Merhabalar hocam, halk eğitim merkezi aklımdan hiç geçmemişti aslında. Zaten sanırım kadroya geçmeden önce kurum değiştirmem mümkün değil. Ama imkânım olursam ve kontenjan açığı yakalarsam başvurmak isterim.Ahh bir kaç sene önceki halimi okudum zümrem . meslekte 17. yılım. 6 yıldır da kadroluyum. Baştan beri hep aynıydı şikayetlerim, Atandıktan sonra daha da arttı , hayattan soğudum çünkü öğrenciye zerre suç bulmayan yaşanan herşeyin suçunu öğretmene yıkan (sınıf yönetimin zayıf, sen idare edemiyorsun öğrenciyi bizim karşımızda gıkları çıkmıyor savunmasıyla. Gıklarının çıkmama sebebi de attığı dayaklar tabii. Bunu sınıf yönetiminde başarı olarak görüyor..) ömür törpüsü bir idarem vardı. Hani biraz daha aklımı salsam intiharın eşiğine gelecek durumdaydım maruz kaldığım mobbingden.
Tecrübeme dayanarak nacizane verebileceğim tavsiye yılmamanız. İllaki iyi öğrenciler de olacaktır ama malesef hemen hemen tüm okullarda öğrenci profili bu şekilde. Kurtarabildiğimiz kadarını kurtarıp kazanmak, hayata kazandırmak olmalı çabamız.
Sağlığıma zarar vermeye başlamıştı bu durum son zamanlarda, kurum değiştirdim. Lise zorluyorsa sizi Halk eğitimi merkezi denemenizi önerebilirim. 3 yıldır Halk Eğitimi merkezinde kadrom istekli öğrenciler geldiği için ve yaş ortalaması yüksek olduğunu için daha az yıpranarak toparladım ben kendimi diyebilirim. Şuan her kademe ve yaşa ders veriyorum üniv. öğrencisi de var ev hanımı da , ilkokula da gidiyorum bazen, Haftaya lisede görev alacağım ilk defa. onun kaygısını yaşıyorken konunuza denk geldim :) hepimiz için en hayırlısı neyse o olsun inşallah. Daha da önemlisi Allah iyilerle karşılaştırsın . Sonrasında her sıkıntıyı halledersiniz yaşınız genç ve azimlisiniz gördüğüm kadarıyla. Umutsuzluğa kapılıp kendinize eziyet etmeyin önününüzde çoookk uzun yıllar var çünkü.
Etkinliklerle uyumsuz ögrencileri de derse dahil etmek cok sabir gerekir ama denenebilir hala sonuc yoksa kalan kisilerle yola devam etmekİyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Boşlar doluların ders işlemesine öğretmenin anlatmasına izin vermiyor ki. Yoksa Veli olarak ben de banane okumazlarsa okumasınlar derdim. Dolu çocukları harcıyor o boşlarsiz doğru olanı yapıyorsunuz fakat gerçekler bunlar değil keşke olsaydı o ayrı. bende iki üni bitirdim şuan mesleğimdem çok başka bir sektörde 9. senemi tamamladım. dolulara emek verip boşları bırakacaksınız herkes okumak zorunda değil herkes her dersi sevmek zorunda da değil bu çaba sadece sizi yorar ve günün sonunda artık dolu öğrencilere de sabrınız kalmaz
Ahaha sayın genç zümrem, 18. Yıldan merhabaİyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Ünlü bir okulda yabancı dil hocası olarak çalışan arkadaşım var. Kendi konuşulanı anlamıyor ama okulun en iyi hocası.halbuki mesleğiniz dil bilmeyi gerektiriyor değil mi?benim çocuğa sen sınıfın en iyisisin dediler verdiler yüzleri ing ce de.ama bu yıl koleje geçtik baktık ki hemen hemen hiçbirşey bilmiyor.o kadar zorlanıyor ki anlatamam.ek telafiler etüdler koydular.e hani bu çocuk 100 lükdü hani en iyisiydi?
Aynı böyleler ceyceykafalar tıngır tıngır bomboş o çocuklarda ve ergenlerde ama egolar tavan.insanlarla dalga geçmeyi saçmasapan espriler yapmayı akran zorbalığını okulda populer olmayı bir şey sanıyorlar.onlar yüzünden de gerçekten okuma hevesindeki çocukların çoğuna yazık oluyor.hem kendileri ders dinlemiyor hem de onları engelliyorlar.tembel ama zararsız öğrenciyi bin kere tercih ederim böylelerine.
İşte öbürlerini sen düşün…halbuki mesleğiniz dil bilmeyi gerektiriyor değil mi?benim çocuğa sen sınıfın en iyisisin dediler verdiler yüzleri ing ce de.ama bu yıl koleje geçtik baktık ki hemen hemen hiçbirşey bilmiyor.o kadar zorlanıyor ki anlatamam.ek telafiler etüdler koydular.e hani bu çocuk 100 lükdü hani en iyisiydi?
Sayın hocam, naçizane 23. yılını çalışan bir öğretmen olarak fikrimi söyleyeyim. Her çocuğu kazanamazsınız. Bazen idealist bir tutumlu böyle bir çaba içine giriliyor. Ama o 'kötüyü' kazanacağım derken yeri geliyor 30 iyi çocuğun hakkına giriliyor. Çünkü sistem sürekli size bunu dayatıyor, ' kötüyü kazan, yaramazı ehlileştir'. Peki ya iyi çocuğun hakkı ne olacak?İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.