Okunmaya Değer...

Küle döndüysen;
Yeniden güle dönmeyi bekle…!!
Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil;
Kaç kere küllerin arasından doğrulup yeni bir gül
olduğunu HATIRLA...!

*Hz.Mevlana
 
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda.
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor.
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum.
Biraz kırgın.

Biraz da kirletti sensizlik beni!
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
“İyiyimler” yamaladım dilime.
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni.
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni.
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum.
Benim derdim yeter bana banane!
Alıştım mı yokluğuna?
Vaz mı geçiyorum, varlığından?
Tedirginim aslında,
Ya başkasını seversem?
İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.

*Özdemir Asaf
 
Kişiliğim, hayatım hakkında konuşabilirsiniz.
Fikir yürütebilirsiniz.
Beni öyle böyle sanabilirsiniz.
Ama emin olamazsınız.
Sizin hakkımdaki yorumlarınız, sanmalarınız benim gerçekte ne olduğumu değiştirmez.
Baktığım yeri söyleyebilirsiniz ama ne gördüğümü ASLA!

Bob Marley
 
Alışıldık bir çaresizlik var içimde,
Alışıldık bir öteki'lik....

Alıntı
 
Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan Hayattan hic bir tat alamazsın.
Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı ama aşk her şeye ragmen yaşanmalı.

ڪےAdam Fawerڪے
 
Öle öle sağ çıkmayı öğrendim aşktan.

Yaşar gibi yapıp 'sence' ölmektense, ölür gibi yapıp 'bence' yaşarım.
Sen sevdana baş aktör değil; provasız aşklarına figüran arıyorsun.
Ceplerim, ölmüş şiirlerimin tabutu gibidir.
Her aşk, kendini çözebildiği kadar eksiktir.
Sana birbirinden güzel yalnızlıklar biriktirdim.
Artık sözlerin merheme yara olmuşsa, içindeki seni sus;içindeki beni duy.

KAHRAMAN TAZEOĞLU-BaşkA
 
"Ne zaman içimden sana ait bir şeyleri söksem kendimi parçalıyormuş gibi oluyorum".

Kahraman Tazeoğlu
 
Sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim...Yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. Yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, pek çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen... Yanında sonsuz şımarabileceğim ve hala korkmaktan kaybetmeyeceğim tek kişi...Yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum... Sonra daimi hayranım ve tabii dokunulmamış sevgilim...Sen benim masumiyetimsin... Benim en yakınımsın! aslında belki öbür yarımsın? bütün bunlar ne demek anlıyor musun?

Buket Uzuner
 
Adı yalnızca aşktı bu yangının..
Üç harfte bir ömür heba olacaktı..
Üç harfte bin hiçlik.
Üç harfte bin terk...
Adı sendi..

Ve gitmeseydin biz olacaktı.

Özür dilerim,
Sevmemeliydim seni!

Kahraman Tazeoğlu
 
"İnsanın başkasına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."

Tezer Özlü
 
Beni neden sevmedin?

Niye yetmedi seni bu kadar sevmem?

Seninle uyanıp,seninle uyuyakaldığım için mi?

Hayallerim,hatıralarım,rüyalarım sen dolu olduğu için mi?

Sen üzülsen en çok canı yanacak olan kişi ben olduğum için mi?

Sensiz eksik hissettiğim için mi?

En ihtiyacım olan kişi olduğun için mi?

Senin en ihtiyaç duyduğun insan olmak istediğim için mi?

Söylesene,neden sevmedin beni?
 
Birini seversin. Hem de öyle bi’ seversin ki bırak kalbini bedenine bile sığmadığını hissedersin. Bardağın en dolu tarafı,güneşin gözüne en dik açıyla ve acıyla gelen ışınıdır o. Bi’ gelişiyle içini ferahlatır,gidişini bırak tek bi’ lafıyla içini yakar kavurur. Kimselere bahsedemezsin. Çünkü kimse anlamaz,kimse senin baktığından ziyade gördüğün gözle göremez onu ve onun senin içindeki yerini. Tüm harflerinle birlikte dışa susar,içine haykırırsın. Kendinle konuşur,kendinle dost olursun. Olmayacak diyenler,gitti diyenler olur.

Sonra bi’ bakarsın; hiç gelmediğini,gitmesi için bile en azından bi’ kere gelmesi gerektiğini anlarsın. O hiç gelmemiş,gelme lütfunu bile göstermemiş kişidir dersin yıkılırsın ve hayallerinin üstüne öylece yığılırsın.
 
Kısaca söyleyeyim;
Anlamak yordu beni...

Edip Cansever
 
Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyeyim? Aşk da Sen, hasret de Sen,"Ben de Sen.."

[ Mevlana ]
 
Çok hata yaptım şimdiye kadar. Tarifi zor , dönüşü imkansız. Ders aldıklarım oldu , almaya vakit bulamadıklarım da. Duyduklarım doğruysa zaferlerim de olmuş. Ahımı alanlar hala ödüyormuş. İyi ki yapmışım dediğim şeyler var , aynı zamanda keşkelerim de... Engellemek istediğim başlangıçlar da var. Unutmayı yürekten dilediğim kişiler ve zamanlar var. Unutamadığım ama elbet bi gün unutacağım dostlarım var. Hayatımdan seneler , aylar çalan insanlar var... Hafızamdan silmek istediğim görüntüler var , silemediğim sözler var , duymamış olmayı dilediğim ama duyduğum , kiminin gözüne sokmak istediğim gerçekler var , ama bende saklı hala. İçim kanaya kanaya güçlü olduğum anlarım var...

Alıntı
 
sanma ki bir dert sende var, sendeki derdi nimet sayan da var.

alıntı
 
Ayrılığın en çok acıtan yanı;
Onun yüzünden kaybettiğin insanlara,
yeniden muhtaç kalmandır.

M.Foucault
 
Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin? Sevgilinin saçının bir teline ne şiirler yazılırdı hani. Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan. Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın gölgesi, belli belirsiz bir tebessüm, gözbebeklerinde saklı ateş ve har. Uzaktan da sevilirdi yar. Mümkündü. Hem mümkün hem imkânsızdı aşk. Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan. Aşk bugün var yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki. Öylesine ürkek. Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka "sahip" olduğundan. Mülkü yok, tapusu yoktu. Daha mı anarşistti eskiden aşklar?

Sahi "yârim" ne güzel kelimeydi. Ağızda akide şekeri. "Yârim" der, sonra bir es verir, gayriihtiyari susardın. Söyleyecek söz kalmazdı ardından. Tek başına kaç cümleye bedeldi kelimeler. Eskiden harfler daha mı kıymetliydi? Bir mektup yeterdi aylar süren ayrılıkların sessizliğini kapatmaya. Tek bir yemin yeterdi aradaki mesafeleri azaltmaya. Artı
k hiçbir şey o kıvamda değil. İbre şaştı, ayar bozuldu sanki. El titredi, akort bozuldu sanki. İlişkilerimizin ahengi eskisi gibi değil. Kelime cömerdi, duygu cimrisi bugünün insanı. Konuşmaya gelince açıyor ağzını, duygulanmaya gelince tutuyor kendini. Zaman yok ya, hep bir telaş halindeyiz ya, bunca koşuşturma arasında kimsenin durup da duygulanmaya vakti yok.

"Bütün meslekler insan ruhunu kemirir durur. Bir tanesi hariç: Şairlik." Böyle demişti Charles Baudelaire. Artık bu durum da değişti. Şimdilerde şairlik dahil bütün meslekler ruhumuzu kemirip duruyor, inceden inceden. Makyajla kapatıyoruz kemirilen yerlerin üstünü, ruhumuzdaki gedikleri, benliğimizdeki oyukları. Meşguliyetle, sosyallikle, unvanla, kariyerle, şan şöhretle kapatıyoruz. Ama alttan alta birçoğumuz aynı dertten mustaribiz: Tamamlayamadığımız bir eksiklik duygusunu, azalmayan bir bezginliği sırtımızda un çuvalı gibi taşıyoruz. Monoton bir değirmen taşı günlerin akışı. Dönüyor kendi ritmiyle. Bizi o çarkın dışına çıkaracak bir aşk arıyoruz. Sıradışı bir sevda. Ama gel gör ki ne Ferhat'ız dağları delecek, ne Simurg kuşlarıyız mavilikte kanat çırpacak. Hem gizliden gizliye masalsı ve destansı bir sevda arıyor hem de masalları ve destanları hayatımızdan satır satır siliyoruz.

Elif Şafak
 
yüz güzelliği hamamdan eve, huy güzelliği urum'dan şam'a.

bir atasözü
 
Back