biz kadınlar tabiri caizse çulumuzu sudan çıkardıktan sonra herşeyi mantıklı düşünmeye başlıyoruz.
hepimiz kadınız, hepimiz aşık olduk, hepimiz acısını yaşadık, hepimiz kanmam dediğimiz adamlara kandık.
bazılarımız evleneceğiz zaten beklemenin ne anlamı var ki sözleriyle
bazılarımız sen benim herşeyimsin annem babam senden sonra gelir sözleriyle
bazılarımız seni asla aldatmayacağım sözleriyle
bazılarımız şeytana uydum bu kız yoldan çıkardı beni sözleriyle
bazılarımız şimdi annemlerle oturalım bir kaç ay sonra başka eve çıkalım sözleriyle kandırıldık.
ve kandıran yalşan söyleyen taraf hep "ERKEK" cinsiydi.
ne acıdır ki ömrümüzün şu ya da bu aşamasında göstermiş olduğumuz zafiyetleri unutup sanki hiç hata yapmamış gibi bir başkasını yargılıyoruz. bir insanın bir hatayı yapmamış olması sadece irade meselesi değil o hatayla hiç sınanmamış olması da olabilir.
bir kadının karşısındaki erkeğin düzgün olması o kadının mükemmel biri olduğunu değil sadece şanslı olduğunuz gösterir. tam tersi de geçerli elbette.
hal böyleyken metres olacaksın, hoşuna mı gidiyor, hımmm seviyosunuz pek mutlusunuz gibi sözlü saldırıyla kişileri bulunduğu yanlış durumdan çıkarmanız mümkün olmaz hatta savunmaya (haklı ya da haksız) geçmesine sebep olursunuz.
bizi defalarca aldatan eşimizi affederiz o or...pu yoldan çıkardı deriz.
dayak yeriz, yavruma kıyamıyorum yoksa şimdiye kadar çoktannnnnn bitirmiştim der sabilerin arkasına sığınırız (sanki o çocuk o evde mutlu büyüyebilirmiş gibi)
kayınvalide, kayınpeder, görümce, elti eziyetlerine katlanırız. şekerim onlar olmasa kocam melek gibi bir adamdır diye kendimiz serinletiriz.
bu listeyi uzatabilrsiniz istediğiniz kadar sözün kısası şu ki, hiçbirimiz bir başkasını yargılayacak kadar masum değiliz, hiçbirimiz kendimizi kurtardığımızı düşünüp onursuzluk bu, gurursuzluk bu, şerefsizlik bu diyecek durumda değiliz.
konuya gelince,
konu sahibesi anladığım kadarıyla kalbindeki hilserin yoğunluğu, kaybetme korkusu, bir daha sevemem düşüncesi ile bu adamın tüm pisliklerine göz yumuyorsun.
yaptığın şey yanlış mı?
hiç tartışmasız EVET hem de çok yanlış
neden?
başlangıcında bir kız arkadaş mevzusu varmış. sen hislerine yenilip (karşıdaki şeref yoksunu yaratığın da fişeklemesiyle) belki bitecek bir ilişkidir. herkes çıktığı kızla evlenmiyor ki diye düşünmüşsündür, normal.
sonra bu kanı bozuk herif gidip nişan takmış. mecburum falan filan (ha niye mecbur diye düşünürsem aklıma sadece acaba bekaretle alakalı bir şey mi den başka bir şey gelmiyor). bir mecburiyet olayı atmış ortaya sen de hesap soramamışsın belki de içinden "ne kadar koca yürekli bir adam kızı yarı yolda bırakmak istemiyor" diye bile düşünmüş olabilirsin ama işin aslı asla öyle olmaz. bu ailem seni istemiyor ama onlara karşı gelemiyorum, annem kriz geçirdi, babam acile gitti safsatasıyla 1 hafta içinde nişanlananlar da bunlarla aynı kumaştanlar. kimse kimseye zorla bir şey yaptıramaz.
ha şimdi de boşanırım muhtemelen vaadiyle seni yanında tutuyor. sen de buna inanıyorsun çünkü hislerin inanmamayı reddediyor. reddedersen eğer kendini değersiz, aciz ve kullanılmış hissedeceksin bu aslında bir savunma mekanizması.
yarın evlenecek mutsuzum huzursuzum diyecek.
sonra çocuk olacak, evladım için katlanıyorum diyecek
bu yalanlar asla asla asla bitmeyecek.
ve giden yıllar senin yılların
harcanan gözyaşları senin gözyaşların
tükenen umutlar senin umutların olacak başka da bir şey değil.
bu işin doğası hep bu ya da çoğunlukla bu. erkek kıza gider mutsuzum, evleneceğiz der, sensiz yaşayamam der kedi gibi mırlar ağlaşır bir şekilde kızın kalbine ulaşır ondan sonrası da çorap söküğü gibi gelir işte.
kendi gözlerimle şahit oldum, boş umutlarla bir kızın hayatının nasıl bitirilebileceğine. çok dinledim bu şahsiyetsizlerin kızlara ne diyip aslında ne olduklarına. bu yanlıştan dön çok daha fazla uzamadan, sen çok daha büyük rezilliklere katlanmadan dön.
ve bu hikayede suçlu olan tek bir kişi var kim ne derse desin o da senin karşına alıp adam yerine koyduğun erkek müsveddesi.