Kuzum kendin denedin mi bu ay? Hani acaba mı diyorum.
Gel bi önce koskocaman sarılayım sana.
Bu yaşadığımız upuzun, çok zorlu, aşırı yıpratıcı ve yorucu bir süreç. Bir iyi bir kötü olmamız normal değil mi? Şu an tam da araftayız üstelik. Olacak mı olmayacak mı sorusunun net bir karşılığı yok hayatlarımızda. Ama şunu asla unutma: anne olmak seni tanımlamayacak. Anne olmak hayatını değiştirecek evet. Seni bambaşka bir hayata taşıyacak evet. Ama anne olamamak seni eksik veya az yapmayacak. Bir kere seni bu yaşa getiren kendine karşı haksızlık bu. Sen, kimsenin tırnağının ucunu bile yaratamayacağı bir esersin. Teksin. Ve eminim etrafında bir kaç kişi için her şeyden daha önemlisin. Hepsinden önce kendin için varsın. Ve paylaşacağın, anlatacağın bir şeylerin hep olacak.
Ben mesela… kist sonrası tiroidit teşhisiyle tedaviye girince çok fena çöktüm. Eşimin de tayini çıktı ve önümüzdeki 6 ay içinde maksimum 20 gün falan görebileceğiz birbirimizi, hatta uzun süre sesimizi bile duyamayacağız görevdeyken. Çökmenin sonrası kaşım gözüm seğirmeye başladı
bi sal kendini artık dedim kendime. Yeniden at binmeye başladım düzenli olarak. Korece öğrenmeye başladım. İstediğim hiçbir şeyi ertelememe kararı aldım. Geçen akşam eşim için bi yemek verildi. Ona katıldık. Çoğu küçük çocuklu aileler. Nerdeyse tek çocuksuz bizdik. Ve açıkçası kendi hayatımı daha dolu gördüm. Başlarda çocuklardan başlayan muhabbet tıkanınca gözler bana çevrildi. Eee sen neler yapıyosun, kediler falanla başladı muhabbet. Sonrasında “i am the queen”
Kısaca, sende bitiyor kuşum hayatın. Anne olsan da, olmasan da hayat tek bir gün, o da bugün. Bu gece ağla dibine kadar ama yarına o karalardan kurtul. İsteyip de yapamadığın ne varsa başla sıradan. İyi gelecek göreceksin.