Mesele ne? Mesele şu:
1946 daki çok partili seçim zaten demokratik bir seçim değildi, çünkü açık oy gizli sayım vardı.
Bu ciddi manada düşününce ne kadar da içler acısı, komik bir geçmişimiz olduğunu bize açıklar.
1950'de ise gizli oy açık sayım ve çok partili seçim ile gerçekten demokratik diyebileceğimiz bir sisteme geçilmiştir.
(1923 Cumhuriyetin ilanı-1950 demokrasi, gerçekten de fazlasıyla geç kalmışız. Savaşın etki,i bağımsızlık mücadelesinin uzantıları, olağanüstü dönem ve toparlanma süreci şeklinde açıklayamayız)
1950'den bu yana yapılan hiçbir seçimde, yani halkın halk tarafından yönetilmesi durumunda, yani Atatürk'ün kurduğu ve dağa taşa yazdığımız "Egemenlik millettindir" motttosunun geçerli olduğu zamanda; rejimin kurucu partisi tek başına iktidar olamamıştır.
Bu o partinin kara kara düşünmesi, halktan neden uzak kaldığı ve yeterli destek görmediğinin sorgulamasının gerektiği bir çıkmazdır.
Araya giren darbelerde rejimin, anayasal düzenin ve haliyle demokrasinin askıya alındığını ve yoldan çıktığını ayrıca izaha gerek yok.
Biz demokrat mıyız?
Biz bolca eleştirebileceğimiz, modern zamanlardaki demokrasi kriterlerini uygulayamadığımız, artısı az eksisi çok, arızası fazla bir demokrat ülkeyiz.
Temelimiz bu. Bunun aksini düşünmek ya cehalettir ya da art niyet.
Başkanlık sistemi?
Başkanlık sisteminin Cumhuriyetle, demokrasi ile yakından uzaktan alakası yoktur.
Başkanlık sistemi bir hükümet biçimidir.
Yürütmenin bakanlar kurulu ve başbakanda değil yalnızca başkanda olduğu durumdur, bu kadar net ve basit aslında.
Başkanlık sistemi neye götürür?
Başkanlık sistemi onlarca ülkede uygulanmasına rağmen gerçek faydalı sonucu yalnızca ve yalnızca ABD' de vermektedir. Diğerlerinde sağlıklı olduğu söylenemez.
Sebebi de, başkanlık sistemi sistem kilitlenmesine veya diktatörlüğe götürür.
Çünkü, yasama meclisi ile başkanlık tamamen birbirinden ayrıdır, birbirine etkisi yoktur, seçimleri ayrıdır. Farklı zamanlarda yapılan seçimle başkanın partisi mecliste çoğunluğu elde edemez, haliyle yasama başkana karşı gelir ve gerekli yasaları çıkarıp başkanın iş yapmasına izin vermez. Ki bu duruma ABD' de "topal ördek" kavramı denir.
Ayrıca, başkanın meclise, meclisin başkana bir etkisi yoktur. Birbirlerini fesh edemezler, illa ki seçimdir onları yerlerinden edecek olan.
Güzel tarafı ne?
Yürütme güçlüdür, işler hızlı gerçekleşir, sonuçları halk tarafından değerlendirilir.
Zaten şimdi yasama-yürütme ayrı mı?
Yooo, değil, yürütme meclisin içinden çıkıyor, çoğunluğu elinde bulunduran partiden çıkıyor, haliyle o parti hem meclise (yasamaya) hem yürütmeye hakim oluyor. Yani kollektif diktatörlük:)
Bizdeki sorun ne?
Nasıl aşılır?
Başka zaman bunları da tartışırız, şimdilik bu kadar kafa ütüleme yeter...:)