Allah'ım, Peygamberimiz'e sav Vesile cennetini lütfet, O'nu Makam-ı Mahmud'a eriştir. Bize de Firdevs cennetini nasib et, Peygamberimiz'le kevser ırmağının başında su içmeyi nasib et. Âmîn.
Mahşer günü, güneşin iyice yaklaşmasıyla kan-ter içinde kalan insanlık, sıkıntı ve dehşet içinde bir an evvel bu atmosferden kurtulmaya çalışacak
“Aman ne olur şefaat edecek birini bulalım.” diyerek insanlığın babası Hz. Âdem’e koşacak. Hz. Âdem, kendisinin böyle bir hususiyetinin olmadığını söyleyerek insanları Hz. Nuh’a gönderecek; Hz. Nuh, Hz. Musa’ya; Hz. Musa’da Hz. İsa’ya gönderecek. Hz. İsa da bu
hususiyetin Hz. Muhammed’e ait olduğunu söyleyerek onları Peygamber Efendimiz’e gönderecek. Zira o gün herkes kendi derdine düşecek ulü’l-azm olan peygamberan-i âli şan bile
“nefsi nefsi” diyecek, kendilerinin umum insanlığa şefaat etme gibi bir kredilerinin olmadığını söyleyeceklerdir.(5)
Mahşer yerinin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde insanın kan ter içinde kaldığı bunaltan atmosferinden bir an evvel uzaklaşmayı isteyen beşer, Peygamber Efendimiz (asm)’in
hususiyetin Hz. Muhammed’e ait olduğunu söyleyerek onları Peygamber Efendimiz’e gönderecek. Zira o gün herkes kendi derdine düşecek ulü’l-azm olan peygamberan-i âli şan bile
“nefsi nefsi” diyecek, kendilerinin umum insanlığa şefaat etme gibi bir kredilerinin olmadığını söyleyeceklerdir.
Mahşer yerinin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde insanın kan ter içinde kaldığı bunaltan atmosferinden bir an evvel uzaklaşmayı isteyen beşer, Peygamber Efendimiz (asm)’in kapısına dayanacak ve ondan şefaat etmesini isteyecek. Allah Resûlü, arşın altına gidip Yüce Mevla’ya secde ederek O’nun ilham ettiği dualarla rabbini tesbih edecek yakarışa geçecek ve kendisine vaad edilen umum insanlar için şefaat etme kredisinin yerine getirilmesini, kendisine lutfedilmesini isteyecek,
Allah Resûlü (asm), ümmetinden bir kısmının cehenneme gireceğini duyduğu an mahşer meydanında secdeye kapanıp
"Ümmetim! Ümmetim!" diye yakarışa geçecek, o esnada cenneti, hurilerin perdedarlığını ve kim bilir daha nice güzellikleri unutacak ve gözyaşlarını ceyhun ede ede hep ağlayacak O'na
"Artık başını kaldır! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek!" deninceye kadar başını yerden kaldırmayacak ve hep
"Ümmetî! Ümmetî!" diye inleyecektir.
Böylelikle Şefkat Peygamberi’nin şefaatinden olabildiğince istifade edecek olanlar ise O’nun getirdiği mesaja iman ederek icabet eden ümmeti olacaktır. Zira Peygamber Efendimiz’e kimlere şefaat edeceği sorulduğunda
“Benim şefaatim dili kalbini tasdik ederek yürekten kelime-i tevhidi getirenleredir.” buyurarak samimi olarak
"La ilahe illallah Muhammedün Resûlüllah" diyenlerin şefaat atmosferinden istifade edeceğini bildirmiştir.
Rabbim bizi şefaatine nail eylesin gül
kokulu beygamberimizin...görmeden sevdik biat ettik ...
YA NEBİULLAH
YA HABİBULLAH
LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RASULULLAH..