''Ben kötü bir kız değilim...''
Mesaj gelmiş, gidiyorum ona. Bize 5 dakikalık uzaklıkta olan evine yürüyorum. Yağmur henüz dinmiş, hava çok güzel. 'Bu havada onunla yürümek ne güzel olur, dışarı mı çıksak ki' diye geçiriyorum aklımdan, sonra vazgeçiyorum. Varıyorum evlerine, çağrı atıyorum kapıyı açıyor. Kimseye görünmeden hızlıca içeri geçiyoruz, yanaklarımdan öpüyor. Sarılıyorum. Odaya geçiyoruz, mum yakmış 3 tane. Ben de bakkaldan ne bulduysam almışım ama hiçbirini de yemek istemiyor canım. 2 tane kutu kola almıştım ama o bira içmeyi tercih ediyor. Konuşuyor... Sürekli konuşuyor. Ben omzuna yaslanıyorum, dinliyorum ama boş konuşuyor. O an sadece 2 saniyeliğine 'zaman dursun...' diyorum, tam da o anda 'keşke zaman dursa ya da yavaş geçse' diyor. Gözlerimi açıyorum o da benimle aynı şeyi mi düşünüyor nasıl yani ya?! dememe kalmadan cümlenin kahreden devamı geliyor... 'ortaokul zamanına dönebilsem keşke, veya ilkokul...' Hiçbir şey demeden gözlerimi kapatıyorum omzunda... 'zaten hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim adam sen değilsin' diyorum... içimden tabi!
Elimi tutuyor, öpüyor, sarılıyor. Hemen başucumuzda yatak var, üstelik bir yastık ve de pike. Tanıdığım 3 erkekten 2 sinin aklı yatakta olduğu için ondan bir girişim bekliyorum dolayısıyla, ama ima bile etmiyor.
ıçimden 'son' diyorum... 'Bu, son... Bugün buradan çıkıp gideceğim ve çarpık ilişkiler yaşamaya son vereceğim... ' (Adamla ne olduğumuz bile belli değil, biri çıkıp gelse, X senin neyin oluyor dese kalırım heralde öyle. Sahi, neyim ya o benim??)
Sonra, bir gece önce gördüğüm rüyam aklıma geliyor. Bir erkek görmüştüm hafif uzun saçlı. Bana iki karış uzaklıkta duruyor boylarımız aynı olduğundan yüz yüzeyiz. Suratıma bakıyor sertçe ve tekrarlıyor 'sen çok kötü bir kızsın, sen çok kötü bir kızsın... Kimseye gerçek duygularını açıklamıyorsun, sen çok kötü bir kızsın!' Aynı anda kalbimi sıkıp buruyor sanki. Acısını hissediyorum ama hiçbir şey söyleyemiyorum. Öylece yüzüne bakıyorum suçlu bir çocuk edasıyla.
Aklımdan bunlar geçerken her şeyi bir çırpıda anlatasım geliyor. ıçimden anlatıyorum da. Sonra aman diyorum, anlatsam ne değişcek? O çok mu masum sanki??
Sonra bir telefon geliyor, beyimiz aslında erteleyebileceği bir görüşmeye hemen balıklama atlayıp beni satıyor... Gece yarısına kadar beraber dururuz diye düşünürken 2 saat ancak geçiriyoruz, ve o an ondan bir kez daha soğuyorum. Zaten soğuk olan gözlerim, buz tutuyor ona bakarken...
Vakit geliyor, çıkıyoruz. Yağmur yağmıyor ama hava soğumuş artık. Elini omzuma atıyor, ben de beline doluyorum elimi. Hala ıslak olan caddede yürüyoruz. Tuhaf ama şu an konuştuğumuz tek kelimeyi bile anımsamıyorum. Eve kadar bırakıyor... Ayrılmamız hiçte beklediğim gibi duygusal olmuyor. Askere gideceği için yüzüme yapmacık bir üzüntü ekliyorum. O 'görüşürz ya ankaraya gelirim...' falan diyor ama dinlemiyorum. Aklımdan sadece 'bu son... artık bitti, bir daha seni görmeyeceğim...' gibi cümleler kuruyorum. Ve sarılıyorum, sonrası klasik... 'Kendine iyi bak. Hoşçakal.' Ve gidiyorum. ıki kez dönüp arkamı bakıyorum, el sallıyorum. Ve atarken adımlarımı minik minik, her keresinde ondan uzaklaştığımı biliyorum. Eve girerken altı ıslak olan ayakkabılarım apartmanda iz bırakıyor. Ve bir hikaye de böylece son buluyor.