Haşimato, HipoTiroid Beslenmesi, Neler Yapılabilir?
Glutensiz, Şekersiz Hayat İlişkisi
Tiroid bozukluğunun, Haşimato’nun beni nasıl ters yüz ettiğini yazmıştım. (Yazının üzerine tıklayıp okuyabilirsiniz:
Dikkat! Sayısız şikayetiniz varsa Haşimato, Tiroid Hastası Olabilirsiniz.) Durumu aşağı yukarı farkettiğimde araştırmaya başladım ve öneri olarak karşıma şunlar çıktı:
1-Glutensiz Beslenme:
Haşimato ( ve hatta Graves ) hastalığının ile gluten ilişkisi resmi olarak onaylanmamışsa da bu konuda yapılan pek çok araştırma var. Sonuç bu rahatsızlıkların gluten hassasiyeti içerebildiği yönünde. Zaten gluteni kesen pek çok insan kendindeki iyileşme hikayesini farkedip yazıyor pek çok yerde. Azıcık araştırmak yeterli.
Ben kendi hikayemi yazayım: Göbek sandığım çok rahatsız bir şişkinliğim vardı. Ancak işin ilginci bazen bu göbek kendiliğinden azalıyor, bazen çoğalıyordu. Bazen yemeklerden sonra patlayacak gibi oluyor, nefes alamıyordum. Bunun çok yemekle ilgisi yoktu, ama neyle ilgisi vardı bilmiyordum. Sadece son zamanlarda şunu farkediyordum; ne zaman ekmek yesem hasta gibi oluyordum. Israrla eşime diyordum ki; ekmekte bana dokunan bir şey var, ne bilmiyorum. İşin aksi ekmeğe de aş eriyordum bir yandan.Tabii iş sadece şişkinlikle kalmıyor; kabızlık sorunu, ağrı, yüksek sancı sorunu hatta eklem ağrıları, yorgunluk da vardı. Özellikle bilemediğim gıdalarda.
Derken birtakım araştırmalardan sonra bende gluten hassasiyeti olabileceğini öğrendim ve zihnimdeki klik! sesini duydum. Şöyle diyordu: Gluten ile tiroid proteinleri arasında benzerlik vardır ve aslında bir bağışıklık sistemi hastalığı olarak da kabul edilen Hipotiroid, Haşimoto da gluten bağırsağa karıştığında bağışıklık sistemi onu yok etmeye odaklanır. Sanırım benim ekmek tüketiminden sonra (aşırı yemişsem bunu derhal hissediyordum) hasta gibi hissetmem bundandı. Zira tıpkı hastalıktaki gibi; bağışıklık sistemi hastalıkla mücadele içindeyken bitkin ve ölgün oluyorduk.
Ne yaptım? Derhal glutenli gıdaları kestim. Ne oldu? 10 gün içinde düzelme yaşadım. Ağrılar, şişkinlik kesinlikle azalmıştı. Ancak glutenin vücuttan tamamen atılması 3 ayı buluyordu ve ben gerçek bir gözlem için en az üç ay kaçırmadan glutensiz beslenmeliydim. Benim üç ayım düşe kalka oldu ancak ona rağmen sadece karın bölgesindeki şişkinlik değil vücudumdaki, yüzümdeki, bileklerimde ve ayaklarımdaki şişlikler de indi. Beni yere seren bitkinliğime de sadece üç kez yakalandım. Ağrılar, sancılar geçmişti yeter ki gluten sızması olmasındı.
Üç aylık sürede gluteni kesip, bir deneme yapılması tavsiye edilir, ben üç ay içinde yeniden ekmek yemeyi denedim; ne oldu: şişkinlik, ağrı, bitkinlik geri geldi. Bu da glutensiz beslenmeye devam etmemi işaret ediyordu.
Kısaca kendinizde benzer şikayetler hissediyorsanız (şişkinlik, yorgunluk, eklem ağrıları vesaire) gluteni kesmeyi deneyin, diyebilirim. Tıbbi literatürde kesinleşmiş bir şey olmadığından ancak deneme yanılma yoluyla vücudunuz ne tepki veriyor diye kendiniz gözlemleyip gerekli önlemleri alabilirsiniz. Yalnız gluteni ayıklamak kolay değil. Mesela normalde pirinçte gluten yoktur ama işleme sırasında gluten girebiliyor işin içine. Her şeyin içeriğini, alerji uyarısını okumak gerekiyor. Ben ilk on gün; hamur işi, makarna, pirinç, bulgur ne varsa hayatımdan çıkardım tam emin olamadığım için. Sonrasında öğrenmeye başladım. Burada marketlerin glutenfree bölümleri var. İlla ekmek yemek istersem oralara başvuruyorum ama çok da tercih etmiyorum. Türkiye’de Halk ekmek’in glutensiz ekmekleri var. Glutensiz unlar var vesaire. Yanısıra kendime hep söylediğim bir şey:
Yiyemeyeceğimiz şeyler olabilir ama dünyada hala yiyebileceğimiz sayısız güzel şey var.
Ve kaldı ki kişi kendindeki iyileşmeyi gördükçe, sırf şişkinliğin azalması bile glutenden rahatlıkla el çekmeye sebep oluyor.
Aşağıda
Glutensiz Hayat isimli Facebook grubundan aldığım Mehmet Öz’ün makalesi var, ilginizi çekebilir: (Çölyak ile Gluten Intoleransı farklı şeyler, bu yazıda da yazıyor ama ben de belirteyim)
“Dr. Mehmet Oz
Çölyak hastalığı: Glutensiz beslenme programının avantajları
Sadece Amerika’da 3 milyondan fazla kişi gizli bir salgından muztarip. Eğer şişkinlik, yorgunluk veya eklem ağrıları yaşıyorsanız, bunun sebebinin çölyak hastalığı veya gluten intoleransı olabileceğini düşünmenizi öneririm. Çölyak hastalığı vücudunuza ciddi şekilde zarar verebileceği gibi sizi karaciğer hastalıkları veya kansere yatkın hale getirebilir.
Daha da kötüsü ve önemlisi bu hastalığa çoğunlukla yanlış teşhis konuluyor ya da doktorlar tarafından fark edilemiyor. Ancak riskte olduğunuza dair endişeleriniz varsa dikkat edeceğiniz önemli işaret ve belirtiler var. Glutensiz bir diyet, dualarınıza yanıt olabilir ve hatta eğer gluten toleransınız varsa, gluteni hayatınızdan çıkarmak kilo vermenize de yardımcı olabilir.
Gluten: Nedir ve nelerde bulunur? Çölyak hastalığı, bağırsaklarınızın besinleri doğru düzgün emmesine engel olan bir sindirim bozukluğudur. Çünkü çölyak hastaları genellikle buğday, çavdar ve arpa gibi diğer tahıllarda bulunan bir protein olan gluteni hazmedemezler. Ekmeğin esnek dokusunu gluten sağlar. Hatta ilaç ve kozmetik gibi üretim alanlarında da kullanılır. Gluten aynı zamanda jambon, rokfor peyniri, bira, aromalı kahve, meyan kökü ve soya sosu gibi ürünlerde saklı olabilir.
Gluten aldığınızda ne olur? Gluten intoleransınız varsa ve bu proteini vücudunuza aldıysanız, bağışıklık sisteminiz, besinlerin emilimini ve kana geçmesini sağlayan, ince bağırsağın mükemmel mimarisinin bir parçası olan villüslerinize zarar veren antikorlar salarak bunu yanıtlar.
Normalde ince bağırsak yiyeceklerdeki önemli besinleri emen parmak benzeri tüylerle kaplı bir peluş halı gibidir. Çölyak hastalığına maruz kaldığınızda, bu villusler düzleşir ve halıya benzeyen bağırsak daha çok parke tabana benzer. Böylece artık besinler doğru düzgün emilemezler.
Bu da, ne kadar yerseniz yiyin, yetersiz beslenmeye yol açar. Gluten intoleransı ve çölyak hastalığı arasındaki fark, gluten intoleransının genellikle bağırsağa aynı zararı vermemesidir ancak gluten alımı, rahatsızlık verici belirtilere yol açabilir.
Çölyak hastalığının belirtileri:Belirtileri saptamak zor olabilir ancak genelde en yaygın şikayetler karın ağrısı, şişkinlik ve aralıklı ishal. Bazen çölyak hastaları mideyle, karınla ilgili hiçbir sorun yaşamazlar ve bunun yerine asabiyet, eklem ağrısı, kas krampları, ağız yaraları, ayaklarda karıncalanma, veya gluten intoleransından kaynaklanan kaşıntılı, kabartılı bir deri hastalığı olan dermatit herpetiformis gibi şikayetlerde bulunabilirler. Bu döküntünün ve diğer çölyak hastalığı belirtilerinin tedavisi, glutensiz bir beslenme programı sağlamaktır. Aslında esas anahtar, doğru tanıyı bulmakta. Çölyak hastalığı yanıltıcı bir teşhise neden olabilir, çünkü bu hastalık IBS (Hassas Bağırsak Sendromu), ülser, Crohn Hastalığı (İltihabi Bağırsak Hastalığı) ve anemi gibi hastalıkları taklit edebilir.
Şişkinlik, yorgunluk veya eklem ağrısı yaşıyorsanız siz de çölyak hastalığı veya gluten intoleransından mustarip milyonlarca insandan biri olabilirsiniz.
Araştırmacılar artık ABD’de çölyak hastalığının özellikle de yüksek orandaki yanlış teşhislere bakarak, önceden düşünülenden daha yaygın olabileceğine inanıyorlar. Artık doktorunuzun çölyak hastası olup olmadığınıza karar vermesine yardımcı olmak için güvenilir kan testleri mevcut. Çölyak hastalığı bir otoimmün hastalığı olduğu için çölyak hastalarının bazı antikor seviyeleri anormal derecede yüksektir. Doktorunuz bu antikor seviyelerini ölçüp, endoskopik doku örneğiyle birlikte teşhisi doğrulayabilir. Eğer çölyak hastalığınız varsa, glutensiz bir diyet rahatlamanızı sağlayacaktır çünkü şu anda tedavisi yoktur.
Kaçınılması gereken başlıca yiyecekler: Ekmek, Krakerler, Tahıl, Makarna, Kurabiye, Ppasta ve Börek, Unlu soslar. Amarant, esmer buğday, kinoa gibi bazı tahıl çeşitleri gluten içermezler ancak siz etikette gluten içermez yazdığından emin olun çünkü bu ürünler glutenli tahıllarla aynı fabrika veya tesislerde üretiliyorsa çapraz bulaşma meydana gelebilir.
Çölyak hastaları için genellikle güvenli olan yiyecekler: Meyve ve sebzeler, Et, balık ve kümes hayvanları (panesiz), Çoğu süt ürünleri, Glutensiz un (pirinç, soya, mısır, patates), Patates
Çölyak hastalığı hakkında bilinçlenme arttığından dolayı üreticiler giderek daha fazla glutensiz ürün sunuyorlar. Uzman bir diyetisyen de size glutensiz yiyecekleri öğretmekte yardımcı olabilir.Yanlışlıkla gluten tüketiminde bulunursanız, ishal veya mide krampları yaşayabilirsiniz çünkü azıcık miktarda tüketilen gluten bile zarara neden olabilir. Önemli olan yiyeceklerin etiketini okuyarak almak ve gluten içerenleri elemek, çünkü glutensiz bir beslenme genellikle çoğu hasta için tam iyileşme sağlar.”
2-Şekersiz Beslenme:
İbrahım Hakkı Hazretleri şeker için; vücutta maddi ve manevi yara sebebidir, dermiş. Hele yaşadıklarımdan sonra şekerin kişi için külliyen zarar olabileceğinde hemfikirim. En azından benim için öyle, bizzat test ettim üzerimde.
Kendimi şekerli, glutenli ve katkı maddeli gıdalardan uzak tuttuğum dönemde açık bir iyileşme yaşamıştım. Parlak anlardı bu anlar. İşin ilginci yaşayarak deneyimledim ki; şeker alışkanlık meselesiydi. Tüketmedikçe ona olan ihtiyacım da ortadan kalkıyordu. Zaten düşünüyordum ki; çocukluğumda abur cubur nedir bilmezdik, bir tek sabah çayımıza şeker koyardık ve en fazla reçelimiz olurdu. Hiç de canım tatlı istiyor diye kıvranmazdık. Ne zamanki şekerli gıdaya ulaşma kolaylığı ve çeşit arttı işte o zaman tatlı krizi diye bir şeyle tanıştım ben.
Glutensiz, şekersiz, katkısız kısaca ıvır zıvırsız gayet sade beslendiğim ilk on beş günlük zamanda markete gittim. Glutensiz malzemelerin olduğu reyona gittim ooo leb-i derya. Canım hakikaten hiç istememesine rağmen, hiç aramama rağmen, eski alışkanlıklardan gelen pis bir hareketle tatlılardan aldım. Glutensizlerdi ama şekerliydi elbette hepsi. Sonrası ne oldu biliyor musunuz; yeniden zihin karmaşası, yeniden bulanıklık, yeniden tatsızlık! Ve geri gelen çıldırtan kaşıntılar.
Çocukken sık duyduğum bir şey vardı etrafımda: aman çocuklara çok ekmek yedirmeyin aptal oluyorlar diye, ben bunu açıkça yaşadım üzerimde. Çok ekmek yedikçe ve şekerli gıda tükettikçe kesinlikle aptal oluyordum. Özellikle şeker tüketiminden sonra zihni faaliyetlerim yavaşlıyor, hafızam zayıflıyordu. Diğer şikayetlerimi yazmıyorum bile.
İnsanlar şekersiz hayat deyince (ki bir zamanlar ben de öyleydim) imkansız duygusuyla karşılık veriyorlar derhal. Gerçek hiç de böyle değil. Şeker zehrini vücuttan atınca aramıyor bünye, buna garanti verebilirim. Deneyin siz de göreceksiniz.
Evren’in bu konuda çok güzel yazıları var; şeker krizleri için magnezyum desteğini öneriyor mesela, denenebilir.
3-Paket gıdalardan, katkı maddeli gıdalardan ve içeceklerden Uzak Durma:
Her türlü paketli gıda, meyve suları vesaireden uzak durmak… Katkı maddeleri, mısır şurubu, glikoz, fruktoz vesaire ne varsa reaksiyona neden oluyor vücutta. Neredeyse gözle görülür reaksiyonlar oluyor bunlar da. Dolayısıyla yemeye başladığınızda sırf şişkinliğin geri gelmesinin rahatsız ediciliği bile el çektiriyor bu ürünlerden. En azından çoğunlukla:)
4-Deterjan ve kozmetiklerden Uzak Durma:
Henüz evden ve elden çıkaramadım bunları ama yavaş yavaş hayatımın içine daha doğal olanları sokmaya çalışıyorum, üzerlerinde düşünüyorum, öğrenmeye çalışıyorum. Sanırım strateji geliştiriyorum:) Ki böyle şeyler de öyle pat diye olmuyor, aşama aşama geçiş yapmak daha kolay oluyor.
Şampuan, duş jeli yerine sabun kullanımı, sıvı sabun yerine katı sabun kullanımı, antibakteriyel temizlik malzemeleri yerine sirkeli doğal ürünlerin kullanımı, Parabensiz ürünlerin kullanımı vesaire önemli gene her zamanki gibi.
.
Özetlersem:
İçinde ne olduğunu bilmediğimiz hemen her şeyden uzak durmalı. Kısaca doğal olanın dışına çıkmamalı. Bahsettiklerimin tümü esasında iyi bir yaşam için de önerilen şeyler. Canan Karatay’ın ekmeksiz yaşam önerisini çoğumuz biliyoruz zaten değil mi? Ve katkı maddeli ürünlerin zararları… sadece Tiroid rahatsızlığı için de değil tüm bunlar, günümüzde en büyük dert olan şeker hastalıkları, böbrek hastalıkları ve daha niceleri için bunlardan uzak durmak zaten gerekli. Bu hastalık benim için pozitif anlamda tetikleyici oldu. Hayatıma çeki düzen vermem, abuk subuk bir sürü zararı bünyeme ve dahası evime sokmamam için, özellikle çocuklarımı korumam için şükür sebebi oldu diyebilirim.
Buraya kadar kaçınılması gerekenleri yazmaya çalıştım. Yanı sıra bu türden hastalıklarda yapılması gerekenler var. Şöyle ki;
5-Vitamin Desteği Almak:
İmmün sistemi hastalıklarında olduğu gibi özellikle Selenyum (günlük 300 birim okumuştum bir yerde), C vitamini, B vitaminleri özellikle B12 ve en önemlilerinden biri D vitamini. Zira D vitamini eksikliğinde tiroid hastalığı bir başka şeye dönüşebiliyormuş. Misalen Hipotiroidiniz varsa Haşimato da olabiliyormuşsunuz ki bende bu şekilde olduğundan şüphe ediyorum. Kuzey ülkelerindeki güneş yoksunluğu D vitamini eksikliğine sebep olabiliyor. Ki ben geçen sene yoğun olarak hastalandığım ve sürekli yorgun hissettiğim zamanda tahminle D vitamini almaya başlamıştım ve bu şikayetlerimin çoğu (bitkinlik başta olmak üzere) ortadan kalkmıştı.
6-Egzersiz, Hareket, Spor Desteği:
Her yerde ve her zaman olduğu gibi spor burada da çok faydalı. Hiç birşey olmasa bile yavaşlayan metabolizmayı hızlandırıp, zindelik veriyor bünyeye. Ben düzenli ve aktif spor yapamıyorum ancak hiç olmazsa yürümeye çalışıyorum. Zaten günde 3 kez okul yolunda hem gidip, hem gelmek yetiyor bana. Ama düzenli spor, hele ki sabahtan yapılan spor gün boyu zindelik ve dinçlik veriyor bünyeye. Gene de onu da yapamıyorum diye tümden koyvermek yerine; asansör kullanmamak, bir yere arabayla gitmek yerine yürümek, keyifli yollarda bisiklet kullanmak fayda sağlayabiliyor.
7-Haftada iki kez Balık yemek, Protein almak.
Ya da Omega-3 desteği almak ancak bizimki gibi bir ülkede balık tüketmek çok daha mantıklı.
Yanı sıra abartmadan protein ağırlıklı beslenmek. Elbette ham sebze ve meyve tüketmek. Ki ülkemiz cennet bu konuda. Yurt dışında yaşayanlar bilir en çok bunu :)
Tüm bu yapılanlar şikayetlerin büyük kısmının ortadan kalkmasına vesile oluyor. Başka şeyler de illa ki vardır, ben kendi yaşadıklarımı ve gözlemlediklerimi yazdım. Siz de deneyerek gözlemleyebilirsiniz kendinizi.
ALINTI
Deli Anne 10/02/2015
Arınma Yolculuğu