- 17 Ekim 2007
- 791
- 9
Bahar aradı dün. Çocukluk arkadaşım. Sırdaşım, oyundaşım, adaşım. Annem oturduğu yerden seslenince, ikimiz birden cevap verir, sonra da karşılıklı gülerdik dakikalarca. Yarın Erdek\'e geliyormuş. Uğrayacak. Onu seneler sonra yeniden göreceğim. Değişti mi acaba? Eminim güzeldir; her zaman olduğu gibi. Bakalım bahçeyi nasıl bulacak.
Sarı yapraklarla irkildim birden. Gelen; sonbahar. Şaşırttı beni. Annem, \"Hep sonbaharda azıyor sivilcelerin.\" derdi, avludaki sallanan sandalyede otururken. Sandalye hala eski yerinde. Bahar hatırlayacak mı acaba? (Eğilip bir su içeyim dedim,) Çeşmemiz, kendimi bildim bileli eskiydi, ama hala akıyor. Tuhaf şey! Sular değil zaman sanki avuçlarımın arasından akan. Yaşandı, ya da yaşanacak, beş yıl önce - on yıl sonra ne fark eder? Geçmiş, yine geçmiş olacak. Herşey yaşandığı gibi kaldı anılarımda. Eşyaları hep sattık, annem ölünce. Oldum olası ölümden çok korkardı. Mezarlıklar ürkütürdü onu hep. Nasılsa birgün gideceğini biliyordu, belki ondan.
Bahar için de anneydi o. Bahar\'ın annesi yoktu çünkü... Namık, \"Annemizi geçmişinden ayırmaya hakkımız yok.\" dediği için satılmamıştı eşyalar yıllar önce. Geçen hafta satıldı hepsi. Bir tek bu sallanan sandalye kaldı; annemin geçmişinden benim geleceğime bir köprü. Telefonda söyleyemedim Bahar\'a, annem...
Bir yandan dikiş diker bir yandan da seslenirdi; \"Çifte Bahar\'lar, yine her tarafınız toz toprak olmuş!\" Sallanan sandalyenin bu tahta avludaki gıcırtıları doluyor kulaklarıma. Bilmeden yer etmiş geçmişimde.
Bahar sonra İstanbul\'da bir yatılı okula gönderildi; ardından da öğretmen okulunu bitirdi. Şimdi öğretmenlik yapıyor. Evlenmemiş hala. Daha güzel olduğu için, hep benden önce evleneceğini düşünürdüm; hatta bundan emindim. Bahar\'lı yıllardan aklımda kalan; Bahçe oyunlarımız, sallanan sandalye ve üzerinde bizi izleyen bir çift göz. Hiç saklanamazdık ondan.
Şimdi bunca yıl aradan sonra, \"Biri yine beni gözlese.\" diyorum, bu sallanan sandalyeden. Yanlışlarımda bağırsa, hatalarımda yol gösterse, üzüntülerimi paylaşsa, sevinçlerimde kucaklasa. O biri, Annem olsa...
Sarı yapraklarla irkildim birden. Gelen; sonbahar. Şaşırttı beni. Annem, \"Hep sonbaharda azıyor sivilcelerin.\" derdi, avludaki sallanan sandalyede otururken. Sandalye hala eski yerinde. Bahar hatırlayacak mı acaba? (Eğilip bir su içeyim dedim,) Çeşmemiz, kendimi bildim bileli eskiydi, ama hala akıyor. Tuhaf şey! Sular değil zaman sanki avuçlarımın arasından akan. Yaşandı, ya da yaşanacak, beş yıl önce - on yıl sonra ne fark eder? Geçmiş, yine geçmiş olacak. Herşey yaşandığı gibi kaldı anılarımda. Eşyaları hep sattık, annem ölünce. Oldum olası ölümden çok korkardı. Mezarlıklar ürkütürdü onu hep. Nasılsa birgün gideceğini biliyordu, belki ondan.
Bahar için de anneydi o. Bahar\'ın annesi yoktu çünkü... Namık, \"Annemizi geçmişinden ayırmaya hakkımız yok.\" dediği için satılmamıştı eşyalar yıllar önce. Geçen hafta satıldı hepsi. Bir tek bu sallanan sandalye kaldı; annemin geçmişinden benim geleceğime bir köprü. Telefonda söyleyemedim Bahar\'a, annem...
Bir yandan dikiş diker bir yandan da seslenirdi; \"Çifte Bahar\'lar, yine her tarafınız toz toprak olmuş!\" Sallanan sandalyenin bu tahta avludaki gıcırtıları doluyor kulaklarıma. Bilmeden yer etmiş geçmişimde.
Bahar sonra İstanbul\'da bir yatılı okula gönderildi; ardından da öğretmen okulunu bitirdi. Şimdi öğretmenlik yapıyor. Evlenmemiş hala. Daha güzel olduğu için, hep benden önce evleneceğini düşünürdüm; hatta bundan emindim. Bahar\'lı yıllardan aklımda kalan; Bahçe oyunlarımız, sallanan sandalye ve üzerinde bizi izleyen bir çift göz. Hiç saklanamazdık ondan.
Şimdi bunca yıl aradan sonra, \"Biri yine beni gözlese.\" diyorum, bu sallanan sandalyeden. Yanlışlarımda bağırsa, hatalarımda yol gösterse, üzüntülerimi paylaşsa, sevinçlerimde kucaklasa. O biri, Annem olsa...