuşmaya dahi çekinen biriydim. Evet böyleydim. Taki özdeğer ve özşefkati tanımadan.
Topiği devamlı okuyorum. Sizin yazdıklarımızda ilgimi çekiyor. Benim de dıışarıdan bir motivasyona ihtiyacım var. Eşimden annemden devamlı bir takdir bekliyorum göremeyince de kırılıp üzülüyorum. Özdeğer ve özşefkati nasıl tanıdınız. Biraz anlatır mısınız.
 
Selamlar Hanımlar,

Bugün biraz "kendini değerli hissetmek" kavramı üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Kendini değerli hissetme ihtiyacı, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ve güvenlik ihtiyacından hemen sonra gelir. Hepimiz için çok önemlidir. Ancak çoğumuz bu ihtiyacı dışarıdan gidermek gibi bir yanlış yola sapar. Bunun sonucunda da "mış" gibi yaşayan, başkaları görsün, beğensin diye yaşayan insanlara dönüşürler. Sosyal medya bu tür insanlar ile doludur ve yaptıkları şeylerin önemli bir kısmı "beni beğenin, bana değer verin, kendimi çok değersiz hissediyorum" çığlığıdır.

Eğer bir insan devamlı olarak aldığı arabadan, gittiği tatillerden, üzerindeki kıyafetin markasından bahsediyorsa, bilin ki o insanın kendine dair anlatacak bir şeyi yoktur. Kendine dair anlatacak bir şeyi olmayan insanlar devamlı olarak anlatacak yeni şeyler yapmaya veya satın almaya çalışırlar.

Aslında kendini değerli hissetmenin tek yolu, başkalarına değil kendine yatırım yapmaktır. İnsan kendine yatırım yaptıkça özsaygısı artar. Özsaygısı yüksek olan bir insan kendini dış koşullardan bağımsız olarak, kendi var oluş şekli içerisinde değerli hisseder. Başkalarının onayına ihtiyaç duymaz.

"Değersizlik" duygusunun çocuklukta insanın içine yerleştiğini ve yerleştiği yerde fark edilene kadar kaldığını düşünüyorum. Her duygunun bize anlatmak istediği bir hikayesi var aslında. "Ben buradayım çünkü sen şunları yaşadın" demek için bekliyor.

Değersizlik duygusu, bazen çocuğumuza almadığımız için kendimize bir parça kıyafet almaktan imtina ettiğimizde bazen de misafire on çeşit sofra kurarken, sadece kendimiz için bir çay demleyemediğimizde gösterir kendini. Evdeki halıları süpürüp silmeye zaman yaratmayı başaran yurdum kadını, neden eline yüzüne bir krem sürecek vakti bulamaz?

Oysa biz kendi kıymetimizi bilmezsek, kendimize ilgi ve şefkat göstermezsek bunu kim yapacak bizim için? Eşimize ya da çocuğumuzdan "değer görme" ihtiyacımızı karşılamasını beklediğimizi düşünecek olursak, birini sürekli mutlu ve değerli hissettirme sorumluluğu çok ağır değil mi?

Ertelemeden, hatta hemen şimdi kendini değerli hissettirecek bir şey yap. Başkaları için gösterdiğinizden çok daha az bir çabayı kendiniz için gösterebilirseniz, o kocaman değersizlik bulutunun hızla dağıldığını göreceksiniz.
Paylaşımınız çok değerli keyifle okudum.Son paragrafta olduğu gibi ertelemeden hatta hemen şimdi kendini değerli hissettirecek bir şey yap.Bunu bu sıra bende bir mottoyla taçlandırayım: Hayattaki en önemli işin önce kendini mutlu etmek,zaman zaman hatırlatmak gerekiyor sevgiler 🌸🌈💜🙋🏻‍♀️
 
Annelik

Annelik denilince aklıma gelen iki söz var:

1. Annelik muhteşem bir şeydir ve annelik korkunç bir şeydir.
2. Bir insanı aynı anda hem tüketip hem besleyen tek deneyimdir annelik.

Her iki söze de canı gönülden katıldığımı belirterek başlayayım:) Anneliğin hayattaki en zor iş olduğunu düşünüyorum. Bir insanın tüm yaşam sorumluluğunu almak gerçekten çok ağır bir sorumluluk ve çok ciddi bir iş yükü.

Anneliğin kutsanması da bence anneleri çok köşeye sıkıştıran ve çaresiz bırakan bir konu. "Her kutsal kendi kurbanlarını yaratır" diyor Nihan Kaya. O kadar doğru bir söz ki bu. Vazgeçerek, adanarak sadece anne kimliği ile var olarak mutlu çocuk yetiştirmek imkansız. Öncelikle sürekli söylenen bir insan haline dönüşürsünüz. Gün geçtikçe sabırsız ve tahammülsüz biri haline gelirsiniz. Verdikleriniz arttıkça çocuğunuzdan beklentiniz artar. O beklentileri karşılama gayreti içine giren çocuk kendi kişiliğini, sizin beklentilerinize kurban eder. Eğer çocuk kişiliğini koruma gayretinde olursa " Ben senin için her şeyden vazgeçtim, saçımı süpürge ettim, bu mu emeklerimin karşılığı " diyaloguna maruz kalır ki; çocuk, içine bu şekilde yerleştirilen suçluluk duygusu ile ömür boyu mücadele etmek zorunda kalır.

9 yıldır annelik yapıyorum. Çok keyif aldığım anlar olduğu gibi çok bunaldığım, başımı alıp gitmek istediğim, ben bunu kendime niye yaptım diye düşündüğüm zamanlar oldu ve hala oluyor. Ama çok şey öğrendim kızlarımdan.

Öncelikle kendi sınırlarımı öğrendim. Sabrımın, tahammülümün sınırlarını... Daha önceden bastırarak görünmeyecek yerlere sakladığım bütün duygularım, geçmişe dair kapanmamış bütün hesaplarım döküldü önüme. İyi bir anne olayım diye okuduğum kitaplar beni çocukluğumla yüzleştirdi.

Kendi içime döndükçe, kusurlu olan taraflarım kadar iyi olan taraflarımı da gördüm. Fark ettim ki iyi olan bir sürü özelliğim, annemden aldığım ama annemin bana öğretmek için gayret sarf etmediği şeylerdi. Çocukların duyarak değil de görerek öğrendiği gerçeğini bu şekilde gördüm.

Bu gerçek beni daha düzgün ve daha farkında davranmaya yöneltti. İnsanlara kapı tutmaya, asansöre bindiğimde günaydın ve iyi günler demeye, marketteki kasiyere teşekkür etmeye, trafikte insanlara yol vermeye daha çok dikkat eder oldum. Çocuklarım beni daha duyarlı insana dönüştürdü.

Zaman yönetimi öğrendim. "Sadece zamanı kısıtlı olanlar zamanı akıllıca kullanmayı öğrenirler" diye bir söz okudum. Annelik beraberinde öyle bir iş yükü getiriyor ki, zamanı akıllıca planlamazsam bütün hayatın tepemize çökmesi an meselesi oluyor. Ayrıca çoklu iş yönetimini de öğrenmem gerekti. Çocuklarım beni zamanı iyi yönetme becerisine sahip bir insana dönüştürdü.

Kriz yönetimi öğrendim. Bu konuda tek çocuğu lisans, iki çocuğu doktora derecesi gibi kabul edebiliriz bence:) Zira her bir çocuğun ayrı ayrı çıkardığı krizler ile birlikte ikisinin arasında çıkan krizleri de eklersek, insanı baya bir gelişmeye zorladığını söyleyebiliriz. Krizleri hem kendimi hem de çocukları geliştirme fırsatı olarak görmeye başladığımdan beri daha sakin yaklaşıyorum. Krizin ayak seslerini duyunca derin bir nefes alıp, işte başlıyoruz diye geçiriyorum içimden. "Sorun nedir" sorusu ile başlıyorum. İkisini de dinleyip, söylediklerini tekrarlıyorum. Sadece kuralları söylüyor, krizi kendi aralarında çözmelerini, çözemiyorlarsa da birbirlerinden uzaklaşmaları gerektiğini söylüyorum ve geri çekiliyorum. Bu yaklaşımı öğrenmem zaman aldı ama uyguladığımdan beri taraf ya da hakem olmak zorunda kalmamak beni çok rahatlattı. Ben karışmama konusunda kendimi geliştirmeye çalışırken, onlar da iletişim becerilerini geliştiriyorlar. Çocuklarım beni zamanı soruna odaklanma ve sakin kalma becerisine sahip bir insana dönüştürdü.

Öfke yönetimi öğrendim. Bu konuda ilk fark ettiğim şey, kendi öfkemin ne kadar büyük ve yıkıcı olabileceği oldu. Kendimi 30 sene boyunca sakin bir insan olarak tanımladıktan sonra, bu kimlik ile çelişen duygular içerisinde olma hali de sarstı beni. Ayrıca çocuğun öfkesi karşısında ne kadar çaresiz kaldığımı da çok sefer tecrübe ettim.

Kendi öfkemi yönetmek konusunda Öfke Dansı kitabının çok faydasını gördüm. Çocuğun öfkesini kabul etme ve onun kaosuna sürüklenmemeyi ise "Çocuğun öfkesini, çocuğun kusması gibi düşünün. Nasıl çocuğumuz kusarken, kusmayı engellemeye çalışmıyoruz, nasıl rahat kusmasını sağlar ve etrafın batmasını önleriz" diye düşünerek hareket ediyorsak, öfkeyi de benzer bakış açısı ile yönetmeliyiz. Kendine ve etrafa zarar vermeden, içinde birikmiş olan bu öfkeyi boşaltmasını nasıl sağlarım diye düşünerek hareket etmeliyiz" prensibi ile içselleştirebildim. Çocuklarım beni öfkelendiği zaman yakıp yıkmak yerine her zaman yapamasam da genellikle öfkesini yönetebilen ve kendini sakinleştirebilen bir insana dönüştürdü.

Kim kimi yetiştirdi derseniz, kızlarım beni yetiştirdi derim. Onlar sayesinde öğrendiklerim ile kişiliğimde gerçekleşen dönüşümler, davranışlarıma yansıyor ve onlar da benim davranışlarımdan öğreniyor. Hepimiz sonuçta cebimizdeki neyse, çocuklarımıza da onu verebiliyoruz. Benden karşılayabileceği şeyler olduğu gibi, karşılayamayacağı şeyler de var. O konulardaki eksiklerini de başka insanlardan karşılayacak. Benim tek yapabileceğim, kendi cebimdekilerin kalitesini ve miktarını arttırmaya çabalamak.

Bir de Hipokrat yeminindeki gibi "Öncelikle zarar verme" ilkesine göre hareket etmeye çalışıyorum. Çocukları sözlerle çok yaraladığımızı fark ettim. Değersizlik, yetersizlik ve suçluluk hissini fark etmeden, kurduğumuz hoyratça cümleler ile yerleştiriyoruz çocuklara. Ben kendi adıma çenemi tutmaya, yorum yapmamaya az ve öz konuşmaya gayret ediyorum.

Sonuç olarak, zaferden değil seferden sorumluyuz. Elimizden geleni yapalım ama onların nihayetinde bizden farklı ve ayrı insanlar olduklarını, bizden farklı kararlar alma ve arklı bir hayat yaşama haklarının olduğunu bilerek büyütelim yavrularımızı.
 
Topiği devamlı okuyorum. Sizin yazdıklarımızda ilgimi çekiyor. Benim de dıışarıdan bir motivasyona ihtiyacım var. Eşimden annemden devamlı bir takdir bekliyorum göremeyince de kırılıp üzülüyorum. Özdeğer ve özşefkati nasıl tanıdınız. Biraz anlatır mısınız.
Öncelikle bunun için ciddi bir emek vermelisiniz. Kendinizle didik didik uğraşmalı ilgilenmelisiniz. Neleri yapmaktan keyif alırsınız mesela? En çok hangi tatlıyı seversiniz? Ne tür sohbet konuları ilginizi çeker? Gibi gibi sorulara kalem kağıtşa yazarak cevap verin , yani kendinizi analiz edin.
Tülay kök ün videolarını tavsiye ederim
Günlük tutmanızı da. Bugün ne hissettim ne beni etkiledi? Sorularını cevaplayın her gün.
İmkanınız varsa terapi alın.
Farklı altiviteler yapın. Bu dünya siz var olduğunuz için değerli. Ne yapıyorsanız kuvvetlice sarılarak ve sadece kendiniz için yapın. Bir iki üş denemede zorlama olsa da zamanla içselleştiriyor insan.


Benim dönüşümüm üzerimde çalışmam ve terapi işe oldu.
 
Topiği devamlı okuyorum. Sizin yazdıklarımızda ilgimi çekiyor. Benim de dıışarıdan bir motivasyona ihtiyacım var. Eşimden annemden devamlı bir takdir bekliyorum göremeyince de kırılıp üzülüyorum. Özdeğer ve özşefkati nasıl tanıdınız. Biraz anlatır mısınız.
You tube da psikolog tülay kök ün videolarını öneririm.ücretsiz de çok fazla videosu var, aylık 15 tl ye mavi oda diye bir kanalı var orada çokdüzenli bir şekildr aşama aşama videolar var .bi inceleyin derim. Önce üaretsiz videoşarı bi inceleyin izleyin eğer hoşunuza giderse sonra mavi odaya bakarsınız.
 
You tube da psikolog tülay kök ün videolarını öneririm.ücretsiz de çok fazla videosu var, aylık 15 tl ye mavi oda diye bir kanalı var orada çokdüzenli bir şekildr aşama aşama videolar var .bi inceleyin derim. Önce üaretsiz videoşarı bi inceleyin izleyin eğer hoşunuza giderse sonra mavi odaya bakarsınız.
Oooo bir mavi odacı daha görüyorum🥰
 
Öncelikle bunun için ciddi bir emek vermelisiniz. Kendinizle didik didik uğraşmalı ilgilenmelisiniz. Neleri yapmaktan keyif alırsınız mesela? En çok hangi tatlıyı seversiniz? Ne tür sohbet konuları ilginizi çeker? Gibi gibi sorulara kalem kağıtşa yazarak cevap verin , yani kendinizi analiz edin.
Tülay kök ün videolarını tavsiye ederim
Günlük tutmanızı da. Bugün ne hissettim ne beni etkiledi? Sorularını cevaplayın her gün.
İmkanınız varsa terapi alın.
Farklı altiviteler yapın. Bu dünya siz var olduğunuz için değerli. Ne yapıyorsanız kuvvetlice sarılarak ve sadece kendiniz için yapın. Bir iki üş denemede zorlama olsa da zamanla içselleştiriyor insan.


Benim dönüşümüm üzerimde çalışmam ve terapi işe oldu.
Öncelikle teşekkür ederim açıklamalarınız için. Sizden daha öncede duydum tülay kökü ve birkaç videosunu izledim begendim hatta mavi oda videolarını alıcam sanırım. Sadece biraz zaman sıkıntım var biri 5 yaşında ve henüz 1 aylık ikizlerim var kendimi çok sıkışmış hissediyorum. Aktivitsye zamanım yok maalesef. Ama yazmak günlük tutmayı deneyeceğim inşallah. bir terapiye yada psikoljik bir yardıma ihtiyacım var Farkındayım. Kendime dönmem lazım sanırım çocuğum eşim ailem derken kendimi ihmal ettim. Uygulamaya çalışacağım inşallah. İyiki bu topik var iyiki elecda siz ve diğerleri var.
 
You tube da psikolog tülay kök ün videolarını öneririm.ücretsiz de çok fazla videosu var, aylık 15 tl ye mavi oda diye bir kanalı var orada çokdüzenli bir şekildr aşama aşama videolar var .bi inceleyin derim. Önce üaretsiz videoşarı bi inceleyin izleyin eğer hoşunuza giderse sonra mavi odaya bakarsınız.
Daha öncede topikde duyup baktım tülay kök videolatına mavi odayıda alıcam sanırım. Teşekkür ederim cevabınız için.
 
Öncelikle bunun için ciddi bir emek vermelisiniz. Kendinizle didik didik uğraşmalı ilgilenmelisiniz. Neleri yapmaktan keyif alırsınız mesela? En çok hangi tatlıyı seversiniz? Ne tür sohbet konuları ilginizi çeker? Gibi gibi sorulara kalem kağıtşa yazarak cevap verin , yani kendinizi analiz edin.
Tülay kök ün videolarını tavsiye ederim
Günlük tutmanızı da. Bugün ne hissettim ne beni etkiledi? Sorularını cevaplayın her gün.
İmkanınız varsa terapi alın.
Farklı altiviteler yapın. Bu dünya siz var olduğunuz için değerli. Ne yapıyorsanız kuvvetlice sarılarak ve sadece kendiniz için yapın. Bir iki üş denemede zorlama olsa da zamanla içselleştiriyor insan.


Benim dönüşümüm üzerimde çalışmam ve terapi işe oldu.
Sizi okumadan Tülay Kök demiştim ben de😀
Oooo bir mavi odacı daha görüyorum🥰
😍😍Benim kendime dair farkındalığımı çok yükseltti, bir çok davranışımın sebebini anladım, bana iyi geldi
 
Herkese merhaba,
Güzel paylaşımlarınız için başta elecda elecda olmak üzere hepinize çok teşekkür ederim 🥰
Ekran görüntüsü aldım üzerine düşünmek ve çalışmak istiyorum.
Hikmet Anıl Öztekin in ne için varsan onun için yaşa kitabını bitirdim, çok keyif aldım,üzerine düşünülecek ve farkındalıklarla dolu bir kitap, kitapta geçen isim, yer, olayların hepsi gerçek. Bu durum çok etkiledi beni. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Şimdi de elecda elecda Sahihuban Sahihuban önerisi ile atomik alışkanlıklara başladım. Kazanmak istediğim iyi alışkanlıkları ve kurtulmak istediğim kötü alışkanlıkları yazarak işe başladım, önceliklendirdim bu alışkanlıkları.
Daha önce de kötü alışkanlıklara yönelik çabalarım olmuştu ama kalıcı olamadı maalesef. Kitap ile eşzamanlı olarak yol almak istiyorum bu sefer.
Son olarak bi arkadaşımın tavsiyesi ile buhar makinesi araştırıyorum (Karcher kullanıyor arkadaşım) aranızda kullanan var mı? Bana hayatımızı kolaylaştıracak bir ürün gibi geldi (robottan ve kurutma makinesinden sonra) sizler neler düşünüyorsunuz?
 
You tube da psikolog tülay kök ün videolarını öneririm.ücretsiz de çok fazla videosu var, aylık 15 tl ye mavi oda diye bir kanalı var orada çokdüzenli bir şekildr aşama aşama videolar var .bi inceleyin derim. Önce üaretsiz videoşarı bi inceleyin izleyin eğer hoşunuza giderse sonra mavi odaya bakarsınız.

Oooo bir mavi odacı daha görüyorum🥰
Siz söyleyince ben de baktım bugün Tülay Kök'ün youtube sayfasına. Mavi oda benim de ilgilimi çekti ve üye oldum. Her öğle arasında kendime 30 dakika youtube ve sosyal medya zamanı ayırmıştım. Bu zaman diliminde mavi oda videoları seyretmek daha anlamlı olacak benim için. Teşekkür ederim ikinize de öneri için :KK200:
 
Herkese merhaba,
Güzel paylaşımlarınız için başta elecda elecda olmak üzere hepinize çok teşekkür ederim 🥰
Ekran görüntüsü aldım üzerine düşünmek ve çalışmak istiyorum.
Hikmet Anıl Öztekin in ne için varsan onun için yaşa kitabını bitirdim, çok keyif aldım,üzerine düşünülecek ve farkındalıklarla dolu bir kitap, kitapta geçen isim, yer, olayların hepsi gerçek. Bu durum çok etkiledi beni. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Şimdi de elecda elecda Sahihuban Sahihuban önerisi ile atomik alışkanlıklara başladım. Kazanmak istediğim iyi alışkanlıkları ve kurtulmak istediğim kötü alışkanlıkları yazarak işe başladım, önceliklendirdim bu alışkanlıkları.
Daha önce de kötü alışkanlıklara yönelik çabalarım olmuştu ama kalıcı olamadı maalesef. Kitap ile eşzamanlı olarak yol almak istiyorum bu sefer.
Son olarak bi arkadaşımın tavsiyesi ile buhar makinesi araştırıyorum (Karcher kullanıyor arkadaşım) aranızda kullanan var mı? Bana hayatımızı kolaylaştıracak bir ürün gibi geldi (robottan ve kurutma makinesinden sonra) sizler neler düşünüyorsunuz?
Hikmet Anıl Öztekin'nin youtube videolarını düzenli izliyorum ama kitaplarını okumadım. Listeme ekledim, tavsiye için teşekkür ederim.

Buhar makinesi tecrübem yok maalesef.
 
Merhabalar arkadaşlar instegramda Dr. Bülent Demircioğlu diye biri var özellikle anneler için haftada 4 gün yayın yapıyor akşamları , bende yeni kesfettim kendisini kitabını wldim biraz reklam gibi oluyor yanlış anlaşılmasın çocuğunuzda herhangi bir hastalik veya psikolojik olarak sorunu olan annelerin bakmasını tavsiye ederim herhangi bir hastalığı bulunan varsa hastalıkla ilgili travmaları özelden atabilirim.
 
günaydın :)
yoğun geçen günler koşturmalı bir sahıhuban.

İLİŞKİLER

ilişkiler konusunda ciddi bir adım attığım dönemdeyim.
net, kararlı, yolunda ilerliyorum. herkesin yaptığı hatanın bedelini ödemesi gerektiğine inanıyorum. yaptırım her alanda olmalı. birisi beni çok kırdı ve ben artık hemen affeden ve sarmalayan, koşan kişi olma rolümü terk ettim. Kolay affedici olmak, yanlışları tolere etmek 'sevgiye muhtaç / bensiz yapamaz/ yalnız kalamaz/o bana muhtaç '' hissiyatı oluşturuyor insanların gözünde. Bunu çok iyi deneyimledim. yetişkin bir insanım ve benim varlığım başlı başına bir şükür sebebi, bir başkasının bir davranışıyla çocuk halime dönmeyeceğim evelallah .


EV DÜZEN TEMİZLİK

Dün akşam misafir lavabosunu temizledim aynasını ssildim
oturma odasını süpürttüm ve koltuk örtülerini yastık kılıflarını makinede yıkattım
örtülerin yenisini taktım.
mutfağı süpürttüm, bulaşık makinesini boşalttım.
camlar kapılar mutfak dolabım yeni temizlendi.
bu akşam bir makine çamaşır açarım, ebeveyn banyosu wc si temizlerim

KİŞİSEL GELİŞİM


vizelerime 1 hafta kalıd. henüz bitirmediğim dersler var. sağlam çalışmam lazım . yoğunum.
kitap okumaya ara verdim bikaç haftadır. özledim.
 
Merhabalar tekrar,

Buraya yazdıktan sonra bu hafta inanılmaz verimli bir hafta geçirdim🧿buranın enerjisinin iyi geldiğine inanıyorum😊

Bitmeyen projemi bitirip gönderdim. Bu hafta eve temizliğe abla gelemediği için küçük küçük kendim hallettim her gün. Zaten minnak şirin bir evim var. Sürekli kıyafet ayıklıyorum ve ilgili konteynırlara bırakıyorum. Umarım işine yarayacaklara gider🙏 Halıları yıkatmaya gönderdim. Dogan Cuceloglunun "Savaşçı" kitabını bitirdim. Sabahları işe giderken hazırlanma süremde kişisel gelişim videoları dinlemeye devam ettim. Günlük meditasyon tamam. Bir tane bilimkurgu filmi izledim. Saç ve cilt tipime göre yüz bakımı için ürünler aldım ( bu ay serumlara doyamadım😅😅) ve onları düzenli kullandım. Bir sorunu olan bir arkadaşımla buluştum onu dinledim. Kuaföre gittim. Evden yemek yemeye çalıştım. Bugün de iş çıkışı market alışverişine gidip, tezime başlamayı düşünüyorum.

İş yerinde bir sorundan dolayı uzun zamandır dolduğumu hissettim. Savaşçı kitabından sonra biraz gaza gelip sorunu dillendirmeye başladım😅 Sınırlarımı koruyup, daha özgüvenli hissetmeye çalışıyorum. En fazla ne olabilir ki diye rahatlamaya çalışıyorum şuan. Görevimle ilgisi olmayan bir beklenti bu bahsettiğim konu.

Güzel bir hafta raporu oldu benim için.
 
merhaba:) Bir konuda fikrinize ihtiyacım var, aşırı bir erteleme huyum var. elimde yazmak için bir makale verileri var 4 ay önceden beri hala oturup başlayamadım, vaktim tabi ki oluyor oyalanarak geçiyor hep. bir makalenin de düzeltmeleri var mesela 30-40 dakika arası işi var sadece bir haftadır erteliyorum başına oturamadım ama gereksiz yaptığım işlerin haddi hesabı yok, öyle öyle gün geçiyor akşam da geç oluyor uykum geliyor. erteleme hastalığından kurtulmak için yol gösterir misiniz? siz hangi stratejileri uyguluyorsunuz?
 
merhaba:) Bir konuda fikrinize ihtiyacım var, aşırı bir erteleme huyum var. elimde yazmak için bir makale verileri var 4 ay önceden beri hala oturup başlayamadım, vaktim tabi ki oluyor oyalanarak geçiyor hep. bir makalenin de düzeltmeleri var mesela 30-40 dakika arası işi var sadece bir haftadır erteliyorum başına oturamadım ama gereksiz yaptığım işlerin haddi hesabı yok, öyle öyle gün geçiyor akşam da geç oluyor uykum geliyor. erteleme hastalığından kurtulmak için yol gösterir misiniz? siz hangi stratejileri uyguluyorsunuz?
Sadece başlıyorum bir işin dusuncesinin yükü o işin yükünden çok daha fazla bir konuyu erteledikce zihnimizde büyüyor ve altında eziliyoruz çünkü ben böyle durumlarda başlıyorum ve genelde o gün bitiriyorum bitirmenin verdiği rahatlık paha biçilemez ✋
 
X