Dünya Şizofreni Derneği ile öğrendikten sonra Aysel Hanım ile tanıştım. Kitabını hediye etmesi ile tanıdım Serdar'ı. Anneme dedim geçenlerde anne ben Serdar'ı özlüyorum dedim. Cidden özlediğimi farkediyorum.
Düşündüm niye özlemek hissediyorum diye. Özlem duyduğum şizofreni hastalığı iyileşmiş olan Serdar'ı görmek aslında.
Onu görmek, iyi görmek, güldüğünü şaka yaptığını görmek umutlandırıyor çünki beni. Aslında ümit hissetmeyi özlediğimi farkettim.
Aysel Hanım'ın kitabını okuduktan sonra kardeşime bir adım belki de daha çok adım yaklaşır oldum. Ilımlılığım arttı. Dernekte ki koca koca adam olmuş çocukları gördükten sonra çabalamak için isteğim arttı.
Resime dışarıdan bakmak farkındalığını arttırıyor insanın. İçeriden bakmaya alıştığından olsa gerek, farkındalık azalıyor.
İnsan ilk girdiği ortamdaki varı yoğu farkeder ama kendi evindekine göz alışkanlığı olduğundan farketmez. Farkedemez. Bu gibi.
Aysel Hanım'a kitabını paylaşmak için kendisinden izin istediğimde; yeter ki bir kişi daha anlasın dedi bana, yeter ki bir kişi daha hastalık karşısında gözlerini kapatmasın, hasta olamaz benim çocuğum zihniyetinden sıyrılsın,, evladım şizofreni ben ne yapabilirim diyebilsin, kabullenir olsun yeter ki dedi.
Kadınlar Kulubü'nde sayfa sayfa kitabınızı yayınladığımda evladı yakını hastalık hakkında öğrenmek istedikleri olursa, olduğunda forumda gönüllü önderlik yapabilir misiniz, var mı vaktiniz dedim.
Seve seve dedi. Ben ne yapabilirim diyen herkese elimden geldiğince bildiğimce yardımcı olurum, sorularını yanıtlarım dedi.
Yaşadığımı paylaşmaktan çekinen, geri duran bir yapım var. Kardeşim ile birebir yaşadığımı, gerisinde ne hissettiğimi, ne hissedemediğimi paylaştım. Anlattım ki biri, birileri de anlatsın, sorsun, kendisinin yada yakınının yaşadığını sorgulayıp ne yapabilirimi sorar noktaya rahat gelebilsin. İnsan başkasının yaşadığını duyduktan okuduktan sonra daha rahat anlatır, yalnız değilmişim der ve daha kolay yüzleşebilir durumu ile.
Şizofreni hastalığı ile ilgili bilinmeyen prosedürleri İstanbul'un bir noktasından bir noktasına giderek öğrendim. Öğrendiklerim bilmem gerekenleri bir miskali bile değil belki. Ama notlarımı açtığımda; *şizofreni hastalarının da üç ayda bir 1000 tl engelli maaşı var
*evde bakım parası adı altında şartları yerinde ise 2012 ocak haziran aylarında 630 tl temmuz aralık aylarında 670 tl aylık maaş yardımı var.
*önceden özürlü kartı ile ücretsiz şehir içi ulaşım yapabiliyorlardı. İstanbul kartın çıkması ile özürlü ibaresi eklenmiyor, ücretsiz kart ve beyaz kart ibareleri var yalnızca. Hasta sırf özürlü yazdığı için kartını kullanmıyordu. Ayrıca şöför beye kartı göstermek durumundaydı.
Artık ne özürlü ibaresi var ne de kartını herkesin içinde şöföre göstermek zorunluluğu.
İstanbul kart gibi kartını okutup geçiyor. Hemde kartın üzerinde özürlü ibaresi yok.
*İlaveten özürlü kimlik kartı imkânları var; Maçlara ücretsiz gitmek. Tiyatroya ücretsiz gitmek. Bazı sinema salonlarında belli oranlarda indirim olması. Havayolu ve karayolu şirketlerinde belli bir yüzde ile indirim yapılması. Belediyenin spor merkezlerinde yüzde elli indirim olması.
*Ailenin sosyal güvencesi ile aylık milyarı geçebilen ilaçlarını ücretsiz alabiliyorlar.
Hiçbirisini bilmiyordum. Uzun zaman yalnızca hastalığa ve kardeşime onun da bize alışması ile geçti. Alışma ve kabullenmeden sonra araştırma ve öğrenme süreci geldi.
Gerekli belge/ler tamamlandıktan sonra üstte bahsedilen imkânlar gerçekten alınıyor. Bedensel, zihinsel, ruhsal engeli belli bir yüzdenin üzerinde olan, %40 ın üzerinde olan kişi, tam teşekküllü -belli branşları olan- hastaneden alınmış özürlü sağlık kurulu rapor ibrazı ile özürlü haklarına sahip oluyor.
Fakat Aysel Hanım'ın foruma üye olmasını gerektirecek bir destek talebi olmadı. Belki kimsenin yakını ruhsal hastalıktan muzdarip değil. Dilerim ki öyle olsun.
Lakin bu kadar iyimser bakamıyorum. İllaki birilerinin çıkmazda olduğunu fakat ya paylaşmaktan geri durduğunu veya yanıt alamayacağını düşündüğünü düşünüyorum.
Paylaşımlarım duyarlılık testinden başarı ile geçtiğimi düşünmekten öteye gitmedi gibi. Evet, biraz şaşırdım. Belli etmek istemiyorum aslında ama istiyorum da sanki, biraz da kırgınlık var galiba hissimde.
Belli etmek istemememin sebebi okuyanın kendiliğinden paylaşmasından ziyade duygumu belirtmemin sebebiyet olması.
Evvelden de yazdığım gibi, kendimi yaptıklarım ile değersizleştirip yapamadıklarım ile değerlendirir oldum. Örneğin kardeşim için içimden gelen çabanın zaten olması gerektiğini düşünüp birşey yapmış olduğumu hissetmiyorum. Devamında ise yapamadığım çabayı düşünüp işte bak yapamıyorum' diye düşünüyorum.
Okuduğunuz Aysel Abla'nın kitabı bitti. Sonradan ilave ettikleri, başka ailelerin yaşadıklarını da kaleme aldığı fakat yayınlanmayan üç beş sayfa ilavesi daha var. Derneğe ilk gittiğimde ilave yazıları da alıp ekleyeceğim buraya. Okuyana faydalı olduysa, oluyorsa ne mutlu bana.