Kiraz Kiz

nbatur55

baldan tatlı can kızım...
Kayıtlı Üye
23 Ekim 2007
510
4
43
kiraz kız


O yıl havalar birden soğumuş, kuzeyden esen

yel, geceleri vuuu diye sesler çıkartmaya başlamış

Hüsrev ağa, çobanlarına " davarı köme sokun, kış

bu yıl yaman olacak !"galiba diye söyleniyordu.

Ali dağın, üstüne ilk kar yağmış. K...köyü kışa

erken teslim olmuştu. Kardan , her taraf beyaz bir

çarşaf gibi göz alabildiğine uzanıp gidiyordu. Bozkır

öfkesini kusmuş, köylü, fırtınadan göz gözü görme-

diğinden mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyordu.

Gecenin bir yarısı olmuştu. Kiraz, kızı uyku tut-

mamıştı nedense....Garip bir duygu vardı içinde

nedense...Bir olay olduğu zaman içine doğardı san-

ki..Sol gözüm seyriyor, biri ölecek galiba derdi..

Gerçekten de sabaha karşı sela verilirdi..Bu

yüzden, Kiraz kızın, köy içinde ayrı bir yeri vardı.

Rüstem ağa gibi gaddar bir adamın böyle bir kızı

olsun diye köylü şaşırırdı.

O gece yarısı köpekler bir birine girdi .

Hüsrev ağa, konağı eli silahlı, adamlar beklediği

için, içi rahattı...Ama o da uyuyamamıştı .İçi daral-

mıştı. Ve , yattığı karyola sanki gizli bir el

tarafından çekilmiş gibi geldi, çatır çatır sesler geli

yordu yerin altından . Yatan karısını uyandırdı.

"Gız Eşe, galk, deprem oluyo galiba !" dedi..Allah

Allah ! "diye bildiği duaları okumaya başladı.

Kiraz, "Ana, içim sıkılıyo bugün, sebebini de

bilmiyom "demişti. Kadın da uyanmıştı. Koca konak

gidip gidip geliyordu. Odanın içindeki aynalı dolap

ve karyolanın yanındaki küçük dolap küt diye yere

düşmüş, sallantıdan duvarda çatlaklar meydana

gelmişti, Yarım saat sürmüştü bu sarsıntı.

Korkudan yerlerinden kıpırdayamamışlardı.

O günden sonra, ağa köylüye iyi davranacağım

diye içinden söz vermişti...

* * * *

Halil, davar ağılında, Karabaşı seviyordu ki

Kiraz, içeri girdi. Ağa kızını karşısında görünce önce

şaşırdı, sonra, toplandı.

"Buyur Kiraz bacı ?" dedi..

"Ağam dedi ki, benim işim var, sizi Zor

ağanın oğlunun düğününe, Halil götürsün dedi..

Arabayı, koşup bizi düğüne sen götüreceksin "

Halil, ağa kızının yeşil gözlerine, selvi gibi uzun

boyuna, gerdanına ve omuzlarından topuklarına

kadar uzanan sarı saçlarına baktı baktı.İçinden

"hey Allah'ım, sırrına akıl ermez, ne güzel yaratmış

sın "diye içinden geçirdi.

Kiraz, da, çoban Halil'in kara kömür karası

gözlerine, güneşten esmerleşmiş kıllı göğüslerine

ve kıvırcık gür siyah saçlarına baktı, içinden ılık ılık

bir şeyler aktı.

"Allah'ım ! Bana ne oldu ? Kapımızda çobanlık

yapan bir adam, aklımı başımdan aldı...Ben ki

Hüsrev ağa gibi, burnundan kıl aldırmayan bir

adamın kızıyım ! "

Halil, şaşkınlığını attıktan sonra. Adını duyduğu

yüzünü ilk kez gördüğü kızın emir verir gibi konuş-

masını gülümseyerek , hoş görüyle karşılamıştı.

Başka biri olsaydı, karşılığını verirdi.

"Baş üstüne Kiraz bacı ...!Hazır olunca, ben

sizi alırım !" dedi..

* * * *

Biri doru öbürü demir kırı iki kısrağın çektiği at

arabası konağın kapısının önüne çekilmişti.

Bahçe kapısı açıldı, Hüsrev ağa, karısı , kızı çıktı

Hüsrev ağa, körüklü çizmeleri, başında tepesi

çökmüş fotörüyle, eski zaman dere beylerine ben

ziyordu. Elinde kamçı, kaşlarını çatarak :

"Halil, bunlar, sana emanet, kıllarına bir zarar

gelirse, bunlardan sen sorumlusun ! "dedi..

"Emrin baş üstüne ağam, için rahat olsun !"

Kiraz, babasının eline geldi.Ağa, kızının alnını

öptü. " Sağlıcakla gidin, sağlıcakla gelin !" dedi.

Kadın, Kiraz, arabanın arkasına, çuvalların üstüne

oturdu. Halil, " Deht aslanlarım !"dedi. Araba

hareket etti.

* * * *

Araba, taşlı çakıllı bir yolda ağır ağır

gidiyordu...Gök yüzü açık, uzakta, güneş vurdukça

değişik renge bürünen ırmağın kenarındaki söğüt

ağaçları görünüyordu.

Ağanın karısı, " köy çok uzaktı mı Halil ?" dedi.

"Çok uzak sayılmaz Eşe ana, köy

Sakarya ırmağının kenarında eski bir Çerkez köyü

Kiraz, ın içi içine sığmıyordu, Halil arabanın önünde

ağanın " bunlar sana emanet Halil !"diye konuşması

nı anımsadı...Şeytan, içinden "Halil, ağa kızı sana

vermez, eline bir fırsat geçti, bu fırsat bir daha ele

geçmez, ağanın karısını öldür, kızı da dağa kaçır !"

diye kışkırtıyordu. "Yoo...! Emanete hıyanet

edemem ben !" diye öfkeli içinden söylendi.

Sonra, atlara kamçıyı salladı. Ama, şeytan yakasını

bırakmıyordu. "Dağ başında senin öldürdüğünü kim

bilecek ! Aptallık yapma Halil ! Hüsrev ağaya da

zaten kızgınsın. Hazır, işte. ...Öcünü de alırsın...!"

Kadın, Halil'in içinden geçenleri bilmiş gibi güldü.

"Halil, sesin çok güzelmiş, o gün söylediğin türkü

neydi ? Söyle...Cevizin yaprağı dağ arasında

severler güzeli bağ arasında !" diye. Halil, "Şey...

Eşe ana, ben....!" Kadın ısrarlı, "Haydi söyle !"dedi

Halil ,türküyü söylemeye başladı. Kalın ,gür erkek

sesi, yazıda yankılandı. Kiraz, başını öne eğmiş

sessizce dinliyordu. "Bizim çobanda ne hünerler

varmış, da bilmiyormuşuz...!"
 
X