Kendi çocukluğumu büyütüyorum

Elbette böyle düşünerek aileme karşı sevgi ve saygımı muhafaza edebiliyorum. Çevremdeki örnekler benden farklı değildi çünkü. 32 yaşındayım bu arada. Benim dönemimde her evde benzer olaylar yaşanırdı, biliyorum.

Ancak benim kızgınlığım bana yapılanlara değil. O yapılanlardan dolayı şekillenen anneliğime. Nasıl anne olmalıyım diye düşünürken önce bu yaraların iyileşmesi gerektiği gerçeği dikiliyor karşıma. İşte o vakit yeniden filizleniyor öfkem
Bunların bilincinde olarak, bütün kırgınlıklarınızın geçebilmesi için, önce annenizi affetmeyi deneseniz.
Evet gözlerim yaşararak okudum yazdıklarınızı,ve annenize de çok kızdım,farketmeden de olsa sizde böyle izler bıraktığı için.
Ama içinize sinerek affedebilseniz belki o zaman ruhunuz da rahatlar.
Siz zaten çok iyi bir annesiniz. Bi çocuk ne kadar sevgiyle bakılabilirse o kadar bakıyorsunuz.
 
Sen iyi bir annesin ve unutma sen annen değilsin, onun gibi olmayacaksın.
Bunun farkına var bence.
Evet oğlun zor bir çocuk ama sen elinden geleni hatta fazlasını yapıyorsun.
Annenle görüşüyorsun,affetmiş gibi yapıyorsun ama bence içten içe affetmiyorsun. Yerinde olsam içimde ne var ne yok dökerdim,sorardım pişman mısın diye,bu sayfayı kapatmak için yapman gereken yüzleşmek.
Annem bazen bana der ki,kızım ben size haksızlık etmişim,neden o kadar baskı yapmışım,devir kötüydü ama keşke farklı şekilde davransaydım diye. Belkide annen de pişman olmuştur,yada hislerini,unutamadığını hatta sende açtığı yaraları bilince /anlayınca daha farklı davranır, seni kazanmaya çalışır. Çok iyimser oldu biliyorum ama tam tersi olsa dahi sen içindeki zehri akıtır rahatlarsın belki.
 
Yorum yok. :KK43:(
Ara ara bazı başlıklarda kabaca yazdim. Şimdi yazarsam tekrar yaşarım. Buna gücüm yok artık.

Tek diyebileceğim kendi anneliğinizi sorgulamayin. Zaten zor bir çocuğunuz var. Onun annesi olarak Allah sizi secmisse vardır sebebi. Elinizden geleni yapın gerisi dua ve tevekkül.
 
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Size ve çocuk idrak a sarılıyorum.. Çocuk büyütürken kendi çocukluk travmalarımız çıkıyor ortaya ancak herkes farkına varmadan belki de aynı şeyleri yaparak büyütüyor evladını. Ne mutlu ki size farkındasınız... Ben size attachement parentig grubunu tavsiye edeceğim. Derdinizi paylaşmak istemezseniz bile ilinizdeki ap yanlısı terapistleri bulabilirsiniz. Grup içinde mutlaka benzr konular konuşulmuştur onlara göz atarsınız belki
 
Bu konularda yazılmış birçok kitapta aynı şey söyleniyor aslında. Çok da doğru bir yaklaşım. Sadece geçmişle yüzleşmek hepimizde aynı etkiyi oluşturmuyor. Beni sarstı epey :)

Belki ailemizle süregelen sorunlar yaşamasak bir kağıt gibi çöpe atabiliriz geçmişi. Ama yaşanan her olay yeniden hatırlatıyor bazı olayları. Teşekkür ederim yorumunuz için.

Ama bunca yipranmisliktan sonra, yetiskinligimizde de bizi orselemelerine izin verirsek suc bizim oluyor. Cunku kendimiz disinda sorumlu oldugumuz insanlarda bizim etkilenmemizden etkileniyorlar domino tasi gibi. O yuzden sinir koymak gerekli. Birde benden tavsiye ne kadar dusunurseniz o kadar taze tutarsiniz. O yuzden gercekten bosverin.
 
Evlat acisi yasamis bir annenin normal davranmasi zaten tuhaf degil mi:KK43:
Cok sevindim su an iyi olmaniza.
Keske annem olsaydi da terlik yeseydim bende diye dusunmekten kendimi alamadim.
Haklisiniz o yuzden kizamiyorum ona ozellikle anne olunca anladim...evet o olmasaydi ne yapardik hic bilmiyrum, Allah yardimcinjz olsun sizin
 
Hadi ya? Beni gorduklerinde sasirmislardi:) sebebini sordular.. bende sizde agliyosunuz ya.. bende aglayabilirim.. annelerde aglar dedim:)
Neden ağladığımı sordu büyüğü. Anlattım ama anlamadı. Diğerleri zaten küçük. En küçüğü çığlık atmaya başladı. Tövbe ettim ağlamaya :)
 
Bana biraz fazla dramatize ediyorsunuz olayları gibi geldi. Sigara basma olayı hariç ben de çok dayak yedim. Dayak atilmayan çocuk yoktur herhalde. Eskiden çocuklar böyle sert bir sekilde büyütülürmüş. Ama ne annemden ne babamdan sevgi eksikliği yüzünden dayak yedim diye hissetmedim. Yanlış yaptım dayak yedim oturdum aşağı.
Bakın olaylar hakkında çok düşünmeyin. Aglama- ağlamama olayını edebileştirmeyin. Hayat güzel ama zorlaştıran sizsiniz gibi geldi bana. Sigara içmeye zorla başlamanız, ağlama konusundaki düşünceleriniz bana çok arabesk hatta çok romanvari geldi. Realist net düşünce yapısına geçin. Romantiklik pek bir şey katmıyor hayata.
 
Ne dediğini çok iyi anliyorum. Tam aynisi olmasada bende çocukluğumda benzer şeyler yaşadim. Şimdi anneme bunlari anlattiğimda "o zaman cahildik, ne yapalim" der yada yaptiklarini tamamen inkar eder.

Ki bu cahillik değildi. O dönem her anne gidip sinirini çocuğundan çikarmiyordu. Bu vicdansizlikti. Tabi bunu söylersem yine hayirsiz evlat oluyorum.

Geçenlerde fark ettimde bende günde 100 defa "ben seni çoook seviyorum kizim" diyorum. Çünkü annem küçüklüğümde bana bunu hiç demezdi. Hiç bana sarilip, öptügünü hatirlamam.

Bu yaralar o kadar derin ki. Evet çocuk büyütürken tekrar üste çikiyor o yaralar. Ama başaracağiz, baş edeceğiz. Bir şekilde artik geriye bakarak değil, önümüze bakarak yaşayacağiz.
 
Beyninizde o olayları tekrar tekrar yaşamayın .
Acı cekmis olmaktan acınasi hallerinizden besleniyormuşsunuz gibi geldi bana ...
Gecmis sebepler degil bu günde sizi o günlere iten sebep ne ...
Mutsuzlugunuzun bu günkü sebebini bulun .
Yada herseyi yoksayın .Sifirdan baslayın .
 
Benim hep elestirdigim, cocuklugumu katletti dedigim babam öldu yakin zamanda ve ben oyle ozluyorum ki onu... istedigi kadar hata yapmis olsun icime oturuyor yoklugu.ben de mukemmel evlat degildim. Kimse kusursuz degil. Affetmek lazim. Onlar henuz hayattayken. Benim gibi gec kalmadan.
 
Ne dediğini çok iyi anliyorum. Tam aynisi olmasada bende çocukluğumda benzer şeyler yaşadim. Şimdi anneme bunlari anlattiğimda "o zaman cahildik, ne yapalim" der yada yaptiklarini tamamen inkar eder.

Ki bu cahillik değildi. O dönem her anne gidip sinirini çocuğundan çikarmiyordu. Bu vicdansizlikti. Tabi bunu söylersem yine hayirsiz evlat oluyorum.

Geçenlerde fark ettimde bende günde 100 defa "ben seni çoook seviyorum kizim" diyorum. Çünkü annem küçüklüğümde bana bunu hiç demezdi. Hiç bana sarilip, öptügünü hatirlamam.

Bu yaralar o kadar derin ki. Evet çocuk büyütürken tekrar üste çikiyor o yaralar. Ama başaracağiz, baş edeceğiz. Bir şekilde artik geriye bakarak değil, önümüze bakarak yaşayacağiz.
Kesinlikle cahillik vs değil.
Vicdansızlık belki utanç.
Çünkü çocuğunu sevmeye utanan insanlardı geçmiştekiler.
 
Aglayabilen insan gucludur bence. Siz aglamayi, biyerinin acimasini cocuklukla, zayif olmayla bagdastirmissiniz kafanizda. Ne olacak aciyinca? Sinir uçlarin ölmedi ya sonucta ne acimadi acimadi... Aci eşigin yuksektir, benim de yuksek ama acimadi diye bisey yok.
Aslinda guclu oldugunuzu dusunmuyorum ben. Bunlar hep kendini zorlamayla yapilmis, yapilan seyler.
Dayak sebep degil de boyle gorunmeyi seviyorsunuz siz bence.

Guclu olmak, o an yasananlara aglamayip 57765 sene sonra aglamak ya da kederlenmek degildir. Gerekirse aglayip, kendine sure verip o olayi bitirmek, cozmek ya da sindirmektir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...

Bilirim o duyguyu yetişkin olarak doğmak benden büyük iki ablam var en büyüğü bizle yaşamazdı parayı sevdiği için annanemin yanındaydı benim bir büyüğüm raporlu ama eğitimler sayesinde bence düzeldi ama evdekilerin pohpohlamsindan olsa geri eve çok farklıydı beni döver annem gelince korkar gibi yapar bide annemden yerdim dayağı okul tek yapamaz diye besbucuk yaşında okula verdiler beni liseye 13 yaşına daha girmeden gittim ve hiç bise anlamıyordum şimdi olsa zamanında gitsem bence yapabilirdim herseyi çünkü okuma hevesim bilr hiç olmadı herşeyi bana yaptırıyorlardı babam hep bana seslenirdi hiç unutmam bir komşumuz seni çok seviyor galiba baban hep seni çağırıyor derdi hey gidi bilmiyorki ben herşeyin üstesinden gelen bir miniktim annemin bi büyüğüne ve küçüğüme sevgisi herzaman daha farklıydı hiç bilmem annemin bana sarıldığını bir anneler günü hediyeler almışız eve yeninkoltuklar alınmış rengine göre çiçek bulamadım başka renknaldim ablami kardesimi öptü bana bu eve uymaz dedi sarılmayı bırak teşekkür bile etmedi sustum hep sustum şimdi konuşsam yapamam kıramam acıtamam rvlendikten sonra ruh halim değişince terapiye başladım ve çok iyi sonuçlar aldım allaha şükür ozamanlar annelik yapamam korkusu vardı ama bana terapi iyi geldi şimdi çalışmalara başladım inşallah herşey güzel olacak bunu söylemek nr kadar acı olsada ben annem gibi annelik yapmayacağım sevmekten sarilmaktan vazgecmeyecegim sizde destek alabilirsiniz isterseniz bu sizede iyi gelir bastirilmis duygular zamanla hastalık olarak çıkabilir bunu yaşadım doktorumun dedigi laf okadar çok içine atmissinki artık baş edemiyorsun ve vücudun sana artık yeter diyor baş ağrısı kalp çarpması halsizlik bu tarzda seni uyaran sinyaller göndermeye başlıyor demişti ve haklıydı her ay hastaneye giden ben aylardır doktora bile gitmedim
 
X