Kendi çocukluğumu büyütüyorum

Yapmayın ne olur. O gür sesi susturun. Ben oğluma karşı yaptığım her hatada, artık ailemi suçlamaktan vazgeçtim. Onlar başaramadı ama ben başarabilirim iyileşmeyi, düzelmeyi. Sesim gür değil ama güç takıntım yaralıyor oğlumu, biliyorum.

Bir kitapta okumustum. Aslinda kusurlarimiz, sorunlarimiz bizim degil, ailelerimizin. Onlarinkide kendi ailelerinden kalma diye. Cok dogru degil mi? Bu donguyu kirmak icin once farkindalik, sonra hayli kararli, kontrollu olmak sart.

Chuch palanhiuk'un bir kitabi var. Kitapta soyle bir aforizma geciyor, alintilayacagim.

"Simdi," diyor Kurşuni dudaklar, "az önce yaptığın gibi bana bütün hikayeni anlatacaksın. Bana hikayeni tekrar tekrar anlatacaksın. Bana bütün gece yürek paralayıcı boktan hikayeni anlat." Bu kraliçe Brandy kemikli uzun parmağını bana doğru uzatıyor.
"Anlattığın şeyin," diyor Brandy, "sadece bir hikaye olduğunu anlayacaksın. Ve aynı şeyleri bir daha yaşamayacağını. Anlattığın hikayenin sadece kelimelerden ibaret olduğunun farkına vardığında geçmişini bir kağıt gibi buruşturup çöpe atabildiğinde," diyor Brandy, "işte o zaman senin kim olacağına karar vereceğiz."

Boyle dusunmenin faydasi oluyor.
 
Selamlar
Sen ve çocuğuyla ilgili sıkıntı yaşayan birkaç üye, her konu açtığınızda, çocuklarınızın tepkilerinin aslında sizin gerginliğinizden kaynaklandığını düşünüyordum hep. Nerden mi biliyorum, kendimden.
Mutlu çocuklara bakarsanız anne babaları mutludur. Mutsuz çocukların da anneleri ya da babaları sinirli, gergin, mutsuz ya da travmatik.
Ne yazık ki çocukluğumuzdan getirdiğimiz travmalar ya da evliliğimizdeki mutsuzluklar bizden daha çok çocukları etkiliyor. Bunun için de terapi almaktan başka yol yok bence. Çocukların karakteri 5 yaş civarında şekillenmiş oluyor. Zaman kaybetmemek gerek. Çünkü mutsuz bir bakış açısına sahip olmak çok kötü bir durum, onların da bunu yaşamamaları için annelerin terapiyle kendilerine çekidüzen vermeleri gerekiyor.
Şunu da eklemek gerek: Her aile bilerek veya bilmeyerek çocuğunda kalıcı olumsuz izler bırakırmış. Bunu herkesin yaşadığını kabul edin ve kendi çocuğunuza ciddi izler bırakmamak için geçmişe sünger çekip daha sabırlı, daha geniş, daha rahat olmayı deneyin, mükemmel olmayı bırakırsanız çocuğunuz da değişiklik göreceksinizdir
 
Yazmanız çok iyi olmuş. Sizin iyi.bir psijoloğa gitmeniz gerektiğini hep düşünmüşümdür. Hassas bir yapınız var, duygusalsınız. Güçlü değilsiniz. Öyle görünmek, öyle olmak demek değildir.
Normalde insanları anlamada iyiyim. İnternetten yanılabiliyorum. Sizin sevgiye, en çok kendi sevginize ihtiyacınız var.
 
Yediğim dayaklar buradan karşıya köprü olur.
O sebeble sorgulamaktan vazgeçtim.
Hatirlayinca gücüme gidiyor ama maalesef elimden gelen bir şey yok, yasanmamaliydi ama yaşandı.
Olduğu gibi kabul ettim ben (babamı)
Hasta dedim.
Karakteri bu.
Kendi evladimla konuştuğum gür sesim babamdan yadirgardir bana.
Benim de gözüm doldu şimdi.
Kahretsin
Aynı şeyleri yaşamışız. Azar, bağırma, aşağılama, fiziksel ve psikolojik şiddet, aşırı cimrilik... Ama her sinirlendiğimde şu an nefret ettiğim babam gibi olmayacağım diyorum. Kendimi çok törpüledim yuta yuta. Bir evladım Yok ama olursa babam gibi bir ebeveyn olmayacağım.
 
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Okurken ağladım. Çok üzüldüm. Ama elden ne gelir ki? Geçmiyor bir şeylerin acısı işte. Sizin anneniz,benim de babam bende geçmeyecek yaralar açtı. O kadar derinler ki yaşadığım her sıkıntıda tek tek yüzüme çarpılıyorlar. Dayak, azar, aşağılama... omdan nefret ediyorum ama en çok da Anneme kardeşlerime ve kendime üzülüyorum. Bizi pısırık, sinirli, korkak ve mutsuz çocukları olarak büyüttüğü için
 
Benim kizim o kadar zor bir bebek ki
Bu aralar ben de konu acacaktim. Belki bu kadari pes diyebileceginiz kadar. Egitimim ve meslegim geregi teoride her seyi bilmeme ragmen, asla bir duzen kuramayip sacimi basimi yolma durumundayim. Lohusaligimdan beri.
Ama melankolik hicbir zaman olmadim. Bagrima kizimi basip bagirarak agladigim cok oldu.
Ama sizin gibi derin dusunceler haline burunup bir huzun kaplamadi yuregimi aslinda kaplamasi cokta dogalken.
Size cok uzuldum gercekten ve sanirim cok tek kalmissiniz.
Yazilarinizda yalniz bir kadin bagiriyordu aslinda.
Size de sabirlar diliyorum.
Ictenlikle
çok özür dileyerek soruyorum,
Bagrima kizimi basip bagirarak agladigim cok oldu.
bu kısım da sizin çocuğunuz için bir travma oluşturabilir ne yazık ki :KK43:
 
Bende sana sarılmak istiyorum.. sana ve çocukluğuna.

Bende oğlumla ilişkimde birden kendimden annemin çıktığını hissediyorum ve çok üzülüyorum. Kendimi tutuyorum tabi ama anneliğini bu kadar sevmediğim birinin hareketlerini nasıl tekrarlamak isterim bilmiyorumm.

Ben çok şiddet gördüm annemden. Yani 15 yaşında evlenmiş ve o kadar mutsuz bir kadındı ki. Babaannemin vicdansızlığı, babamın cehaleti de eklenince hepsi benden çıktı. Ama bende tam tersi herşeye ağlayan biri oldum. Benim annemde babam da bana vurduktan ve ya kızdıktan sonra gelip sarılırdı çünkü ve ağlardım, bu yüzden vursalar da beni seviyorlar diye düşündüm olgunlaşana kadar. Bende şimdi oğluma en ufak bir şey söylesem hemen sarılıyorum. Sonra onu da güçsüz yaptım diye kahroluyorum. Kimsenin ağlamasına dayanamayan, bir çocuğa bağırdığında hemen özür dileyen bir çocuk oldu oğlum.

Kendi derdime düştüm ama ANLIYORUM seni yalnız değilsin. Bol bol aynalama yap oğlunla. Sen çok güzel ve güçlü bir annesin. :KK200:
 
Çalışan anneye sahip bir çocuktum. 3 yaşından itibaren Kendi akrabalarım dahil tüm bakıcılardan her türlü şiddeti tacizi gördüm. Seni çok iyi anlıyorum . Michael Newton ruhların yolculuğu kitabını şiddetle tavsiye edeceğim bu kitabı okursan sonra ruhların kaderi ni al oku. Hayatın değişecek
 
Ahhh günaydın.
Günün aydı olsun idrakcığim.
Taş oturdu icime ama sizlerin günleri aydın olsun.
Bilmiyorum yapabilir misin ama sanırım tek cözüm onu affetmen. Affetmek belki de huzuru bulmani sağlar ha ?
Bilmiyorum belki de saglamaz.
Yaralar bazen cok derindir. O kadar derindir ki o derinliğe sadece üzüntüler erişebilir.
Ne desem pekte bilemedim ama artik bundan sonrasi guzel gecsin.
 
5 Kardeşiz ve hepimizin çocukları pamuklara sarılı bir sekilde büyüyor...Birgun sahit oldum Annesi yigenime hafif ses yukseltti diye Erkek kardesim kızıp,kucagına kızını alip diger odaya gecti..Gozlerime inanamadım benim bir sigara içip,ardina digerini yedirdikleri ,hortumla internet cafede oyun oynadigi icin saatlerce iskence gören kardesim mi bu?..En büyük kardeş olarak ne yaşadiklarımı,ne de yaşatılanları anlatmam uzun sürer..Kenetliydik birbirimize aslaa ve aslaaa kim nasil bir hata yaparsa yapsın saklanilacak buyük bir sırdı aramizda....Ben ilk o zaman Anneydim!Yeni dogan kız kardesim Annemin sutü yetmediginden cok ağlardı şamarı yemesin diye pirinç unu cicibebeyle büyüttüğum kizkardesim simdi oglunu doyuramadığını ona iyi bakamadığını düsünmekten okb yolunda ilerliyor!Anlatsam satirlar yetmez o yuzden bosverin ...Affetmek diyo bazısı kimi neyi zaten cok sevdigim beni dunyaya getiren insanları mı,benim onları affetmemek gibi bir luksüm mü var?Onca hakkı çope mi atarım,iste vicdan bu ikilem insanı yıpratan!Komsu kadın ya da yoldan gecen biriyse dibine kadar yasarsin verdigi ızdırabı ama seni büyüten canından parça oldugunu bildigin insanlari mi affedemezsin?Affettik ama bu başka bir affediş zorunlu....Demem o ki idrak hesap ödüyoruz,cocukken bırakılan izler çok derin,karakter birlikte sekil alıyor....Ama evlatlarımız dengeyle büyüyor diyemem bu yaşanmışlıkla bir şeyler yine aşırı eksik ya da fazla geliyor...Kendini fazla dinleme tek tavsiyem bu,tek çare sanırım....
 
Annem ne kadar iyi bir insanmış düşünüyorum bulamıyorum onunla ilgili kötü bir anı.
Bir kere yanlışlıkla ayağıma bir damla sıcak su damlatmıştı çay koyarken. Sonra defalarca öptü ayağımı. Bu yüzden sigarayı okuyunca dehşete kapıldım.

Ama annem de 7-8 yaşında kardeşinin sorumluluğu almış. daha doğrusu verilmiş. dayım 2 yaşında tarlada naylon ayakkabısının tekini düşürdüğü için annem çok dayak yemiş. daha bir sürü olay.
ama o bundan sonuç çıkarıp bana hiçbir zamam kardeşimin sorumluluğunu vermedi mesela.

sen de kendi annenin yaptığı hataları yapmayacaksın. kendi çocukluğunu kendi çocuğunla bi daha yaşayıp güzel anılar biriktirin bence :KK66:
malesef çocukluk dönemi çok hassas ve hayatı şekillendiren bir dönem.
Üzme kendini sen çok iyi bir annesin. Oğlun çok şanslı :KK66:
 
"Iyi Aile Yoktur" ben de bunu okuyorum ve ayni yerlerden sagdan soldan tokat yiyorum surekli. Kendime uzulur, anneme acir, cocuklarima kizamaz oldum.
Anlamak ve bitirmek koyun koyuna geziyor Idrakyollariiltihabi Idrakyollariiltihabi boyle rahatlatiyorum kendimi. Bence yillardir affedemedigimiz her seyi affedip hafifleyecegiz.
 
Evet okurken kendi ailem geldi . Tam olarak bu degil ama sonuc ayni.ben annemi senin gibi atamasam da cogu zaman annem yok diyorum.cunku olmasi gereken durum olmadi.
Bende anlatayim da icim biraz ferahlasin..
Ben 2 cocugum.kucukken kıymet gördüm ama ne olduysa abim polis olup benim yasim 14 leri gecince basladi yada ben o zmaan anlamaya basladim.
Babam evde daginiklik sevmez . Bi ara bnde oturma odasina montumu biraktim diye annem cagirdi.baban dovecek seni dedi.herseye ragmen gittim.gel yanima kizim dedi ozledim sevecem demez mi .icim yandi . Gitmedim.doveceksin dimi dedim.montunu bir daha birakirsan buraya defolur gidersin bu evden dedi yasim kac mi 13
Kucuklugumden birsey hatirliyorum tek.ben daha 5 yada 6 yasinda yim . Abimle odamizda oynuyoruz.biraz fazla gurultu oldu herhalde annem 2 defa uyari yapti.3 de babam geldi . Aksam saat 10 falan di.gece karanlık .abimle bizi kapinin onune koymasin mi?biz de ilk agladik sonra abim 13 yaslarinda aldi beni evin kosebasina kadar yuruduk.annem geldi babam bizi cagiriyormus. Bizi uslu dursun diye yapmis.abimde gelmem dedi alir kardesimi calisir bakarim dedi.annem zorla olsada ikna edip eve gittik.tabi bn o arada agliyom .abi eve gidelim diye.
Yasim 16 yada 17 sevgilim oldu .ben annemlere bunu bi sure sonra ddim ve karsi ciktilar.zamanin da beni koruyan abim dovdu.annem sen orospu musun pis orospu vs vs bir suru laf . Babam durdu durdu aradan bir hafta gecti bn görüşüyorum sevgilimle evlenecek degiliz sadece arkadasiz diyorum ama hat getire.ha babam ne mi yapti ilk guzelce kemerle dovdu.hemde acisin die ceketlerimi bile cikarttirdi.badim vardi uzerimde.ve en cok da canim kemerle degil annemin babama ordan vur vur diye desteklemesi en cok koyan.
Bir de annemon sozleri var . Hep der esimin yaninda ,kv kp in yaninda benim bn oglumu tutarim .bu da babasiyla bir olur dedi.dedigi zmanlar benim 10 yasimdan onceki sevilme cagimdi.ama hala ayni ben oglumu tutarim ilk ona kosarim ne olursa der. Beni de atmadigini belirtir ama belirrse ne kar o lafrdan sonra.
Daha neler neler bildiklerim ..
Aman sabah sabah gozlerim sisti aglamaktan.bende ogluma bakip bakip ağlayıp yaziyorum.
 
Son düzenleme:
Benim annem de en buyuk cocukmuştu. Ananem dogurup dogurup annemin başina atmiş. 5 yaşinda baslamis annem şiddet gormeye neden kardeslerine bakmiyorsun diye. Arkadaslariyla oynamak icin sokaga kacarmis dedem döve döve getirirmiş.. 8 yaşinda sirtina bebek baglayip oyle disari çikarmiş. Annemin psikolojisi altust oldu onlain yuzunden . Şimdi 65 yasinda ama hala anlatir uzulur . Tam 4 kardesine annelik yapmis . Ama simdi hic biri ne arar ne sorar. Bunlarin yuzunden cocuklugumu yaşayamadim der.
 
Evlendim babamin annemin evine giderim ama nasil seviyorlarsa beni 3vladima benim hep diger abimkn cocuklarindan hep bir tik uzaklar .. yani bacim sevilmeyince olmuyor .senden olan bile zor seviliyor .ben artik dusunmuyorum bu durumu cumku anne. Babam simdi der basimizin ustunde yerin var der ama sonra da der der amaaaannn
 
Ah ya ben de çok dayak yedim babamdan.annem terlik fırlatırdı çimdik falan.klasik türk annesi.onları şimdi tatlı bir hatıra olarak hatırlıyorum.ama babamın tokatlarını daha 4 yaşımdayken kafama parmagını büküp de sivri yeriyle vurmasını unutmuyorum.üstelik kardeşimi benden daha da çok dövdü.cocukken arkadaşlarının yanında falan.

Şimdi zaten babamdan çok uzağım aynı sehirdeyiz ama görüşmüyoruz.kendisini bizden o kadar soguttuki.büyüyünce vurdugu tokatların yerini başka davranişları aldı.ve bizi kendinden soguttu.

Benim de çocugum var.kızgın bakmaya bile kıyamıyorum değil dövmek.hiç aman eskiden bilinçli degildi kimse dayak mı yoktu denilmesin. benim eşim çogu arkadaşım anne babasından dayak yememiş.anne terliklerini çimdiklerni saymıyorum:))

Çocuklar gerçekten sevgiyle büyümeli, sabırla.yabancı insanlara gösterdigimiz tahammülün yarısını göstersek yeter.ama ne yazıkki benim sevgiyle şefkatle büyüttügüm kızımı ve kızim gibi sadece sevgiyi bilen ögrenen çocukları, ruh saglıgi bozuk anne babaların yetiştirdiği şiddeti ögrenen cocuklar üzüyor şimdiden.ve gelecekte de üzecekler.bir çocuk ne görürse o olur.rüzgar eken fırtına biçer!!!

Bazıları da yaralı olur.bizler gibi içine atar.ama bunu atlatmaya çalışmalısin.bak çocuguna yansıtmaya başlatmışsın.benim de hayatım büyük sınavlar büyük mücadelelerle geçti.psikolojik olarak saglam mıyim bilmiyorum.eger saglam kaldıysam da buna inanamıyorum.o derece.ama kendimi hep sağlıklıyım iyi bir eş ve saglıklı bir çocugum mutlu bir yuvam var diye telkin ediyorum.gecmişin acısını bu güzelliklerden çıkaramam diyorum.bence sende unutmaya çaliş canım.şimdiye sarıl sıkı sıkı.gecmişin karanlıgı bugünkü mutluluguna gölge düsürmesin
 
Aileden yaralılara kitap tavsiyemdir.
1.Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin 2.Çocukları-Dr.Lindsay Gibson
3.Annenin Duygusal Yokluğu-Jasmin Lee Cori
4.Seninle Başlamadı-Mark Wolynn
5.Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk-Dr.Bruce D.Perry (çok hassas bir yapınız varsa bu kitabı okumayın)
Geçmişle yüzleşmek ve duygusal yüklerinizden kurtulmak için,işin ehli bir psikologdan veya psikolojik danışmandan psikoterapi almanızı tavsiye ederim.
 
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Bilmem benim annemle ilgili konularıma denk geldin mi?

Annemi sildim ben. Özellikle anne olduktan sonra geçmişte ve şimdi yaptıklarını daha çok sorgular oldum ve anladım ki -o farkında veya değil- beni sevmiyor.

Seven anne çocuklarına böyle şeyler yaşatmaz, işkence yapmaz. Zor olsa da bunu kabullendim ve bu konuyu içimde tamamen kapattım.

Sen de bunu kabullenmekle işe başlayabilirsin. Annen seni sevmiyor. Sevse bacaklarına vurduğu için pişman olurdu, vücudunda sigara söndürmezdi. Doğumdaki tavrı merhametten değil, çevreye karşı üstlendiği anne rolünü yerine getirmek içindi sadece.

Geçmişle hesaplaş, annenle ister yüzyüze, ister içinde hesaplaş. Sorunu hallettiğin ya da çözümsüz olduğu sonucuna ulaştığın gün bir daha açmamak üzere kapat.

Ve değiş idrak. Mutlu olmak ve mutlu etmek için değiş. Annenle, ailenle görüşme sıklığını azalt. Evladının kreş saatlerini uzatıp, seni mutlu eden şeyleri yapmaya başla. Evi b.k götürsün boşver, dışarı çık, avare gez dolaş. Gökyüzüne, ağaca, denize bak. Kurslara katıl. Kendini, içindeki o ağlayan çocuğu mutlu etmek için yap her şeyi. Çünkü sen iyi ve mutlu olursan çocuğun ve eşin de mutlu olabilir.

Annenden ve ailenden bir süre uzak dur. Tavırlarını ölç, değerini gör ve ona göre davran. Yani annen de olsa, kardeşin de olsa herkese hakettiği gibi davran. Yoksa içindeki haksızlığa uğrama hissi hiç terketmeyecek seni.
 
X