Prof. Dr. Ahmet Aydın , İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
"AĞIR METAL KAYNAKLARI Cıva kaynakları • Egzoz gazları ve kirli hava
• Böcek ilaçları
• Amalgam diş dolguları
• İçme suları
• Keçe
• Kulak ve burun damlaları
• Bazı aşılar (karma aşı, hepatit B, HiB, grip)
• Kan grubu uyuşmazlığını önleyen ilaçlar
• Kontakt lens solüsyonları
• Çamaşır yumuşatıcıları
• Deniz ürünleri
• Talk pudrası
• Kozmetikler (maskara)
• Ahşap koruyucuları
• Yer cilaları ve parlatıcıları
• Piller
• Cıvalı idrar söktürücüleri
• Elektrikli aletler
• Patlayıcılar
• Fluoresan lambalar
• Boyalar
• Tarım ilaçları
• Petrol ürünleri
• Musluk suyu
Kurşun kaynakları
• Motorlu araçların yaydığı egzoz gazları
• Kurşun borularla evimize ulaştırılan sular
• Kalıcı rujlar
• Vinil okul çantaları
• Ders araçları,
• Duvar boyaları
• Tekstil boyaları
• Oyuncaklar
• İçme suları
• Dökme demir
• Kirli hava
• Porselen veya çelikten yapılmış banyo küvetleri
• Piller
• Konserve gıdalar
• Kimyasal gübreler
• Toz
• Endüstriyel bölgelerde yetişmiş gıdalar
• Saç boyaları
• Kurşunlu cam
• Böcek öldürücüler
• Sigara dumanı
Alüminyum kaynakları
• Pişirme kapları
• Folyolar
• İçme suları
• Antiasitler (mide ilaçları)
• Aşılar (Pnömokok, Hepatit A, HPV)
• Deodoranlar
• Tamponlu aspirin
• Gıda katkıları
• Rujlar
• Konserve edilmiş asidik yiyecekler
• Bazı ishal ilaçları
• Bazı hemoroit ilaçları
• İşlenmiş bazı peynirler
Arsenik kaynakları
· Kirli hava
· İçme suyu
· Balıklar
· Böcek öldürücüler
· Tarım ilaçları
· Endüstiriyel et ürünleri
· İşlenmiş bazı metaller
· Deniz ürünleri
· Özel cam ürünleri
· Tahta koruyucuları
Kadmiyum kaynakları
· Sigara dumanı
· Kirli hava
· Kadmiyumlu topraklarda yetişen bazı meyve ve sebzeler
· Böbrek, karaciğer, tavuk gibi et ürünleri
· Böcek öldürücüler
· Karayollarındaki tozlar
· Nikel-kadmiyumlu piller
· Boyalar
· Fosfatlı gübreler
Nikel kaynakları
· Elektrik düğmeleri
· Aydınlatma gereçleri
· Seramik
· Kakao
· Soğuk saç perması
· Yemek pişirme kapları
· Kozmetik ürünler
· Metal paralar
· Diş malzemeleri
· Bazı çikolatalar
· Margarinler
· Endüstriyel alanların yakınında üretilmiş gıda ürünleri
· Saç spreyleri
· Endüstriyel atıklar
· Süs eşyaları
· Metal rafinerileri
· Metal eşyalar
· Nikel-kadmiyum piller
· Ortodonti malzemeleri
· Şampuanlar
· Musluk suyu
· Fermuarlar
· Sigara dumanı
Not: Bu liste tam değildir, eksikliklerin tamamlanmasında herkese görev düşmektedir. Diğer kimyasal toksinlerin de listelerinin hazırlanması gerekir.
AĞIR METAL HANGİ YÖNTEMLE SAPTANMALI?
Ağır metallerin varlığını saptamak için, kan saç ve idrardan alınan örneklerin özel yöntemlerle incelenmesi gerekmektedir. Başlıca ağır metal testleri şunlardır;
1. Kanda ağır metal testi
2. Saçta ağır metal testi
3. İdrarda ağır metal testi
4. İdrarda ağır metal testi (DMSA ile uyarılmış)
5. Dokuda ağır metal testi (ağır metallerin porfirin ile yaptığı bileşikler)
Toksik ağır metaller özellikle beyin gibi yağdan zengin doku ve organları seçip orada otururlar. Otistik çocuklar ağır metalleri organ ve dokulardan yeteri kadar hızla atamazlar. Dolayısıyla ağır metaller kana karışmadıkları için yeteri kana, saça ve idrara yeteri kadar geçmeyebilirler.
Örneğin yapılan bir araştırmada normal çocuklardan alınan saç örneklerinde referans aralıklarda (normal düzeylerde) ağır metallere rastlanırken, otistik çocuklarda bu düzey ya çok düşük ya da sıfır olarak saptanmıştır.
Yani hastada ağır metal yükü olmasına rağmen kanda, saçta ve idrarda yapılan ağır metal testi normal çıkabilir, bu da teşhisin atlanmasına neden olabilir. Bu testler ancak son zamanlarda maruz kalınan ağır metali gösterebilirler.
Ancak DMSA gibi bir şelasyon ajanının uygun dozda verilmesini takiben en az 6 saat sonrasında alınan kan, saç ya da idrar örneklerinde toksik ağır metalleri saptamak mümkün olabilmektedir.
Bu nedenle pratikte istenilmesi gereken en doğru test DMSA ya da başka bir şelatörle ile uyarılmış ağır metal testidir.
Bazen ağır metal dokuya o kadar sıkı yapışmıştır ki DMSA ile uyarılan örneklerde bile tespiti mümkün olamamaktadır. Çok sık görülmeyen bu durumda porfirin testi yapılması uygun olacaktır. Çünkü bu test ile doku içindeki ağır metali bile saptanabilmektedir.
Normal gibi görünen kişilerde de ağır metal boşaltımı
Normal gibi görünen kişilerde de ağır metal boşaltımı fazla olabilir mi? Tabii ki olabilir ve zaten olmaktadır da. Bu durum bazı hekimlerde ve hastalarda kuşkuya yol açmaktadır. Yani ağır metal yükünün fazla olması otizmin nedeni olmayabilir mi? sorusunu akla getirmektedir.
Aslında ağır metal değerleri ile klinik belirtiler arasında doğru bir orantı yoktur. Aynı ağı metal düzeylerinde klinik belirtiler hafif (yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon zafiyeti vb) olabileceği gibi otizm, Alzheimer hastalığı ya da şizofrenide olduğu gibi çok ağır da olabilir. Bu değişkenlik kişinin ağır metali boşaltma kapasitesi ile ilgilidir. Ayrıca kişinin beyin gelişiminin hızlı olduğu erken yaşta ağır metale maruz kalması da önemli bir etken olmaktadır. Az önce söylediğimiz gibi en ağır belirtiler DMSA ile bile ağır metal boşaltımı yapamayan kişilerde görülmektedir.
Bazen şelasyon uyguladığımız kişilerde 6 ay sonra x ağır metalinin daha da arttığı ve hatta daha önce normal sınırlarda olan bir y metalinin patolojik sınırlara geçtiğini görmekteyiz. Halbuki o sırada hasta klinik olarak daha iyiye gidebilmektedir.
Ağır metal yükü hiçbir zaman normal olarak kabul edilemez! Ağır metaller sıfır olmalıdır, yani sıfırın üzerindeki her değer patolojiktir. Bu nedenle bir X değerinin laboratuar normalleri arasında kalmasının hiçbir garantisi yoktur.
Çok yüksek ağır metal değerlerine sahip olan çocuklarda bile mutlaka, başka etiolojik faktörler de (kimyasal toksinler) araştırılmalıdır.
DMSA İLE UYARILMIŞ İDRARDA AĞIR METAL TARAMASI
Hasta gece son idrarını yapar.
Kilogram başına 30 mg miktarda DMSA'yı tek seferde ağızdan alınır. Maksimum doz 1800 miligramı geçmemelidir (1 tablet=100mg).
Hasta kapsül alamıyorsa, kapsülleri açıp içeriğini asitli olmayan herhangi bir gıdaya karıştırılarak verilir.
Sabah alınan ilk idrar temiz bir cam kaba alınır ve verilen özel örnek kabına en az yarısını dolduracak miktarda aktarılır. Eğer hasta çocuksa ve bez kullanıyorsa eczanelerde satılan idrar toplama torbalarını da kullanılabilir.
DMSA verildikten sonra idrar toplanması için gerekli süre 6 - 9 saattir. İlk 6 - 9 saat boyunca yapılan tüm idrarları bir arada toplanılır ve bu karışımdan alınanı örnek olarak götürülür.
Bu test halen Türkiye’de LS-MS aleti ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde yapılabilmektedir. Bu test zararlı bütün metalleri (cıva, kurşun, kadmiyum, alüminyum, uranyum vb) gösterirken aynı anda faydalı bütün metalleri de (selenyum, demir, lityum, çinko, magnezyum vb) aynı anda göstermektedir.AĞIR METAL VE TOKSİN TEMİZLEME TEDAVİSİ
Ağır metal ya da toksin temizliği aylar ve hatta yıllar süren bir süreçtir. Deyim yerinde ise bir maraton gibidir. Tedavi çok yönlü olup sabırlı ve bilgili olmak şarttır. Tedavinin ana unsurları şunlardır.
• Çevresel etkenlerin uzaklaştırılması
• Uygun diyet uygulanması
• Sindirim sisteminin düzeltilmesi
• Doğal gıdaların kullanılması
• Bağışıklık sisteminin desteklenmesi
• Vücudun toksinleri temizleme yollarının desteklenmesi
• Doğal veya kimyasal yollarla ağır metallerin uzaklaştırılması
• Hiperbarik oksijen tedavisi
ŞELASYON TEDAVİSİ
Şelasyon cıva, kurşun, arsenik ve benzeri toksik ağır metallerin bazı ilaçlara bağlanarak vücuttan atılmasının (temizlenmesinin) sağlanmasıdır.
Temel olarak dört ilaç kullanılmaktadır:
DMSA (Di-Mercapto-Succinic Acid) en çok tercih edilen şelasyon ajanıdır.
DMPS (Di-Mercapto-Propane-Sulfonate) sık kullanılan diğer ajandır.
DMSA’nın geniş bir yelpazedeki zehirli metalleri (kurşun, cıva, arsenik, kalay, kadmiyum, nikel, tungsten, uranyum antimon, platin vb) bağladığı ve vücuttan attığı ispat edilmiştir.
İkinci sırada tercih edilecek ajan ise DMPS olmalıdır.
Saptanan metallerin özelliğine göre EDTA ve ALA da ilk iki sıradaki ajanlarla dönüşümlü olarak kullanılabilir.
Şelasyon tedavisi hangi şartlarda yapılabilir?
Şelasyon her otistik çocuğa uygulanabilecek bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, deneyimli ve yetkin olmayan kişilerce uygulandığında ciddi zararlar verebilir. Bu tedavi öncesinde bu tedaviye gerek olduğu mutlaka kanıtlanmalıdır.
Bu tedavi sadece ağır metallerden etkilenen ve bu tedavinin uygulanabileceği özelliklere sahip yani böbrek, karaciğer ve kemik iliği hastalığı olmayan ve tedavi öncesinde yapılacak testlerle mevcut mineral düzeyleri yeterli bulunan çocuklara önerilebilir.
Bir diğer önemli konu da şelasyon tedavisi öncesinde glutatyon seviyesini normal düzeye getirmektir.
Glutatyon’un toksik ağır metalleri bağlayarak vücuttan atılmalarını sağlamak gibi çok önemli bir role sahip olduğu unutulmamalıdır.
DMSA ile yapılan şelasyon tedavisi esnasında çinko boşaltımı hemen hemen iki kat artmaktadır.
Bu nedenle çinko seviyesi tedavi öncesi ve esnasında izlenmeli ve normal seviyeyi koruyabilmek için gerektiğinde çinko takviyesi yapılmalıdır.
DMSA demir, kalsiyum ve magnezyum boşaltımını etkilemez; bakır boşaltımını ise artırır.
Bakır, otistik çocuklarda genellikle fazladır, bu yüzden bu atılım faydalıdır ancak bakır seviyesi tedavi öncesi ve esnasında yine de takip edilmelidir. Çünkü bakır düşüklüğü de zararlı bir durumdur.
Şelasyon tedavisinde, özellikle küçük çocuklarda ve ağızdan tedaviyi reddeden olgularda tercih edilmesi gereken ilaç veriliş biçimi ciltten emilim yoluyla olmalıdır. (transdermal) Bu zaten en güvenli yoldur.
Oral (ağız yoluyla) DMSA, temini kolay ve ucuz olması nedeniyle sıklıkla ilk tercih edilen ajan olmaktadır. Karaciğer yetersizliği olan olgularda ise rektal (makat) yol diğer bir alternatiftir.
Tedavinin yavaş ve optimal dozlarda olması, ağır metallerle birlikte atılabilecek faydalı minerallerin takip edilerek zamanında yerine konulabilmesine olanak sağlayacaktır.
Hızlı yapılacak bir tedavide ise pek çok organdan ve aynı anda kana çok miktarda ağır metal karışacaktır. Bu durumda beynin attığından fazlasıyla karşılaşması söz konusu olabilecektir (reexposure). Damar yolu ile yapılan (IV) şelasyon tedavisi (EDTA, ALA) bu nedenle ön planda önerilmemektedir. Unutulmamalıdır ki şelasyon bir “maraton” dur ve bu tedavide kısa mesafe koşucusu gibi davranılmamalıdır.
Şelasyon tedavisi öncesinde vücudun çeşitli fonksiyonlar için gereksinimi olan elementlerin düzeyi araştırılmalıdır. Varsa eksikler yerine konulmalı ve tedaviye bundan sonra başlanmalıdır. Ayrıca tedavi süresince de çocuklara mineral ve vitamin desteği verilmelidir. Bağırsak sorunları olan çocuklarda DMSA kullanılmasının mantar enfeksiyonlarını azdırabilir.
Şelasyon tedavisinin olası yan etkilerinin saptanması ve alınması gereken önlemler
Nadir de olsa karaciğer, böbrek ve kemik iliği olumsuz etkilenebilmektedir. Tedavi süresince uygun aralıklarla mineral düzeylerinin yanı sıra ilgili tetkikler 2-3 ay gibi aralıklarla tekrarlanarak hastayı yakından takip etmek önemlidir.
DMSA temelde idrar yoluyla atıldığı için böbrek fonksiyonları kontrol (kan kreatini, kan üresi) edilmelidir.
Kemik iliği baskılanmasına yol açabilme olasılığına karşın kan bulgularını kontrol etmek gereklidir (tam kan sayımı).
Karaciğere zarar verebilme olasılığına karşın karaciğer fonksiyonlarını kontrol etmek (ALT, AST, GGT).
KLOROFİL İÇEREN BİTKİLERLE ŞELASYON Kimyasal toksin ve ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılmasında klorofilden zengin gıdaların önemi büyüktür. Yeşil sebzelerin ortalama klorofil içeriği % 0.5’den daha azdır. Yosunlar ve çimler (klorella, spirulina, mavi-yeşil alg, deniz börülcesi, buğday çimi, arpa çimi) ise daha fazla klorofile sahiptirler. Yeşil algler içinde en yüksek (%3-5) klorofil içeren bitkiler klorella ve spirulinadır. Bu yosunların %20’sini fibröz (telsi) kabuk, %80’ini ise iç kısım oluşturur.
Toksinler ve ağır metallerin çoğu kandan bağırsağa atılır. Atılan bu zararlı maddelerin bir kısmı dışkı ile boşaltılırken geri kalan kısmı tekrar emilerek kana geçer. Klorella ve spirulinanın fibröz (telsi) kabuk kısmındaki mukopolisakkaritler ağır metalleri, böcekkıranları (pestisid), DDT, hidrokarbon ve polikarbonları tutarak vücutta birikimini önler. Burada bulunan klorofil içeriği zengin otlar ve yosunlar toksinlerin tekrar emilmesini engellerler.
Klorella veya spirulina gibi yosunlar Japonların yosun yemekleri (suşi) gibi çok sağlıklıdır. Çok miktarda vitamin, mineral, amino asit ve diğer besin maddelerini içerirler. Klorella ve spirullinada insan vücudu için gerekli nerdeyse bütün maddeler bulunur.
Klorellada bulunan maddeler
• Yüksek miktar (%58) ve kalitede protein: Bütün amino asitleri içerir.
• Bütün B kompleks vitaminleri (B12 dahil).
• C vitamini
• E vitamini
• Beta-karoten.
• Makromineraller: Kalsiyum, magnezyum, potasyum.
• Mikromineraller: Çinko, selenyum, demir
• Omega-3 yağ asitleri: GLA.
• Mukopolisakkaritler
• Nukleik asitler (RNA & DNA): %13
• Klorofil
• Klorella büyüme faktörü: %18
Klorella veya spirulinanın diğer özellikleri
• Klorella veya spirulina demir boşaltımını artırmaz. Tam tersine demir içerdikleri için kan demir düzeyini artırır.
• Klorella veya spirulina birkaç gün içinde ağız kokusunu giderir; pis dışkı kokusunu da giderir.
• Klorella veya spirulina klorofilaz ve pepsin gibi sindirim enzimlerini ihtiva eder.
• DMSA’dan farklı olarak klorella bağırsakta veya spirulina mantarların üremesini artırmaz. Tam tersine bağırsakta bulanan probiyotiklerin (laktobasiluslar) normalin 4 kat daha fazla üremesini sağlar.
• Klorella ya da spirulina alan kişilerde ilk günlerde gaz, kramp, kabızlık ve ishal gibi bağırsak hareketlerinin artış belirtileri görülebilir.
• Klorella büyüme faktörünün yaşlanmayı önleyici bir etkisi vardır.
• Klorella Büyüme Faktörü (KBF) bağışıklık sistemini güçlendirir, kansere karşı etkilidir.
• KBF ve klorellanın içerdiği yüksek miktarlardaki DNA ve RNA sinir ve diğer doku hücrelerinin tamirine yardımcı olur.
Klorella-Spirullina/Dozaj
• Erişkin bir insan günde üç gram klorella veya spirulina idame dozu olarak yeterlidir.
• 5-7 gram daha etkili olacaktır.
• Ağır metali olan erişkin kişilerde önerilen toplam doz günde en az 10 gramdır; 20 grama kadar çıkılabilir.
• 30 kg bir çocuk için 5 gram, 10 kg'lık bir çocuk için 3 gram uygun olur.
• Spirulina ve klorella benzer özelliklere sahip olsalar da farklı özellikleri nedeni ile kombine edilmeleri daha iyi olabilecektir.
• 2 kısim spirullina/ bir kisım klorella alınması önerilmektedir.
EPSOM TUZU (MAGNEZYUM SÜLFAT) BANYOSU • Sülfatlar ağır metal temizliğine yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir.
• Otistik çocukların çoğunda hem magnezyum hem de sülfatlar düşüktür.
• Magnezyum sülfat suya koyulduğunda magnezyum ve sülfata ayrışır.
• Her iki molekülde deriden emilir. Sülfatın etkisi 7-8 saat kadar sürer.
• Magnezyum sülfat tozunu kaynar suda iyice eritin.
• Küvetin içine dayanılabilecek kadar sıcak su koyun ve içine magnezyum sülfatlı suyu ilave edin.
• Başlangıçta yarım çay bardağı magnezyum sülfat tozu kullanın ve daha sonra tolere ettikçe 1-3 çay bardağına kadar çıkın.
• Yan etkiler: Huzursuzluk ve hiperaktivite olursa dozu azaltın. Banyo suyu yutulursa ishal yapar.
• Küvet içinde en az 20 dakika kalınmalıdır.
• Banyodan sonra isterseniz durulanmaya ve kurulanmayabilirsiniz.
• Magnezyum sülfat derinizde beyaz toz şeklinde kalır ve etkisi devam eder.
• Magnezyum sülfat kimya ve ecza depolarında kilo ile satılır.
Sonuç
Belki herkes farkında, ama konunun yeterince önemsenmediği açık. Otistik çocukların hemen hepsi zehirlenmiş vaziyette ve sorunun önü alınamıyor. Artık konu akademik bir tartışma olmaktan çıkmalıdır. Bu bir halk sağlığı sorunudur ve sivil ve resmi kuruluşlar otizme ya da diğer nöropsikiatrik hastalıklara neden olan çevresel toksinlere karşı mücadeleye başlamalıdırlar. Aksi halde torunlarımızın belki de çocuklarımızın bu Dünya’da yaşama şansı kalmayacak.
Prof. Dr. Ahmet Aydın
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
Kaynak :
https://www.facebook.com/notes/otiz...-agir-metallerin-temizlenmesi/154774114537551