Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Sevdiğim yokluğunda geceler sabah olmaz, Güneş doğsa geceme gözlerin gibi doğmaz... Yüreğim kuşlar gibi her rüzgarda ürperir, Sensiz geçen her günüm, sanki bana yıl gelir...
Kanadı kırılmış kuşlar gibiyim Göklerden uzakta sevdalardayım Bahara küs olmuş kışlar gibiyim Sensiz bu şehirde yapayalnızım...
Ahmet Selçuk İlkan'dan Kanatsa da içimi gidişin Dokunma gözyaşlarıma Soluksuz bitsin bu sevda Ağlasın ağlasın bu şehir aşkımıza
Senden sonra aynalar benden kaçtı Umutlar elimi bıraktı uykular bana küstü Şimdi sırtımda gecenin yağmurları Başımda Kasım rüzgarları Ve dilimde hep o şarkı Seni o kadar çok sevdim ki Gel gör ki bağıramadım seni hiç bir yerde Çağıramadım, şımartamadım seni şımaramadım Nedense hep son vapurlarda bekledim seni Hep son trenlerde karıştım o kör kalabalıklara Kimselere gelmediğini sana da sevdiğimi söyleyemedim Oysa oysa seni o kadar çok sevdim ki
yılda sadece 2 ay ayrılık yaşıyoruz, onda da akşamları netten görüşüyoruz. şimdi bana sitem edersiniz kızlar, bu da ayrılık mı diye değil mi? 10 ay boyunca nerdeyse 7-24 beraber olup, herşeyi beraber yapıp, aynı yerde çalışıp, daha sonra kokusuna hasret kalmak inanın çok zor geliyor.
Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR...
Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... ...Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Kimsenin yokluğu bu kadar korkutmazdı beni. Kendimi zor günlerin adamı görürdüm ya, Hiçbir güçlüğün beni, bırak yıkmayı, sendeletmeyeceğini bile düşünürdüm. Oysa şimdi yarımım. Ve sen böylesine uzakken benden, hiçbir zaman tam olamayacağımı da biliyorum. Tasalanma diyeceksin, tasalanmayayım; ama, kendime bakıyorum da birkaç umut kırıntısı dışında hiçbir şey göremiyorum. Nerede olduğunu bilmek ya da döneceğin umuduyla yaşamak da kandırmıyor beni. Her sabaha sensiz uyanmaktan, her günün sensiz geçmesinden korkuyorum artık. Bu yüzden uyanmak istemiyorum uyuduğum uykuları Ve geceler Ne yıldızları görüyorum ne gecenin sesini duyabiliyorum. Saniyelerin ne kadar uzun olduğunu görüp şaşırıyorum. Bildiğim bütün hasret şarkılarını art arda ekleyip söylüyorum. Sesimi kendim bile duymuyorum. Senden bir iz göreceğim diye sokaklara çıkmıyorum artık. Bu kentin her yerinde sen varsın biliyorum. Yokluğunu kabul etmek böylesine zorken hiç olmama ihtimalini düşünemiyorum bile. Bekleyeceğim seni. Zor olacak, çok zor olacak; ama, bekleyeceğim. Bu yarım yüreğin diğer yarısı, yani sen Geleceksin değil mi?