- 10 Nisan 2014
- 42.149
- 113.353
henüz gençsiniz üstünü tamamlayabilir açıköğretimden bir bölüm daha okuyabilir dilinizi geliştirebilirsiniz.Bizim ilkokul, ortaokul ve lise dönemimiz iyiydi. Ama sonradan çok değişti sanırım. Sadece üniversite boş geçti benim, hiç hayalimdeki gibi olamadı
Dgsye girerek bir adım atacağım inşallah diğerleride olur bir günhenüz gençsiniz üstünü tamamlayabilir açıköğretimden bir bölüm daha okuyabilir dilinizi geliştirebilirsiniz.
Ben sizi taktir ettim. 5. Sınıf öğrencisi annesi olarak aradığımız ingilizce öğretmenisiniz. Bu geçip giden 5 senede ingilizce eğitimi oğlumda sıfır diyebilirim. Benim ezbere çalıştırdıklarımla yüksek notlar aldı hep. Ve özel ders için öğretmen arıyorum inanın onu da bulabilmiş değilim. Oğlumun ingilizce harici tüm derslerde hep başarılı oldu. 4 okul değiştirdik(tayin) hiç bir öğretmeninden şikayet almadım. Hal böyleyken ingilizcede durumun böyle olmasını oturmamış eğitim sistemine bağlıyorum. Keşke ezbere olan bu sistemde bizede sizin gibi öğretmenler denk düşseydi.İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Öncelikle, hangi bölümü okuyorsunuz açıktan?Bizim ilkokul, ortaokul ve lise dönemimiz iyiydi. Ama sonradan çok değişti sanırım. Sadece üniversite boş geçti benim, hiç hayalimdeki gibi olamadı
bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters.
Şu ülkede temel eğitimde yıllarca haftada en az 3-4 saat İngilizce ders alıp da iki cümle kuramayan öğrencileri gördükçe içim sızlıyor. Formasyon müfredatı kesinlikle Türk temel eğitim öğrencilerine uygun değil, size katılıyorum. Üniversite eğitimimin tamamını İngilizce aldım. Amerikan İngilizce eğitim-öğretim formasyonuna göre bir yılda ciddi ileri düzeyde İngilizce öğrenmiştik. Şimdi ben kendim üniversite lisans ve doktora öğrencilerine İngilizce olarak mesleki derslerini anlatıyorum; hazırlık okuyanlarla bir şekilde liseden direkt yeterliliği geçerek (50 üzeri alarak) gelen öğrenciler arasında ciddi fark var. Hazırlık okuyanlar daha iyi.Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor.
şurada koleje gönderdim mecburdum yazıyorum devlet okulunda da içinde olan çocuk okur diyorlar.içinde olan o çocuğa sahibim.ama sınıf okul öyle değildi.çoğunluk aynen sizin anlattığınız gibiydi.benimki de en iyisi olduğundan her dersten yüz alıyordu .diğerlerine de sözlülerle yüksek not veriliyordu.sınıfın ing ortalaması 93 dü komik değil mi?daha adını yazamayanlar vardı ing.gel de bu zor ekonomide kendinden kısarak koleje gönderme.aradaki farkı ilk hafta anladım.2.sınıf çocuğu dili konuşuyor benim ki boş boş bakıyor 12 yaşında.proje okulları hariç eğitim mahvolmuş.Derse zerre ilgisi olmayan ve katılmayan öğrencilere bile sözlüden yüksek not vermemiz isteniyor. Proje ödevi veriyoruz öğrenci getirmiyor yine de iyi not vermemiz bekleniyor. Sınıfta kalma vs zaten yok. Hal böyle olunca diyorum ki neden uğraşasın? Zaten sen ne materyal kullanırsan kullan hangi yöntemi kullanırsan kullan öğrencinin okulla, eğitimle, aklını kullanmakla ilgisi yok.
Mükemmeliyetçi bir yapımın olduğu doğru. Bana kalsa ben de huzurumu bozmayayım. Ama karışmasam, arada potansiyeli olanları kaybedeceğim. Bilemiyorum, belki ben de sizinle aynı noktaya geleceğim. Ama bunun kırılma noktasını kestiremiyorum.Bence sorun sizin mükemmeliyetçi yapınızla ilgili. Yani öğretmen değil atıyorum doktor da olsanız onda da tahammülsüz ve kuralcı olabilirdiniz. İnsan ne kadar böyle olsa da bence bu mesleğin belirli yıllarında böyle gidiyor. Sonrasında zaten isteseniz de buna enerjiniz kalmıyor artık pek çok şeyi görmezden geliyosunuz. Ben sizin yaşınızdayken o zamanki yöneticimle ilk tanıştığımda kendi işime ekstra bi birimin işini daha istemiştim. O zaman acaip enerjik, meraklı ve idealisttim. Yöneticim bana ama kaldıramazsın aşırı yüklenirsin kendine demişti. Ben de bu yaşta yüklenmezsem ne zaman yüklencem demiştim. Bu konuşmadan tam 4 yıl sonra afedersiniz ama ağzıma edildi, çatır çatır sömürüldüm ve sağlığımdan oldum. Artık mecbur kalmadıkça hiçbişeye karışmıyorum ve bol bol bilmiyorum diyorum. Yani siz daha bu kadar bitmemişsiniz, bu konuyu açtığınıza göre hala enerjiniz var. Zaman size de doğru yolun sadece insanın kendi huzurunu bozmadan çalışmak olduğunu gösterir. Boşverin, çalışma hayatı bu kadar ince düşüncelere gelmiyor.
ama bu herhangi bir iş değil.bir öğretmenlik bir de dr luk insan hayatında iyi ya da kötü çok şeye malolabilen meslekler.hataların yeri doldurulamayan meslekler.vicdanlı bir öğretmen bir dr aman banane kendi hayatım daha önemli diyemez diyemiyor.Bence sorun sizin mükemmeliyetçi yapınızla ilgili. Yani öğretmen değil atıyorum doktor da olsanız onda da tahammülsüz ve kuralcı olabilirdiniz. İnsan ne kadar böyle olsa da bence bu mesleğin belirli yıllarında böyle gidiyor. Sonrasında zaten isteseniz de buna enerjiniz kalmıyor artık pek çok şeyi görmezden geliyosunuz. Ben sizin yaşınızdayken o zamanki yöneticimle ilk tanıştığımda kendi işime ekstra bi birimin işini daha istemiştim. O zaman acaip enerjik, meraklı ve idealisttim. Yöneticim bana ama kaldıramazsın aşırı yüklenirsin kendine demişti. Ben de bu yaşta yüklenmezsem ne zaman yüklencem demiştim. Bu konuşmadan tam 4 yıl sonra afedersiniz ama ağzıma edildi, çatır çatır sömürüldüm ve sağlığımdan oldum. Artık mecbur kalmadıkça hiçbişeye karışmıyorum ve bol bol bilmiyorum diyorum. Yani siz daha bu kadar bitmemişsiniz, bu konuyu açtığınıza göre hala enerjiniz var. Zaman size de doğru yolun sadece insanın kendi huzurunu bozmadan çalışmak olduğunu gösterir. Boşverin, çalışma hayatı bu kadar ince düşüncelere gelmiyor.
siz lütfen değişmeyin.bir çocuğun bile hayatına dokunsanız onun hazzı onun mutluluğu size ömür boyu yeter.Mükemmeliyetçi bir yapımın olduğu doğru. Bana kalsa ben de huzurumu bozmayayım. Ama karışmasam, arada potansiyeli olanları kaybedeceğim. Bilemiyorum, belki ben de sizinle aynı noktaya geleceğim. Ama bunun kırılma noktasını kestiremiyorum.
İşte idealist bir öğretmen nasıl yok oluyor onu anlatıyorsunuz şuan.ben de öğretmenim malesef durum çoğumuz için aynı. İlk zamanlar çok garipsenjyor ama sadece sistemde dönen çarkın bir dişiyiz. Bunu anladığımdan beri bende soğudum isimden.sadece bakicilik ettiğimi düşünüyorum bazen.İyi akşamlar herkese. Sizlere, başlarda istemeden de olsa -neredeyse- çoğu insan tarafından gıpta edilen mesleğin bir alt dalının gerçek yüzünü göstermek, ardından da işinin ehli insanlardan yardım istiyorum.
İngilizce öğretmenliğinde ikinci yılımdayım. Bu yıla biraz daha tempolu bir şekilde başladım dahil edildiğim bir projeden dolayı (şu an onun yürütücülerinden biriyim). Hayallerim çok büyük çaplı olmasa da, her günüm plan yaparak, derse yardımcı araç-gereç hazırlayarak ve ''öğrencileri derste daha aktif hâle getirebilirim, kendimi daha çok nasıl geliştirebilirim'' diye kafa patlatarak geçiyor. Kitaptan yazı yazdırmak, kuru kuruya ders işlemek ve sırf Türkçe konuşmak asla tarzım olmadı. Gelgelelim, bu çabalarımın bir yere gidemediğini görüyorum.
Bu ülkede çalışan ve ''salla başını, al maaşını'' mentalitesini taşımayan tüm İngilizce öğretmenleri bilir ki, bize fakültelerde ve formasyon eğitimlerinde anlatılan çoğu teknik ve yöntem bizim toplum yapımıza ters. Hatta bireyci bakış açısıyla daha açıklayıcı olayım, bizim toplumdaki insanların çoğu kendisini ezenlere saygı gösteriyor. Bunun gerçek bir saygı göstergesi olmadığını bilen bilir zaten.
Çalıştığım lisede hep ''asabi, işini ciddiye alan'' biri olarak tanındım. Yine de artık öğrencinin yabancı dil öğrenmeye olan önyargısını kırmak bir yana, sadece sınıftaki faaliyetleri sekteye uğratmamasını beklemeye başladım. Olmuyor. İşin acısı, mizacım gereği bağırdığım kimseyle aynı ortamda bulunmak istemiyorum. Yapıcı bir şekilde uyarıyorum, dersime yaptığı müdahalenin tüm sınıfa saygısızlık anlamına geldiğini anlatıyorum, sınıf rehber öğretmenlerini araya sokuyorum. Yine aynı sonuç. Yıprandığımı hissediyor, isteksizliğe sürükleniyorum artık. 28 yaşıma doğru böyle bir hüsrana kapılmam normal midir, siz karar verin.
Bana yol göstermenizi bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Anahtar kelimeyi söylediniz: Bakıcılık. Tam olarak bunu yapıyoruz.İşte idealist bir öğretmen nasıl yok oluyor onu anlatıyorsunuz şuan.ben de öğretmenim malesef durum çoğumuz için aynı. İlk zamanlar çok garipsenjyor ama sadece sistemde dönen çarkın bir dişiyiz. Bunu anladığımdan beri bende soğudum isimden.sadece bakicilik ettiğimi düşünüyorum bazen.
Üniversiteyi dereceyle bitirdim,elimde bir sürü kaynak materyal vardı onları öğrencilerime anlatırım diye heves ederdim.anlatmayi bırak bildiklerimi de unuttum.zorla öğrencilere bisey öğretmek o kadar zor ki.koreldim
2010 öncesi bir devlet ortaokulunda ing öğretmenliği yaptım.eğitim fakültesi mezunu değilim bu arada öğretmen sanılmayayım.o zamanlar disiplin vardı.çocuklara baskı uygulayabiliyorduk yaptırımlar vardı.varoş semtte bir okuldu ama şimdiki çocuklardan çok daha düzgün çok daha terbiyeli saygılı sevgi doluydular.öğretmene değer verirlerdi öğrenciler de veliler de.şimdilerde öğretmenlerle dalga geçen öğretmeninin öğüdünü kulak arkası edip kendi aklını beğenen gençler ve aileleri türedi.umarım bu gidişat değişir.değişmezse sonu iyi değil.Anahtar kelimeyi söylediniz: Bakıcılık. Tam olarak bunu yapıyoruz.
Keşke öğrencilerin ailelerinin yüzüne ''çocuğunuzu bu hâle siz getirdiniz'' diyebilseydim. Ama inanıyorum, birine bunu söyleyeceğim. Çünkü bazen çocuklardan, hatta ergenlerden bile daha beter yetişkinler görüyorum. Sadece biyolojik olarak yetişkinler ama.
Eğitimcilerin yazdıklarını okurken içim acıdı. Öğrencilerle birlikte, öğretmenlerinde çöküşünü görmek çok acı. Bir veli olarak çocuğum için hem öğretmen için, çocuğumun üzerinde şuana kadar o kadar çok gayretim vardı ki. Öğrenmeye ve dinlemeye aşina bir çocuğum var diye gurur duyup elimden geleni yaparken, diğer öğrenciler ve sistem tarafından yıpratılan öğretmenleri okudukça çocuğumun tüm bu çabalar içinde kaybolacağını hissettim.ama bu herhangi bir iş değil.bir öğretmenlik bir de dr luk insan hayatında iyi ya da kötü çok şeye malolabilen meslekler.hataların yeri doldurulamayan meslekler.vicdanlı bir öğretmen bir dr aman banane kendi hayatım daha önemli diyemez diyemiyor.
eğitime takıntılı bir veliyim.hep yazarım çocuğum hakkında bdv de. onu dünyaya getirdim o istemedi.hakkıdır en iyi eğitimi almak.ama ne kadar çabaladıysam ilgilendiysem kaynaklar özel öğretmenler sunduysam yetmedi.vasat bir devlet okulunda harcandı yılları 4.sınıftan sonra özellikle.öğretmenlerin 20 dakikası ona sus buna dur demekle geçiyordu.kalan 20 dakikada yapılabiliyordu dersler.3 saat ing 4 saat beden 3 saat müzik vardı geçen yıl.adı seçmeli ama biz seçmiyorduk mecbur tutuluyorduk.yöneticilerle konuştum velilere kızdım hiçbirşeyi değiştiremedim.sonunda da okuldan aldım çocuğu kurtuldum.e o okuldan maddi manevi alamayacak durumda olan zeki ahlaklı çocukları olan velilere yazık değil mi? o çocuklara yazık değil mi?Eğitimcilerin yazdıklarını okurken içim acıdı. Öğrencilerle birlikte, öğretmenlerinde çöküşünü görmek çok acı. Bir veli olarak çocuğum için hem öğretmen için, çocuğumun üzerinde şuana kadar o kadar çok gayretim vardı ki. Öğrenmeye ve dinlemeye aşina bir çocuğum var diye gurur duyup elimden geleni yaparken, diğer öğrenciler ve sistem tarafından yıpratılan öğretmenleri okudukça çocuğumun tüm bu çabalar içinde kaybolacağını hissettim.Şuana kadar öğretmenlere bu neden böyle demedim çocuğum içinde dedirtmemeye de özen gösterdim. Hatta bu zamana kadar oğlum ingilizce öğretmenleri dışında hiç bir öğretmenine olumsuz yorum yapmamıştı. Bu dönem yine ingilizce öğretmenine düşemedim. Bu da çok sinirli anlayamıyorum diyemiyorum dedi bunu ing öğretmeniyle konuşmadım ve an itibariyle konuşmaktan vazgeçtim. Yorulmuş bir öğretmene diril demek gibi birşey olacak ve hiç birşey değişmeyecek ve problemli veliymiş gibi gözüktüğümle kalacağım. En iyisi özel öğretmen bulmak başka çare yok.
Zaten çoğu öğrenci evdeki ailenin,ortamın bir yansıması olarak geliyor önümüze. Hatta bazen diyorum, bu çocuk bunların elinde yine iyi bu kadar olmuş. Öğrenciye ayrı üzülüyorum sonra.Anahtar kelimeyi söylediniz: Bakıcılık. Tam olarak bunu yapıyoruz.
Keşke öğrencilerin ailelerinin yüzüne ''çocuğunuzu bu hâle siz getirdiniz'' diyebilseydim. Ama inanıyorum, birine bunu söyleyeceğim. Çünkü bazen çocuklardan, hatta ergenlerden bile daha beter yetişkinler görüyorum. Sadece biyolojik olarak yetişkinler ama.
Hocam bu mesajınız içimde bir yerleri yeşertti, inanın çok mutlu oldum.Şu ülkede temel eğitimde yıllarca haftada en az 3-4 saat İngilizce ders alıp da iki cümle kuramayan öğrencileri gördükçe içim sızlıyor. Formasyon müfredatı kesinlikle Türk temel eğitim öğrencilerine uygun değil, size katılıyorum. Üniversite eğitimimin tamamını İngilizce aldım. Amerikan İngilizce eğitim-öğretim formasyonuna göre bir yılda ciddi ileri düzeyde İngilizce öğrenmiştik. Şimdi ben kendim üniversite lisans ve doktora öğrencilerine İngilizce olarak mesleki derslerini anlatıyorum; hazırlık okuyanlarla bir şekilde liseden direkt yeterliliği geçerek (50 üzeri alarak) gelen öğrenciler arasında ciddi fark var. Hazırlık okuyanlar daha iyi.
Sizin durumunuza gelince; lütfen enseyi karartmayın ve yapılması gereken ideal öğretmenliğinize devam edin. Bunu işinizi iyi yaptığınız için kendinizi mutlu hissedesiniz diye yapın lütfen. Bu ülkenin çocuklarının kafalarının eğitim sistemi tarafından iğdiş edildiğini de unutmayın. En ağır, en lüzumsuz müfredatlarla çocuklar derslerden nefret ettirilmekte ve kalabalık sınıflarda heba olmaktadırlar. Ayrıca değişen öğrenci ahlakı ile sınıfa ve öğretmene karşı olumsuz tavırlar sergilenmekte. İçinde bulunduğunuz psikolojiyi anlayabiliyorum. Kendi yaptığımı size anlatayım; öğrencilerin hepsine sınıfta sakin durmaları ve dersi dinlemeleri karşılığında geçme garantisi veriyorum (not olarak 50), öğrenmek ve kendini geliştirmek isteyenlere özel çaba sarf ediyorum ve soru soracağım yerleri söylüyorum. Daha başarılı sonuçlar elde ettiğimi söyleyebilirim.
Bu ülkeyi ve çocuklarımızı seviyorsanız, kendi doğruluğunuza inanın ve kendinizi motive edin. Sizin gibi öğretmen sayısı da çok azaldı ne yazık ki. Muhatabınız çocukların bu halinden biz, ortam ve eğitim sistemi sorumlu.