Mesleğimden soğumuş hâldeyim.

Bizim ilkokul, ortaokul ve lise dönemimiz iyiydi. Ama sonradan çok değişti sanırım. Sadece üniversite boş geçti benim, hiç hayalimdeki gibi olamadı
henüz gençsiniz üstünü tamamlayabilir açıköğretimden bir bölüm daha okuyabilir dilinizi geliştirebilirsiniz.
 
Ben sizi taktir ettim. 5. Sınıf öğrencisi annesi olarak aradığımız ingilizce öğretmenisiniz. Bu geçip giden 5 senede ingilizce eğitimi oğlumda sıfır diyebilirim. Benim ezbere çalıştırdıklarımla yüksek notlar aldı hep. Ve özel ders için öğretmen arıyorum inanın onu da bulabilmiş değilim. Oğlumun ingilizce harici tüm derslerde hep başarılı oldu. 4 okul değiştirdik(tayin) hiç bir öğretmeninden şikayet almadım. Hal böyleyken ingilizcede durumun böyle olmasını oturmamış eğitim sistemine bağlıyorum. Keşke ezbere olan bu sistemde bizede sizin gibi öğretmenler denk düşseydi.

Düşünün ki bu şekilde 5. Sınıfa geldik. Ve sıfır eğitimle liseye ilerledik. Ve benim cocuğum sizin öğrenciniz oldu. Bu kadar kayıptan ve anlamıyorum psikolojisinden sonra sizce derse ne kadar katılım ve dikkat sağlayabilir? Ben hiç sanmıyorum. Goygoy yapan öğrenciler bir kenara gerçekten öğrenemeyip ve öğrenmeyeceğini düşünen öğrencilerde mevcut. Ve ne yazıkki birilerinin öğretemediklerini sizin gibi işine önem verenler toparlamaya çalışıyor. Sizi bir veli olarak anlayabiliyorum.
 
Sizinle meslektaşız. Benim meslekte daha 1. Yılım ama ben şimdiden öğretmenlik dışında ne iş yapabilirim diye alamayabileydi desem … :) köy okulunda öğretmenim. 5-6-7 ve 8lerin dersine giriyorum maalesef. 5. Sınıflar ilkokulda ingilizce görmemiş onlara her şeyi en başından öğretmem lazım bu başlı başına bir sorumluluk. 8leri Lgs sınavın hazırlamam lazım. E daha arada 6 ve 7ler var. Üstelik yatılı okuldayım üstüne bir de nöbet var. Bu da yetmezmiş gibi haftasonu kursum var. Hiçbir şey umduğum gibi olmadı. Kendimi çok yorgun ve tükenmiş hissediyorum.

Derslerim daha eğlenceli ve farklı olsun diye farklı materyaller hazırlamak istiyorum farklı aktiviteler kullanmak istiyorum ama bütün bunlar düşüncede kalıyor.
 
Derse zerre ilgisi olmayan ve katılmayan öğrencilere bile sözlüden yüksek not vermemiz isteniyor. Proje ödevi veriyoruz öğrenci getirmiyor yine de iyi not vermemiz bekleniyor. Sınıfta kalma vs zaten yok. Hal böyle olunca diyorum ki neden uğraşasın? Zaten sen ne materyal kullanırsan kullan hangi yöntemi kullanırsan kullan öğrencinin okulla, eğitimle, aklını kullanmakla ilgisi yok.
 
Bizim ilkokul, ortaokul ve lise dönemimiz iyiydi. Ama sonradan çok değişti sanırım. Sadece üniversite boş geçti benim, hiç hayalimdeki gibi olamadı
Öncelikle, hangi bölümü okuyorsunuz açıktan?
Dış ticaret güzel bir bölüm, bu arada. Gelecek vadediyor. Ama üniversite okumak kadar bölümün akademik kadrosu da bir hayli önem taşıyor. Siz sırf ezber ve hazır bilgilerle Boğaziçi'nde akademisyen olmuş birinden ders almak ister misiniz mesela? Hiç sanmam.
Başka bir konu da, ''Oku, geç; ezberle'' cümleleri 80'lerde daha yoğun kurulurdu. Çünkü o zaman öğrenci merkezli eğitim yaygın değildi. Sınıfta aktif öğrenme ve çoklu zeka kuramlarını kullanmak hak getire. şimdi yok Web 2.0 araçları (şimdi sanal gerçeklik falan çıktı), yok FATİH projeleri, o uygulama bu eğitim yöntemi derken öğrenciye bir sürü kolaylık sağlandı. Ama bunların ardında unutulan bir şey vardı: Disiplin, tarihe gömülecek bir kavram değil. 2000'lerden sonra bunu göz ardı ettiler. O yüzden eğitim sistemi çöküşte şu an. Ha, toplumun genelinde kurallardan ve düzenden kaytarma baki. Ama bunu eğitim camiasında yaparlarsa daha kötü. Muhtemelen size de bu tarz akademisyenler düşmüş. Belki de slayttan ders anlatıp günü kurtarmışlar...
Kardeşiniz gibi pek çok genç okul notlarının yarattığı illüzyona aldanıyor. Aslında üniversite sorularını en başta onlara çözdürsek, bir simülasyon yapsak ancak o zaman farkına varacaklar durumun. Size gerçeği söyleyeyim: İdare zorlamasa, aslında bu ülkenin gençlerinin yarısı 50'yi bile hak etmiyor. Dört yıldır bu alandayım (özel, ücretli öğretmenlik deneyimlerim de var), ilk kez bu yıl bir öğrenciye 20-30 verdim sözlü notu olarak. O da sınıfı geçmiş maalesef (bazı arkadaşlarım sağ olsunlar). Alın size bir örnek.
 
Bence sorun sizin mükemmeliyetçi yapınızla ilgili. Yani öğretmen değil atıyorum doktor da olsanız onda da tahammülsüz ve kuralcı olabilirdiniz. İnsan ne kadar böyle olsa da bence bu mesleğin belirli yıllarında böyle gidiyor. Sonrasında zaten isteseniz de buna enerjiniz kalmıyor artık pek çok şeyi görmezden geliyosunuz. Ben sizin yaşınızdayken o zamanki yöneticimle ilk tanıştığımda kendi işime ekstra bi birimin işini daha istemiştim. O zaman acaip enerjik, meraklı ve idealisttim. Yöneticim bana ama kaldıramazsın aşırı yüklenirsin kendine demişti. Ben de bu yaşta yüklenmezsem ne zaman yüklencem demiştim. Bu konuşmadan tam 4 yıl sonra afedersiniz ama ağzıma edildi, çatır çatır sömürüldüm ve sağlığımdan oldum. Artık mecbur kalmadıkça hiçbişeye karışmıyorum ve bol bol bilmiyorum diyorum. Yani siz daha bu kadar bitmemişsiniz, bu konuyu açtığınıza göre hala enerjiniz var. Zaman size de doğru yolun sadece insanın kendi huzurunu bozmadan çalışmak olduğunu gösterir. Boşverin, çalışma hayatı bu kadar ince düşüncelere gelmiyor.
 
bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters.
Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor.
Şu ülkede temel eğitimde yıllarca haftada en az 3-4 saat İngilizce ders alıp da iki cümle kuramayan öğrencileri gördükçe içim sızlıyor. Formasyon müfredatı kesinlikle Türk temel eğitim öğrencilerine uygun değil, size katılıyorum. Üniversite eğitimimin tamamını İngilizce aldım. Amerikan İngilizce eğitim-öğretim formasyonuna göre bir yılda ciddi ileri düzeyde İngilizce öğrenmiştik. Şimdi ben kendim üniversite lisans ve doktora öğrencilerine İngilizce olarak mesleki derslerini anlatıyorum; hazırlık okuyanlarla bir şekilde liseden direkt yeterliliği geçerek (50 üzeri alarak) gelen öğrenciler arasında ciddi fark var. Hazırlık okuyanlar daha iyi.

Sizin durumunuza gelince; lütfen enseyi karartmayın ve yapılması gereken ideal öğretmenliğinize devam edin. Bunu işinizi iyi yaptığınız için kendinizi mutlu hissedesiniz diye yapın lütfen. Bu ülkenin çocuklarının kafalarının eğitim sistemi tarafından iğdiş edildiğini de unutmayın. En ağır, en lüzumsuz müfredatlarla çocuklar derslerden nefret ettirilmekte ve kalabalık sınıflarda heba olmaktadırlar. Ayrıca değişen öğrenci ahlakı ile sınıfa ve öğretmene karşı olumsuz tavırlar sergilenmekte. İçinde bulunduğunuz psikolojiyi anlayabiliyorum. Kendi yaptığımı size anlatayım; öğrencilerin hepsine sınıfta sakin durmaları ve dersi dinlemeleri karşılığında geçme garantisi veriyorum (not olarak 50), öğrenmek ve kendini geliştirmek isteyenlere özel çaba sarf ediyorum ve soru soracağım yerleri söylüyorum. Daha başarılı sonuçlar elde ettiğimi söyleyebilirim.

Bu ülkeyi ve çocuklarımızı seviyorsanız, kendi doğruluğunuza inanın ve kendinizi motive edin. Sizin gibi öğretmen sayısı da çok azaldı ne yazık ki. Muhatabınız çocukların bu halinden biz, ortam ve eğitim sistemi sorumlu.
 
şurada koleje gönderdim mecburdum yazıyorum devlet okulunda da içinde olan çocuk okur diyorlar.içinde olan o çocuğa sahibim.ama sınıf okul öyle değildi.çoğunluk aynen sizin anlattığınız gibiydi.benimki de en iyisi olduğundan her dersten yüz alıyordu .diğerlerine de sözlülerle yüksek not veriliyordu.sınıfın ing ortalaması 93 dü komik değil mi?daha adını yazamayanlar vardı ing.gel de bu zor ekonomide kendinden kısarak koleje gönderme.aradaki farkı ilk hafta anladım.2.sınıf çocuğu dili konuşuyor benim ki boş boş bakıyor 12 yaşında.proje okulları hariç eğitim mahvolmuş.
 
Mükemmeliyetçi bir yapımın olduğu doğru. Bana kalsa ben de huzurumu bozmayayım. Ama karışmasam, arada potansiyeli olanları kaybedeceğim. Bilemiyorum, belki ben de sizinle aynı noktaya geleceğim. Ama bunun kırılma noktasını kestiremiyorum.
 
ama bu herhangi bir iş değil.bir öğretmenlik bir de dr luk insan hayatında iyi ya da kötü çok şeye malolabilen meslekler.hataların yeri doldurulamayan meslekler.vicdanlı bir öğretmen bir dr aman banane kendi hayatım daha önemli diyemez diyemiyor.
 
siz lütfen değişmeyin.bir çocuğun bile hayatına dokunsanız onun hazzı onun mutluluğu size ömür boyu yeter.
 
İşte idealist bir öğretmen nasıl yok oluyor onu anlatıyorsunuz şuan.ben de öğretmenim malesef durum çoğumuz için aynı. İlk zamanlar çok garipsenjyor ama sadece sistemde dönen çarkın bir dişiyiz. Bunu anladığımdan beri bende soğudum isimden.sadece bakicilik ettiğimi düşünüyorum bazen.
Üniversiteyi dereceyle bitirdim,elimde bir sürü kaynak materyal vardı onları öğrencilerime anlatırım diye heves ederdim.anlatmayi bırak bildiklerimi de unuttum.zorla öğrencilere bisey öğretmek o kadar zor ki.koreldim
 
Bütün mesajları cevaplayamıyorum, ama hepsini okuyorum. Ortak bir cevap vereyim: Burada eğitimin, öğrenmeyi öğrenmenin ve disiplinin farkında olan velileri ve meslektaşlarımı görmek beni umutlandırdı. Çok teşekkür ederim. :) Ve akademisyenleri gıpta ediyorum, itiraf edeyim.
Her kademede geleceğe hitap etmek zor. Buna ders devam zorunluluğu, sınıf tekrar durumu, idarenin tutumu eşlik ediyor. Evet, müfredat aynı olsa da her okulu birbirinden farklı kılan durumlardan yukarıda bahsettim. Her özel okulda aynı olmamakla beraber, oralarda yabancı dil ağırlıklı ve daha ciddi bir eğitim oluyor. Devlette eğitime ulaşmak daha kolay; ama adrese dayalı sistem ve zorunlu lise eğitimi getirildiğinden beri ayarı kaçırmış vaziyetteyiz.
Merak edenlere, belde okulunda çalışıyorum ve 2. yılımdayım. Ha, okul deyişime aldanmayın, kademem lise.
Çocuklardaki bu disiplinsizliğin bir nedenini söyleyeyim, geçen yıl okulumuza görevlendirme bir müdür geldi. 88 doğumlu, aslen sendikasının devreye girmesiyle okula gelmiş. ''Tutanak tutmayacağım, sınıftaki sorunlarınızı bana yansıtmayın'' diyen, okulda bizimle alâkasız bir soruna sinirlenip ''sizin yüzünüzden oldu'' diye bize patlayan bir adam bu. Düşünün ki ben karşımda birbirine kafa atan öğrencileri bile müdüre söyleyememiş biriyim. Ama bizden rica ettiği şeyi kendi yapamadı. Okulun kapanmasına yakın öğrencilerin gözü önünde bir temizlik görevlisiyle tartıştı. Tabii ben Kürtçe bilmediğim için birbirleriyle küfürleştiklerini de sonradan öğrencilerden duydum. Böyle yapan bir idareci (!) çocuklara iyi örnek olabilir mi? Öğrencilerin şu anda bu rahatlıkta olmaları da bu yüzden. Bu yıl bir idare geldi kadrolu olarak, aradığım profildeler. Umarım çocuklar zaman içinde kendilerine çekidüzen verebilirler bu sayede.
 
Anahtar kelimeyi söylediniz: Bakıcılık. Tam olarak bunu yapıyoruz.
Keşke öğrencilerin ailelerinin yüzüne ''çocuğunuzu bu hâle siz getirdiniz'' diyebilseydim. Ama inanıyorum, birine bunu söyleyeceğim. Çünkü bazen çocuklardan, hatta ergenlerden bile daha beter yetişkinler görüyorum. Sadece biyolojik olarak yetişkinler ama.
 
2010 öncesi bir devlet ortaokulunda ing öğretmenliği yaptım.eğitim fakültesi mezunu değilim bu arada öğretmen sanılmayayım.o zamanlar disiplin vardı.çocuklara baskı uygulayabiliyorduk yaptırımlar vardı.varoş semtte bir okuldu ama şimdiki çocuklardan çok daha düzgün çok daha terbiyeli saygılı sevgi doluydular.öğretmene değer verirlerdi öğrenciler de veliler de.şimdilerde öğretmenlerle dalga geçen öğretmeninin öğüdünü kulak arkası edip kendi aklını beğenen gençler ve aileleri türedi.umarım bu gidişat değişir.değişmezse sonu iyi değil.
 
Eğitimcilerin yazdıklarını okurken içim acıdı. Öğrencilerle birlikte, öğretmenlerinde çöküşünü görmek çok acı. Bir veli olarak çocuğum için hem öğretmen için, çocuğumun üzerinde şuana kadar o kadar çok gayretim vardı ki. Öğrenmeye ve dinlemeye aşina bir çocuğum var diye gurur duyup elimden geleni yaparken, diğer öğrenciler ve sistem tarafından yıpratılan öğretmenleri okudukça çocuğumun tüm bu çabalar içinde kaybolacağını hissettim. Şuana kadar öğretmenlere bu neden böyle demedim çocuğum içinde dedirtmemeye de özen gösterdim. Hatta bu zamana kadar oğlum ingilizce öğretmenleri dışında hiç bir öğretmenine olumsuz yorum yapmamıştı. Bu dönem yine ingilizce öğretmenine düşemedim. Bu da çok sinirli anlayamıyorum diyemiyorum dedi bunu ing öğretmeniyle konuşmadım ve an itibariyle konuşmaktan vazgeçtim. Yorulmuş bir öğretmene diril demek gibi birşey olacak ve hiç birşey değişmeyecek ve problemli veliymiş gibi gözüktüğümle kalacağım. En iyisi özel öğretmen bulmak başka çare yok.
 
eğitime takıntılı bir veliyim.hep yazarım çocuğum hakkında bdv de. onu dünyaya getirdim o istemedi.hakkıdır en iyi eğitimi almak.ama ne kadar çabaladıysam ilgilendiysem kaynaklar özel öğretmenler sunduysam yetmedi.vasat bir devlet okulunda harcandı yılları 4.sınıftan sonra özellikle.öğretmenlerin 20 dakikası ona sus buna dur demekle geçiyordu.kalan 20 dakikada yapılabiliyordu dersler.3 saat ing 4 saat beden 3 saat müzik vardı geçen yıl.adı seçmeli ama biz seçmiyorduk mecbur tutuluyorduk.yöneticilerle konuştum velilere kızdım hiçbirşeyi değiştiremedim.sonunda da okuldan aldım çocuğu kurtuldum.e o okuldan maddi manevi alamayacak durumda olan zeki ahlaklı çocukları olan velilere yazık değil mi? o çocuklara yazık değil mi?
 
Zaten çoğu öğrenci evdeki ailenin,ortamın bir yansıması olarak geliyor önümüze. Hatta bazen diyorum, bu çocuk bunların elinde yine iyi bu kadar olmuş. Öğrenciye ayrı üzülüyorum sonra.
Sadece gün dolduruyorum bazen,öyle geliyor yani bana..
Bazen yaşlı insanlar ile sohbet ediyorum.öğretmenim diyince iki büklüm oluyorlar,nasıl saygı gösteriyorlar mesleğime o kadar çok şaşırıyorum ki.koskoca insanlar hürmet ediyor bana.o zaman anlıyorum şu zamanin vahametini. Nerden nereye.
 
Hocam bu mesajınız içimde bir yerleri yeşertti, inanın çok mutlu oldum.
İdealist zihniyete ulaşmam zamanımı aldı. Hayallerimin arasında kesinlikle insanlarla iletişim kurmak yoktu, ama zaman içinde kendimden daha genç bireyleri görünce onlar için bir şeyler yapma ve bildiklerimi olabilecek etkili yollarla aktarma hevesi doğmuştu. Tabii sınırları ihlâl etmeden, onların şevkini de daha fazla kırmadan bu meslekteki yıpranma payını azaltmak istiyorum. Verdiğiniz tavsiyeler birbirinden değerli, ben de şu an katılımı daha fazla öğrencileri cesaretlendirip diğer öğrencileri de kazanabilmek istiyorum. İlk mesajımda dediğim gibi, akademik gelişimi bıraktım, çocuk davranışsal gelişimini yansıtsa bana yeter.
Bir anekdot daha eklemek isterim: Formasyon eğitimindeki stajımı bir meslek lisesinde yapmıştım. Gözetmenimiz olan İngilizce öğretmenini görseydiniz, hani yukarıda bahsedilen, sistem tarafından yıpratılmış öğretmen profilinden oldukça uzaktı. Nasıl diyeyim, yolunun başındaki insanların işini kolaylaştırmayı ve kendini mesleki anlamda geliştirmeyi tercih etmeyen biriydi. Bana matematik işlemi anlatır gibi gramer anlatmamı söylemişti. Komiğime gitti, çünkü formasyona yazılmadan önce TESOL (bilmeyenler için, uluslararası geçerliliği olan İngilizce eğitimi sertifikası) almıştım ve belki bilirsiniz, onun hazırlık aşaması çok yoğundur ve sırf öğrenmeyi öğretme teması yoğunluktadır. Böyle insanlarla kendimi (ve benim gibi düşünüp uygulayan herkesi) aynı kefeye koyabilir miyim, bilemem; ama böylesi gelecek hepimizin elinde.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…