PAZARTESİ YAZARI: JANE AUSTEN
Bu hafta en sevdiğim yazarlardan biri olan Jane Austen'ı seçtim. Aslında amacım, Jane Austen'ı anlatmak değil, yazar hakkında konuşmak. önce Jane Austen kimdir onunla başlayalım:
Yazarımız 16 Aralık 1775 tarihinde Hampshire'da doğmuş İngiliz bir romancıdır. Jane Austen hiç evlenmemiş bir kadın olarak romanlarında aşkı anlatmıştır, kimilerine göre hiç yaşayamadığı aşkları anlatmıştır, kimilerine göre de yaşadığı bir aşkın etkisinde kalmış ve onu tekrar tekrar anlatmıştır.
Hemen her Jane Austen kitabını okumuş biri olarak diyebilirim ki Jane Austen her ne kadar akım olarak Romantizm temsilcisi kabul edilse de aslında son derece realist bir yazardır.
Kitaplarına baktığımızda, mesela en ünlü eseri olan Gurur ve Önyargı'yı ele alırsak; karakterler birbirleriyle dengelidir. Jane'in saf, narin tarafı, Elizabeth'in zekası ve ön yargılı tabiatıyla, Mr. Bingley'in insancıllığı ve sevimliliği Mr. Darcy'nin katı ve kibirli tabiatıyla dengelidir. Darcy'nin Gururunun Elizabeth'in Önyargılarıyla (ki bazıları Darcy'nin önyargıyı, Elizabeth'in Gururu da temsil ettiğini söyler ama ben aksi görüşteyim) çatıştığı romanda biri kibrinden diğeri insanlara olan önyargısından sıyrılır, karakterler törpülenir.
ya da diğer bir ünlü kitabı Akıl ve Tutkuda da aynı durum vardır: Marianne ve Elinor kitabın iki zıt karakteridir. Marianne kitabın Tutku kısmını temsil eder, Elinor Akıl (Sağduyu) kısmını temsil eder.
ikisi de kitap boyunca aşk acısı çeker ama Marianne yatak döşek hasta olurken, Elinor büyük bir güçle bu ayrılığı taşır ve savaşından galip çıkar.
ikisi de kendi boşluklarını dolduracak bir adamla birlikte olurlar ve adamların boşluklarını doldururlar.
bu açıdan aslında Jane Austen zıtlıkların uyumundan çok çiftlerin birbirini tamamlaması gerektiği fikrinden hareket eder.
Elbette diğer yandan Jane Austen'ın kitaplarının Dünya Klasikleri Listesinin üst sıralarında yer almasının nedeni de şudur; Jane Austen inanılmaz bir gözlem gücüne sahiptir, üstelik de küçük bir çevrede yetişmiş bir kadın olmasına rağmen. Karakterleri aradan geçen bunca yüzyıldan sonra bile bizdendir, karakter tasvirleri öylesine güçlüdür ki geçerliliğini bu kadar yıldan sonra bile korumaktadır.
Kitabındaki en ince mizahlar hep budala bir karakteri eleştirirken görülür ki zeki bir kadın olarak aptal insanlara tahammülü olmadığını tahmin etmek zor değil. İnce, mizahi dili eşsizdir ve pek çok kadına ilham kaynağı olmuştur.
Yaratıcılığı çocukluğundan beri ortadır ve yazdığı hikayeleri ailesi evlerinde kurdukları küçük bir tiyatroyla çocuklarıyla birlikte eğlenerek sergilerler.
Jane Austen'ın yaşadığı dönem bir kadının yazar olarak varolması için zor bir dönemdir, kadınların sadece ev işlerinde ve belli başlı bazı görevlerde çalışmasının normal karşılandığı bir sosyo-kültürel yapıda kadınlık eş ve anne olmakla eş değerdi ki ben Jane Austen'ın biraz da bu sebeple evlenmemeyi tercih ettiğini düşünüyorum, o bir yazar olarak Jane Austen olarak yaşamak ve ölmek istedi, Mrs. X olarak değil. Yaşadığı dönem bir kadının yazar olmasını doğru bulmadığından romanlarını "A Lady" mahlasıyla yayımlamıştır.