- 25 Eylül 2024
- 86
- 48
- 21
Sevgili günlük,
Hayatımın ikinci evresine geçiş yapmış bulunmaktayım. İlk evre boşa yaşanmış, zahmetli, ve çokça yorucu geçen yıllar gibi gelse de aslında böyle değil biliyorum. Bir amaca hizmet ediyordu o yıllar. Beni büyütüyor, bugünlere ve geleceğe hazırlıyordu. Bunun için beni üzmesi, incitmesi mi gerekiyordu peki? Maalesef ki evet. Hiç incitmeseydi, dünyanın ve insanların ikiyüzlülüğünü göstermese hayalkırıklığına uğratmasaydı ben onun öğütlerini dinlemezdim. Bir kitapta okumuştum şöyle diyordu: "Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinize konuşur. Bazen, dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir tuğla fırlatılır... İster fısıltıyı, ister tuğlayı dinleyin. Tercihi siz yapın..."
Birçoğumuz o tuğla fırlatılana kadar fısıltıyı duymuyoruz zannediyorum ki. Neyse ki çok da geç olmadan bu fazla duygusal hâlleri, insanlara hak ettiğinden fazla değer verme ve başkalarının dediklerini umursama safsatalarını bir kenara bırakıp kendimi seçme cesaretini gösterebildim. Neden böyle diyorum? Kendini seçmek cesaret ister demiş çünkü Kierkegaard. Bu hayatta çok duyarlı ve hassas bir insan olmak hepimizin fıtratında yok. Böyle olanlardan biri olarak bunun Tanrı'nın bir lütfu olduğuna inanırdım başta. Kendimce durumu romantize ediyordum yani. Fakat bu dünyada bu saydıklarım çoğu zaman insanların size saygısızca, fütürsuzca kırıcı ve bencil davranmalarına sebep oluyor. Onların nezdinde bu bir zayıflık. Şimdi bu yarım akıllılar böyle düşünüyor diye ben nahifliği, nezaketi ve hassas biri olmayı bir kenara mı bırakacağım? Hayır elbette. Fakat sevgimi, saygımı ve anlayışımı herkese cömertçe sunmaktan vazgeçeceğim. Hak edilen neyse o şekilde davranacağım. Bana nasıl davranılıyorsa öyle. Çocuklar ve hayvanlar hariç. Onlara karşı her zaman en anlayışlı ve nazik hâlimle yaklaşıyor olacağım.
Şimdi gelelim ikinci kısma. Öyle ya da böyle ilk evreden dersimi aldım ve bu süreçte öğrendiğim en kıymetli şey ne olmam gerektiği oldu.
Kendime odaklanmış durumdayım şu an. Öğrenmek hoşuma gidiyor. Kafa da dinliyorum yalan yok shsj.
Büyüdüğümden midir psikolojiye merak salıp öğrendiklerimden midir yoksa mental olarak olgunlaşmanın bir getirisi mi bilmiyorum ama eskiden oturup ağladığım şeylere şimdi hiç tepki vermiyorum. Bu kim ki bunun lafını ciddiye alıyorsun he de geç kafasındayım. Çok düşünmüyorum bir de artık. Hayat hep çabalamayla koşturmayla geçiyor. İnşallah istediğimiz yerlerde olacağız ileride. Allah yardımcımız olsun.
Hayatımın ikinci evresine geçiş yapmış bulunmaktayım. İlk evre boşa yaşanmış, zahmetli, ve çokça yorucu geçen yıllar gibi gelse de aslında böyle değil biliyorum. Bir amaca hizmet ediyordu o yıllar. Beni büyütüyor, bugünlere ve geleceğe hazırlıyordu. Bunun için beni üzmesi, incitmesi mi gerekiyordu peki? Maalesef ki evet. Hiç incitmeseydi, dünyanın ve insanların ikiyüzlülüğünü göstermese hayalkırıklığına uğratmasaydı ben onun öğütlerini dinlemezdim. Bir kitapta okumuştum şöyle diyordu: "Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinize konuşur. Bazen, dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir tuğla fırlatılır... İster fısıltıyı, ister tuğlayı dinleyin. Tercihi siz yapın..."
Birçoğumuz o tuğla fırlatılana kadar fısıltıyı duymuyoruz zannediyorum ki. Neyse ki çok da geç olmadan bu fazla duygusal hâlleri, insanlara hak ettiğinden fazla değer verme ve başkalarının dediklerini umursama safsatalarını bir kenara bırakıp kendimi seçme cesaretini gösterebildim. Neden böyle diyorum? Kendini seçmek cesaret ister demiş çünkü Kierkegaard. Bu hayatta çok duyarlı ve hassas bir insan olmak hepimizin fıtratında yok. Böyle olanlardan biri olarak bunun Tanrı'nın bir lütfu olduğuna inanırdım başta. Kendimce durumu romantize ediyordum yani. Fakat bu dünyada bu saydıklarım çoğu zaman insanların size saygısızca, fütürsuzca kırıcı ve bencil davranmalarına sebep oluyor. Onların nezdinde bu bir zayıflık. Şimdi bu yarım akıllılar böyle düşünüyor diye ben nahifliği, nezaketi ve hassas biri olmayı bir kenara mı bırakacağım? Hayır elbette. Fakat sevgimi, saygımı ve anlayışımı herkese cömertçe sunmaktan vazgeçeceğim. Hak edilen neyse o şekilde davranacağım. Bana nasıl davranılıyorsa öyle. Çocuklar ve hayvanlar hariç. Onlara karşı her zaman en anlayışlı ve nazik hâlimle yaklaşıyor olacağım.
Şimdi gelelim ikinci kısma. Öyle ya da böyle ilk evreden dersimi aldım ve bu süreçte öğrendiğim en kıymetli şey ne olmam gerektiği oldu.
Kendime odaklanmış durumdayım şu an. Öğrenmek hoşuma gidiyor. Kafa da dinliyorum yalan yok shsj.
Büyüdüğümden midir psikolojiye merak salıp öğrendiklerimden midir yoksa mental olarak olgunlaşmanın bir getirisi mi bilmiyorum ama eskiden oturup ağladığım şeylere şimdi hiç tepki vermiyorum. Bu kim ki bunun lafını ciddiye alıyorsun he de geç kafasındayım. Çok düşünmüyorum bir de artık. Hayat hep çabalamayla koşturmayla geçiyor. İnşallah istediğimiz yerlerde olacağız ileride. Allah yardımcımız olsun.