lütfen yardım edelim arkadaşlar ÖMER BARAN YEL

Evet Ömer'im...Evet Kınalı kuzum...Aynı türküde de söylediği gibi seninle omuz omuza verip eş-dostun bayramına gideceğimiz günler bizim için gerçek Bayramlar olacak...Elbet duvar diplerine çökmüş olan baban için de Rabbimizin bir hikmeti bir hükmü vardır....Elbet yiğidim senin de teslimiyetinin bir mükafatı olacaktır.Rabbim İsmail'lerini darda koyar mı hiç? ..Elbet bizim de Arefelerimiz bitecek bir gün.Sabretmeye, dayanmaya devam et kuzum.Haber ettim Hacer'in İsmail ile yapa yalnız kaldığı topraklara...Arafat'ta ismini zikrettiler bugün.Mahşerin küçük bir provasını andıran Arafat'ta,beyazları dışında hiç birşeyleri olmayan.tüm dünyevi duygulardan arınmış milyonlar yüzlerini Rablerine dönmüş vaziyette.Gözler ıslak ve bedenler kuş tüyü hafifliğinde.Göklerden saf saf melek sağanağı düşmekte Arafat'a.EN YÜCE'ye sunulmak şerefine nail olan kurbanlıklarda heybetli bir duruş ve anlatılmaz bir mutluluk..Her biri birer İSMAİL teslimiyetinde.Düşündüm de Ömer'im neler hissetti İbrahim babamız yavrusunu götürürken.Yüreğinin hangi karesine korlar düştü.Ya İsmail'i Ömer'im...O küçük yüreğiyle nasıl da anlayıverdi o büyük mesajı.Nasıl bir teslimiyet doldu kalbine.O saatler nasıl geçti.Hacer Annemiz hangi dağa döktü kederini....İşte böyle Ömer'im...Ne imtihanlar yaşanmış.Bizim hikayemiz ne ki bunların yanında.O bizi çok seven, dünyayı bize seyahat yeri kılan,en sevdiklerine inanılmaz imtihanlar veren.ama hiç bir zaman sevdiğini yalnız bırakmayan Yüceler yücesi Rabbimizin hükmünde sorular aramak ne haddimize...Hem İsmail sordu mu neden diye? Bize susmak ve O'nu takip etmek düşer.Zaman zaman vesveseler delip geçse de böğrümü,Rabbime şükürler olsun ki verdiklerinin sayısını ve güzelliğini düşündükçe hemen yaralarım kabuk bağlıyor.Bazı yaman vakitler zorlasa da babanı,senin teslimiyetine gölge düşürmemeye söz veriyorum kuzum.Hem elinde derman olmayanın dertle ilgili konuşmak ne haddine kınalı kuzum.Özlemim,anılarım,kara gözlerin peşimi bırakmasa da, ben senin imtihanında kara bir leke olmayacağım.Sonu ne olursa olsun alnımızın akıyla iki cesur erkek gibi OMUZ OMUZA bu sınavdan çıkacağız..Dediğim gibi burda ya da başka bir yerde ,asla baban asi oldu,pes etti,umudunu kesti gibi laflar duymayacaksın.Biz baki aleme iman etmişiz. Kaybımız yok.Ümidim hep bu tarafta tekrar elele olmamız..Ama hani Rabbim başka ..............O zaman da belki bu günahkar babanın Cennetine vesile olursun da yeşillikler içinde aslan parçası,gözü kara,kaşı kara herkesin gıpta ettiği bir YUSUF YÜZLÜM olacak.ONDAN HEP ALLAH VAR DERT YOKTUR DİYORUZ.HÜLASASI İKİ SONUCU DA BİRBİRİNDEN GÜZEL.Rabbim senin lütfun ne hoş....
ALLAH RIZASI İÇİN OĞLUMUN BAYRAMLARDA ŞEKERLERLE TANIŞMASI İÇİN DUALARINIZI ESİRGEMEYİN.

RABBİM HEPİNİZDEN RAZI OLSUN.

AİLEM VE ÖMER ADINA HEPİNİZİN KURBAN BAYRAMINI TEBRİK EDER,SAĞLIK,MUTLULUK VE BAŞARI DOLU GÜNLER DİLERİZ.
İYİ Kİ VARSINIZ.RABBİM EKSİKLİĞİNİZİ VERMESİN.

 
Ömer'im...Canözüm...Ciğer parem...Bu kağıt parçası da nedir elimi tutuşturulan? Ben senden taktir-teşekkürler beklerken, bu ne belgedir can parem.Şimdi ben hangi dağa kaçayım? Kurdu kuşa yem ettin yüreğimi. Bir Ekim ayı bir Salı günü almıştım ' Doğum Raporunu.' Yine bir Ekim ayı yine bir Salı günü....Bu ne ağır bir rapordur yüreğimi ezen.Hastane bahçesinde yıktın bıraktın beni.Ne de insafsızca bir araya gelmiş harfler.' Ağır özürlü' yazdılar yüreğimin orta yerine.Yetinmemiş olacaklar ki 'duyusal,zihinsel' de eklemişler Bir de gözüme soka soka kalın kalın rakamlarla süslemişler.Oy Ömer'im oy...Oy kara bahtlım...Babana vereceğin karne bu mu olacaktı ciğer yangınım? Ama güzel yavrum,bu rapor senin değil.Sesimizi duymayanların, yüreği 'engelli'lerin raporu.Ölümden sonra, 'neden oldu' gibi soruların sorulduğu ülkenin raporu.Bu rapor, kıyıya vurduktan sonra' neden oldu acaba,ne yapılabilirdi' gibi vicdanı tatminden öteye gitmeyen soruların sorulduğu ülkenin raporu.Bu rapor ' dünyayı ayağa kaldırdığı halde' bir hastaneye yatırma dışında elinden bir şey gelmeyen babanın raporu.Bu rapor' sesimizi duydukları halde' bir anda ' ses duymaz' kalbi mühürlü sanatçıların raporu.Bu rapor ' bu umudun ilk halkası olacağın' senin gibi binler meleğ'in içine düştükleri çaresiz durumların raporu.21.yy'da, teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda, bir yurt dışı uçağını sana çok görenlerin raporu.Bu rapor ' televizyonlarda ölümü yüceltip, yaşamı öteleyenlerin raporu.Bu rapor,' bir çiklet reklamını' senden çok ekranlarında gösteren basının raporu.Bu rapor, 'sadece Ramazan'larda fakir fukarayı doyuran, on bir ay boyunca zevku sefa süren 'müslümanların' raporu.Yürüyebilecek, konuşabilecek tedavin dünyada varken, bu 'dünya'ya bir türlü ulaşamayan babanın raporu.Affet kuzum.Sen ' engelli ' değilsin.Sen benim minik kuşumsun.Bir gün o kafes açılacak ve senin gibi bin'lerin umudu olacaksın.Kim bilir belki, felçli çocukları iyi edecek büyük bir tabip olacaksın.Şimdilik çerçeveleri boş bırakıyorum.Senin bana getireceğin 'diplomaları' asacağım altın çerçeveler hazırladım yüreğimde.Ben bu raporu' basım hatası' saydım kuzum.Ben umutla, inatla, duamla seni bekleyeceğim...Seni raporlara değil, Allah'ıma emanet ediyorum....
 
yileş Ömer'im...öyle bir iyileş ki, umut ol umudunu kaybedenlere...
İyileş ciğer parem....öyle bir iyileş ki, duaların gücü kol kanat olsun güçsüzlere...
İyileş ay yüzlüm....öyle bir iyileş ki, okuduklarını bir daha okumak zorunda kalsın tabipler...
İyileş kınalı kuzum...öyle bir iyileş ki, sadece film afişlerinde kalmasın ' mucize' ler....
İyileş gül yüzlüm....öyle bir iyileş ki, ' Ömer nasıl' soruları çarpmasın bu yaşlı gözlere....
Evet Ömer'im, evet kınalı ceylanım....senin iyileşmen lazım.Her şey sana bağlı cennet kokulum.Her şey sana endeksli adeta.Bilmiyorum ama sanki Sen iyileşince kışlar daha az çetin geçecek.İlkbaharda daha bir gür çıkacak çayır çimen.Bilmiyorum sanki Sen iyileştikçe, cami avlularına bırakılmayacak bebekler, vatanlarından çıkarılmayacak çocuklar.Sanki sen iyileşince başka bir doğacak güneş, yağmur başka bir ıslatacak.Yarım kalan kitabımız basılacak hiç yarım kalmayacak hayata inat.Dedim ya prensim, herşey sana bağlı.Sen iyileştikçe. , sağda solda böbürlenecek sevenlerin.Geriye dönüp baktıklarında, ' biz bu işi başardık.'sanki diyecekler.
Olacak Ömer'im olacak...Ayette de dediği gibi ' bilemezsin, belki Allah bundan sonra daha güzel bir kapı açar.' Zaten 'bilmemekler' değil mi bir çoğumuzu hüsrana götüren? Sabırsızlığımız, samimiyetsizliğimiz değil mi bizi her defasında yarı yolda bırakan? Şöyle olsaydı, böyle olurdu.'larla, sabahtan akşama kadar birbirimize ' kader' yazmamız değil mi bizi kadere isyan eder hale getiren? O yüzden sabır Ömer'im.Biz sabredeceğiz.Rab, kulu nasıl sevip kollamışsa, biz de öyle seveceğiz.Lakin neticeye rıza göstermektir gerçek baba yiğitlik.Müslüman zor zamanda belli olur.İmtihanın büyüğü nefse ağır gelene dayanmak.Cennet'in pahalılığı burdan geliyor olsa gerek.Ben ' seni kalem kalem işleyenin' sanatına hayranlığımdan seviyorum, benim olduğundan değil.Ben, Resulun çocuklara olan sevgisinin penceresinden izlerim seni, yoksa benim filmimin bir sahnesi olduğundan değil.Bir kadını 'anne' yapan ' çocuktur.'Ben bir kulun ayaklarının altına cenneti seren sebebi seviyorum, yoksa senin 'çocuk ' olman değil ızdırabım.Ben Sen'de Allah'ı ve tüm çocukları seviyorum, yoksa senin başka üstünlüğünden değil.Hayatıma adım attın.Sen benim, ben de Senin imtihanının birer parçası olduk.Benim kalbime merhameti, annenin ayakları altına da cenneti koydun.İşte tam da bu yüzden ben seni çok ama seviyorum...
 
Bugün yüreğim kuş misali Ömer'im.Menzili olmayan yolculuklara kanat çırpar dururum.Her renkten umutlar topladım gökkuşağımız için yangın yerine dönmüş ülkemden.Bir insanı yaşatmak adına bin'ler insanı topladım gökkuşağımızın altına.Kimse kuru değil bu yangında.Herkesler ıslandı bu insanlık yağmurunda çok zor sananlara inat.Bir an düşündüm de ne büyük iş başardın Ömer'im.Ölümün kutsandığı zamanlarda, en mutlu anlarımızda bile yok etmeyi bir zanaat saydığımız bu karanlık dönemlerde, alkışların kötülükler için senfoni oluşturduğu bu cennet ülkemde...Sen yaşama, yaşatma adına ne büyük dersler verdin bizlere....Bir doktorun dediği gibi, - Behzat hocam, bir canı yaşatma adına dünyayı ayağa kaldırdın.Evet Ömer'im tüm dava bir Can'ı yaşatmak.Bu Ömer olur, Ali olur ya da başka biri.Aslında temeldeki en büyük ders bir Can'ın yaşaması için neler yapılabileceğini, neler yapılması gerektiğini acı çeke çeke, yüreği kanırta kanırta göstermek.Başka canları yakmadan Can'ı yaşatmak.Hayat hiç bu kadar ucuza satılmamıştı pazarlarda ve hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştı sokak başlarında.Sahi, ölünce ne hisseder insan.Kayarken yaşam ayaklarımızın altından,hangi renge bürünür hayaller.Kaç kere daha geleceğiz hayata.Ne zamandan beri değersiz oldu kalpler, böbrekler, eller,ayaklar...Ben senin bir parmak hareketin için tüm zamanı durdururken nasıl da kolay gömülüyor parmaklar bir daha asla hareket etmemek üzere.Belki de yeniden yazmalıyız ders kitaplarını Ömer'im.Tek konusu ' yaşatmak ' olan paneller, seminerler düzenlemeliyiz bıkmadan.Deneylerimizi soğuk mezar çukurlarında yapmalıyız.Ölümün, ölmenin, soğuk toprağa düşmenin en ürkütücü yanlarını yazmalı gazeteler.Belki o zaman, bir küçük çocuğu yaşatmanın niye bu kadar rengi topladığını anlatabiliriz.Belki o zaman , ' bu kadar da olmaz' diyenleri toplayabiliriz yaşam gökkuşağının altına.Yürümenin, konuşmanın, düşünmenin ne büyük nimetler olduğunu bir gün yürüyemez konuşamaz, düşünemez et parçaları olmadan önce anlamak aslında tüm dava....Sen bir Sembolsun Ömer'im...Sen yaşamın içindeki en büyük derssin aslında.Dert içinde dermansın Ömer'im.Yaşamı ucuzlaştıranlar anlamayıversin kınalı kuzum.Bir bakışın, çıkaramadığın bir ' A ' sesinin, saçma sapan dertler yanındaki kıymetini bir bilsen Ay parçam.Kim ne derse desin bitanem, fazla güneşten olmalı insanların önlerini görmemeleri.Yağmurda ıslanmayanlar güneşin yarattığı bir damla terden aciz.Yaşam çok değerli Ömer'im.Sen çok değerlisin gül yüzlüm....Ben sende yaşamı, yaşatmayı, Rabbimim Tekvin sıfatını görüyorum.....Sen bir umutsun.Sen Can'ların kıyıya vurduğu sahillerde ' kadersiz coğrafyamın ' yeni umudusun .Sen ' yaşamın ' anlamısın.Sonu ne olur bu yağmurun bilinmez.Ama bir küçük beden etrafında ıslanan bu yüreklerin bu can alıcı yangınlara bir kova su olacakları inancımın bir parçasısın.Sen bir mucizesin Ömer'im.Seni çok ama çok seviyorum.
 
Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine, Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine, İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine, Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine, Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine, Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır. Allah'ım Ciğerpareme ,OMER BARAN'IMA ŞİFA. VER.AMİN.

'' Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:

"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."
 
Ah Ömer'im...ah kınalı kuzum.En acı yaratan sahnelerle dolu gözlerim şimdi.Sadece kalbim ağrır sanırdım.Bugün tek tek saydım kuzum.Her yerim acıya bulanmış.Ellerim, gözlerim, kulaklarım...Meğer kaçırdığım ne çok sabah varmış.Seni öpmeden okula gittiğim sabahlar.Hala başkalarına anlamsız gelen sabahlar, bir bilsen ne kadar anlamlı kuzum.Şimdi kanayan yerlerime yalancı makyajlar peşinde sefil yüreğim.Acım, aklımın bir adım önünde ay parçam.Sana ev kuruyorum güya.Odanın rengini,avizenin yansımasını, yatağının nevresimiyle avutuyorum yüreğimi.Saniyeliğine eşyalara dalsa da yüreğim, en derin yerde, en acılı köşede açıyorum gözlerimi.Seni hayal ediyorum eşyaların içinde.Yok yok bunu beğenmez deyip,bir başkasını kavrıyor ellerim.Sonra boşlukta çöküyor bedenim.Evin boş hali daha az acı versin diye, kilitliyorum eşyalara kapıları.Girmesin Ömer'e ait olanlar içeri.Dünyaya dağılsın eşyaların ve acın.Rüzgarlara ısmarlıyorum mutluluğu.Sonra güzel kuzum, topluyorum yerdeki parçalarımı.Gözlerim, kulaklarım, ellerim, yüreğim....Hepsi yerde.Hepsi kan revan içinde.Meğer ne çok yerim ağrıyormuş da haberim yokmuş ay yüzlüm.Anıları siler süpürür, bu bizi tanımayan duvarlara yalan da olsa mutluluk hikayelerimizi anlatırım sanmıştım.Seni bilmeyen kapılar, senin saklanmadığın köşeler bize daha insaflı davranır dedim.Ne çabuk zehirledim bu evi de? Hangi ara derdimi belli ettim ki? Olmadı kuzum.Affet bitanem.Tebdil-i mekanda hayır ararken, hicretimiz garip bir hale büründü.İçime yolculuğu bitiremediğimden olmalı, tüm diğer yollar çıkmaza mahkum.Neye boyasam da dünyayı, içimin rengi hep aynı kuzum.Yapmacık telaşlar, ne beni adam edebildi ne de serseri derdimi.Bir hücreden başka bir hücreye nakli gerçekleşiyor dertlerimin.Değişmeyen başka şeylerde var kuzum.Her hücremin aydınlık sabahı Sen'sin Ömer'im.Ne mutlu anlamlı kıldığın eşyaya ve ne mutlu senin için çıkılan sefere.Ben Hicreti de, içimdeki rengi de Sen'de sevdim....Seni çok ama çok seviyorum Derdim.
 
Gel bu gece yıldızlara misafir olalım Ömer'im...Bu gece 'acılarımızı ' Ay'a ' teslim edelim.Bu gece acılı türküler söylemeyelim, yürek yakan hikayeler okumayalım.Hiç ama hiç kötü şeyler olmasın soframızda.Ne ben konuşayım, ne de sen dinle sus pus...Sakın renk verme kuzum, sakın rengimizi belli etme.Koynumuzda saklayalım gri mevsimleri.Yaramıza sus payı verelim.Kurban olurum yaralarımızı sakla boncuk gözlüm.Elele, göz göze şöyle düşman çatlatırcasına baba-oğul sohbetin demlerinde gezelim.Hiçbir şey yokmuş gibi davranalım.Aman uyanayım deme.Bitmesin bu sahici düş.Sonra güzel oğlum...Planlar yapalım senle dur durak bilmeden.Ben sana ne olmak istediğini sorayım, sen bana ne zaman bisiklet alacağımı.En normalinden daha normal konuşmalar yapalım.Hiç ama hiç dünyaya dönmeyelim.Hep böyle güzel güzel konuşmayalım.Sen yaramazlıklar yap, ben de kızayım.Anlamasınlar diye kuzum.Hani doğal olsun diye.Sonra güzel oğlum, şairin dediği gibi ' acılarımızı pazara çıkaralım.' Takas edelim güzel yarınlarla.Oyunbozanlık yapma Ömer'im.Böyle anlaşmamıştık senle.Neden beni dipsiz kuyulara itiyorsun şimdi.Söz vermedik mi birbirimize? Şimdi tüm evlerde ne yaşanıyorsa onu yaşamayacak mıydık? Şimdi nerden çıktı eski günler.Nereye hapsedeyim anıları gece gece.Yok bitanem...Sen ne yaparsan yap.Ben bu gece hayatın, hem de en normalinin içinde kalacağım.Normal yaşamayı özledim Ömer'im.Dertsiz bir gün nasılmış çok merak ediyorum gülüm.Her sabah uyandığımda dilimde bir pas tadı ve karnımda bir türlü inmeyen yumru.Bıktım artık müziğin her tınısını dolu gözlerle karşılamaktan.En gülen resimlerimde bile yakayı ele veriyor gözlerimdeki hazin bakışlarım.Bu böyle olmasın bu gece.En canlı kahkahamı sana sakladım kuzum.Öyle bir normal olmalıyız ki belki normale döner yakamızdaki bu illet.Beni de ilgilendirsin siyaset, spor, günlük konuşmalar...Hadi kuzum şimdi oyun zamanı.Ben en güzel masalları anlatayım, sen oralı olmadan bir yerleri yık,dök.Hatta inadına uyuma tüm yaşıtlarının uyumadığı gibi.Bir çocuk daha nasıl çıldırtıyorsa babasını hepsini yap kuzum.Çok görme kuzum.Yine Sen'deyim.Sadece ' normal ' yaşam nasılmış çok merak ettim.Hem benim yıldızım Sen'sin.Ben her gece olduğu gibi yine Sen'deyim...Çünkü Sen hep 'ben'desin...

'' Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:

"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."
 
Yaz Ömer'im...Soğuk bir sonbahar gecesinde dünyaya muhacir eylediğin babanın yüreğini yaz kınalım.Yaz Ömer'im..8 yaşındaki kardeşinin 'baba kardeşimi geç buldum ama erken kaybettim' sözlerinin yüreğimdeki kurşuni ağırlığını yaz ay yüzlüm.Yaz Ömer'im...Seni bir anda benden alıp götüren küçük bir fıstık parçasına biçilmiş büyük Kaderi yaz bitanem.Yaz Ömer'im...Çıkaramadığın sesin yüreğime doldurduğu çığlıkları yaz yavrum.Yaz hayatıma yön verenim...Yaz gözüme perde çekenim, bildiğim her şeyi unutturanım,dipsiz kuyulara salanım.Kalem sende, kelam sende katibim.Tüm bedenim sahifelerin oldu gül yüzlüm.Beni yaz,bana yaz ay parçam.Öyle bir yaz ki silinse bile izi kalsın.Öyle bir nakşet ki,tüm hücrelerim seni hissetsin.Bu senin romanın Ömer'im.Bu senin hikayen kuzum...Ben bu sahnede kah varım, kah yokum..Binler bizi izlemekte kahramanım.Sen ne dersen ben onu yaşarım.Kaderimin bir parçası değil, tamamısın.Demek ki Rabbim beni bu günlere hazırlamış.Belki ondan öğretmen yapmış.Belki ondan ' lisede defterine bebek resmi' yapıştıracak kadar çocuk ruhu suyuna batırmış yüreğimi.Belki dayanayım diye abini göndermiş önceden.Amcanı çocuk doktoru yapmış ki fıstığını çıkarsın.Belki binler O'nu ansın istemiş.Belki birilerinin kalp gözleri bu anı beklemiş açılmak için.Dedim ya güzel yüzlüm.Beni pişirmiş,olgunlaştırmış...Sonra bu yükü sana layık gördüm demiş.Vermiş yükümü sırtıma.Sakın yorulayım deme Ömer'im.Sakın bu yolu beğenmedim deme.Sebepsiz yaprak düşmezken, hiç sebepsiz toplanır mı bunca binler.Binlerin imtihanı,sabrı,umudu,Rabbı hatırlatanı,teslimiyeti oldun işte. 'Birbirinize merhamet edin ki size de merhamet edilsin' sözünü hatırlattın bize.Ne çocuk olman,ne trajik hikayen,ne anlamlı bakışın, ne de babanın divaneliği....Hiçbiri sebep değil.Tek neden Allah'ın bunu böyle istemesi.Allah istemeseydi pervane etrafında dönen kelebekler gibi uçuşmazdı burdaki melekler.Hepsi her sabah seni izler, seni gözler,senden gelecek bir havadise kulak kesilir.Öyle seviyorlar ki, İşte Allah diyorum kendi kendime.Sevmeyi vermeseydi Rabbim, nasıl severdi gönül görmeden, dokunmadan....Biz de öyle sevmiyor muyuz Allah'ı? İlahi ve gerçek aşk da böyle değil midir? İşte Allah belki bize zor bir film çevirtip oynatıyor ama öyle muhabbet dolu gönüllerde yaşatıyor ki saraylara bedel...Rabbim seni bu saraylara layık etsin.Bu canla başla sana pervane olan meleklere hizmetkar eylesin yavrum.Benimle üzüldüler,benimle sevinmeyi nasip etsin.

'' Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:

"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."
 
Büyük ailemizin değerli üyeleri Ömer'imizin İstanbul'daki tedavisi başladı.Ömer'imiz haftada 6 gün fizik tedavi,6 gün duyu bütünleme ve 4 günde refleksoloji tedavisi almakta.Tabi seans merkezleri kaldığımız yer olan Zübeyde Hanım Öğretmenevine farklı güzergah ve uzaklıklarda.Zaten enfeksiyon tedavisi gören Ömer'imiz bu yorucu trafikten bazen kötü etkilenebiliyor.Ama yapacak pek de başka bir şey yok.En az bir ay buna katlanmak zorundayız.Rabbim hepinizden razı olsun.Bizleri mesajları, duaları ve maddi-manevi destekleriyle bu zor günlerde yalnız bırakmayan tüm melek abi ve ablalarımıza çok teşekkür ediyoruz.Ömer'imizin tedavileri duyu bütünleme bir ay 3500 tl, refleksoloji bir ay 1600 tl ( yarısından fazlasını İkbal Gürpınar ablamız karşıladı),fizik tedavi ise 4000 tl olarak bütçelendirildi.Tüm bunlar Ömer'in resmi devlet hesabından karşılanmakta.Ömer'imizin parası şimdiye kadar 4500 euro, 334 bin tl, 560 sterlin ve 1000 dolar olarak hesabında bulunmaktadır.Rabbim hepinizden razı olsun.Rabbim yapılan yardımları sadaka hükmünde kabul etsin.Bu paralar sizin ve bizler sadece emanetçiyiz.Rabbim bu zor yolda bizleri utandırmasın.Amerika için yeminli tercümana ihtiyacımız var.Tanıdığınız birileri varsa lütfen bize whats up ve sms yoluyla ulaşın.Raporlarını çevirtip bi an önce kargolamamız gerek.
Yarın Ömer'imizin doğum günü.Hediye getirmemek şartıyla herkesi bu özel günde aramızda görmekten şeref duyacağımızı belirtmek isterim.
Ömer'imizin altın kalpli Whats up grubu melek ablalarına buradan teşekkürlerimizi bildiriyoruz.
Öğretmenevi müdüremiz çok yardımsever biri.Sağolsunlar ilgi ve yardımlarını bir an olsun eksik etmediler.İnşallah hafta sonuna doğru daha büyük bir odaya naklimizi gerçekleştirecek.
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.Allah rızası için maddi yardım yapacam diye ailenizi ve bütçenizi sıkıntıya sokmayın.Elhamdülillah bu sevap halkası 60 binlere ulaştı.Tüm gayretimiz herkesin küçük küçük meblağlarla bu hayra ortak olmasını sağlamaktır.Az az ama sürekli yapılacak küçük meblağlar bu belirlediğimiz hedefe ulaşmamız için yeterli olacaktır.Unutmayalım ki 60 bin kişinin gücü bir işadamının gücünün çok da altında değil.Gönül isterdiki zengin ve hayırsever işadamı ve ünlülerle bu yol daha kısalsın.Ama herşeyden önce bu bir nasip meselesi.Rabbim zamanı gelince o sebepleri de mümkün kılacaktır.
Allah hepinizden razı olsun.Bu yavrunun ayaklanması için birleşen gönülleri Allah peygamber efendimize komşu eylesin.Bu öyle kutlu bir imtihan oldu ki Rabbim bu imtihandan alnımızın akıyla çıkmayı nasip etsin..Ömer artık sadece benim değil binlerin kınalı kuzusu.Rabbim bu binler gönül erlerine karşı bizleri utandırmasın.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.)'e, nazar değmesin diye duâ okurlarmış. Bu duâ:

"Euzu bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min kulli şeytanin ve hammetin ve min külli aynin lammeh."
 
Bostancı Mah. Bağdat Cad.
Kadıköy / İstanbul

Güzel kardeşlerim yukarıda yazdığım adreste eşyalı,güvenli ve hastaya uygun bir ev bakıyoruz.Şimdi öğretmenevindeyiz.Ama sizlerin de bildiği üzere bu tür resmi kurumların misafirhaneleri hasta bir çocuğa uygun değil maalesef.Ne mamasını ısıtabiliyoruz ne de fizik egzersizlerini yapabiliyoruz.Bizleri evlerine misafir etmek isteyen bir çok İstanbullu melek abimiz ve ablamızın olduğunu biliyoruz.Ancak biz uzun süre kalacağımızdan dolayı Ömer'in en rahat edeceği sıcak bir ev ortamı yaratmak istiyoruz.Allah rızası için bu adreste bizim için ev bakın.Fiyatı önemli değil.Ev konusu çok acil.Lütfen bu konuda desteklerinizi esirgemeyin.En başında belirttiğim üzere ev ' temiz', güvenli, eşyalı ve söylediğim adreste olursa bu tedavimiz için çok faydalı olacaktır.Rabbim hepinizden razı olsun.
Yarın Ömer'in saat 13:00 ve saat 16:30 olmak üzere iki randevusu var.Ev tutulduktan sonra bütün Ömer'imin duacılarını evimizde ağırlamaktan şeref duyacağımızı belirtmek istiyorum.
Ömer'imin İstanbuldaki ilk fotosu.
Cenab-ı Allah güzel yüreklerinize dert vermesin.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…