''O Benim Sebeb-i Hayat'ım'' diyenler :)))

KRAL VE DıLENCı



Bir zamanlar oldukça büyük bir ülke ve bu ülkenin güçlü bir kralı varmış.

Kral sabah gezintisi sırasında bilge bir dilenciye rastlamış.



Kral= “Dile benden ne dilersen ?..”

Dilenci= “Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz.”



Kral= “Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.”

Dilenci= “Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?”

Kral= “Ha ha haaa..Şu çanağı hemen altınla doldurun.”



Çanak dolup taşmakta ama anında boşalmaktadır.

Altınlar buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır.Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır.Kral yenik düşmüştür.



KRAL = “Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana bu çanağın neden yapılmış olduğunu söyle”

DıLENCı= “Çok basit insan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden.

Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.”

......................................................................................................................................................................................................................................

ıstek nedir ki!

ıstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur.

Örneğin; bir araba istersin... Bir yat... Ev...Eş!

Tek tek her birini elde ettiğinde, tümü anlamını yitirir. Neden?

Çünkü beynin, aklın onları dışlar.

Araba garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır.

Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir.

Kadın yatağında, para cebindeyse, onlara erişmek için katlandığın yoğun istek yok oluverir.

Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın.

ıstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek dilenci olursun.

Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun.







SENı MUTLU EDECEK ÖGELERı DIŞINDA DEĞıL, KENDı ıÇıNDE ARA !!!!! alıntıdır......
 
Hadis-i Şerif

Peygamber efendimiz demiştir ki birisi öldüğünde akrabaları cenaze işleriyle meşgul iken,son derece güzel bir kişi gelir mevtanın başının yanında durur.
Kefenlendiğinde kefen ile merhumun göğsü arasına girer Definden sonra herkes evine döner, Münker ve Nekir adlı iki özel Melek gelir,öleni kişisel
mahremiyet içerisinde imanı hakkında sorgulayabilmek üzere ,göğsünde duran güzel kişiyi ayırmaya çalışır.Güzel kişi der ki.”O benim refakatim,O benim
dostumdur,hiçbir şekilde Onu yalnız bırakmam.Eğer siz sorgulama için görevlendirildiyseniz,görevinizi yapınız.Onun cennete girmesini kabul ettirinceye kadar
terk edemem.
Sonra ölmüş arkadaşına döner der ki, ”Ben, bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle okuduğun Kur’anım.
Endişe etme,Münker ve Nekirin sorgusundan sonra üzüntü duymayacaksın.
Sorgulama bitince güzel kişi Onun için Meleul Aladan(semadaki meleklerden)misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar.
Allahın Resulu(SAV) demiştir ki:Hesap gününde ne bir Peygamber,ne de bir melek, Allahın indinde Kur’andan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır.ALINTIDIR....
 
Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini...
Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam,
"Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş.
Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,
"Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış.
Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp,
"Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. ıstersen paltomu sana verebilirim" deyince,
"Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş" diye yanıt vermiş terzi.
Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.
"Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran yaşlı adam,
"Ben terziyim" yanıtını alınca
"Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.
Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.
Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş.
Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.
Ve başlamış anlatmaya:
"Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş.
Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona
"Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş.
Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.
Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. ışte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."
Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle....... ALINTIDIR....
 
Kadının Elini Neden Öpersiniz?



Fransız erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?' diye.



Fransız cevaplamış ' Kadına saygı duyarım. Erkek ile bir bütünü tamamlar.'

Alman erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?'



Alman cevaplamış 'Kadın kutsaldır. Hayatın devamını sağlar, doğurur.'

Türk erkeğine sormuşlar. 'Kadının elini niye öpersiniz?'



Türk erkeği cevaplamış-' Bir yerden başlamak lazım! '....
:))))))))))))))
ALINTIDIR.........
 
LÜTFEN HAYATINIZDAKı TÜM KADINLARA GÖNDERıNıZ.


Anneler,
kızlar, kız kardeşler, hala ve teyzeler, arkadaşlar vs.



Kasım ayında , nadir rastlanan bir çeşit meme kanseri bulundu. Bir bayanın göğsünde bir isiilik gelişti. Doktoru mamagrofisi temiz olduğu için antibiyotikle enfeksiyonu tedavi etti. ıki kontrolden sonra isilik kötüye gitmeye başladı. Doktoru bir mamografi daha istedi. Bu sefer bir kitle görünüyordu. Biyopside hızlı büyüyen habis ur bulundu.Büyümesini geri çekmek amacıyla kemoterapi başladı, sonra mastectomy yapıldı, kemoterapi tamamlandı ve radyasyon tedavisi yapıldı. Şiddetli tedavinin yaklaşık dokuz ayından sonra bayan temiz bir sağlık listesi verdi. Yaşamının bir yılının her günü onunla doldu . Sonra kanser karaciğer bölgesine geri döndü . Dört tedavi aldı ve kaliteli bir hayat istediğine karar verdi , kemoterapinin daha sonradan ortaya çıkan etkisini yaşamak istemiyordu. Beş büyük ayı vardı ve son gününü en ince ayrıntısına kadar planladı. Morfine ihtiyaç duyduğu birkaç günden sonra öldü. Her yerdeki kadınlara dağıtılsın diye bu mesajı bıraktı :


KADINLAR, LÜTFEN NORMAL OLMAYAN HERHANGı BıR ŞEY KARŞISINDA DıKKATLı OLUN VE MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇABUK YARDIM ALMAK ıÇıNDE KARARLI VE ıNATÇI OLUN..



Paget Hastalığı : Bu nadir tipte bir meme kanseri ve memenin dış çeperinde , meme ucunda ve haresinde isilik gibi görünüyor , daha sonra dış kenarı kabuklu bir yara haline geliyor . Meme kanserinden hiç şüphe duymadım ama kanserdi. Meme ucum bana hiç değ işik gelmiyordu fakat isilik beni rahatsız etti, bu nedenle doktora gittim. Ara sıra kaşındı ve ağrıdı fakat bunların dışında beni rahatsız etmedi. Sadece çirkin ve sıkıntı vericiydi, doktorum ve dermatolog tarafından daha önce deri yangısı için verilen bütün kremlerle temizlenemedi . Biraz endişeli görünüyorlardı fakat kanser olabileceği konusunda beni uyarmadılar.

Şimdilik, dışarıdaki pek çok kadının meme ucundaki yada çevresindeki bir isiliğin yada yaranın kanser olabileceğini bildiğini sanmıyorum. Benimki meme haresinde tek bir kırmızı sivilce olarak başladı. Meme ucunun Paget hastalığında problemin en büyüğü semptomların zararsız görünmesi. Çoğunlukla deri iltihabı veya enfeksiyonu olduğunu düşündürüyor, en önemli talihsizlik ortaya çıkartma ve bakımında gecikme.



SEMPTOMLAR NELER ?



Meme ucunda kaşıntıya ve yanmaya neden olan sürekli kırmızılık, akıntı ve kabuk bağlaması. ( Benim durumumda , ben fark edene kadar çok fazla kaşıntı ve akıntı yoktu, fakat bir tarafta dış kenarda kabuk vardı. ) Meme ucunda iyileşmeyecek bir yara. ( Benimki meme haresi üzerinde idi.)
Genellikle sadece bir meme ucu etkileniyor. Nasıl teşhis edilir?

Doktorunuz fiziksel olarak muayene etmeli ve iki memeninde mamografisini acil olarak çektirmenizi istemeli. Kırmızılık, akıntı ve kabuk deri iltihaplanmasına çok benziyorsa bile, eğer yara tek memenizde ise doktorunuz kanserden şüphelenmeli. Neler olduğundan emin olmak için doktorunuz yaradan biyopsi almalı.

Bu mesaj ciddiye alınmalı ve mümkün olduğu kadar çok sayıda akrabanız ve arkadaşlarınıza geç meliki birinin hayatını koruyabilmeli.



Benim meme kanserim, büyük dozlarda kemoterapi aldıktan, 28 kez radyasyon tedavisi olduktan ve Tamaxofin aldıktan sonra yayıldı ve kemiklerimi sardı. Eğer başlangıçta meme kanseri teşhisi konulsaydı belki yayılmayacaktı...



TÜM OKUYUCULARA :



Bu o kadar üzücü ki, kadınlar Paget Hastalığının farkında değiller. Biz diğerlerini bu mail ile hastalığın ve potansiyel tehlikesinin farkına vardırabiliriz, her yerdeki kadınlara yardım edebiliriz.ALINTIDIR..
 
Sevgili eşime;

7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştım ve zannedersem de oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim.
Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı. Bugün Patronun beni arayıp senin işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı taşıran son damla olmuştu.
geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin ne de senin en sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın, hatta senin için kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi farketmedin.
Ama sen ne yaptın? eve geldin, iki dakika içinde yemeği mideye indirdin, televizyonda maç seyrettin ve gidip yattın.
Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama hiçbir şey yapmıyorsun. Sen ya beni aldatı yorsun ya da beni artık eskisi gibi sevmiyorsun.

TERKEDıYORUM.

NOT: Lütfen beni aramaya kalkma, ERKEK KARDEŞıNLE beraberim ve sana
hayatında mutluluklar dilerim.!!!!



Sevgili eski Karıma,
inan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiçbir şey beni bu kadar sevindirmezdi.
Evet doğru, 7 Yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana her şeyi yaptın.
Tamam çok fazla Spor programları seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını ancak bu şekilde biraz olsun duymamazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda etmiyordu.
Tabiki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe benzediğinin farkına varmıştım! tam 'aynı Erkeğe benzemişsin diyecektim ki,aklıma annemin bir sözü geldi; 'EĞER AĞZINI GÜZEL BıR SÖZ SÖYLEMEK ıÇıN AÇMIYACAKSAN, HıÇ AÇMA'
'senin ensevdiğin yemeği yaptım' derken galiba sen beni Kardeşimle karıştırmıştın, çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!!
Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok seksi bir gecelik vardı tamam,ama üzerinde hala Etiketi duruyordu, ve inşallah bu bir tesadüftür ama,geceliğin fiyatı 49.99'du ve o gün kardeşim benden tam 50£ borç almıstı????
Ama biliyormusun bütün bunlara rağmen ben seni hep sevmiştim, ve herşeyin birgün güzel olucağını, değişiceğini ve mutlu olucağımızı umuyordum.
ışten ayrılmamın sebebine gelince, o gün Lotto'da tam 10 Milyon Euro kazandığımı öğrenmiştim, hemen Patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için Jamaika'ya iki bilet aldım, ama eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp gitmiştin.
Belki de bu olayların böyle gelişmesinin bir se bebi vardı ve böyle olması gerekiyordu.
Dilerim seçtiğin ve her zaman hayalınıkurduğun bu hayatta mutlu olursun.
Avukatımın dediğine göre 'bıraktığın bu mektuptan sonra, benden hiç bir Nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!!! nerdeysen orda kal!!!

NOT: Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama, adı Carl olan kardeşim bir zamanlar Carla idi...
ımza: o şimdi çok zengin ve KUŞLAR KADAR HÜR!!!!

:)))))))))))))))))
 

:roflol: :roflol: :roflol: :roflol:

az değil bizim erkekler :jeyyar: :jeyyar:


miniğim bomba gibi dönmüşün sahalara
coşturmuşsun topiği
ellerine sağlık :smiley-cool:
 
Gelin kaynana karşı karşıya oturmuşlar.

Kaynana ;
— Gelin sen daha yenisin. Birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşarak anlayalım demiş.
Gelin de ;
-Tabi Anne konuşalım demiş..
Kaynana başlamış anlatmaya.
—Aman kızım benim 3 halim vardır, dikkat et.
—Sağıma gül Takmışsam; Neşeli olurum. Her yola gelirim.
—Kulağımın arkasına gül takmışsam Havamda olmam. Çok ısrarcı Olma.
— Eğer ki yakama ya da kulağıma gül takmamışsam sakin ha,
Etrafımda Dolaşma çok sinirli Olurum.
Gelin, kaynana lafını bitirince girmiş lafa;
-Amaaaan Anneee..
Benim öyle 3-5 halim falan yoktur.
Bacak Bacak Üstüne atarım,
Sigaramı yakarım.
Sen gülünü K..INA da taksan
Ben keyfime Bakarım

:)))
 
:roflol: :roflol: :roflol: :roflol:

az değil bizim erkekler :jeyyar: :jeyyar:


miniğim bomba gibi dönmüşün sahalara
coşturmuşsun topiği
ellerine sağlık :smiley-cool:


sagolasın canım benım
pazara cıkacagımda accık maıllerıme bakayım dedım hosuma gıden sızlerınde begenecegınızı ve faydalı bılgılerı paylasayım dedım
begendıgıne sevındım canım benım sagolasın tekrardanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktan
 
RAF ÖMRÜ

Markete gittiniz.


Yeşil sapları, şık karton kutuları, minik-yeşil etiketleri; Tek renk, tek ses, tek yürek halleri; Yüksek fiyatlarıyla tezgahların yıldızı, kan kırmızı domatesler.

Yediniz mi?

Yiyeceksiniz!

Zira onlar, modern dünyanın gurur kaynakları.



“Tatmin olma” duygusu köreltilmiş, “yeter” sözünü defterinden çoktan silmiş insan evladının zeka ürünleri onlar.

Onlara şimdi domates diyorlar.

Devasa seralarda, tümüyle bilgisayar kontrolünde, topraksız koşullarda (su kültürü) yetişiyorlar.

Her birinin köküne birer serum hortumu bağlı, damla damla dökülüyor azotlar, fosforlar, kalsiyumlar. ..

Hava mı lazım?

Pompalar var, suyun içine gerektiği kadar hava basıyor.

Güneş mi lazım?

Cıvalı ampuller var, fotosentezi artıran yüksek basınçlı ışık basıyor.

Kuş mu lazım?

Aşk olsun!

Zamanı gelince, salınıyor bambus arıları içeri; Dölleniversinler, kurda-kuşa muhtaç olmadan..

Çünkü onlar doğanın güvensiz derbederliğine terk edilemeyecek kadar değerliler.

Onlar, öbür dünyaya giderken yanımızda götüreceğimiz yatlar, katlar, plazmalar, plazalar...

Hala markettesiniz.

Süt içip kemikleri geliştirmek gibi bir inancın peşinde, dolaşıyorsunuz raflarda.

O, beyaz sıvının içinde protein, vitamin, bir sürü bakteri, mineral filan olduğunu düşünüyorsunuz.

Nasıl söylemeli, bilmem ki?

Aramızda kalsın ama, onun içinde artık bir şey yok!

ıyisi mi bunu size, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet Aydın söylesin “Süt sağlıklı bir içecekken, raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. Bu işlemlerle sütün içindeki tüm bakterileri öldürülüyor. Pastörizasyon, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor, sindirim enzimlerini tahrip ediyor, tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. ınsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır...”.

Hadi bunları geçtik bir kalem. Siz o sütü veren ineğin başına gelenlerden haberdar mısınız?

ınek inek olmaktan çıkalı çok oldu.

Önüne konan her şeyi yiyen. Bol hormon ve antibiyotikle ayakta durabilen, deri kaplı et parçaları onlar.

Günde 100 kilo süt(!) veren inek yaptılar.

Ne demek biliyor musunuz bu?

Market arabasını sürmeye devam.

Üzümleri gördünüz mü?

Sanki bağdan yeni gelmişler. Dip diri, ip iriler.

Nereden geliyor bunlar?

Şili'den.

Şili mi?

Evet!

Kaç gündür buradalar?

3-5 gün oldu.

Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları.

Uzun yolculuklar sonunda bize geliyor. Bir süre bizim manavda bekliyor.. Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de 3-5 gün daha, bana mısın demiyor.

ıyi ama, nasıl?

Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:



· Dane büyüklüğünü artırır,

· Dane ağrılığını artırır,

· Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir,

· Tam olgunlaşmada bile daneye parlak sarı yeşil rengini verir,

· Güçlü üzüm çöpüne rağmen dane sıkıca sapa bağlı kalır. Bu yüzden yükleme taşıma esnasında danelenme nedeniyle olabilecek kayıplar azalır,

· Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar,

· Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir,

· Yüksek kalite ve standart sağlar,

· Raf ömrü uzar



Daha durun!

Petunya ve karnabahar geni konmuş mısırlardan yapılma cipsleri de yiyeceksiniz.

Geceleri de bahçenizi denizanası geniyle donatılmış buğdaylarla aydınlatacaksı nız.

Diyebilirsiniz ki, “hep olumsuz tarafından bakma, bu gelişmeler olmasa açlığın önüne geçilemez”. ıyi ama açlığın nedeni gıda üretimindeki yetersizlik değil ki!

Tam tersine, bu gün dünyada gıda üretiminde fazlalık var. Öyle ki, tüm üretilen besinleri toplayıp, dünyadaki insan sayısına bölseniz, kişi başına günlük 2 kilo gıda düşüyor.

Bu hepimizi besler de, yusyuvarlak bile yapar.

Sorun gıda üretiminin yetersizliği değil, aç olanların gıda alacak paralarının olmaması.



Ama, daha da vahimi, biz de o süt, domates, üzüm gibi oluyoruz.

Neye ağlayıp, neye güleceğimizi birileri bize anlatıyor.

Kimi sevip, kimden nefret edeceğimizi de.

ınsan ilişkilerini artık klavye ve monitor üzerinden kuruyoruz.

Gün geliyor, öldürüyoruz.

Adına “bilgi” dedikleri rafine verilerle zihnimizi doldurup, enselerinde bar kod yapıştırılmış mamul ürünler oluyoruz.



Ne diyelim?

Raf ömrümüz uzun olsun! alıntıdır....
 
KARI & KOCA

Bir cift hic konusmadan arabayla yolda gitmekteydi. Daha onceki bir tartisma munakasaya donusmustu ve hicbiri teslim olmak istemiyordu. Keci, katir ve domuzlarla dolu bir ciftligin yanindan gecerken koca, alayci bir bicimde sorar: 'Akrabalarin mi?'

Karisi 'Evet' diye cevap verir ve ekler, 'Senin taraftan akrabalarim'



KELIMELER

Kocasi karisina kadinlarin bir gunde kac kelime kullandigina dair bir makale okuyordu... 'Erkeklerin 15,000 kelimesine karsilik 30,000 kelime'

Karisi yanitladi: 'Sebebi erkeklere her seyi tekrar etmek zorunda olmamizdir.'

Kocasi karisina dondu ve sordu: 'Efendim?'



YARADILIS

Bir gun bir adam karisina sordu: 'Ayni zamanda nasil hem bu kadar salak, hem de bu kadar guzel olabildigini anlamiyorum.'

Karisi yanitladi: Allah beni sen cekici bul diye cok guzel yaratti; Allah beni seni cekici bulayim diye cok salak yaratti!'



KONUSMAMA CEZASI

Bir kari koca evde problemler yasamaktaydi ve birbirlerine konusmama cezasi uygulamaktaydi. Aniden adam ertesi gun karisinin kendisini sabah 5:00 da is icin bir ucusu oldugundan uyandirmasi gerektigini hatirladi. Sessizligi ilk bozan ve kaybeden kendisi olmamak icin, bir kagidin uzerine 'Lutfen beni sabah 5:00 da uyandir.' yazdi ve notu karisinin bulabilecegi bir yere birakti. Ertesi sabah, adam uyandi ancak saatin 9:00 oldugunu ve ucusu kacirdigini fark etti. Cok kizdi, tam karisinin onu neden uyandirmadigini soracakken yatagin yaninda bir parca kagit buldu. Kagitta 'Saat 5:00 uyan' yazmaktaydi.



Erkekler bu tip yarismalar icin yeterli donanima sahip degiller (Istisnalar Haric) Allah erkegi kadindan once yaratmis olabilir, ancak saheserden once her zaman bir kabataslak vardir.
 

ay yazdıklarının hepsi çok güzeldi canım çok güldüm:roflol::roflol::roflol::roflol::roflol:
emeğine sağlık öptüma.s.a.s.a.s.
 
Canlarım selam hepinize opuyorumnanaktan opuyorumnanaktan evde internet kesildi giremiyorum inş bu ay içinde açtırabileceğim. umarım hepiniz iyisinizdir. çok çok öpüyorum sizi tatlişkolarımmm Şeniz Şeniz Şeniz
 

hemşom benim hoşgeldin nerelerdesin ya Şeniz Şeniz Şeniz
nasılsın, neler yapıyosun?
 
hemşom benim hoşgeldin nerelerdesin ya Şeniz Şeniz Şeniz
nasılsın, neler yapıyosun?

iyiyim hemşommmm çok sağol sen nasılsın Şeniz Şeniz valla internet kesildi giremiyorum bugün kocişim iş başı yaptı artık önümüzdeki aya açtıracağım sanırım. sen iyisin dimi? kızlar nasıl herkes iyimi??
 

bende iyiyim canım
kızlar da iyi , gel topiğe hadi :1hug:
eşinin işe başlamasına çok sevindim, hayırlı olsun
özledik seni opuyorumnanaktan
 
defnee bebekım kım kestı netını soyle bakem dovem ben onları canım yaaa
gorusmek uzere seker ozletme kendını bebekımmmmmm
mıhrıban sekercıgımmm sagolasın bebegım ne demek yafrusss hersey sızler ıcın anammmmm:)))
herkese ıyı geceler dılıyorum canlarım
gorusmek uzere ınsaallah
muckkkkkkkkkk
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…