- Konu Sahibi ruyamelexgxim
- #1
TÜP BEBEK TEDAVİSİ (ART)KISACA NEDİR?
Tüp bebek tedavisi uygulanacak hastalara kadın yaşı,yumurtalık rezervi, kan hormon değerleri ve boy/kilo oranına göre uygun bir tedavi protokolü belirlenmektedir.
Uzun tedavi protokolünde önce yumurtalıkları baskılayıcı hormonlar burun spreyi veya cilt altı iğnesi şeklinde yaklaşık 10-12 gün süre ile uygulanır.Hastanın adet görmesi ile birlikte tedavinin ikinci bölümüne geçilir ve ortalama 8-10 gün süreyle yumurta gelişimini sağlayacak hormon tedavisi uygulanır.
Kısa tedavi protokollerinde ise yumurta gelişimini sağlayacak ilaçlara adetin 2. veya 3. gününden itibaren başlanmakta,yumurtalığın kendi salgıladığı hormonları kontrol etmeye yönelik baskılayıcı ilaçlar ise tedavinin ileri günlerinde eklenmektedir.
Hastalar kan hormon düzeyleri ve vajinal ultrasonografi ile izlenerek foliküller uygun büyüklüğe ulaştığında insan koryonik gonadotropini yani halk arasında bilinen adıyla yumurta çatlatma iğnesi verilir ve 33-36 saat sonra da yumurta toplama işlemi yapılır.Bu işlem hastaların ağrı duymaması için anestezi altında yapılmakta ve ortalama olarak 10-15 dakika sürmektedir.
Yumurta toplanmasından sonra 2-6 gün içinde seçilecek embriyolar rahim ağzı geçilerek ince bir kateter yardımı ile rahim içine transfer edilecektir. Embriyo transferi ağrısız bir işlem olup ultrasonografi eşliğinde uygulandığı için hastalarımız tarafından da izlenebilmektedir. Embriyo transferini takiben yaklaşık olarak 30-45 dakika yatak istirahatı sonrası hastalarımız evlerine gönderilmektedir.
ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAN ÇİFTLERDE TEK TEDAVİ YÖNTEMİ TÜP BEBEK MİDİR?
Çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerde detaylı bir inceleme ile problemin nereden kaynaklandığı aydınlatılmalı, tedavi gerekliliği belirlenmeli ve çiftin en kolay şekilde gebelik elde etmesini sağlayacak olan tedavi yöntemi belirlenerek çifte sunulmalıdır. Tedavi yöntemleri; yumurtlama uyarısı ve takibi, aşılama ve tüp bebek tedavisidir. Uygun şartlara sahip olan çiftlerde, ilaçlarla yumurta gelişiminin sağlanmasını takiben spermin belirli işlemlerden geçirilerek rahmin içerisine verilmesi anlamına gelen "intrauterin inseminasyon" (aşılama) tedavisi ile gebelik elde edilebilir.
KISIRLIK TEDAVİSİ İÇİN NE ZAMAN BAŞVURULMALIDIR?
Genel olarak eslerin herhangi bir korunma yöntemi uygulamadan ve düzenli cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl boyunca gebe kalamaması durumunda doktora müracat etmeleri önerilir. Ancak günümüzde daha geç yaşlarda evlenme oranı arttığından kısırlıkla ilgili şüphesi olan erkeklerin üroloji uzmanına müracaatı önerilir. Mutlaka çiftler eşleri ile birlikte muayeneye gelmelidirler. Erkeklerde genel fiziksel muayenenin yanı sıra bazı hormon tetkikleri, gerekli ise genetik incelemeler ve mutlaka geçmişte yapılmış dahi olsa merkezimizde semen analizinin tekrar incelenmesini gerekmektedir.
BAŞVURUDAN SONRA UYGULAMAYA GEÇİŞ SÜRESİ NE KADARDIR?
Kadın ve erkeğin ön incelemelerinin yapılması için kadının adetin 2-3. günü ve erkeğin de 3-5 günlük cinsel perhizde olduğu dönem en uygundur. İlk değerlendirme yapıldıktan sonra istenilen test sonuçları görülerek hastayla birlikte uygun tedavi seçeneğine karar verilerek tedavinin hastanede geçen süresi 15 gündür.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ NE KADAR SÜRER?
Tüp bebek tedavisi; yumurta gelişimi, yumurtaların toplanması ve döllenmesi, embriyo gelişimi ve embriyo transferi aşamalarından oluşan bir süreçtir. Bu tedavi süresi boyunca kadının hastanede yatmasını gerektirecek bir uygulama gerçekleştirilmemektedir. Yumurta gelişimi süresince çoğu zaman gün aşırı ve nadiren günlük kan tahlili ve ultrasonografı incelemesi takipleri sürdürülecek, takip boyunca hastanede geçirilecek zaman mümkün olduğunca kısa tutularak çiftlerin günlük hayatının ve programlarının etkilenmemesine çalışılacaktır. Yumurta toplama ve embriyo transferi işlemleri ise hastanede yatmayı gerektirmeyen, oldukça kolay işlemlerdir.
TÜP BEBEK UYGULAMASI İÇİN YAŞ SINIRI VAR MIDIR?
Adetinizin 3. gününde yapılan hormon testleri ve ultrasonografide görülen yumurtalık kapasitesi yumurtalık fonksiyonlarınızın uygun olduğunu gösterir ise 45 yaşına kadar tüp bebek işlemi uygulanabilmektedir. Ancak 38 yaş ve üstü kadınlarda uygulama yapılırken preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile embriyolarınızın kromozomlar yönünden normal olup olmadığının araştırılması önerilmektedir.
KADIN YAŞI BAŞARIYI ETKİLER Mİ?
Ne yazık ki evet! Öyle ki günümüzde erkek kısırlığının her tipine geniş bir tedavi imkanı sağlanmasına karşılık tedavide ortaya çıkan en büyük engel kadın yaşının ileri olmasıdır. Kadının yaşı ve buna bağlı az yumurta elde edilmesi başarıyı etkileyen en önemli faktördür. Ancak yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu kabul edilen 40 yaş ve üstü kadınlarda preimplantasyon genetik tanı uygulanarak %30-35 civarında gebelik elde edilmektedir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI MEVSİMLERE GÖRE DEĞİŞİR Mİ?
Tüp bebek uygulamaları uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu yıllar içerisinde elde edilen tecrübeler, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre fark göstermediğini ortaya koymaktadır.
TÜP BEBEK UYGULAMALARI KAÇ KEZ TEKRARLANABİLİYOR?
Tedavinin bilinen bir sınırı olmamakla birlikte 7-8 uygulama yapılabilir. Her uygulama arasında en az 3 ay ara verilmelidir.
TÜP BEBEK UYGULAMALARINDA TÜPLERİN AÇIK OLMASI GEREKLİ MİDİR?
Hayır. Toplanan yumurtalar sperm ile döllendikten sonra oluşan embriyolar rahim içine yerleştirilir. (Yumurtalar vajinal yolda ultrosonografi eşliğinde toplanır.) Dolayısıyla tubaların açıklığının bir önemi yoktur ,fakat tuba içerisinde bir sıvı birikimi söz konusu ise bu sıvının rahim içine akışı embriyo tutunmasını etkileyeceğinden ya tuba çıkarılmalı ya da uterus ile bağlantısı kesilmelidir.
TÜP BEBEK GEBELİKLERİNDE DÜŞÜK RİSKİ DAHA YÜKSEK MİDİR?
Hayır. Kendiliğinden oluşan veya tüp bebek yöntemleri ile elde edilen gebeliklerin yaklaşık %15'inin düşükle sonlandığı bilinmektedir. Kendiliğinden oluşan gebeliklerde erken dönemdeki düşükler bazen birkaç günlük adet gecikmesi ve bunu takip eden normalden biraz fazla miktarda bir adet kanaması olarak algılanabilir. Oysa yapılacak kan tahlilleri bunun bir gebelik kaybı olduğunu gösterecektir. Tüp bebek uygulamalarında gebelik sonuçları çok erken dönemden itibaren kan tahlilleri ile takip edildiğinden, her dönemdeki gebelik kayıpları kesin olarak tanımlanmaktadır. Bu durum da düşük oranlarının daha yüksek olduğu gibi yanlış bir kanıya sebep olmaktadır.
SİGARA ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLER Mİ?
Uzun süreli ve yüksek sayıda sigara kullanımının üreme sistemi ve hormon aktivitesini olumsuz etkilediği düşünülmektedir.Etkinin özellikle yumurtalıklar düzeyinde olabileceği ve sigaranın adet düzensizliği, infertilite ve erken menopoz gibi önemli sonuçlara yol açabileceği bilinmelidir.Gebelik oluştuğunda da fetusda gelişme geriliği ve düşük doğum ağırlığına yol açabilir.
UYGULAMALARIN MALİYETİ NEDİR?
Tüp bebek ve mikro enjeksiyon uygulamalarının paket ücret olarak maliyeti tedavinin başlangıcından bitimine kadar 2700 USD + KDV olarak belirlenmiştir. Bu fiyata ilaçlar dahil değildir. İlaç maliyetleriyle ilgili bilgiyi merkezimizi arayarak. öğrenebilirsiniz. Paket içeriği ile ilgili detaylı bilgiyi telefonlardan merkezimizi arayarak öğrenebilirsiz.
İNFERTİLİTEDE ÖN TESTLER VE ANA TESTLER
İnfertilitenin tanı ve tedavisi için yapılması gereken testler kadınlar için ;kan grubu,tam kan sayımı,hormon testleri olarak FSH,LH,estradiol(adet kanamasını ikinci ya da üçüncü günü),TSH,serbest T4,prolaktin, mevcut enfeksiyonların veya bağışıklığın önceden tanımlanması için HBsAg, antiHBs, antiHCV, Rubella IgM-IgG,Toxoplasma IgM-IgG testleridir.Gerekli görüldüğü takdirde diğer sistemik hastalıklara ait tetkikler,mikrobiyolojik ve genetik testler de ilave edilebilir.Tüpleri ve rahim iç boşluğunu değerlendirmek için rahim filmi (histerosalpingografi) çekilmelidir. Erkekler için ise;spermiogram,kan grubu,HBsAg,antiHBs,antiHCV,gerekli durumlarda hormon testleri(FSH,LH,total testosteron,prolaktin ve TSH) ve genetik testler yapılmalıdır.
KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR ?
Kesinlikle evet. Bu işlemler için aranan şartlardan birisi de resmi nikah belgelerinin tarafımıza ulaştırılmasıdır. Hangi nedenle olursa olsun sperm üretmeyen erkek veya yumurta geliştiremeyen çiftler tedaviye kabul edilmez. Tedavilerde kullanılacak üreme hücreleri kesinlikle resmi nikahlı eşlerin kendi hücreleridir.
BU TEKNİKLERLE BAŞARI ŞANSI NE KADARDIR?
Tüp bebek tedavisinde başarı şansını çiftin özelliklerine göre belirtmek gerekir. Çünkü tüp bebekteki başarı şansını yumurtalık kapasitesi, yaş faktörü, ciddi erkek faktörü gibi bir çok parametre etkilemektedir. Embriyo transfer edilen çiftlerde 37 yaş altı, yumurtalık rezervi iyi bir bayanda başarı şansı %55 iken, 40 yaş üzerinde bu şans %30'lar civarındadır. Bu yaş gurubunda yüksek genetik anomali oranı olabileceği için preimplantasyon genetik tanı uygulamaları yapılmamakta ve böylece genetik olarak belirlenmiş normal embriyo transfer edilerek gebelik şansı arttırılmaya çalışılmaktadır.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR?
Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark bulunmamıştır.
ART’DE HAZIRLIK İÇİN KULLANILAN İLAÇLAR:
Folik asit eksikliğinde bebeklerde nöral tüp defekti adını verdiğimiz ,bebek sağlığını olumsuz etkileyen çok önemli bir sorun oluşabilmektedir.Bu durumun önemi, gebelikten birkaç ay önce başlanacak folik asit kullanımı ile bu durumun önlenebilir olmasıdır.Bu nedenle tedavinin hazırlık döneminde folik asit preparatları veya folik asit içeren vitaminler kullanılmaktadır.
Rahim ağzında veya menide bulunabilecek mikropların tedavisi tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttıracaktır.Bu nedenle hazırlık döneminde hem kadın hem de erkeklere antibiyotik kullanımı önerilmektedir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN SEROLOJİK TESTLER
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce hem kadın hem de erkeğe yapılacak bazı kan tetkikleri çiftin sağlıklı bir bebek elde etmesinde büyük önem taşır.
Bu testler:HbsAg,anti-Hbs,anti-HCV,anti-HIV(l+ll),Rubella lgG,Toxoplazma lgG
Yapılacak tetkiklerle çiftlerdeki mevcut enfeksiyonlar tanımlanabilmekte , bebeğin hemen doğum sonrası korunması için böylece önlemler alınabilmektedir.
Hepatit B ve rubella yani kızamıkçık gibi enfeksiyonlara karşı bağışıklığın saptanması ise tedaviye girmeden önce, gereken durumlarda hastaya aşı uygulanmasına imkan verir ve bağışıklığın teyid edilmesini takiben hastanın tedavisi başlatılır.
Bu incelemeler tedaviyi gerçekleştirecek sağlık personelinin korunması ve çiftten elde edilecek sperm veya embriyoların dondurulması sırasında bulaşmanın önlenmesi için önlemler alınması bakımından da önemlidir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN MİKROBİYOLOJİK TESTLER
Hastanın ilk muayenesi , alt genital yani üreme sisteminin enfeksiyonlar yönünden değerlendirilmesi için de önem taşır.Rahim ağzından alınacak kültür, direkt yayma,mikoplazma kültürü ve klamidya antijen tespiti ile detaylı bir tarama yapılabilir. Mevcut enfeksiyonlar hem infertilite tedavisi, hem de çiftlerin genel sağlığı için önem taşımaktadır.
Bu enfeksiyonlar vajina florasını bozmakta ve rahim ağzının doğal akıntısında da olumsuz değişikliğe yol açmaktadır. Mikoplazma ve klamidya enfeksiyonları infertiliteye sıklıkla eşlik ettiği için ,gerekli tedavinin yapılması tüp bebek tedavisinde başarıyı da arttıracaktır.
ART TEDAVİSİ VE İLAÇ KULLANIMI
Çocuk isteği ile tüp bebek merkezlerine başvuran ailelerde ilk görüşmede ayrıntılı bilgi alınırken, geçirilmiş ve halen mevcut hastalıklar da öğrenilir.Böylece hastaların arzu edilen gebeliğe en sağlıklı şekilde başlamaları planlanır;mümkünse öncelikle mevcut hastalığın tedavisi ve iyileşmenin sağlanmasını takiben infertilite tedavisine başlanır.Bu şekilde gebelikte bazı ilaçların kullanılması nedeniyle bebeğe verilebilecek zararlar da önlenmiş olur.Ayrıca infertilite tedavisi sırasında kullanılacak bazı ilaçların folikül ve yumurta gelişimi üzerine olumsuz etkileri olabileceği de bilinmektedir.Bu nedenle hastaların ilaç kullanımı mümkün olduğunca en aza indirilir.
Depresyon gibi bazı hastalıkların tedavisi ise hem tedavinin kolay uygulanmasını sağlamakta ,hem de başarı şansını arttırmaktadır.
Bazı kronik hastalıklarda ise infertilite tedavisinin hastalığın alevlenme dönemleri geçtikten sonra başlatılması ve sürekli kullanılan ilaçların ilgili branşlardaki meslektaşlarımızla konsülte edilerek, infertilite tedavisini ve muhtemel bir gebeliği öngörerek planlanması doğru olacaktır.
KULLANDIĞINIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?
İlaçların enjeksiyon yolu ile kullanımlarında, enjeksiyon yerinde küçük morluklar ve rahatsızlıklar görülebilir. Burun spreyleri ve cilt altı iğneler ise yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve geçici menopozal yakınmalara benzer şikayetler oluşturabilir. Gonadotropinler, yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına neden olabilirler. Bu şekilde ortaya çıkan tabloya " Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu denir. Bu sendrom, polikistik overlere sahip fazla sayıda yumurtası olan bayanlar için risktir. fakat bunu engellemek için bu hastalarda hmümkün olan en düşük doz ile tedavi gerçekleştirilmektedir. Bu durumun çok ciddi şekillerinde hastaneye yatarak tedavi görmeyi gerektiren tıbbi problemler oluşabilir.
KÖTÜ YANITLI OLGULARI NASIL ÖNCEDEN ANLIYORUZ?
Tüp bebek tedavisinin başarısında, elde edilen yumurtaların yeterli sayı ve kalitede olmasının önemi büyüktür.Yumurtalıklardaki yumurta sayısının ve yumurta sayısını etkileyen durumların bilinmesi, hastanın tedaviye vereceği cevabın nasıl olacağını önceden anlamamıza yardımcı olur.Kadın yaşının 35 ve üzerinde olması,aşırı kilo,sigara kullanımı,daha önceden geçirilmiş yumurtalık ameliyatları,geçirilmiş iltihabi hastalıklar, endometriosis,yumurtalık kistleri ,adet kanamasının 2. ya da 3.günü yapılan FSH düzeyinin 10 mIU/ml ,estradiol düzeyinin 75 pg/ml nin üzerinde olması,daha önceki tedavilerinde alınan kötü yanıt , kullanılan ampul sayısının fazlalığı ,rahim iç zarıyla ilgili problemlerin tespiti tedaviye kötü yanıt verecek hastaların saptanmasında yol göstericidir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE UYGULANAN UZUN VE KISA PROTOKOLLER NEDİR?
Tüp bebek uygulamalarında kullanılan uzun ve kısa protokoller hastaya göre değişmektedir. Uzun protokol (long protokol) olarak belirtilen kullanım bir yandan eşit düzeyde ve aynı büyüklükte follikül gelişimini sağlarken, diğer taraftan LH denilen yumurtlamayı tetikleyen hormonun erken ve bizim kontrolümüz dışında yükselmesini önler. Bu tedavi protokolü daha çok yumurtalıklarındaki yumurta sayısı yeterli olan veya beklenenden daha fazla yumurta gelişebilecek hastalara uygulanır. Uzun protokolün diğer bir avantajı tedavi zamanının istenilen şekilde programlanabilmesidir.
Uzun protokolde tedaviye adetin 21. günü başlanır, ortalama 10-12 gün süre ile yumurta baskılayıcı ilaçlar kullanılıp, yeni adetin 3. günü yumurta geliştirmeye yarayan diğer ilaçlara başlanır ve yumurta çatlatma iğnesine kadar her ikisine de devam edilir.
Kısa protokol (short protokol) ise yumurtalık cevabı zayıf olan hastalarda tercih edilebilir. Ayrıca zaman problemi olan hastalarda tedavinin daha kısa sürede kolayca tamamlanmasını sağlamak amacı ile de kullanılan bir protokoldür. Adetin 3. günü yumurtayı geliştiren ve büyüten ilaçlara başlanır ,adetin 6-7. günü ya da yumurta belli bir büyüklüğe eriştiğinde ise çatlamayı önleyici ilaçlara başlanır. Yumurta çatlatma iğnesine kadar her iki tedaviye devam edilir.
Bizim merkez olarak tercihimiz yumurtalık rezervi normal olan ve herhangi bir zaman kısıtlaması olmayan hastalarda öncelikle uzun protokol ile başlamaktır. Ancak her iki protokol ile pek farklı olmayan gebelik sonuçları elde edilmektedir.
MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR?
Tüp bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler yumurta içine enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon adı verilir.
ANTAGONİSTLER DAHA MI İYİDİR?
Son yıllarda geliştirilen ve kullanıma giren antagonistler, yumurtlamayı uyaran hormonun erken yükselmesini önlemek için tüp bebek tedavisinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır.Antagonist tedavisinde,tedavi süresi daha kısadır ,daha az dozda yumurta uyarıcı iğnelere gerek duyulur, antagonist enjeksiyonu bırakıldıktan kısa bir süre sonra hipofiz bezi eski fonksiyonunu kazanır, sıcak basması, vajinal kuruluk,isteksizlik gibi şikayetlerle karşılaşılmaz,analog dediğimiz iğnelerin uzun süre kullanımına bağlı gelişen aşırı yumurtalık baskılanması ya da alevlendirici etkiler görülmez.Gebelik sonuçları ise klasik protokol ile elde edilen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Özellikle kötü ya da yüksek cevaplı hastalarda avantaj sağlamaktadır.
OVER KİSTLERİN İVF'E ETKİSİ NEDİR?
Tedavi öncesi yumurtalıklarında kist saptanan hastalarda, kistin çapı 3 cm ‘den küçük ise ve kandaki estradiol hormon düzeyini yükseltmemişse tedaviye başlanabilir.Tedavi öncesi yumurtalıkları baskılamak için kullanılan analog dediğimiz iğnelerin kullanımı sırasında,bu iğnelerin alevlendirici etkisi sonucu basit kistler görülebilir.Bu kistler 3 cm’den küçük ama kandaki hormon düzeyi yüksekse kullanılan analog süresi uzatılır,3 cm’den büyük ise ,iğnenin kullanım süresi uzatıldığı halde küçülme sağlanamazsa ,bir iğne yardımıyla bu kist sıvısı çekilebilir.Yumurtalıkta yer kaplayan kitlenin mekanik etkisi ortadan kaldırılır. Kist aspirasyonu yapılan bu hastalardan daha fazla sayıda yumurta elde edilebilir.
TİB NEDİR VE HANGİ TESTLERİ YAPIYORUZ?
TİB (tekrarlayan implantasyon başarısızlığı), daha önce 3 veya daha fazla kereler yapılan tüp bebek denemeleri ile iyi embryolar transfer edilmesine rağmen gebe kalamama durumunda kullandığımız bir terimdir. Bu gibi olgularda genellikle altta yatan sebep olabilecek bazı durumları ortaya koymak için birtakım testler uygulamaktayız.
Çiftin ikisinden de istenen periferik karyotip dediğimiz genetik testler ile muhtemel kromozom problemini araştırmak
Rahim iç duvarı dediğimiz endometrium tabakasını değerlendirmek için rahim filmi (HSG) çekmek veya histeroskopi denilen operasyonu gerçekleştirmek
Kadına ait muhtemel kan pıhtılaşma sorunlarını ortaya koymak için pıhtılaşma mekanizmaları ile ilgili birtakım kan testleri istemek
Prolaktin hormonu problemlerini ve tiroid bezi kaynaklı sorunları ortaya koymak için PRL ve TSH testleri istemek
yeni bir deneme öncesi değerlendirilmesi gereken noktalardır.
ENDOMETRİAL KO-KÜLTÜR (YA DA İNGİLİZCE ORJİNAL ADIYLA CO-CULTURE) NEDİR , KİMLERE UYGULANIR VE BAŞARISI NEDİR?,
Endometrial Ko-kültür (Yapay rahim içi uygulaması),
Yapay rahim içi uygulaması, tekrarlayan tüp bebek tedavilerine rağmen gebe kalamayan, embriyoları yavaş veya kötü gelişim gösteren çiftlerde yeni bir umut. Adetin 21. günü rahim içinden alınan ufak bir doku örneği laboratuvar koşullarında üretilerek yapay bir rahim içi dokusu oluşturuluyor ve embriyolar bu doku içinde büyütülüyor.
Bu uygulama sırasında kadının kendi rahim içi (endometrium) hücreleri kullanıldığından sarılık, AIDS ve diğer riskli durumlar ekarte ediliyor. Endometrial hücreler embriyo gelişimine zarar vermiyor, gelişiminin devamını sağlıyor ve büyüme şansını arttırıyor. Embriyo gelişimi için gerekli olan faktörler ve proteinler yönünden oldukça zengin olan ko-kültür sıvıları içerisinde bulunan büyüme faktörleri ve besleyici maddeler embriyo gelişimini destekliyor. Ayrıca ortamda oluşan antioksidanlar embriyo için zararlı olabilecek artıkları embriyo çevresinden uzaklaştırıyor.
Tüp bebek için kullanıma hazır olarak sunulan yapay kültür ortamlarında bu proteinler ve büyüme faktörleri oldukça sınırlı bulunuyor. Bu nedenle tekrarlayan tüp bebek tedavisinde başarısız olgularda ko-kültür hazır satışa sunulan kültür sıvıları için bir alternatif oluşturuyor.
Endometrial ko-kültür uygulaması İstanbul Memorial Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde daha önce 3 ila 10 kez arasında başarısız ART denemesi olan ve gebelik elde edilememiş 40 vakada uygulanmış ve 15 vakada gebelik elde edilmiştir. Gebelik şansı çok düşük olan bu hastalarda elde edilen %37 gebelik oranı ko-kültür çalışmalarının başarısını ve geleceğe yönelik ümit verdiğini göstermektedir.
ASSISTED HATCHING (AHA) KİMLERE VE NASIL UYGULANIR?
Assisted hatching (AHA) :Embriyonun rahim duvarına tutunmasını kolaylaştırmak için, etrafını saran zarın inceltilmesi ya da açıklık oluşturulması işlemidir.35 yaş ve üzerindeki olgulardan elde edilen embriyolara,embriyoyu saran zarın kalın olduğu durumlarda,yavaş bölünen embriyolara,daha önceki denemelerinde iyi kalitede embriyo transferine rağmen gebelik elde edilememiş veya FSH hormonu sınırda ya da yüksek olan olgulara (12 mIU/ml ve üzeri),embriyo biyopsisi yapılacak embriyolara,dondurma-çözme sonrası elde edilmiş embriyolara AHA uygulanır. AHA kimyasal,mekanik ya da lazer yöntemiyle yapılabilir.Bu işlemin özellikle kalın zarla çevrili ve yavaş gelişen embriyolarda,embriyo ile rahim duvarı arasındaki uyumu sağladığı ve tutunmayı arttırdığı düşünülmektedir.
POLİPLER, ENDOMETRİOMA, MYOMLARIN TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ÖNEMİ NEDİR?
Polip dediğimiz rahim iç duvarı yani endometrium kaynaklı iyi huylu yapılar boyutları doğrultusunda öneme sahiptir. Genellikle 1.5 cm altındaki poliplerin tedavi başarısına etki etmediği kabul edilmektedir. Bu boyutun üzerinde polip varlığında ise histeroskopi denilen bir işlem ile bu yapının tedavi öncesi çıkarılması gerekmektedir.
Endometrioma ya da çikolata kisti olarak bilinen yapılar yumurtalıklarda yer alan ve yumurtalık kapasitesini yani yumurta sayısını ve gelişimini etkileyebilen yapılardır. Fakat tedavi yaklaşımında bu kistlerin boyutu önem taşımaktadır. Genellikle 3 cm.nin altındaki endometrioma kistleri ameliyat gerektirmemektedir. Daha büyük olanlarda ise her hastada ameliyat düşünülmeyebilir. Yumurtalıkların ultrason ile değerlendirmesi, hastanın yaşı ve varsa daha önceki denemeleri göz önüne alınarak ameliyat kararı verilmelidir.
Myom rahimin kas tabakasından kaynaklanan genellikle iyi huylu bir tümördür. Myom varlığında öncelikle myomun yeri, özellikle endometriuma yakınlığı ve de endometrial kavite denilen embryonun yerleşeceği yerin bütünlüğünü ve düzgünlüğünü bozup bozmadığı önemlidir. Eğer endometrial kaviteye baskı yapıyor ve embryonun yerleşimini engelleyecek yerde ise mutlaka tedavi öncesi histeroskopi ile çıkarılmalıdır. Endometriuma zarar vermeyen myomların ise boyutu önemlidir ve genellikle 7 cm üzeri myomların çırarılması düşünülebilir. Bu boyuttaki myomlar gebelikte büyüme yaparlarsa sorun oluşturabileceği için cerrahi gerekmektedir. Fakat eğer kadın yaşı ileri ise, yani 38 yaş üzeri ise, yine zaman kaybetmemek için ameliyat öncelikli olmayıp ,hemen tedaviye geçilebilir. Özetle, myom varlığında myomun yeri, büyüklüğü, kadın yaşı ve varsa önceki tedavileri göz önüne alınarak ameliyat kararı verilmektedir. Genellikle myom ameliyatlarından 4-6 ay sonra tedaviye geçilmelidir.
TEKRARLAYAN DÜŞÜKLER NASIL TANIMLANIR?TEDAVİSİ VAR MIDIR?
3 ya da daha fazla gebelik kayıpları tekrarlayan düşükler olarak tanımlanır. Tekrarlayan gebelik kayıplarında sebebe yönelik araştırma,tanı ve tedavi amaçlı yapılması gereken testler ve uygulamalar şunlardır: Metabolik ve bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıkların tanımlanması için, açlık kan şekeri,oral glikoz yükleme testi,HBA1c ,antikardiolipin IgM-IgG,Lupus antikoagulan,homosistein,aPTT,protein S ve C,TSH,serbest T4 ve prolaktin hormonları bakılmalıdır.Genetik araştırma için kromozomların sayısal ve yapısal bozukluklarını ortaya koymak amacıyla kromozom analizi (periferik karyotip),trombofili paneli,mümkünse düşük materyalinin genetik tetkiki yapılmalıdır.Rahim iç boşluğunun incelenmesi amacıyla da; rahim içine serum verilip ultrason eşliğinde daha iyi görüntülenmesini amaçlayan SIS yöntemi ve rahim içinin optik bir cihaz yardımıyla incelenmesini,yer kaplayan bir kitlenin olup olmadığının tespitini ve gerekirse rahim iç dokusundan örnek alarak mikroskopik düzeyde araştırılmasını sağlayan histeroskopi uygulanabilir.Yine rahim iç boşluğunu ve tüplerin durumunu değerlendirmek için rahim filmi çekilebilir(histerosalpingografi). Yapılan bu tetkik ve uygulamalardan sonra sebep bulunabilirse buna yönelik tedavi ya da tüp bebek tedavisi programı dahilinde preimplantasyon genetik tanı (PGT) ve destekleyici tedavi (düşük moleküler ağırlıklı heparin,yüksek doz folik asit,multivitamin,bebek aspirini vb) planlanır. İlk üç aylık dönemde görülen düşüklerin % 50-60 ‘ı, 3-6 aylık dönemdeki kayıpların % 20-25’i, 6-9 aylık dönemdeki kayıpların % 5-10 ‘nunda embriyoda kromozomal bozukluk saptanmıştır. Klinik olarak çiftlerde bulgu olmamasına rağmen embriyo düzeyinde görülebilen bu bozuklar preimplantasyon genetik tanı (PGT ) ile saptanabilir. PGT, tekrarlayan gebelik kayıplarında kromozom bozukluklarının tanımlanması ve normal embriyoların transferi ile devam eden gebeliğin sağlanması ve sağlıklı bir bebeğin dünyaya getirilmesi amacı ile henüz embriyolar transfer edilmeden uygulanabilen bir tekniktir. Merkezimizde bu yöntem başarı ile uygulanmaktadır.
SIS (SALİN İNFUSİON SONOGRAFİ, RAHİM İÇİNE SIVI VERİLEREK YAPILAN ENDOMETRİUM DEĞERLENDİRMESİ), HSG (HİSTEROSALPİNGOGRAFİ, RAHİM FİLMİ), H/S (HİSTEROSKOPİ, ENDOMETRİUMUN GÖZLE GÖRÜLEREK İNCELENMESİNİ SAĞLAYAN BİR TÜR OPERASYON) ; KİMLERE, NEYE GÖRE, NASIL, NE ZAMAN YAPILIR VE ÖNEMİ NEDİR?
SIS (salin infusion sonografi), ultrason ile yapılan muayene sırasında rahim iç duvarı dediğimiz endometrium ile ilgili şüpheli bir görünüm, polip ya da myom görüntüsü olduğunda, ultrasonografi eşliğinde rahim içine sıvı verilerek yapılan bir işlemdir. İnce bir kateter yardımıyla verilen sıvının etkisi ile rahim iç duvarı kaynaklı myom, polip ve yapışıklıklar hakkında bilgi edinilebilmektedir. Bu işlem anestezi gerektirmemekte ve ciddi bir ağrı oluşturmamaktadır. Genellikle adet bittikten sonraki bir hafta içinde yapılması önerilmektedir.
HSG (histerosalpingografi, rahim filmi), yapılan değerlendirmeler sonucu sperm problemi olmayan çiftlerde, kadının tüpleri ile ilgili bir sıkıntı olup olmadığını ortaya koymakta birinci derecede kıymetli bir tetkikdir. Rahim filmi yine rahim içine verilen bir sıvının tüplerden geçişi sırasında çekilen bir tür röntgen filmidir. Rahim filminde verilen sıvı yağlı veya su bazlı olabilmektedir. Bu teknik bir konu olup filmi çeken kişinin kararıdır. Rahim filmi çekimi sırasında da ciddi bir ağrı, acı olmamaktadır. Bazen, özellikle ilişki esnasında sıkıntısı olan hanımlarda, anestezi gerekebilmektedir. Rahim filmi ile tüplerin geçirgenliğinde, yapısında problem olup olmadığı anlaşılabildiği gibi rahim iç duvarı kaynaklı problemler de tespit edilebilmektedir. Genellikle adet bitimi sonrasındaki ilk 3-4 gün film çekimi için en uygun günlerdir.
H/S (histeroskopi), rahim içinin gözle görülerek incelenmesini sağlayan bir tür operasyondur. Anestezi eşliğinde veya lokal anestezi ile muayenehane şartlarında yapılabilen küçük bir operasyondur. Fakat büyük bir polip veya myom varlığında ameliyathane şartları gerekebilir. Rahim içine sıvı verilerek (sis) veya ultrason ya da rahim filmi ile, rahim içinde bir problem tespit edildiğinde ya da şüphede kalındığında, mutlaka tüp bebek tedavisi öncesi histeroskopi ile rahim içi görülmelidir. Özellikle rahim içi yapışıklıkların, poliplerin veya rahim içi kaynaklı myomların teşhis ve de aynı anda tedavisinde yani çıkarılmasında tek yöntem histeroskopidir. Histeroskopide, ucunda optik bir cihaz olan ince bir alet ile rahim ağzından geçilerek rahim içi gözle görüntülenmektedir. Bu sırada tespit edilen problemli yapılar ortadan kaldırılabilmektedir. Genellikle işlemden 2-4 saat sonra hasta klinikten ayrılıp evine dönebilmektedir. Bu işlem için de en uygun zaman adet bittikten sonraki bir haftalık dönemdir.
LAPAROSKOPİ NE ZAMAN, KİMLERE YAPILIR?
Laparoskopi, göbekten bir iğne ile girilerek karın içinin gözlenebildiği endoskopik bir ameliyattır. Tüplerle ilgili sıkıntı olan hastalarımızda tüplerdeki hasarı ve problemi ortaya koymada altın standart denilen en iyi yöntemdir. Genellikle yine adet bitimini takiben bir hafta içinde ve anestezi altında yapılır. Hastanede 4-6 saat kalındıktan sonra eve gidilebilir. Fakat tüplerle ilgili ciddi problemler varsa, örneğin büyük bir hidrosalpenks çıkarılmış veya karın içi çok yapışık olarak tespit edilmiş ise, bu gibi durumlarda bir gece hastanede yatış ve gözetim önerilmektedir. Yapılan değerlendirmeler neticesi hiçbir problem tespit edilmeyen çiftlerde de laparoskopi ile tüplerin durumu kesin olarak ortaya konabilir. Yani laparoskopi, çocuk sahibi olmak için başvuran ve yapılan testlerde problem tespit edilemeyen çiftlere, rahim filmi ile tüplerinde problem olduğundan şüphelenilen çiftlere, rahim filmi veya ultrason ile büyük hidrosalpenks tespit edilen ve bu yapıların çıkarılması gereken kadınlara önerilen ve faydası olduğu ortaya konan endoskopik bir ameliyattır. .
IVM (IN VITRO MATURASYON) VÜCUT DIŞINDA OLGUNLAŞTIRMA NEDİR? KİMLERE UYGULANABİLİR ?
IVM’ de kısa süreli yumurtalıkları uyaran hormon ilacı uygulanması ile veya hiç ilaç kullanılmadan toplanan olgunlaşmamış yumurtaların dış ortamda (laboratuvarda) olgunlaştırılarak döllenmesi ve daha sonra uygun gelişim evresine ulaştığında rahim içine transfer edilmesi esasına dayanır. IVM halen dünyada az sayıda merkezde uygulanmaktadır.
En önemli kullanım alanı ilaçlara aşırı cevap veren polikistik over sendromlu kadınlardır. Bu durumda ilaç kullanılmadan IVM ile tüp bebek yapılması ve böylelikle aşırı hassas yumurtalıklara sahip olan kadınlarda ovarian hiperstimülasyon sendromu (OHSS) adı verilen sendromun da ortaya çıkmasını engellemek amacı ile ortaya atılmıştır.
Polikistik over sendromlu kadınlar tüp bebek tedavisinde kullandığımız yumurtalıkları uyaran ve gonadotropin adı verilen ilaçların etkisine aşırı hassas olup ovarian hiperstimülasyon sendromu (OHSS) adı verilen ve ciddi yan etkileri olabilen, bazen de hastaneye yatırılarak tedavi gerektirebilen bir komplikasyona meyillidir. İlaçlar ile yumurtalıklar uyarılmadan tüp bebek tedavisi yapıldığı zaman ise OHSS riski ortadan kalkmaktadır. IVM’in üstünlüğü bu riskin ortadan kalkmasının yanında ilaç kullanımının olmaması(veya çok az olması ) ve dolayısıyla maliyetlerin düşmesidir. Ama buna karşın IVM ile elde edilen gebelik oranları ilaç ile yapılan klasik tüp bebeğe oranla daha düşüktür.
Yukarıda bahsedildiği gibi IVM aslında çok kısıtlı bir hasta gurubunda kullanılması gereken bir uygulamadır. Özellikle yumurtalıklarının zayıf olması yüzünden defalarca deneme yaptırmış ama başarıya ulaşamamış ve ümitsizce her yeniliğin peşinden koşan tüp bebek hastalarının bu yöntemden başarı beklemesi pek doğru görünmemektedir.
OBEZİTE (ŞİŞMANLIK) ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLER Mİ?
Vücut tartısının boya göre normalden fazla olması vücut kitle indeksi ile belirlenir.BMI:kg/m2 olarak hesaplanır.Bu değerin >30 kg/m2 olması durumunda kadınlarda düzenli yumurta gelişiminin olumsuz etkilenebileceği ifade edilmektedir. Tüp bebek uygulamalarında da bu olgularda yumurtalıkların hormon ilaçlarına cevabı daha az olmakta ve az sayıda folikül gelişmektedir.
Ayrıca yağ dokusunun vücuttaki dağılımı da önemlidir.Artmış bel /kalça çevresi oranı yani santral (merkezi) obezite bazı hormonal düzensizlikler ve insülin direnci ile birlikte olduğunda gebe kalmayı da olumsuz etkiler. Bu duruma örnek olarak polikistik over sendromu verilebilir.Bu hastalarda düzenli yumurta gelişimi fazla kiloların verilmesi ile yeniden başlayabilmekte ve kendiliğinden gebelikler de oluşabilmektedir.
Gerekirse endokrinolojik konsültasyonla ,diyetisyen eşliğinde yapılacak uygun diyet ve egzersiz ile kilo verdikten sonra tedaviye başlanması hem gebelik şansını arttıracak, hem de hastaları gebelikte oluşabilecek obeziteye bağlı sorunlardan da koruyacaktır.Bunlar arasında hipertansiyon,gebelikte gözlenen diyabet, iri bebek ,zor doğum ve doğum sonrası bebeğe ilişkin bazı sorunlar sayılabilir.
Tüp bebek tedavisi uygulanacak hastalara kadın yaşı,yumurtalık rezervi, kan hormon değerleri ve boy/kilo oranına göre uygun bir tedavi protokolü belirlenmektedir.
Uzun tedavi protokolünde önce yumurtalıkları baskılayıcı hormonlar burun spreyi veya cilt altı iğnesi şeklinde yaklaşık 10-12 gün süre ile uygulanır.Hastanın adet görmesi ile birlikte tedavinin ikinci bölümüne geçilir ve ortalama 8-10 gün süreyle yumurta gelişimini sağlayacak hormon tedavisi uygulanır.
Kısa tedavi protokollerinde ise yumurta gelişimini sağlayacak ilaçlara adetin 2. veya 3. gününden itibaren başlanmakta,yumurtalığın kendi salgıladığı hormonları kontrol etmeye yönelik baskılayıcı ilaçlar ise tedavinin ileri günlerinde eklenmektedir.
Hastalar kan hormon düzeyleri ve vajinal ultrasonografi ile izlenerek foliküller uygun büyüklüğe ulaştığında insan koryonik gonadotropini yani halk arasında bilinen adıyla yumurta çatlatma iğnesi verilir ve 33-36 saat sonra da yumurta toplama işlemi yapılır.Bu işlem hastaların ağrı duymaması için anestezi altında yapılmakta ve ortalama olarak 10-15 dakika sürmektedir.
Yumurta toplanmasından sonra 2-6 gün içinde seçilecek embriyolar rahim ağzı geçilerek ince bir kateter yardımı ile rahim içine transfer edilecektir. Embriyo transferi ağrısız bir işlem olup ultrasonografi eşliğinde uygulandığı için hastalarımız tarafından da izlenebilmektedir. Embriyo transferini takiben yaklaşık olarak 30-45 dakika yatak istirahatı sonrası hastalarımız evlerine gönderilmektedir.
ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAN ÇİFTLERDE TEK TEDAVİ YÖNTEMİ TÜP BEBEK MİDİR?
Çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerde detaylı bir inceleme ile problemin nereden kaynaklandığı aydınlatılmalı, tedavi gerekliliği belirlenmeli ve çiftin en kolay şekilde gebelik elde etmesini sağlayacak olan tedavi yöntemi belirlenerek çifte sunulmalıdır. Tedavi yöntemleri; yumurtlama uyarısı ve takibi, aşılama ve tüp bebek tedavisidir. Uygun şartlara sahip olan çiftlerde, ilaçlarla yumurta gelişiminin sağlanmasını takiben spermin belirli işlemlerden geçirilerek rahmin içerisine verilmesi anlamına gelen "intrauterin inseminasyon" (aşılama) tedavisi ile gebelik elde edilebilir.
KISIRLIK TEDAVİSİ İÇİN NE ZAMAN BAŞVURULMALIDIR?
Genel olarak eslerin herhangi bir korunma yöntemi uygulamadan ve düzenli cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl boyunca gebe kalamaması durumunda doktora müracat etmeleri önerilir. Ancak günümüzde daha geç yaşlarda evlenme oranı arttığından kısırlıkla ilgili şüphesi olan erkeklerin üroloji uzmanına müracaatı önerilir. Mutlaka çiftler eşleri ile birlikte muayeneye gelmelidirler. Erkeklerde genel fiziksel muayenenin yanı sıra bazı hormon tetkikleri, gerekli ise genetik incelemeler ve mutlaka geçmişte yapılmış dahi olsa merkezimizde semen analizinin tekrar incelenmesini gerekmektedir.
BAŞVURUDAN SONRA UYGULAMAYA GEÇİŞ SÜRESİ NE KADARDIR?
Kadın ve erkeğin ön incelemelerinin yapılması için kadının adetin 2-3. günü ve erkeğin de 3-5 günlük cinsel perhizde olduğu dönem en uygundur. İlk değerlendirme yapıldıktan sonra istenilen test sonuçları görülerek hastayla birlikte uygun tedavi seçeneğine karar verilerek tedavinin hastanede geçen süresi 15 gündür.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ NE KADAR SÜRER?
Tüp bebek tedavisi; yumurta gelişimi, yumurtaların toplanması ve döllenmesi, embriyo gelişimi ve embriyo transferi aşamalarından oluşan bir süreçtir. Bu tedavi süresi boyunca kadının hastanede yatmasını gerektirecek bir uygulama gerçekleştirilmemektedir. Yumurta gelişimi süresince çoğu zaman gün aşırı ve nadiren günlük kan tahlili ve ultrasonografı incelemesi takipleri sürdürülecek, takip boyunca hastanede geçirilecek zaman mümkün olduğunca kısa tutularak çiftlerin günlük hayatının ve programlarının etkilenmemesine çalışılacaktır. Yumurta toplama ve embriyo transferi işlemleri ise hastanede yatmayı gerektirmeyen, oldukça kolay işlemlerdir.
TÜP BEBEK UYGULAMASI İÇİN YAŞ SINIRI VAR MIDIR?
Adetinizin 3. gününde yapılan hormon testleri ve ultrasonografide görülen yumurtalık kapasitesi yumurtalık fonksiyonlarınızın uygun olduğunu gösterir ise 45 yaşına kadar tüp bebek işlemi uygulanabilmektedir. Ancak 38 yaş ve üstü kadınlarda uygulama yapılırken preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile embriyolarınızın kromozomlar yönünden normal olup olmadığının araştırılması önerilmektedir.
KADIN YAŞI BAŞARIYI ETKİLER Mİ?
Ne yazık ki evet! Öyle ki günümüzde erkek kısırlığının her tipine geniş bir tedavi imkanı sağlanmasına karşılık tedavide ortaya çıkan en büyük engel kadın yaşının ileri olmasıdır. Kadının yaşı ve buna bağlı az yumurta elde edilmesi başarıyı etkileyen en önemli faktördür. Ancak yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu kabul edilen 40 yaş ve üstü kadınlarda preimplantasyon genetik tanı uygulanarak %30-35 civarında gebelik elde edilmektedir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI MEVSİMLERE GÖRE DEĞİŞİR Mİ?
Tüp bebek uygulamaları uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu yıllar içerisinde elde edilen tecrübeler, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre fark göstermediğini ortaya koymaktadır.
TÜP BEBEK UYGULAMALARI KAÇ KEZ TEKRARLANABİLİYOR?
Tedavinin bilinen bir sınırı olmamakla birlikte 7-8 uygulama yapılabilir. Her uygulama arasında en az 3 ay ara verilmelidir.
TÜP BEBEK UYGULAMALARINDA TÜPLERİN AÇIK OLMASI GEREKLİ MİDİR?
Hayır. Toplanan yumurtalar sperm ile döllendikten sonra oluşan embriyolar rahim içine yerleştirilir. (Yumurtalar vajinal yolda ultrosonografi eşliğinde toplanır.) Dolayısıyla tubaların açıklığının bir önemi yoktur ,fakat tuba içerisinde bir sıvı birikimi söz konusu ise bu sıvının rahim içine akışı embriyo tutunmasını etkileyeceğinden ya tuba çıkarılmalı ya da uterus ile bağlantısı kesilmelidir.
TÜP BEBEK GEBELİKLERİNDE DÜŞÜK RİSKİ DAHA YÜKSEK MİDİR?
Hayır. Kendiliğinden oluşan veya tüp bebek yöntemleri ile elde edilen gebeliklerin yaklaşık %15'inin düşükle sonlandığı bilinmektedir. Kendiliğinden oluşan gebeliklerde erken dönemdeki düşükler bazen birkaç günlük adet gecikmesi ve bunu takip eden normalden biraz fazla miktarda bir adet kanaması olarak algılanabilir. Oysa yapılacak kan tahlilleri bunun bir gebelik kaybı olduğunu gösterecektir. Tüp bebek uygulamalarında gebelik sonuçları çok erken dönemden itibaren kan tahlilleri ile takip edildiğinden, her dönemdeki gebelik kayıpları kesin olarak tanımlanmaktadır. Bu durum da düşük oranlarının daha yüksek olduğu gibi yanlış bir kanıya sebep olmaktadır.
SİGARA ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLER Mİ?
Uzun süreli ve yüksek sayıda sigara kullanımının üreme sistemi ve hormon aktivitesini olumsuz etkilediği düşünülmektedir.Etkinin özellikle yumurtalıklar düzeyinde olabileceği ve sigaranın adet düzensizliği, infertilite ve erken menopoz gibi önemli sonuçlara yol açabileceği bilinmelidir.Gebelik oluştuğunda da fetusda gelişme geriliği ve düşük doğum ağırlığına yol açabilir.
UYGULAMALARIN MALİYETİ NEDİR?
Tüp bebek ve mikro enjeksiyon uygulamalarının paket ücret olarak maliyeti tedavinin başlangıcından bitimine kadar 2700 USD + KDV olarak belirlenmiştir. Bu fiyata ilaçlar dahil değildir. İlaç maliyetleriyle ilgili bilgiyi merkezimizi arayarak. öğrenebilirsiniz. Paket içeriği ile ilgili detaylı bilgiyi telefonlardan merkezimizi arayarak öğrenebilirsiz.
İNFERTİLİTEDE ÖN TESTLER VE ANA TESTLER
İnfertilitenin tanı ve tedavisi için yapılması gereken testler kadınlar için ;kan grubu,tam kan sayımı,hormon testleri olarak FSH,LH,estradiol(adet kanamasını ikinci ya da üçüncü günü),TSH,serbest T4,prolaktin, mevcut enfeksiyonların veya bağışıklığın önceden tanımlanması için HBsAg, antiHBs, antiHCV, Rubella IgM-IgG,Toxoplasma IgM-IgG testleridir.Gerekli görüldüğü takdirde diğer sistemik hastalıklara ait tetkikler,mikrobiyolojik ve genetik testler de ilave edilebilir.Tüpleri ve rahim iç boşluğunu değerlendirmek için rahim filmi (histerosalpingografi) çekilmelidir. Erkekler için ise;spermiogram,kan grubu,HBsAg,antiHBs,antiHCV,gerekli durumlarda hormon testleri(FSH,LH,total testosteron,prolaktin ve TSH) ve genetik testler yapılmalıdır.
KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR ?
Kesinlikle evet. Bu işlemler için aranan şartlardan birisi de resmi nikah belgelerinin tarafımıza ulaştırılmasıdır. Hangi nedenle olursa olsun sperm üretmeyen erkek veya yumurta geliştiremeyen çiftler tedaviye kabul edilmez. Tedavilerde kullanılacak üreme hücreleri kesinlikle resmi nikahlı eşlerin kendi hücreleridir.
BU TEKNİKLERLE BAŞARI ŞANSI NE KADARDIR?
Tüp bebek tedavisinde başarı şansını çiftin özelliklerine göre belirtmek gerekir. Çünkü tüp bebekteki başarı şansını yumurtalık kapasitesi, yaş faktörü, ciddi erkek faktörü gibi bir çok parametre etkilemektedir. Embriyo transfer edilen çiftlerde 37 yaş altı, yumurtalık rezervi iyi bir bayanda başarı şansı %55 iken, 40 yaş üzerinde bu şans %30'lar civarındadır. Bu yaş gurubunda yüksek genetik anomali oranı olabileceği için preimplantasyon genetik tanı uygulamaları yapılmamakta ve böylece genetik olarak belirlenmiş normal embriyo transfer edilerek gebelik şansı arttırılmaya çalışılmaktadır.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR?
Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark bulunmamıştır.
ART’DE HAZIRLIK İÇİN KULLANILAN İLAÇLAR:
Folik asit eksikliğinde bebeklerde nöral tüp defekti adını verdiğimiz ,bebek sağlığını olumsuz etkileyen çok önemli bir sorun oluşabilmektedir.Bu durumun önemi, gebelikten birkaç ay önce başlanacak folik asit kullanımı ile bu durumun önlenebilir olmasıdır.Bu nedenle tedavinin hazırlık döneminde folik asit preparatları veya folik asit içeren vitaminler kullanılmaktadır.
Rahim ağzında veya menide bulunabilecek mikropların tedavisi tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttıracaktır.Bu nedenle hazırlık döneminde hem kadın hem de erkeklere antibiyotik kullanımı önerilmektedir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN SEROLOJİK TESTLER
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce hem kadın hem de erkeğe yapılacak bazı kan tetkikleri çiftin sağlıklı bir bebek elde etmesinde büyük önem taşır.
Bu testler:HbsAg,anti-Hbs,anti-HCV,anti-HIV(l+ll),Rubella lgG,Toxoplazma lgG
Yapılacak tetkiklerle çiftlerdeki mevcut enfeksiyonlar tanımlanabilmekte , bebeğin hemen doğum sonrası korunması için böylece önlemler alınabilmektedir.
Hepatit B ve rubella yani kızamıkçık gibi enfeksiyonlara karşı bağışıklığın saptanması ise tedaviye girmeden önce, gereken durumlarda hastaya aşı uygulanmasına imkan verir ve bağışıklığın teyid edilmesini takiben hastanın tedavisi başlatılır.
Bu incelemeler tedaviyi gerçekleştirecek sağlık personelinin korunması ve çiftten elde edilecek sperm veya embriyoların dondurulması sırasında bulaşmanın önlenmesi için önlemler alınması bakımından da önemlidir.
ART TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN MİKROBİYOLOJİK TESTLER
Hastanın ilk muayenesi , alt genital yani üreme sisteminin enfeksiyonlar yönünden değerlendirilmesi için de önem taşır.Rahim ağzından alınacak kültür, direkt yayma,mikoplazma kültürü ve klamidya antijen tespiti ile detaylı bir tarama yapılabilir. Mevcut enfeksiyonlar hem infertilite tedavisi, hem de çiftlerin genel sağlığı için önem taşımaktadır.
Bu enfeksiyonlar vajina florasını bozmakta ve rahim ağzının doğal akıntısında da olumsuz değişikliğe yol açmaktadır. Mikoplazma ve klamidya enfeksiyonları infertiliteye sıklıkla eşlik ettiği için ,gerekli tedavinin yapılması tüp bebek tedavisinde başarıyı da arttıracaktır.
ART TEDAVİSİ VE İLAÇ KULLANIMI
Çocuk isteği ile tüp bebek merkezlerine başvuran ailelerde ilk görüşmede ayrıntılı bilgi alınırken, geçirilmiş ve halen mevcut hastalıklar da öğrenilir.Böylece hastaların arzu edilen gebeliğe en sağlıklı şekilde başlamaları planlanır;mümkünse öncelikle mevcut hastalığın tedavisi ve iyileşmenin sağlanmasını takiben infertilite tedavisine başlanır.Bu şekilde gebelikte bazı ilaçların kullanılması nedeniyle bebeğe verilebilecek zararlar da önlenmiş olur.Ayrıca infertilite tedavisi sırasında kullanılacak bazı ilaçların folikül ve yumurta gelişimi üzerine olumsuz etkileri olabileceği de bilinmektedir.Bu nedenle hastaların ilaç kullanımı mümkün olduğunca en aza indirilir.
Depresyon gibi bazı hastalıkların tedavisi ise hem tedavinin kolay uygulanmasını sağlamakta ,hem de başarı şansını arttırmaktadır.
Bazı kronik hastalıklarda ise infertilite tedavisinin hastalığın alevlenme dönemleri geçtikten sonra başlatılması ve sürekli kullanılan ilaçların ilgili branşlardaki meslektaşlarımızla konsülte edilerek, infertilite tedavisini ve muhtemel bir gebeliği öngörerek planlanması doğru olacaktır.
KULLANDIĞINIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?
İlaçların enjeksiyon yolu ile kullanımlarında, enjeksiyon yerinde küçük morluklar ve rahatsızlıklar görülebilir. Burun spreyleri ve cilt altı iğneler ise yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve geçici menopozal yakınmalara benzer şikayetler oluşturabilir. Gonadotropinler, yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına neden olabilirler. Bu şekilde ortaya çıkan tabloya " Ovarian Hiperstimulasyon Sendromu denir. Bu sendrom, polikistik overlere sahip fazla sayıda yumurtası olan bayanlar için risktir. fakat bunu engellemek için bu hastalarda hmümkün olan en düşük doz ile tedavi gerçekleştirilmektedir. Bu durumun çok ciddi şekillerinde hastaneye yatarak tedavi görmeyi gerektiren tıbbi problemler oluşabilir.
KÖTÜ YANITLI OLGULARI NASIL ÖNCEDEN ANLIYORUZ?
Tüp bebek tedavisinin başarısında, elde edilen yumurtaların yeterli sayı ve kalitede olmasının önemi büyüktür.Yumurtalıklardaki yumurta sayısının ve yumurta sayısını etkileyen durumların bilinmesi, hastanın tedaviye vereceği cevabın nasıl olacağını önceden anlamamıza yardımcı olur.Kadın yaşının 35 ve üzerinde olması,aşırı kilo,sigara kullanımı,daha önceden geçirilmiş yumurtalık ameliyatları,geçirilmiş iltihabi hastalıklar, endometriosis,yumurtalık kistleri ,adet kanamasının 2. ya da 3.günü yapılan FSH düzeyinin 10 mIU/ml ,estradiol düzeyinin 75 pg/ml nin üzerinde olması,daha önceki tedavilerinde alınan kötü yanıt , kullanılan ampul sayısının fazlalığı ,rahim iç zarıyla ilgili problemlerin tespiti tedaviye kötü yanıt verecek hastaların saptanmasında yol göstericidir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE UYGULANAN UZUN VE KISA PROTOKOLLER NEDİR?
Tüp bebek uygulamalarında kullanılan uzun ve kısa protokoller hastaya göre değişmektedir. Uzun protokol (long protokol) olarak belirtilen kullanım bir yandan eşit düzeyde ve aynı büyüklükte follikül gelişimini sağlarken, diğer taraftan LH denilen yumurtlamayı tetikleyen hormonun erken ve bizim kontrolümüz dışında yükselmesini önler. Bu tedavi protokolü daha çok yumurtalıklarındaki yumurta sayısı yeterli olan veya beklenenden daha fazla yumurta gelişebilecek hastalara uygulanır. Uzun protokolün diğer bir avantajı tedavi zamanının istenilen şekilde programlanabilmesidir.
Uzun protokolde tedaviye adetin 21. günü başlanır, ortalama 10-12 gün süre ile yumurta baskılayıcı ilaçlar kullanılıp, yeni adetin 3. günü yumurta geliştirmeye yarayan diğer ilaçlara başlanır ve yumurta çatlatma iğnesine kadar her ikisine de devam edilir.
Kısa protokol (short protokol) ise yumurtalık cevabı zayıf olan hastalarda tercih edilebilir. Ayrıca zaman problemi olan hastalarda tedavinin daha kısa sürede kolayca tamamlanmasını sağlamak amacı ile de kullanılan bir protokoldür. Adetin 3. günü yumurtayı geliştiren ve büyüten ilaçlara başlanır ,adetin 6-7. günü ya da yumurta belli bir büyüklüğe eriştiğinde ise çatlamayı önleyici ilaçlara başlanır. Yumurta çatlatma iğnesine kadar her iki tedaviye devam edilir.
Bizim merkez olarak tercihimiz yumurtalık rezervi normal olan ve herhangi bir zaman kısıtlaması olmayan hastalarda öncelikle uzun protokol ile başlamaktır. Ancak her iki protokol ile pek farklı olmayan gebelik sonuçları elde edilmektedir.
MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR?
Tüp bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler yumurta içine enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon adı verilir.
ANTAGONİSTLER DAHA MI İYİDİR?
Son yıllarda geliştirilen ve kullanıma giren antagonistler, yumurtlamayı uyaran hormonun erken yükselmesini önlemek için tüp bebek tedavisinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır.Antagonist tedavisinde,tedavi süresi daha kısadır ,daha az dozda yumurta uyarıcı iğnelere gerek duyulur, antagonist enjeksiyonu bırakıldıktan kısa bir süre sonra hipofiz bezi eski fonksiyonunu kazanır, sıcak basması, vajinal kuruluk,isteksizlik gibi şikayetlerle karşılaşılmaz,analog dediğimiz iğnelerin uzun süre kullanımına bağlı gelişen aşırı yumurtalık baskılanması ya da alevlendirici etkiler görülmez.Gebelik sonuçları ise klasik protokol ile elde edilen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Özellikle kötü ya da yüksek cevaplı hastalarda avantaj sağlamaktadır.
OVER KİSTLERİN İVF'E ETKİSİ NEDİR?
Tedavi öncesi yumurtalıklarında kist saptanan hastalarda, kistin çapı 3 cm ‘den küçük ise ve kandaki estradiol hormon düzeyini yükseltmemişse tedaviye başlanabilir.Tedavi öncesi yumurtalıkları baskılamak için kullanılan analog dediğimiz iğnelerin kullanımı sırasında,bu iğnelerin alevlendirici etkisi sonucu basit kistler görülebilir.Bu kistler 3 cm’den küçük ama kandaki hormon düzeyi yüksekse kullanılan analog süresi uzatılır,3 cm’den büyük ise ,iğnenin kullanım süresi uzatıldığı halde küçülme sağlanamazsa ,bir iğne yardımıyla bu kist sıvısı çekilebilir.Yumurtalıkta yer kaplayan kitlenin mekanik etkisi ortadan kaldırılır. Kist aspirasyonu yapılan bu hastalardan daha fazla sayıda yumurta elde edilebilir.
TİB NEDİR VE HANGİ TESTLERİ YAPIYORUZ?
TİB (tekrarlayan implantasyon başarısızlığı), daha önce 3 veya daha fazla kereler yapılan tüp bebek denemeleri ile iyi embryolar transfer edilmesine rağmen gebe kalamama durumunda kullandığımız bir terimdir. Bu gibi olgularda genellikle altta yatan sebep olabilecek bazı durumları ortaya koymak için birtakım testler uygulamaktayız.
Çiftin ikisinden de istenen periferik karyotip dediğimiz genetik testler ile muhtemel kromozom problemini araştırmak
Rahim iç duvarı dediğimiz endometrium tabakasını değerlendirmek için rahim filmi (HSG) çekmek veya histeroskopi denilen operasyonu gerçekleştirmek
Kadına ait muhtemel kan pıhtılaşma sorunlarını ortaya koymak için pıhtılaşma mekanizmaları ile ilgili birtakım kan testleri istemek
Prolaktin hormonu problemlerini ve tiroid bezi kaynaklı sorunları ortaya koymak için PRL ve TSH testleri istemek
yeni bir deneme öncesi değerlendirilmesi gereken noktalardır.
ENDOMETRİAL KO-KÜLTÜR (YA DA İNGİLİZCE ORJİNAL ADIYLA CO-CULTURE) NEDİR , KİMLERE UYGULANIR VE BAŞARISI NEDİR?,
Endometrial Ko-kültür (Yapay rahim içi uygulaması),
Yapay rahim içi uygulaması, tekrarlayan tüp bebek tedavilerine rağmen gebe kalamayan, embriyoları yavaş veya kötü gelişim gösteren çiftlerde yeni bir umut. Adetin 21. günü rahim içinden alınan ufak bir doku örneği laboratuvar koşullarında üretilerek yapay bir rahim içi dokusu oluşturuluyor ve embriyolar bu doku içinde büyütülüyor.
Bu uygulama sırasında kadının kendi rahim içi (endometrium) hücreleri kullanıldığından sarılık, AIDS ve diğer riskli durumlar ekarte ediliyor. Endometrial hücreler embriyo gelişimine zarar vermiyor, gelişiminin devamını sağlıyor ve büyüme şansını arttırıyor. Embriyo gelişimi için gerekli olan faktörler ve proteinler yönünden oldukça zengin olan ko-kültür sıvıları içerisinde bulunan büyüme faktörleri ve besleyici maddeler embriyo gelişimini destekliyor. Ayrıca ortamda oluşan antioksidanlar embriyo için zararlı olabilecek artıkları embriyo çevresinden uzaklaştırıyor.
Tüp bebek için kullanıma hazır olarak sunulan yapay kültür ortamlarında bu proteinler ve büyüme faktörleri oldukça sınırlı bulunuyor. Bu nedenle tekrarlayan tüp bebek tedavisinde başarısız olgularda ko-kültür hazır satışa sunulan kültür sıvıları için bir alternatif oluşturuyor.
Endometrial ko-kültür uygulaması İstanbul Memorial Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde daha önce 3 ila 10 kez arasında başarısız ART denemesi olan ve gebelik elde edilememiş 40 vakada uygulanmış ve 15 vakada gebelik elde edilmiştir. Gebelik şansı çok düşük olan bu hastalarda elde edilen %37 gebelik oranı ko-kültür çalışmalarının başarısını ve geleceğe yönelik ümit verdiğini göstermektedir.
ASSISTED HATCHING (AHA) KİMLERE VE NASIL UYGULANIR?
Assisted hatching (AHA) :Embriyonun rahim duvarına tutunmasını kolaylaştırmak için, etrafını saran zarın inceltilmesi ya da açıklık oluşturulması işlemidir.35 yaş ve üzerindeki olgulardan elde edilen embriyolara,embriyoyu saran zarın kalın olduğu durumlarda,yavaş bölünen embriyolara,daha önceki denemelerinde iyi kalitede embriyo transferine rağmen gebelik elde edilememiş veya FSH hormonu sınırda ya da yüksek olan olgulara (12 mIU/ml ve üzeri),embriyo biyopsisi yapılacak embriyolara,dondurma-çözme sonrası elde edilmiş embriyolara AHA uygulanır. AHA kimyasal,mekanik ya da lazer yöntemiyle yapılabilir.Bu işlemin özellikle kalın zarla çevrili ve yavaş gelişen embriyolarda,embriyo ile rahim duvarı arasındaki uyumu sağladığı ve tutunmayı arttırdığı düşünülmektedir.
POLİPLER, ENDOMETRİOMA, MYOMLARIN TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ÖNEMİ NEDİR?
Polip dediğimiz rahim iç duvarı yani endometrium kaynaklı iyi huylu yapılar boyutları doğrultusunda öneme sahiptir. Genellikle 1.5 cm altındaki poliplerin tedavi başarısına etki etmediği kabul edilmektedir. Bu boyutun üzerinde polip varlığında ise histeroskopi denilen bir işlem ile bu yapının tedavi öncesi çıkarılması gerekmektedir.
Endometrioma ya da çikolata kisti olarak bilinen yapılar yumurtalıklarda yer alan ve yumurtalık kapasitesini yani yumurta sayısını ve gelişimini etkileyebilen yapılardır. Fakat tedavi yaklaşımında bu kistlerin boyutu önem taşımaktadır. Genellikle 3 cm.nin altındaki endometrioma kistleri ameliyat gerektirmemektedir. Daha büyük olanlarda ise her hastada ameliyat düşünülmeyebilir. Yumurtalıkların ultrason ile değerlendirmesi, hastanın yaşı ve varsa daha önceki denemeleri göz önüne alınarak ameliyat kararı verilmelidir.
Myom rahimin kas tabakasından kaynaklanan genellikle iyi huylu bir tümördür. Myom varlığında öncelikle myomun yeri, özellikle endometriuma yakınlığı ve de endometrial kavite denilen embryonun yerleşeceği yerin bütünlüğünü ve düzgünlüğünü bozup bozmadığı önemlidir. Eğer endometrial kaviteye baskı yapıyor ve embryonun yerleşimini engelleyecek yerde ise mutlaka tedavi öncesi histeroskopi ile çıkarılmalıdır. Endometriuma zarar vermeyen myomların ise boyutu önemlidir ve genellikle 7 cm üzeri myomların çırarılması düşünülebilir. Bu boyuttaki myomlar gebelikte büyüme yaparlarsa sorun oluşturabileceği için cerrahi gerekmektedir. Fakat eğer kadın yaşı ileri ise, yani 38 yaş üzeri ise, yine zaman kaybetmemek için ameliyat öncelikli olmayıp ,hemen tedaviye geçilebilir. Özetle, myom varlığında myomun yeri, büyüklüğü, kadın yaşı ve varsa önceki tedavileri göz önüne alınarak ameliyat kararı verilmektedir. Genellikle myom ameliyatlarından 4-6 ay sonra tedaviye geçilmelidir.
TEKRARLAYAN DÜŞÜKLER NASIL TANIMLANIR?TEDAVİSİ VAR MIDIR?
3 ya da daha fazla gebelik kayıpları tekrarlayan düşükler olarak tanımlanır. Tekrarlayan gebelik kayıplarında sebebe yönelik araştırma,tanı ve tedavi amaçlı yapılması gereken testler ve uygulamalar şunlardır: Metabolik ve bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıkların tanımlanması için, açlık kan şekeri,oral glikoz yükleme testi,HBA1c ,antikardiolipin IgM-IgG,Lupus antikoagulan,homosistein,aPTT,protein S ve C,TSH,serbest T4 ve prolaktin hormonları bakılmalıdır.Genetik araştırma için kromozomların sayısal ve yapısal bozukluklarını ortaya koymak amacıyla kromozom analizi (periferik karyotip),trombofili paneli,mümkünse düşük materyalinin genetik tetkiki yapılmalıdır.Rahim iç boşluğunun incelenmesi amacıyla da; rahim içine serum verilip ultrason eşliğinde daha iyi görüntülenmesini amaçlayan SIS yöntemi ve rahim içinin optik bir cihaz yardımıyla incelenmesini,yer kaplayan bir kitlenin olup olmadığının tespitini ve gerekirse rahim iç dokusundan örnek alarak mikroskopik düzeyde araştırılmasını sağlayan histeroskopi uygulanabilir.Yine rahim iç boşluğunu ve tüplerin durumunu değerlendirmek için rahim filmi çekilebilir(histerosalpingografi). Yapılan bu tetkik ve uygulamalardan sonra sebep bulunabilirse buna yönelik tedavi ya da tüp bebek tedavisi programı dahilinde preimplantasyon genetik tanı (PGT) ve destekleyici tedavi (düşük moleküler ağırlıklı heparin,yüksek doz folik asit,multivitamin,bebek aspirini vb) planlanır. İlk üç aylık dönemde görülen düşüklerin % 50-60 ‘ı, 3-6 aylık dönemdeki kayıpların % 20-25’i, 6-9 aylık dönemdeki kayıpların % 5-10 ‘nunda embriyoda kromozomal bozukluk saptanmıştır. Klinik olarak çiftlerde bulgu olmamasına rağmen embriyo düzeyinde görülebilen bu bozuklar preimplantasyon genetik tanı (PGT ) ile saptanabilir. PGT, tekrarlayan gebelik kayıplarında kromozom bozukluklarının tanımlanması ve normal embriyoların transferi ile devam eden gebeliğin sağlanması ve sağlıklı bir bebeğin dünyaya getirilmesi amacı ile henüz embriyolar transfer edilmeden uygulanabilen bir tekniktir. Merkezimizde bu yöntem başarı ile uygulanmaktadır.
SIS (SALİN İNFUSİON SONOGRAFİ, RAHİM İÇİNE SIVI VERİLEREK YAPILAN ENDOMETRİUM DEĞERLENDİRMESİ), HSG (HİSTEROSALPİNGOGRAFİ, RAHİM FİLMİ), H/S (HİSTEROSKOPİ, ENDOMETRİUMUN GÖZLE GÖRÜLEREK İNCELENMESİNİ SAĞLAYAN BİR TÜR OPERASYON) ; KİMLERE, NEYE GÖRE, NASIL, NE ZAMAN YAPILIR VE ÖNEMİ NEDİR?
SIS (salin infusion sonografi), ultrason ile yapılan muayene sırasında rahim iç duvarı dediğimiz endometrium ile ilgili şüpheli bir görünüm, polip ya da myom görüntüsü olduğunda, ultrasonografi eşliğinde rahim içine sıvı verilerek yapılan bir işlemdir. İnce bir kateter yardımıyla verilen sıvının etkisi ile rahim iç duvarı kaynaklı myom, polip ve yapışıklıklar hakkında bilgi edinilebilmektedir. Bu işlem anestezi gerektirmemekte ve ciddi bir ağrı oluşturmamaktadır. Genellikle adet bittikten sonraki bir hafta içinde yapılması önerilmektedir.
HSG (histerosalpingografi, rahim filmi), yapılan değerlendirmeler sonucu sperm problemi olmayan çiftlerde, kadının tüpleri ile ilgili bir sıkıntı olup olmadığını ortaya koymakta birinci derecede kıymetli bir tetkikdir. Rahim filmi yine rahim içine verilen bir sıvının tüplerden geçişi sırasında çekilen bir tür röntgen filmidir. Rahim filminde verilen sıvı yağlı veya su bazlı olabilmektedir. Bu teknik bir konu olup filmi çeken kişinin kararıdır. Rahim filmi çekimi sırasında da ciddi bir ağrı, acı olmamaktadır. Bazen, özellikle ilişki esnasında sıkıntısı olan hanımlarda, anestezi gerekebilmektedir. Rahim filmi ile tüplerin geçirgenliğinde, yapısında problem olup olmadığı anlaşılabildiği gibi rahim iç duvarı kaynaklı problemler de tespit edilebilmektedir. Genellikle adet bitimi sonrasındaki ilk 3-4 gün film çekimi için en uygun günlerdir.
H/S (histeroskopi), rahim içinin gözle görülerek incelenmesini sağlayan bir tür operasyondur. Anestezi eşliğinde veya lokal anestezi ile muayenehane şartlarında yapılabilen küçük bir operasyondur. Fakat büyük bir polip veya myom varlığında ameliyathane şartları gerekebilir. Rahim içine sıvı verilerek (sis) veya ultrason ya da rahim filmi ile, rahim içinde bir problem tespit edildiğinde ya da şüphede kalındığında, mutlaka tüp bebek tedavisi öncesi histeroskopi ile rahim içi görülmelidir. Özellikle rahim içi yapışıklıkların, poliplerin veya rahim içi kaynaklı myomların teşhis ve de aynı anda tedavisinde yani çıkarılmasında tek yöntem histeroskopidir. Histeroskopide, ucunda optik bir cihaz olan ince bir alet ile rahim ağzından geçilerek rahim içi gözle görüntülenmektedir. Bu sırada tespit edilen problemli yapılar ortadan kaldırılabilmektedir. Genellikle işlemden 2-4 saat sonra hasta klinikten ayrılıp evine dönebilmektedir. Bu işlem için de en uygun zaman adet bittikten sonraki bir haftalık dönemdir.
LAPAROSKOPİ NE ZAMAN, KİMLERE YAPILIR?
Laparoskopi, göbekten bir iğne ile girilerek karın içinin gözlenebildiği endoskopik bir ameliyattır. Tüplerle ilgili sıkıntı olan hastalarımızda tüplerdeki hasarı ve problemi ortaya koymada altın standart denilen en iyi yöntemdir. Genellikle yine adet bitimini takiben bir hafta içinde ve anestezi altında yapılır. Hastanede 4-6 saat kalındıktan sonra eve gidilebilir. Fakat tüplerle ilgili ciddi problemler varsa, örneğin büyük bir hidrosalpenks çıkarılmış veya karın içi çok yapışık olarak tespit edilmiş ise, bu gibi durumlarda bir gece hastanede yatış ve gözetim önerilmektedir. Yapılan değerlendirmeler neticesi hiçbir problem tespit edilmeyen çiftlerde de laparoskopi ile tüplerin durumu kesin olarak ortaya konabilir. Yani laparoskopi, çocuk sahibi olmak için başvuran ve yapılan testlerde problem tespit edilemeyen çiftlere, rahim filmi ile tüplerinde problem olduğundan şüphelenilen çiftlere, rahim filmi veya ultrason ile büyük hidrosalpenks tespit edilen ve bu yapıların çıkarılması gereken kadınlara önerilen ve faydası olduğu ortaya konan endoskopik bir ameliyattır. .
IVM (IN VITRO MATURASYON) VÜCUT DIŞINDA OLGUNLAŞTIRMA NEDİR? KİMLERE UYGULANABİLİR ?
IVM’ de kısa süreli yumurtalıkları uyaran hormon ilacı uygulanması ile veya hiç ilaç kullanılmadan toplanan olgunlaşmamış yumurtaların dış ortamda (laboratuvarda) olgunlaştırılarak döllenmesi ve daha sonra uygun gelişim evresine ulaştığında rahim içine transfer edilmesi esasına dayanır. IVM halen dünyada az sayıda merkezde uygulanmaktadır.
En önemli kullanım alanı ilaçlara aşırı cevap veren polikistik over sendromlu kadınlardır. Bu durumda ilaç kullanılmadan IVM ile tüp bebek yapılması ve böylelikle aşırı hassas yumurtalıklara sahip olan kadınlarda ovarian hiperstimülasyon sendromu (OHSS) adı verilen sendromun da ortaya çıkmasını engellemek amacı ile ortaya atılmıştır.
Polikistik over sendromlu kadınlar tüp bebek tedavisinde kullandığımız yumurtalıkları uyaran ve gonadotropin adı verilen ilaçların etkisine aşırı hassas olup ovarian hiperstimülasyon sendromu (OHSS) adı verilen ve ciddi yan etkileri olabilen, bazen de hastaneye yatırılarak tedavi gerektirebilen bir komplikasyona meyillidir. İlaçlar ile yumurtalıklar uyarılmadan tüp bebek tedavisi yapıldığı zaman ise OHSS riski ortadan kalkmaktadır. IVM’in üstünlüğü bu riskin ortadan kalkmasının yanında ilaç kullanımının olmaması(veya çok az olması ) ve dolayısıyla maliyetlerin düşmesidir. Ama buna karşın IVM ile elde edilen gebelik oranları ilaç ile yapılan klasik tüp bebeğe oranla daha düşüktür.
Yukarıda bahsedildiği gibi IVM aslında çok kısıtlı bir hasta gurubunda kullanılması gereken bir uygulamadır. Özellikle yumurtalıklarının zayıf olması yüzünden defalarca deneme yaptırmış ama başarıya ulaşamamış ve ümitsizce her yeniliğin peşinden koşan tüp bebek hastalarının bu yöntemden başarı beklemesi pek doğru görünmemektedir.
OBEZİTE (ŞİŞMANLIK) ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLER Mİ?
Vücut tartısının boya göre normalden fazla olması vücut kitle indeksi ile belirlenir.BMI:kg/m2 olarak hesaplanır.Bu değerin >30 kg/m2 olması durumunda kadınlarda düzenli yumurta gelişiminin olumsuz etkilenebileceği ifade edilmektedir. Tüp bebek uygulamalarında da bu olgularda yumurtalıkların hormon ilaçlarına cevabı daha az olmakta ve az sayıda folikül gelişmektedir.
Ayrıca yağ dokusunun vücuttaki dağılımı da önemlidir.Artmış bel /kalça çevresi oranı yani santral (merkezi) obezite bazı hormonal düzensizlikler ve insülin direnci ile birlikte olduğunda gebe kalmayı da olumsuz etkiler. Bu duruma örnek olarak polikistik over sendromu verilebilir.Bu hastalarda düzenli yumurta gelişimi fazla kiloların verilmesi ile yeniden başlayabilmekte ve kendiliğinden gebelikler de oluşabilmektedir.
Gerekirse endokrinolojik konsültasyonla ,diyetisyen eşliğinde yapılacak uygun diyet ve egzersiz ile kilo verdikten sonra tedaviye başlanması hem gebelik şansını arttıracak, hem de hastaları gebelikte oluşabilecek obeziteye bağlı sorunlardan da koruyacaktır.Bunlar arasında hipertansiyon,gebelikte gözlenen diyabet, iri bebek ,zor doğum ve doğum sonrası bebeğe ilişkin bazı sorunlar sayılabilir.