- 8 Eylül 2016
- 3.314
- 8.940
- 158
Hiç ters gelmedi bana. Ben herkesin her yerde yaşayabilmesinden yanayım ama öyle elini kolunu sallaya sallaya değil. İhtiyaç vardır, faydan olur, gidersin, seversin, uyum sağlarsın. Her ülkenin kuralları vardır. Yok öyle kültürünü yerleştirme, benimsetme çabası. Kültürünü memleketinde yaşarsın. Gittiğin yeri kendine göre dönüştürmek yayılmacılıktır.Öyle bir şey olmaz ne yazık ki
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, hasta bakıma muhtaç ve engelliler alınabilirdi ama röportajdaki erkekler ülkeleri ve çocuklarının geleceği için mücadele edebilecek sağlamlıktalar.
Dediğiniz gibi zulüm başka bir şey ki, afganlar madem Taliban var zulüm var neden çocuklarını eşlerini analarını bacılarını bıraktı?
Zulüm bir tek erkeklere miydi? Kaldı ki bizim insanımız Kurtuluş Savaşında kadın erkek çoluk çocuk demeden mücadele etti değil mi? Allah muhafaza bugün benzer şeyler yaşansa yine hepimiz vatan için mücadele ederiz.
Öyle röportajlar var ki insan kızıyor, bazısı çok pişkince sınır dışı edileyim ne olmuş yine gelirim diyor, bulamadım o röportajları bulsam ekleyeceğim, hepsi kayıt altında olsa, kanunlara göre, bizim topluma göre yaşasalar zaten kimse huzursuz olmaz.
Ben Avrupa’yı bilmem ama Avrupa’ya kabul edilen mülteciler hemen böyle elini kolunu sallaya sallaya topluma katılabiliyor mu?
Kayıtsız topluma entegre edilmeden Avrupa’da yaşayan mülteci var mı?
Herkes kendi ana dilini konuşabilmeli elbette ama gittiği Avrupa ülkesinde dil öğrenmeden yaşayabiliyorlar mı mesela?
Benim yaşadığım bölgeye Rusya Ukrayna savaşı sonrası iki ülkeden de insanlar geldi Ege diye, İngilizler de vardı zaten, son 2 yıldır Afrikalılar da var, buraya adapte olmak için Türkçe öğreniyorlar, bir kısmı henüz tam konuşamıyor ama Türkçeyi anlıyor, belki sizlere ters gelecek ama nasıl ki ben Avrupa’ya yerleşsem onların dillerini öğrenmek zorundaysam, ülkeme yerleşen İngiliz de olsa Afgan da olsa Suri de olsa benim dilimi öğrensin isterim.
Kusura bakmasınlar yine biraz ters karşılanabilir lakin yurtdışında yaşayan ülkem insanı elbette sürekli maruz kaldığı dile daha aşinadır ağzı o dile kayar ama Türkiye’ye geldiklerinde bana direkt Almanca Fransızca İngilizce konuşmalarını garipsiyorum, ikaz da ediyorum sen bu ülkenin insanısın ülkene gelmişsin karşısında konuştuğun insan senin ülkenin insanı, Türkçeyi de biliyorsun bana niye nayn davut diyorsun, aynen zıvaynen mi diyeyim ne diyeyim sana