Kendi çocukluğumu büyütüyorum

Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Bu aralar hormonların da etkisiyle çocukluğumu o kadar çok sorguluyorum ki. Annemden yediğim dayaklar gordugum psikolojik şiddetin yanında birşey değil. Neden bana karşı merhametli davranmadı? Neden beni bile isteye üzdü? Neden kimsenin beni sevmediğini defalarca tekrarlayıp beynime kazıdı? Daha ilkokul cagindaydim. Evet eskiler bilincsizdi ama bunlari yapmamak için psikoloji bilmeye de gerek yoktu. Sadece vicdan, merhamet, evlat sevgisi yeterliydi.
İlkokul çağında bir yegenim var yahu diyorum bu çocuğa seni baban istemedi aldırmadım diye haftalarca benimle konuşmadı desem, kız doğduğun için babanen, deden seni görmeye bile gelmedi, bebekken seni kucaklarına bile olmazlardı desem bu çocuk bunu atlatabilir mi? Ama ben de çok güçlüydüm!! Bunları defalarca anlatirken annemin yanında hic aglamadım. Çocukluğum ve ergenligim odamda hiç kimsenin sevmediği zavallı biri oldugumu dusunup ağlayarak geçti o ayrı.
Bu yaraları sarmak bir yana dursun bahsettiğiniz kitapları okuyunca aynen hortluyor. Annesinin birle sevmediği, uzmekten zevk aldığı bir çocuk büyüyünce ne kadar değerli hissedebilir ki kendini?
 
boğazımda bir yumruk yutkunamıyorum, gözlerim dolu okuyorum. kendi yaralarımı tedavi ettim diyordum ama yok sadece hatırlayana kadarmış unutmak.
aileme özellikle anneme öyle kırgınım ki, bu dünyadan giderken vedalaşamadım. babamla da keza. mezarlarını bilmiyorum bilmek de istemiyorum. bazen dua etmek istiyorum ama dilim dönmüyor. düşünürsem uykularım kaçıyor, kalbim kararıyor. bekar olduğum halde soyadlarını bile almadım. toplamda 6, aynı anne babadan 2 kız kardeşiz. belki 10 yıl oldu görüşmüyorum, onlarla ilgili bir kelime duymak istemediğimden akrabalarla bile görüşmüyorum.
öyle derin yaralar açtılar ki, benim için bir kaza oldu ve herkes öldü.
 
"Iyi Aile Yoktur" ben de bunu okuyorum ve ayni yerlerden sagdan soldan tokat yiyorum surekli. Kendime uzulur, anneme acir, cocuklarima kizamaz oldum.
Anlamak ve bitirmek koyun koyuna geziyor Idrakyollariiltihabi Idrakyollariiltihabi boyle rahatlatiyorum kendimi. Bence yillardir affedemedigimiz her seyi affedip hafifleyecegiz.

Aslında tam olarak affedememek mi, yoksa hayat devam ederken başka türlü mutsuzlukların karşısında tekrar tekrar hatırlamak mı bilmiyorum. Herkes şiddete takılmış ama ben o kısma takılmıyorum mesela. Şiddet anındaki tepkisizliğime, dolayısıyla bastırılmış halime takılıyorum. Sigara basmak evet dehşet verici bir olay. Ama annem o dönemlerde çok da normal değildi zaten. Ancak belli ki ben de sekiz yaşında bir çocuk olarak tam manasıyla çocuk değilmişim ki olağan tepkiler vermekten kaçınmışım.
 
Evet okurken kendi ailem geldi . Tam olarak bu degil ama sonuc ayni.ben annemi senin gibi atamasam da cogu zaman annem yok diyorum.cunku olmasi gereken durum olmadi.
Bende anlatayim da icim biraz ferahlasin..
Ben 2 cocugum.kucukken kıymet gördüm ama ne olduysa abim polis olup benim yasim 14 leri gecince basladi yada ben o zmaan anlamaya basladim.
Babam evde daginiklik sevmez . Bi ara bnde oturma odasina montumu biraktim diye annem cagirdi.baban dovecek seni dedi.herseye ragmen gittim.gel yanima kizim dedi ozledim sevecem demez mi .icim yandi . Gitmedim.doveceksin dimi dedim.montunu bir daha birakirsan buraya defolur gidersin bu evden dedi yasim kac mi 13
Kucuklugumden birsey hatirliyorum tek.ben daha 5 yada 6 yasinda yim . Abimle odamizda oynuyoruz.biraz fazla gurultu oldu herhalde annem 2 defa uyari yapti.3 de babam geldi . Aksam saat 10 falan di.gece karanlık .abimle bizi kapinin onune koymasin mi?biz de ilk agladik sonra abim 13 yaslarinda aldi beni evin kosebasina kadar yuruduk.annem geldi babam bizi cagiriyormus. Bizi uslu dursun diye yapmis.abimde gelmem dedi alir kardesimi calisir bakarim dedi.annem zorla olsada ikna edip eve gittik.tabi bn o arada agliyom .abi eve gidelim diye.
Yasim 16 yada 17 sevgilim oldu .ben annemlere bunu bi sure sonra ddim ve karsi ciktilar.zamanin da beni koruyan abim dovdu.annem sen orospu musun pis orospu vs vs bir suru laf . Babam durdu durdu aradan bir hafta gecti bn görüşüyorum sevgilimle evlenecek degiliz sadece arkadasiz diyorum ama hat getire.ha babam ne mi yapti ilk guzelce kemerle dovdu.hemde acisin die ceketlerimi bile cikarttirdi.badim vardi uzerimde.ve en cok da canim kemerle degil annemin babama ordan vur vur diye desteklemesi en cok koyan.
Bir de annemon sozleri var . Hep der esimin yaninda ,kv kp in yaninda benim bn oglumu tutarim .bu da babasiyla bir olur dedi.dedigi zmanlar benim 10 yasimdan onceki sevilme cagimdi.ama hala ayni ben oglumu tutarim ilk ona kosarim ne olursa der. Beni de atmadigini belirtir ama belirrse ne kar o lafrdan sonra.
Daha neler neler bildiklerim ..
Aman sabah sabah gozlerim sisti aglamaktan.bende ogluma bakip bakip ağlayıp yaziyorum.

AA yine iyiymiş ama sevgilim var diyebiliyormuşsunuz en azından. Bunu hiç diyemeyen de var :) üzmeyin kendinizi. Ben annemin ve babamın bana yaptıklarına üzülmüyorum aslında. O yaşadıklarımın anne kimliğimle karşıma çıkmasına üzülüyorum.

Yazdığınız ve yazılan onlarca hikayede de anladık ki herkes belli acılar yaşamış. Yalnız değilmişim.
 
Bilmem benim annemle ilgili konularıma denk geldin mi?

Annemi sildim ben. Özellikle anne olduktan sonra geçmişte ve şimdi yaptıklarını daha çok sorgular oldum ve anladım ki -o farkında veya değil- beni sevmiyor.

Seven anne çocuklarına böyle şeyler yaşatmaz, işkence yapmaz. Zor olsa da bunu kabullendim ve bu konuyu içimde tamamen kapattım.

Sen de bunu kabullenmekle işe başlayabilirsin. Annen seni sevmiyor. Sevse bacaklarına vurduğu için pişman olurdu, vücudunda sigara söndürmezdi. Doğumdaki tavrı merhametten değil, çevreye karşı üstlendiği anne rolünü yerine getirmek içindi sadece.

Geçmişle hesaplaş, annenle ister yüzyüze, ister içinde hesaplaş. Sorunu hallettiğin ya da çözümsüz olduğu sonucuna ulaştığın gün bir daha açmamak üzere kapat.

Ve değiş idrak. Mutlu olmak ve mutlu etmek için değiş. Annenle, ailenle görüşme sıklığını azalt. Evladının kreş saatlerini uzatıp, seni mutlu eden şeyleri yapmaya başla. Evi b.k götürsün boşver, dışarı çık, avare gez dolaş. Gökyüzüne, ağaca, denize bak. Kurslara katıl. Kendini, içindeki o ağlayan çocuğu mutlu etmek için yap her şeyi. Çünkü sen iyi ve mutlu olursan çocuğun ve eşin de mutlu olabilir.

Annenden ve ailenden bir süre uzak dur. Tavırlarını ölç, değerini gör ve ona göre davran. Yani annen de olsa, kardeşin de olsa herkese hakettiği gibi davran. Yoksa içindeki haksızlığa uğrama hissi hiç terketmeyecek seni.

Yapma yahu ben o kadar kötü düşünmüyorum annemle ilgili. Sevmediğini düşünmüyorum. Sadece aşırı bencil be ruhsal sorunları olan bir kadındı. Ama severdi çocuklarını. Kendi bildiği gibi. Sorun şu ki kendini pek sorgulamazdı. Bana gelince her şey günah ve ayıpken, çocuğa kötü muamele günah ve ayıp değildiyse demek...

Dediklerine yakın şeyler yapmak için adımlarımı attım :) spora başlıyorum. Niye yaptığımı bilmiyorum ama yeniden üniversite sınavına gireceğim. Okumayı seviyorum ve öğrenmeyi. Bir sonuç elde etmek gerekmiyor değil mi. Deneyeceğim. Ailemle bir süredir mesafeliyim zaten ama ben silemem. O kadar kin dolu değilim aileme karşı. Kötü olduklarını düşünmüyorum ya da.
 
Hayır. İyi bir insan değil.
Hiçbir anne çocuğuna sigara basmaz.
Seni çok zorlayan bir evladın var, kaç kez dövdün, terlik fırlattın, sigara bastın?
Hiç.
Sen bu kadar iyiyken annen iyi olamaz. O tanıma uymuyor.

Oğlumu dövmedim. Sigara basmak falan Allah korusun. Yaparsam eğer, o duruma gelirsem oğlumu benden alsınlar mümkünse. Düşüncesi bile korkunç.
 
Bu aile için mi kocandan utanıyorsun?
Bu aile için mi kocanı ezdin?

Evet aile olmak çok güzel. Can bile verilir ama değerse.

Aileni sen seçmedin, başka ailede dünyaya gelseydin yine onları sevecektin, ölümüne savunacaktın.
Ancak; böyle aileleri savunmayın, her şeyi affetmeyin. Çünkü yanlış. Onların hayati yanlışlarını affetmek, hiçbir şey olmamış gibi üstünü örtüp devam etmek ruhuna eziyet. Beynin unutsa da ruh unutmuyor. O yüzden ruhun huzur bulamıyor. Çünkü çocukluğunu, gençliğini mahveden insanlar -inanılmaz ama- ailen olunca nasıl da affediciymiş gibi rol yapıyoruz.
Nasıl da kandırıyoruz kendimizi.

Daha önceki yorumda yazdığım gibi, ailenle mesafe koymalısın idrak. Gerçekten ciddi bir hesaplaşma yapmalısın objektif olarak. Ve değerini gör. Acı da olsa, zor da olsa yüzleş ailenin gerçek yüzüyle.

Geçenlerde annemle yüzleşir gibi oldum :) beni cimri olmakla suçladı. Ben de ona "sen o kadar sorumsuz davrandın ki borç fobim oluştu. Korkuyorum borçlanmaktan" dedim. Sağolsun benim zamanımda eşimle ilgili anlattığım bir sıkıntıyı yüzüme vurup saldırıya geçti. Sen önce kocana bak diyerek :) yüzleşmek pek mümkün olmuyor o yüzden.

Savunmuyorum sadece annem ve babamın birçok konuda fedakarlıklarını da gördüm, yaşadım. Sevgilerini hissettim zaman zaman.
 
Bilmem benim annemle ilgili konularıma denk geldin mi?

Annemi sildim ben. Özellikle anne olduktan sonra geçmişte ve şimdi yaptıklarını daha çok sorgular oldum ve anladım ki -o farkında veya değil- beni sevmiyor.

Seven anne çocuklarına böyle şeyler yaşatmaz, işkence yapmaz. Zor olsa da bunu kabullendim ve bu konuyu içimde tamamen kapattım.

Sen de bunu kabullenmekle işe başlayabilirsin. Annen seni sevmiyor. Sevse bacaklarına vurduğu için pişman olurdu, vücudunda sigara söndürmezdi. Doğumdaki tavrı merhametten değil, çevreye karşı üstlendiği anne rolünü yerine getirmek içindi sadece.

Geçmişle hesaplaş, annenle ister yüzyüze, ister içinde hesaplaş. Sorunu hallettiğin ya da çözümsüz olduğu sonucuna ulaştığın gün bir daha açmamak üzere kapat.

Ve değiş idrak. Mutlu olmak ve mutlu etmek için değiş. Annenle, ailenle görüşme sıklığını azalt. Evladının kreş saatlerini uzatıp, seni mutlu eden şeyleri yapmaya başla. Evi b.k götürsün boşver, dışarı çık, avare gez dolaş. Gökyüzüne, ağaca, denize bak. Kurslara katıl. Kendini, içindeki o ağlayan çocuğu mutlu etmek için yap her şeyi. Çünkü sen iyi ve mutlu olursan çocuğun ve eşin de mutlu olabilir.

Annenden ve ailenden bir süre uzak dur. Tavırlarını ölç, değerini gör ve ona göre davran. Yani annen de olsa, kardeşin de olsa herkese hakettiği gibi davran. Yoksa içindeki haksızlığa uğrama hissi hiç terketmeyecek seni.

Bilmem benim annemle ilgili konularıma denk geldin mi?

Annemi sildim ben. Özellikle anne olduktan sonra geçmişte ve şimdi yaptıklarını daha çok sorgular oldum ve anladım ki -o farkında veya değil- beni sevmiyor.

Seven anne çocuklarına böyle şeyler yaşatmaz, işkence yapmaz. Zor olsa da bunu kabullendim ve bu konuyu içimde tamamen kapattım.

Sen de bunu kabullenmekle işe başlayabilirsin. Annen seni sevmiyor. Sevse bacaklarına vurduğu için pişman olurdu, vücudunda sigara söndürmezdi. Doğumdaki tavrı merhametten değil, çevreye karşı üstlendiği anne rolünü yerine getirmek içindi sadece.

Geçmişle hesaplaş, annenle ister yüzyüze, ister içinde hesaplaş. Sorunu hallettiğin ya da çözümsüz olduğu sonucuna ulaştığın gün bir daha açmamak üzere kapat.

Ve değiş idrak. Mutlu olmak ve mutlu etmek için değiş. Annenle, ailenle görüşme sıklığını azalt. Evladının kreş saatlerini uzatıp, seni mutlu eden şeyleri yapmaya başla. Evi b.k götürsün boşver, dışarı çık, avare gez dolaş. Gökyüzüne, ağaca, denize bak. Kurslara katıl. Kendini, içindeki o ağlayan çocuğu mutlu etmek için yap her şeyi. Çünkü sen iyi ve mutlu olursan çocuğun ve eşin de mutlu olabilir.

Annenden ve ailenden bir süre uzak dur. Tavırlarını ölç, değerini gör ve ona göre davran. Yani annen de olsa, kardeşin de olsa herkese hakettiği gibi davran. Yoksa içindeki haksızlığa uğrama hissi hiç terketmeyecek seni.
Bugun yine telefon çaldı annen cok ağliyor pişman gelmek istiyor dediler..Hayir dedim bitti sildim onu çunkü beni sevmedigine inaniyorum bunu o yaptı,inandırdi beni,bu 40 ima yanastim acittigi yerler hala aciyor yazik bize de..
 
Annem bizim yani çocuklarının arasında ayrımcılık yaptığı gibi çocuklarım arasında da ayrım yapardı.
Bu kızın güzel diğeri çirkin, öbürü huysuz. Bunu daha çok seviyorum, öbürü gelmese de olur.
Çocuklarım daha küçücük olduğu halde böyle.

Farkettim ki insanlar asla değişmiyor, bu kişi annem de olsa öyle.

O yüzden ve artık uzak durmakla en doğru kararı verdiğimi düşünüyorum. İnanılmaz huzurluyum.

Annem ayrım yapmaz da, eşimi pek sevmediğinden aman bu da babasına benziyor falan der şaka ile. Yeğenlerimin annesi vefat ettiği için onlara daha ilgili ve sevgi doludur falan. Benim oğlumun kimsenin sevgisine ihtiyacı yok ki grill. Ben annemin yaptığını asla yapmıyorum. Eş doa akraba için oğlumu ezdirmiyorum.
 
Karışıklıklı oturalım bir sen anlat, bir ben anlatayım “anne” yaralarını istedim.
Ben çok dayak yemedim ama hiç de sevgi, ilgi görmedim. Dayak yemememin sebebi bile ilgisizlikti. Yok gibiydik. Bir çocuğun psikolojisini aklının ucuna getirmeyen benim annemdi işte. Şurda anlatsam yuhlarlar ama ben eski zaman cahilliğine veriyorum. Başka türlü olmuyor sen de öyle yap idrak. Affetmemek en çok kendine yük

Annem ilgiliydi ama kendi ailesi önceliğiydi. Biz hep ikinci plandaydık. Abim de anneme göre desteklenmesi ve kol kanat gerilmesi gereken "ezik" bir karakter olduğundan, ben hepten yoktum :)
 
Bugun yine telefon çaldı annen cok ağliyor pişman gelmek istiyor dediler..Hayir dedim bitti sildim onu çunkü beni sevmedigine inaniyorum bunu o yaptı,inandırdi beni,bu 40 ima yanastim acittigi yerler hala aciyor yazik bize de..
Annem asla adım atmaz.
Olur da pişman derlerse görüşürüm ama el gibi.
Eski sıcaklığı bulamaz.
 
Aslında tam olarak affedememek mi, yoksa hayat devam ederken başka türlü mutsuzlukların karşısında tekrar tekrar hatırlamak mı bilmiyorum. Herkes şiddete takılmış ama ben o kısma takılmıyorum mesela. Şiddet anındaki tepkisizliğime, dolayısıyla bastırılmış halime takılıyorum. Sigara basmak evet dehşet verici bir olay. Ama annem o dönemlerde çok da normal değildi zaten. Ancak belli ki ben de sekiz yaşında bir çocuk olarak tam manasıyla çocuk değilmişim ki olağan tepkiler vermekten kaçınmışım.
Gerçi çok okumuşsunuz belli bu konuda takıldığınız noktaların cevaplarını “İyi Aile Yoktur”da bulacaksınız. Benim çocuklarımla, kendimle ve annemle olan düşüncelerimi/ilişkimi/tutumlarımı gözden geçirmemi ve tekrar yapılandırmamı sağladı.
Ebeveyn aklayan, o zaman öyleydi/cehalet vardı diyen yahut olayları, kişileri şartlar içinde değerlendirmeli diyen bir kitap değil. Aksine oldukça acımasızca yüzleştiriyor insanı ve kendi anneliğimizin henüz başındayken çok iyi geliyor bu. Aklınızda olsun.
 
Bilmiyorum yaşadıklarını yani sürekli mı oldu seni hiç sevmedi mı ? Gerekirse psikolojik destek almalısınız.
Ben kendimi anlatmak iaterim. Benim sorunum abimin eşiydi. Beni nerede görse nefret ettiğini belli etti. Çocuktum , ufaciktim daha. Hayatım boyunca kimseyle kavga etmedim. Onunla bile. Aşırı sessizdim. Ama yine de sevmedi beni. Nefretini hissettirdi. Saklanirdim yinede yanıma gelir bana hakaretler ederdi. Sağlık nedeniyle normalden küçüktüm zaten ve o çok uzun boyluydu yapılıydi. Sesimi çıkaramadım. Ama en çok koyan ben bu kadar sessizken, saklanırken ailem gelmedi yanıma . Susmayi tercih etti. Görmezden geldi ve yıllarca devam etti bu. Yıllarca. Bende bu konu ile ilgili bi başlık açmak istiyorum ama ne zaman olur bilmiyorum. Çok çok uzun bir konu. Yıllar geçti ama hala acisı etkisi her yerde. Tüm ilişkilerimi etkiliyor.
Kendinize geçti deyin anneniz neticede. Eğer iyi anlariniz varsa onları hatırlayın. Ne yazık ki benim yok
 
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
Sizi o kadar iyi anlıyorum ki. Konunuzdan cesaret alıp sonunda bende anlattım içimdekileri. Basit bir olayda geçmişteki o olay aklınıza gelip başa sardırıyor biliyorum. Tek tavsiyem evladınıza sarılıp unutmaya çalışmak. Geçmiş düzelmeyecek keşke eternal sunshine of the spotless mind filmindeki gibi bir makine olsa da geçmişteki o anıları silebilsek.
 
Şiddet nesilden nesile aktarılan kısır bir döngü maalesef . Siz okuyan , araştıran , sorgulayan bir anne olarak bu döngüyü kirmişsiniz tebrik ederim. Umarım sigarayı da hayatınızdan tamamen çıkarırsınız. Çünkü çocuklar sözlerimizden ziyade davranışlarımızı örnek alıyor.
Zor bir çocuğunuz varsa ' çocuğunuza sınır koyma ' diye bir kitap var. Faydalı olur sanırım . Kolaylıklar.
 
Bunların bilincinde olarak, bütün kırgınlıklarınızın geçebilmesi için, önce annenizi affetmeyi deneseniz.
Evet gözlerim yaşararak okudum yazdıklarınızı,ve annenize de çok kızdım,farketmeden de olsa sizde böyle izler bıraktığı için.
Ama içinize sinerek affedebilseniz belki o zaman ruhunuz da rahatlar.
Siz zaten çok iyi bir annesiniz. Bi çocuk ne kadar sevgiyle bakılabilirse o kadar bakıyorsunuz.

Teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için. Aslında babam çok daha fazla etkiledi hayatımı. Baskıları, yobazlığı, sevgisizliği. Ama babama öfkem daha az. Çünkü çocukluk be gençlik zamanlarının ne kadar zor olduğunu biliyorum. Gerçekten yobaz bir adam olduğunu biliyorum. Ama annem öyle değildi. Rahat bir çocukluk ve gençlik geçirmiş, babama göre daha açık görüşlü bir aileyle büyümüş. Annem beni anlayabilirdi. Biraz çaba gösterse yapabilirdi. O yüzden anneme daha kızgınım.
 
Gerçi çok okumuşsunuz belli bu konuda takıldığınız noktaların cevaplarını “İyi Aile Yoktur”da bulacaksınız. Benim çocuklarımla, kendimle ve annemle olan düşüncelerimi/ilişkimi/tutumlarımı gözden geçirmemi ve tekrar yapılandırmamı sağladı.
Ebeveyn aklayan, o zaman öyleydi/cehalet vardı diyen yahut olayları, kişileri şartlar içinde değerlendirmeli diyen bir kitap değil. Aksine oldukça acımasızca yüzleştiriyor insanı ve kendi anneliğimizin henüz başındayken çok iyi geliyor bu. Aklınızda olsun.
Kitabi okumadim ama notumu aldim en kisa zamanda okuyacagim
Su zaman oyleydi , cehalet vs olaylari insanlarin kendini yada sevdiklerini aklamasi bana gore
Cok cahil , okul yuzu gormemis , okuma yazma bilmeyrn , koyunden kafasini disari uzatmamis ama sevgi dolu , fedakar anne kayniyor dunya
Bu tamamen karakter meselesi , crhaletle , zamanla hic ilgisi yok konunun
Konu tamamen insanlikla alakali
Burada da benzer yorumlari gordum sinirim bozuldu , yani o zamanlar cocuklarin yaninda sigara icilmesini cehaletle aciklayabiliriz ama kolunda sigara sondurmeyi cehaletle aciklayamayiz
 
X