Mesleğimden soğumuş hâldeyim.

Ahh bir kaç sene önceki halimi okudum zümrem . meslekte 17. yılım. 6 yıldır da kadroluyum. Baştan beri hep aynıydı şikayetlerim, Atandıktan sonra daha da arttı , hayattan soğudum çünkü öğrenciye zerre suç bulmayan yaşanan herşeyin suçunu öğretmene yıkan (sınıf yönetimin zayıf, sen idare edemiyorsun öğrenciyi bizim karşımızda gıkları çıkmıyor savunmasıyla. Gıklarının çıkmama sebebi de attığı dayaklar tabii. Bunu sınıf yönetiminde başarı olarak görüyor..) ömür törpüsü bir idarem vardı. Hani biraz daha aklımı salsam intiharın eşiğine gelecek durumdaydım maruz kaldığım mobbingden.
Tecrübeme dayanarak nacizane verebileceğim tavsiye yılmamanız. İllaki iyi öğrenciler de olacaktır ama malesef hemen hemen tüm okullarda öğrenci profili bu şekilde. Kurtarabildiğimiz kadarını kurtarıp kazanmak, hayata kazandırmak olmalı çabamız.
Sağlığıma zarar vermeye başlamıştı bu durum son zamanlarda, kurum değiştirdim. Lise zorluyorsa sizi Halk eğitimi merkezi denemenizi önerebilirim. 3 yıldır Halk Eğitimi merkezinde kadrom istekli öğrenciler geldiği için ve yaş ortalaması yüksek olduğunu için daha az yıpranarak toparladım ben kendimi diyebilirim. Şuan her kademe ve yaşa ders veriyorum üniv. öğrencisi de var ev hanımı da , ilkokula da gidiyorum bazen, Haftaya lisede görev alacağım ilk defa. onun kaygısını yaşıyorken konunuza denk geldim :) hepimiz için en hayırlısı neyse o olsun inşallah. Daha da önemlisi Allah iyilerle karşılaştırsın . Sonrasında her sıkıntıyı halledersiniz yaşınız genç ve azimlisiniz gördüğüm kadarıyla. Umutsuzluğa kapılıp kendinize eziyet etmeyin önününüzde çoookk uzun yıllar var çünkü.
Merhabalar hocam, halk eğitim merkezi aklımdan hiç geçmemişti aslında. Zaten sanırım kadroya geçmeden önce kurum değiştirmem mümkün değil. Ama imkânım olursam ve kontenjan açığı yakalarsam başvurmak isterim.
İdarecilerin ''sende sınıf hâkimiyeti yok'' laflarından çok sıkıldım. Bu ve bunlar gibi insanların nasıl eğitimci olduklarını aklım almıyor. Dayak atarak, bağırıp çağırarak kontrolü ellerine aldıklarını sanıyorlar. Aslında çoğu meslektaşım da sert davranan öğretmenlerin daha çok sevildiğini söylemeye çalışıyor. En başta dediğim gibi, korkudan doğan saygı gerçek saygı değildir. Gerçek saygı başka şekilde uyandırılır; ama bunu sadece yüreklerine dokunduğun öğrencilerin anlar. Düşünsenize, sürekli bağırıp çağıran öğretmene nasıl saygı duyulur? Ben kendimi faranjitin kucağına atamam davranış bozukluğu yaşayan öğrencileri düzelteceğim diye.
 
siz doğru olanı yapıyorsunuz fakat gerçekler bunlar değil keşke olsaydı o ayrı. bende iki üni bitirdim şuan mesleğimdem çok başka bir sektörde 9. senemi tamamladım. dolulara emek verip boşları bırakacaksınız herkes okumak zorunda değil herkes her dersi sevmek zorunda da değil bu çaba sadece sizi yorar ve günün sonunda artık dolu öğrencilere de sabrınız kalmaz
 
İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Etkinliklerle uyumsuz ögrencileri de derse dahil etmek cok sabir gerekir ama denenebilir hala sonuc yoksa kalan kisilerle yola devam etmek
 
İstanbul'da oğlumun gittiği lisede öğretmenler o kadar idealist ve otoriderdiki (sınav puanıyla giriliyordu o sıralar LGS galiba) 150 öğrenciden 120 si üniversiteye iyi yerlere yerleşmişti. Bu okulun bizden öncesi üniversiteye yerleştirme oranlarına bakınca aynı başarı devam etmişti. Bizim mezuniyetimizden sonra ki 2 yılda devam etti. Sonrasında okulun puanı düştü evi yakın çocuklar gelmeye başladı (ikametgaha dayalı sistem ) öğretmenler tayin ile gitti.

Geçen ziyarete gitti oğlum . Müdürü (son sene gelmişti) ''keşke ilk geldiğim zaman başarılı olmasaydınız şimdi başarı oranı düşünce kendimi suçlu hissediyorum Başarılı öğrencilerin bu senelerde olmasını isterdim '' demiş.

Öğretmenlik çok kutsal bir meslek siz hakkını vermeye çalıştıkça engel olunacağı yerde örnek gösterilmelisiniz.
ancak çocukların çoğu istemeyerek okula geliyor ve dersi kaynatmayı maharet sanıyorlar
 
Bence sistem degismeli. Gerçekten okumak isteyen okumalı. Öğretmek isteyen kendini adayan sizin gibi öğretmenler bu işi yapmalı. Çocuğun aklı okulda değil hem sizi düşürüyor hemde öğrenmek isteyen öğrenciyi engelliyor ne gereği var. Sınıfta kalma da yok artık. Öyle korku da yok okuma bilmeyen sınıf geçiyor. Saçmalık.
 
siz doğru olanı yapıyorsunuz fakat gerçekler bunlar değil keşke olsaydı o ayrı. bende iki üni bitirdim şuan mesleğimdem çok başka bir sektörde 9. senemi tamamladım. dolulara emek verip boşları bırakacaksınız herkes okumak zorunda değil herkes her dersi sevmek zorunda da değil bu çaba sadece sizi yorar ve günün sonunda artık dolu öğrencilere de sabrınız kalmaz
Boşlar doluların ders işlemesine öğretmenin anlatmasına izin vermiyor ki. Yoksa Veli olarak ben de banane okumazlarsa okumasınlar derdim. Dolu çocukları harcıyor o boşlar
 
Penpalla cocuklara mektup arkadaşı buldursaniza. Mektuplar okulun adresine gelsin, siz isim isim verin. Belki böylece çevre edinirle,ingilizce hevesleri gelişir. Benim de vardı küçükken, şimdi kuzen çocuklarıma da buldum.
İngilizce içimde kanayan bir yara, hayatımın son 6 yılı ingilizcemi güzelleştirmeye çalışmakla geçiyor. Çok isterdim ki küçük yaşta bu olayı halletmiş olayım.
Benim ingilizcemi geliştiren tek şey sosyallik oldu. o yüzden ogrencilerinize bu yolla ilerlerseniz bence hevesleri artacaktir.

*Bir arkadaşım çocukluk yillarindaki mektup arkadaşı ile yıllar sonra tekrar iletişime geçmiş, onun evinde kalmıştı Hollanda'da falan,sonra o çocuk da Türkiye'ye geldi, arkadaşım gezdiri...mektup arkadaşı candır

** Ben çocuğuma nasıl bulurum diyenler için (resmi olarak penpal sitelerini öğretmenlere bırakıyorum,bu velilere /ablalara önerim)
Instagram'da penpal/penpalcommunity falan yazınca çok sayıda ergen hesap çıkıyor karşınıza. Gerçek olduğu belli olan hesaplar , mektuplarının süslediği zarflarini falan paylaşıyorlar..içinde kendini anlatan kisim oluyor isim yaş ilgi alanı falan filan. O kişilere kendi hesabinizdan yazıp "x yaşında x şehrinden kizima vermek için" diye adresini isteyin, paylaşıyorlar. Çocuğunuza hiç Instagramini söylemeden adresi verin , mektuplassin (çünkü Instagram'da kolaya kaçar dm atar,translateden yazar vs)
Güvenli mi?
Bence güvenli..neden olmasın ki? Ama coook takıntılı bir insansaniz benim gibi yıllık kutu kiralayın pttden,onun adresini verin (ben takıntılı değilim ama mektuplarim.kayboluyir diye kiraladım)
Bir örnek paylaşıyorum mesela,random sekidle Instagrama yazdım,şöyle bir hesap buldum
IMG_20220923_163324.jpg

Herkese tavsiye ederim. Kurslara gönderip tense ezberletmekten iyidir yabancı arkadaş bulup çocuğu heveslendirmek
 
Mesleğin ilk yıllarında kaçıp gitmeyi düşünmeyen var mıdır bilmiyorum. Şahsen ben de istifa yollarını düşündüm o dönemlerde. Pes etmeyin, sınıf hakimiyetiniz yıllar geçtikçe artacak, o öğrencilerle de daha rahat başa çıkacaksınız.
2007 de mesleğe başladım, bunca yıllık tecrübemin sonucunda ilk kez dün müdüre şikayet edilmişim veli tarafından. Hem de sınıfta başka bir çocuğu azarladım diye alakasız bir veli gelip söylemiş. Kendi çocuğu dahi değil.
Eskiden olsa buna üzülürdüm, ama şimdi umrumda olmuyor. Müdüre, kim şikayet ettiyse çağırın bir de yüzüme söylesin dedim. Hiç takmam. Müdür de güldü sen bildiğini yap dedi geçti.
Bizim iş sıkıntı, kendini işine versen suç vermesen suç… Siz de bildiğinizi yapın, içiniz en çok nasıl rahat edecekse öyle devam edin.
 
İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Ahaha sayın genç zümrem, 18. Yıldan merhaba 💃🏻 Diğer branşların da farklı olduğunu düşünmüyorum. Zaten sınıf yönetiminin olmadığı yerde eğitim öğretim olmaz, okul branş ayrımı olmaksızın böyle bir gerçek var.
 
halbuki mesleğiniz dil bilmeyi gerektiriyor değil mi?benim çocuğa sen sınıfın en iyisisin dediler verdiler yüzleri ing ce de.ama bu yıl koleje geçtik baktık ki hemen hemen hiçbirşey bilmiyor.o kadar zorlanıyor ki anlatamam.ek telafiler etüdler koydular.e hani bu çocuk 100 lükdü hani en iyisiydi?
Ünlü bir okulda yabancı dil hocası olarak çalışan arkadaşım var. Kendi konuşulanı anlamıyor ama okulun en iyi hocası.
 
kafalar tıngır tıngır bomboş o çocuklarda ve ergenlerde ama egolar tavan.insanlarla dalga geçmeyi saçmasapan espriler yapmayı akran zorbalığını okulda populer olmayı bir şey sanıyorlar.onlar yüzünden de gerçekten okuma hevesindeki çocukların çoğuna yazık oluyor.hem kendileri ders dinlemiyor hem de onları engelliyorlar.tembel ama zararsız öğrenciyi bin kere tercih ederim böylelerine.
Aynı böyleler ceycey
Bıraksan 8 saat evde tek yapamaz, tek başına iki sokak öteden ekmek alamaz.
Yada tembelliğinden gidip almaz.
Ne dersi dinlemeyi bilir ne çalışmayı, ne bir işin ucundan tutmayı bilir ne ailesine yardım etmeyi
Ama bir özgüven var ki adamlarda oo
Vallahi şaşırıyorum.
Daha doğrusu onun adı özgüvende değil ya neyse
 
9 yıllık zümrenizden selamlar hocam🤗2 sene sonra sanırım tayin hakkınız olacak,eğer bir okulun Lady Diana’sı olmak istiyorsanız ilkokula gelin.İlk defa sizinle dili tanıyacak öğrencilerin heyecanı bile yeter.Sadece veli sıkıntısı var biraz,ama biz branş öğretmeni olduğumuz için ayda yılda bir yaşarsınız sorun.8. Sınıflarla da çok çalıştım,o grup da zordur mesela ergenliğin başında oluyorlar,sınıfta cool gözükmek için öğretmene kafa tutanlar oluyor,ben mümkün oldukça görmezden geliyordum.Bir dener,iki dener üçüncüde istediği ilgiyi alamazsa sizden genelde vazgeçerler.Ama lise tecrübem hiç yok o yüzden tam olarak çözüm sunamıyorum tayin dışında
 
halbuki mesleğiniz dil bilmeyi gerektiriyor değil mi?benim çocuğa sen sınıfın en iyisisin dediler verdiler yüzleri ing ce de.ama bu yıl koleje geçtik baktık ki hemen hemen hiçbirşey bilmiyor.o kadar zorlanıyor ki anlatamam.ek telafiler etüdler koydular.e hani bu çocuk 100 lükdü hani en iyisiydi?
İşte öbürlerini sen düşün…
 
kesin öğretmen dedim başlığı okuyunca, içeriğe baktım zümrem çıktınız :) ben de ingilizce öğretmeniyim. atandığımdan beri hep anadolu liselerinde çalıştım. iyilerinde de çalıştım, sadece adı anadolu lisesi olan ama yerel yerleştirmeyle alanında da. şu anda bir proje okulunda çalışıyorum. her yıl etwinning, tübitak vs yapıyorum. bu yıl erasmus yapacağız kısmetse. resmen mesleğimi tekrar sever hale geldim. dil sınıfım da var. öğrenmeye hevesli, hedefi olan öğrencilerle çalışmak çok keyifli. ancak çalıştığınız öğrenci grubu sorumsuz ve hedefsiz, zorla okula gelen bir kitleyse ne yaparsanız yapın ilgilerini arttırmak pek de mümkün olmuyor. aksine yaptırdığınız oyun ve etkinlikler, ,ice breaker aktiviteler dersinizi ciddiye almamalarına neden oluyor, onların gözünde sadece gırgır eğlenceye dönüşüyor. eğitim sistemi sınıfta kalmayı imkansız hale getirdiği ve liseler zorunlu olmaya devam ettiği sürece bu da böyle sürüp gidecek. siz gene de bildiğiniz yoldan şaşmayın, 3-5 kişi sizi anlasa, derse ilgileri artsa kardır. şu anda o eski, sorumsuz ve kötü sınıflardan çok öğrencimle hala görüşürüm. hocam ingilizceyi siz sevdirdiniz, bir şeyler öğrendiysem sizin sayenizde vs derler hep. en haylazları sonra en kıymet bilenleri oldu, bu da bir şey :)
 
İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Sayın hocam, naçizane 23. yılını çalışan bir öğretmen olarak fikrimi söyleyeyim. Her çocuğu kazanamazsınız. Bazen idealist bir tutumlu böyle bir çaba içine giriliyor. Ama o 'kötüyü' kazanacağım derken yeri geliyor 30 iyi çocuğun hakkına giriliyor. Çünkü sistem sürekli size bunu dayatıyor, ' kötüyü kazan, yaramazı ehlileştir'. Peki ya iyi çocuğun hakkı ne olacak?

Her öğrenci derse katılmaz, katılamaz sayın hocam. O gruba başka şekilde, akademik olarak değil, yaklaşın. Sorumluluk verin, ödevlendirin vs. Hiç boş kalmasınlar. Siz gerçekten öğrenmek isteyenle yola devam edin. Çünkü herkes akademik bilgi öğrenecek diye bir şey yok, olmamalı da .

Son olarak çok sevdiğim bir cümleyi yazmak istiyorum:

" Eğitime ihanet, vatana ihanettir."
 
En zor branslardan biri bence. Bir kere sürekli konuşmak zorundasınız. Öğrenciyi de sürekli dinlemek zorundasınız. Defterine doğru yazması konuyu anlaması yetmez telaffuzunu da duymak zorundasınız. Ustlelik zor olduğu için kimse dikkate almaz, önemini idrak etmez.

Gerçekten zor. Allah yardımcınız olsun diyorum
 
Tavsiye olarak yaratıcı drama liderliği kursuna katılıp o teknikleri de derdinize katmaniz. Lise de ders esnasında biraz zor olabilir tabi. Mevcudunuz fazlaysa zor olabilir. Bir müfredat da oluyor yetistirmeniz gereken.

Eğer akıllı tahtasınız varsa şarkı tamamla ile ilgili güzel siteler vardı. Daha başka yaş gruplarini ben yaratıcı drama yöntemleri ve online oyunlarla yakalamaya çalışıyordum. Lise için yabancı şarkılar ilgi çekici olabilir.

Ne kadar iyi olsanız da sınıf yönetimi açısından bir faydasi olmuyor. Çok sert olmak da sizi yorar. Tatlı sert bir üslup yakalayabilmek iyi oluyor. Tabi not kaygısı olmayan, disiplinle ilgili bir yaptırım olmayan şu durumda bunlar çok mümkün değildir elbette ki. Kaybedecek birşeyleri olmalı. Olmadığı için de rahatlardir eminim.
 
Ben bu yil Ingilizce ogretmenliginde 13. yilimi calisiyorum. Simdiye kadar ozel okulda, yabanci dil kurslarinda junior'dan yetiskin siniflara kadar her yasta ogrencimle, ozel derslerde, ilkokulda, ortaokulda, lisede, lise yabanci dil sinifinda çalıştım. 8 yildir da devletteyim. Ogrendigim tek sey var. Yabanci dil tamamen yetenek ve istek isi. Bunu ogrenmek istemeyen ve azicik da olsa yetenegi olmayan bir ogrenciye amuda kalkarak da anlatsan dersten ciktigi an o bilgiler beyninden uçuyor. Zaten haftada 2 ders saatinde bir ogrenciye Ingilizceyi ne kadar kalici bir sekilde ogretebiliriz ki?
 
Öncelikle okulda ogrendigimiz sinif yönetimi eğitim modelleri vs dediğiniz gibi sınıfa uygulanmıyor
Ki zaten her model her teknik de her derse uygun değil
Bir de ilkokul ortaokul çocuğuna oyunla kartlarla bir şeyler öğretiliyor ama lisede bu da sınırlı maalesef her seyi oyuna dökmek mümkün degil
Yıllar geçtikçe insan hangi konuyu daha iyi ogretcegini de çözmeye başlıyor
Mesel çocuklar İngilizce dizileri izlemekten hoşlanıyor belki altyapısı izletebilirsiniz
Ben İngilizce öğretmeni değilim ama kahoot kullaniyorum bazen derste onu da seviyorlar
Bir de şu var maalesef ogrenciler üniversite sınavında çözmeyecekleri dersi lise grubunda ciddiye almiyor
 
X