Kadın kabuslarıma giriyor, travmam oldu.

böğürtlen ben de hayatımda bu tarz bir sinir buhranı dönemi yaşadım insan hak etmediği bir durumla karşılaşıp üstüne birde bunu kabullenmiş gibi görünüp cevap veremediğinde içine dert oluyor gerçekten. ben hala hatırlıyorum olayı ki bu olay sadece haklı olduğumu o kişi de kabul edip benden af diledikten sonra hafifledi ki akraba değil hayatımda face dışında göreceğim bir insan değil ama üniversitede en yakın arkadaşımdı. sonuç olarak yüzleşmelisin. haklılığını savunmalısın. kendini açıkla demiyorum. yengenle karşılaştığında ona yanlış yaptın hatalıydın yaptığın hata ben seni severken senden nefret etmemi sağladı ama gerçekten kötü bir insan olduğunu düşünüyorum diyebilirsin. birde yengenle kan bağınız yok sonuçta sana gıcık olmasının nedeni sırf aileni sevmemesi bence. klasik gelin davranışı yaani. erkek tarafından nefret etme eğilimi. bence sen kendini suçlamaktan vazgeç ve o kişiyle yüzleş. gördüğünde yalnız kalıyormusunuz bilemem ama yalnız kaldığınızda ya da en az kişi sayısında bence yengenizle yüzleşin. yenge yıllar önce çok hatalı davrandınız ve benim hakkıma girdiniz ve hakkımı helal etmiyorum de. siz benden özür dilemedikçe de hakkımı helal etmeyeceğim de. sizinkisi bir patlamaydı belki ama yanlış kişiye patladınız de. bence içinin rahatlaması için yüzleşmelisin o kişiyle.
 
bogurtlen kusu yazını okuyacakdım sonra bir baktım klavye elimde kafama vuracam. Maşallah dil bir karış, yorum yazanlara laf sokmak sende
insanlardan yardım isteyip sonrada onları aşağılamak nasıl bir psikolojidir, yani senin fikrine destek veren iyi, seni eleştiren herkesi duvarlara çarpmışsın.
Begenmiyosan yazmasın olur biter, banada cevap yazma cok fena bozarım seni senin yuzunden ceza almak istemem. Bir sorunun varsa, sorunun
kim oldugundan emin degilsen soru sorarsın ama sana sen sorunlusun dediklerinde bunu kabullenmezsen demek gercekdende sen sorunlu bir kişiliksin. Cünkü aklı başında her olgun insan eleştirilere katlanır, anca cocuklar mızmızlık eder.

İyi de kardeşim kadın bana eleştiri yapsa canımı yesin, burda yuz tane yorum yapıldı her birine gayet kibarca yanıt verdim. Ama bu arkadaş bana ilk mesajında baya baya "yalancı", "kötü niyetli" gibi ithamlarda bulundu. Bunlar eleştiri değil hakarettir.
Bunun üstüne yine de nazikçe bi özel mesaj attım cevap vermedi. Gelmedi diyor göya, o zaman benim gönderilen kutumda nasıl bulunuyor?
Bakın kaç yorum yapılmış. Beni haksız bulan tek o değildi herkesle gayet güzel konuştuk anlaştık.
İnanmak zorunda değil ama gelip hakaret ederse tanımadığı bi insana tepki alır tabii ki.


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
böğürtlen ben de hayatımda bu tarz bir sinir buhranı dönemi yaşadım insan hak etmediği bir durumla karşılaşıp üstüne birde bunu kabullenmiş gibi görünüp cevap veremediğinde içine dert oluyor gerçekten. ben hala hatırlıyorum olayı ki bu olay sadece haklı olduğumu o kişi de kabul edip benden af diledikten sonra hafifledi ki akraba değil hayatımda face dışında göreceğim bir insan değil ama üniversitede en yakın arkadaşımdı. sonuç olarak yüzleşmelisin. haklılığını savunmalısın. kendini açıkla demiyorum. yengenle karşılaştığında ona yanlış yaptın hatalıydın yaptığın hata ben seni severken senden nefret etmemi sağladı ama gerçekten kötü bir insan olduğunu düşünüyorum diyebilirsin. birde yengenle kan bağınız yok sonuçta sana gıcık olmasının nedeni sırf aileni sevmemesi bence. klasik gelin davranışı yaani. erkek tarafından nefret etme eğilimi. bence sen kendini suçlamaktan vazgeç ve o kişiyle yüzleş. gördüğünde yalnız kalıyormusunuz bilemem ama yalnız kaldığınızda ya da en az kişi sayısında bence yengenizle yüzleşin. yenge yıllar önce çok hatalı davrandınız ve benim hakkıma girdiniz ve hakkımı helal etmiyorum de. siz benden özür dilemedikçe de hakkımı helal etmeyeceğim de. sizinkisi bir patlamaydı belki ama yanlış kişiye patladınız de. bence içinin rahatlaması için yüzleşmelisin o kişiyle.

Teşekkür ederim, zaten ancak benzer bi olay yaşamış olanlar anlayabiliyorlar. Yoksa ne kadar anlatırsan anlat anlaşılması zor bir konu.


iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
 
Evet, kadın travma oldu benim için, ne zaman kötü bir gün geçirsem ne zaman alakasız bir konuda stresli bir akşam geçirsem, o gece gözlerimi kapatıp uyuduğumda kadını görüyorum kabusumda. bana bakıyor, laf sokuyor, rezil etmeye çalışıyor.
bazı geceler karşılık olarak cevap verebiliyorum, bazı geceler rüyamda dahi cevap veremiyorum ezikçe, susuyorum.
bu kadın dediğim, 50 yaşına merdiven dayamış, kırklarının sonunda olan süslü yengem efendim.
buraya bu konuyu açacağımı düşünmezdim ama, en son dün gece yine rüyama girince dayanamadım bugün, aklımdan çıkmadı.

Ben yetiştirilme tarzı gereği, sessiz, sakin bir tarzda yetiştirildim. Anneannemler, aman çocuğum yüksek sesle konuşma, insanlar rahatsız olur, aman çocuğum kimseyle kavga etme, herkesle iyi anlaş, aman çocuğum sen sus, Allah'a havale et gibi cümlelerle büyütüldüm.
Çocukluğumu maddi sıkıntılar içinde geçirdik ailemle. Belki bunun da ezikliği kazınmıştır biraz bünyeme.
Gelgelelim, haksızlığa uğradığımda, hakkımı savunabilmeyi bile üniverstede tek başıma kalınca öğrendim. Sesimi ancak çıkartabilmeye başladım.
18-19 yaşıma kadar eve giren insanlara "merhaba veya hoşgeldin" diyemeyen biriydim. O klasik laflar ağzımdan çıkamıyordu, eğreti duruyordu, samimiyetsiz ve resmi geliyordu. Oysaki en yakınım bile neden hoşgeldin demediğime dair saatlerce azarlıyordu beni.
bu resmi sözcüklere olan düşkünlüklerini anlayamıyordum.
nitekim hala anlayamıyorum; ama otoatik olarak hoşçakalın ve merhaba demeye alıştırdım kendimi. İnsanlara istediklerini veirir oldum.
Üniverste yıllarımda kendimi bu konuda oldukça geliştirdim, asosyal, çekinik tarzdaki çocuk gitti, normal, hatta sesini duyurmaktan zevk alan biri geldi. Neticede olağanüstü bir çabayla başardım, normal bir insn oldum neticede.

Üniversiteye yeni başladığım ikinci sene, henüz çok başarılı değilken bu konuda, ailemizde hastalıklar ve ölüm korkuları baş göstermeye başladı. Beni büyüten çok sevdiğim anneannem ve dedem büyük kalp ameliyatları olmaya başladı, ameliyathane kapısında korkuyla bekleyerek geçen saatlerin dehşet verici korkusunu hissettiğimiz, büyüdüğümüzü anladıgımız zamanlar başlamıştı.

Bu yengem dediğim insan, en büyük dayımın eşi. İki adet dünya tatlısı küçük kuzenim var onlardan.
Kuzenlerimi çok seviyorum orası ayrı. Dayım da her zaman örnek aldıgım, kariyerinde ve hayatında başarılı olmuş çok zeki bir adamdır, muhabbeti dinlenir, kafası uygundur, genç bakışlıdır filan ne bileyim işte her yönüyle sever ve örnek alırım.
Ancak eşi, yani yengem, ben beş yaşında evlendiklerinden beri, bizim ailemizi hor gören, küçümseyen, fazla umursamayan ve sevmeyen bir kadındı. kibirliyi, bencildi.
daha doğrusu bunları hep çevremdekiler söylerdi, ben inanmazdım konduramazdım. çocuk bakış açısı işte, ben daha yedi sekiz yaşındayken hayatımda hiç görmediğim malzemelerle aynanın karşısına geçip sürdüğü kırmızı rujlar, her ay kızıla boyadığı saçları, senelerdir hiç değişmeyen parfümüyle çocukluğumdan beri imrendiğim, güzl minyonlu hafif toplu bir kadındı. iki kere yüzüme gülse, naber okul nasıl gidiyor dese sevinirrdim.
dayımla ikisine çok özenir, hatta çocukluk aklıyla işte keşke bunlar benim anne babam olsa diye içimden geçirmişliğim bile olurdu.
Gelgelelim bu modern kadın, kaynanalık yapmak nedir bilmeyen, tıpkı bize öğütlediği gibi sessiz sakin, herkesle iyi anlaşan kaynanası yani anneanneme bile evinde misafir ettiği zamanlarda zulmeden birisiydi.
Hem yaşlı kadını dayım yurtdışına çıkıyor gel de bebeğe bakmaya yardım et diye evlerine çağırırlardı, hem de gelin hanım anneanneme psikolojik zulüm ederdi.
Öyle ki, anneannem çocukla ilgilenip bir yandan arada bir tv ye bakarken çocuk durduk yere ağladı diye mutfaktan koşarak gelip çocuğu yaşlı kadının kucağından kaptıgı gibi alan, televizyonu pat diye kapatıp "tv izle diye mi çağırdık seni buraya!" diyip çocuğu a alıp giden çirkef bir karakteri vardı. Yazık anneannem de, cebinde parası olmadıgından o hareketin üstüne kalkıp da orayı terk edemediğini, dayımı arayıp gel beni götür oğlum dediğini, ancak dayımın tüm ısrarlarına rağmen dayım üzülmesin diye olanı biteni anlatmayıp sessizce evine döndüğünü anlatmıştı bize. Ancak elden ne gelir.
Bu örnekler belki yüz tane olabilir şimdi saysam. Pek kıymetli evlerine misafir oldugumuzda en ufak bir bardağa bile çarpsak üç gün laf eden söylenen bir insan... Kendi akrabalarına yapmaz ama, komşularıyla falan konuşurken güleryüzlü, taptatlı şirindir filan..
Böyle bir kadın işte ne kadar anlatabildiysem..
Evine misafir gelen insanı kendi akrabası değilse "iş yapmaya gelmiş, köle" olarak gören bir kadın. Onun evi çünkü. Onun kuralları.
Neyse, bu kadın, o bahsettiğim sene anneannem bir ağır ameliyat olmuştu yine. Ameliyattan sonra çok hijyenik standartlarda bakılması gerekiyordu. Bu gelin hanım da dayımın ısrarıyla ameliyattan sonra bizde kalsın bir ay biz bakarız dedi. Anneannem de ameliyattan sonra onlara gitti haliyle. Dedem de yanında. Yaz tatilindeyiz.
Ben de tatile gelmişim okuldan, memlekette ne dede ne anneanne var. Benim için oraya gitmeye sebebim yok. annemler de kardeşimle beraber babamla beraber bu yenge hanımların oldugu şehirde bir akrabada kalıyolar yatılı. O sırada taşınma sürecindeler onların da işleri karışık.
Ben ya anneannemin yanına gidicem ya da o akrabalarda kalıcam babamlarla..
Ben de anneannemle kalmayı seçtim haliyle, kadın ameliyatlı, yatakta yatarken sağdan sola dönerken bile yardım alması gerekiyor tek başına bırak kalkmayı, yatakta dönemiyor bile. 10 dakkada bir dönmesi gerekiyor beli ağrıdığından ötürü.
Dedem de namaz falan kılıyor günde beş kere, camiye bakkala falan gidiyor. yenge hanım full mutfakta, ya da çocukları kursa yüzmeye aktiviteye götürme işleriyle uğraşıyor. Ve anneannem gündüz evde yalnız kaldıgı nadir de olsa anlar çok oluyor. Kısacası, ben orada anneannemin yanında oturmaya ona moral vermeye yardım etmeye çalışıyorum. Lazımım orda yani.
İlk babamlarla falan gittik, anneannemi gördük. Babamlar akrabaların evine döndüler. Ben kaldım tabi.
Neyse üç gün oldu beş gün oldu kalıyorum.
Kadından deli gibi çekiniyorum tabii ki, elimi bir şeyine sürsem kırılır birşey olur da azarlar surat yapar falan diye ödüm kopuyor çocukluktan beri öyle aşılamış çünkü.
Üç günden fazla kalan misafir sayılmaz evet, ama ben o kadar çekindiğimden ötürü, elimi birşeye süremiyorum.. İş olarak, sabah kalkınca yatağımı topluyorum, çocugun odasında kaldıgımdan dağınıksa odayı topluyorum.. hoş çocuk her gün dağıtıyor ama mümkün mertebede topluyorum.. kalkar kalkmaz kahvaltı hazır oluyor tabi, gidip kahvaltı yapıyoruz, o çayını alıp balkona çıkıyor, o balkondayken ben fırsat bu fırsat diyip o yokken hemen masayı topluyorum, siliyorum. bulaşık tabakları makinaya yerleştiriyor o elde yıkatmıyor. ben de yanlış yerleştiririm endişesiyle yine o işi bırakıyorum suya tutup kenara koyuyorum.
Kaldıgım iki hafta boyunca hiç çamaşırımı yıkatmadım ona, çamaşır vermeye korkuyorum, yük olacağım diye. yaz günü, iki günde bir duş alıyorum ama çıkardığım üstümü elmde yıkayıp kendim bi kenara asıyorum gizlice, az kıyafetim var yıkayıp yıkayıp giyiyorum..
Kısacası, orada benden memnun olmadıgını biliyorum ya, elimden geldiğince yük olmadan orada yokmuşum gibi hafif olup, sadece anneannemin yanında oturuyorum elimden geldiğince. Daha fazla bir iş çekindiğimden yapamıyorum dediğim gibi.. O da gelip birşey demiyor bana, sanki gelip böğürtlen bugün temizlik yapıcam yardım et dese ben yok yapamam diycem sanki.. ondan bi işaret bekliyorum ben de işte çekingenlikten.. koltukta otururken bile gündüzleri, fazla rahat oturmuyorum ki göze batmasın.. Bişey yapmadıgım zamanlarda kitap okumaya zararsız olmaya çalışıyorum vs vs..
Bu birkaç gün sonra acayiip davranışlarda bulunmaya başladı. Kahvaltıda dedeme çaktırmadan önümden yemeğimi aldığı oldu.
Akşam dayımlarla otururken, salonda ortada meyve çerez varken, ben yediğim halde gelip tabağı elimden kaldırdığı oldu, dayımdan da çekinmiyordu da dayım "napıyosun ya kız yiyo daha" deyince trip atarak yerine bırakmıştı.
Kısacası gidecek yerim yok, anneannemi bırakasım yok, katlanıyorum.. yanlış anlamışımdır öyle yapmamıştır falan diye düşünüyorum..
En son artık bir gün bu mutfakta. Çocuklar her zamanki gibi birbirine girdiler oyuncak meselesinden. ben de yanlarındayım, elimde kitap var okuyorum.
çocuklarla ilgileniyorum ben zaten gerektiğinde am ao an gerek görmedim. küçük olan kız çok şmarık oldugundan abisinin her hareketine ağlıyor zırlıyor deli gibi bağırıyor.
o anda da yine bişeyden kavga çıktı, kız bağırmaya başladı, ama ben meselenin oyuncak oldugunu bildiğimden karışmak istemedim bilerek, aralarında halletsinler diye. kendilerinin de önlerinde kavga çıktıgında karışmadıkları çok oluyor anne babalarının..
o an yenge hanım koşarak mutfaktan geldi, çocukları susturdu ve benim üstüme yürüdü. elimdeki kitabı aldı fırlattı, neredeyse suratıma vuracak zor tutuyor sinirden titriyor ama.
çocuklar kavga ediyormuş bn elimdekine dalmışım, ne biçim insanmışım.. insanlığım mı kaldı hayvanlığım mı.. çocukluğumdan beri insan değilmişim.. zaten evinde kalırken ondan izin almamışım.. izin aldın mı? diye soruyor bir de ciddi ciddi. cevap bekliyor.
ben şaşkınım, neye uğradıgımı şaşırmışım.. hayır izin almadım diye cevap veriyorum.. neden neye dayanarak diye soruyor, bağırıyor.. cevap bulamıyorum, yanaklarım kızarıyor gözlerim doluyor.
"sordum, dayından da izin almamışsın" diye bir cümle kuruyor, ki asıl o yaralıyor beni.. dayım da mı öyle düşünüyor, yoksa kadın mı uyduruyor?
buraı benim evim, benim kurallarım diye bağırıyor.. ben cevap veremiyorum. halbuki verecek o kadar çok cevap var ki.
en son cümlesinde beni evden kovuyor. çık git diyerek kapıyı gösteriyor.
ben kalıyorum koltuğa gömülüp.
sinirle çıkıp gidiyor salondan. ben ne yapacağımı bilemez oturuyorum. ilk kez bir yerden kovulmuşum, gitmeli mi? kalıp gerçekten de hata yapmış olabilir miyim diye düşünüp özür mü dilemeli? karar veremiyorum.
Önce çocuğun odasına gidiyorum, kapıyı kapatıp yarım saat sessizce ağlıyorum, susmaya çalışıyorum. yüzüm gözüm kızarıyor ama kendime yediremiyorum. çocuk yine odayı dağıtmış bi yandan onu topluyorum.
sonra kendimi susturup yüzümü silip çıkıyorum odadan. kadını salonda buluyorum. kendime yediremediğimden, kötü biri değilim ben diye bağırmak geliyor içimden.
iyi biri oldugumu onun beni yanlış anladığını kanıtlamak için var gücümle sesimi düzeltip " yenge, bugün temizlik yapacakmışsın, yardım edebilir miyim?" diyorum otomatik bi cümleyle.
cevap vermiyor, yüzüme bakmıyor. iki dakka sonra süpürgeyle geliyor yanıma, o gün akşama kadar bana evi temizletiriyor.
ben bi yandan iyi davranıp alttan alıyorum ki anlasın, beni yanlış anladıgını.. işten kaçmadıgımı, sebebimin farklı oldugunu..
ama kadında, yüzünde hiç değişiklik olmuyor. ben akşama kadar yer süpürüp siliyorum ama kadın zerre yumuşamıyor. nedensonra anlıyorum ki kadındaki anlık bi kızgınlık değil ki yumuşasın. meğer ezelden beri nefret ediyormuş yeni patlamış.
kadında yumuşama olmayınca ben yine kendime yediremiyorum, bu sefer kendimi savunmamış olup sustuguma kızıyorum. kendimi dışarı atıyorum. iki kilometre yürüyüp bi avm buluyorum, biraz alışveriş yapıyorum, kraker falan alıyorum. niye aldıgımı ben de bilmiyorum. telefonla birkaç kişiyi arıyorum, ama diyecek bişey bulamıyorum. hala gidecek bi yerim yok.
babamların yanına gideyim diyorum, şans mı tesadüf mü, o gün akrabalarla beraber toplanıp uzak bir yere iftara gidecekleri tutmuş. evde yoklar, şehir dışındalar. gidemiyorum. marketten tıpış tıpış geri dönüyorum.
akşam yemeği vakti olmuş dayım iştn gelmiş. bir şeyden haberi yok tabii, anlatmıyor kadın. ben de susuyorum.
yemeğe katılmıyorum, dayım ısrar ediyor yok diyorum. odaya kapanıp krakerlerimi yiyorum.
sonraki üç dört gün ne kahvaltıya ne yemeğe katılıyorum. yalnızca dayım şüphelenmesin diye akşamları bi çorba içiyorum.
3-4 gün daha geçiyor. bu arada o günkü olayı dedemle anneannem duymamışlar, ev baya büyü oldugundan en arka odadaydılar. ben de anlatmadım. anlatsam biliyorum, ameliyatlı kadın o haliyle kalkıp gitmek isteyecek. ona kıyamıyorum susuyorum, ama her gün gözüm yaşlı. kendime yediremediğimden.
en son 4 gün sonra anneannem soruyor, sen niye hiç genç kız gibi değilsin ya sürekli yüzün asık.. bişey mi var diyor? yok diyorum ama gözüm doluyor.
dedem durumu hissetmiş olacak, birşey sormuyor ama o pazar dayımın yanına gidip "oğlum sen bizi eve götür" diyor. dayım başta istemiyor, itiraz ediyor falan ama dedem ikna ediyor.
ameliyatlı kadını da alıp biniyouz arabaya, götürüyor dayım bizi. ben mutluluktan sırııtıyorum. kapıda yengemle vedalaşmıyoruz. yüzüme bakmıyor. ben de bakmıyorum.
yakın bir şehirdeyiz neyse ki. üç saate dönüyoruz. eve girince anneannem sevinçten ağlıyor, ben de mutluluktan sırıtmayı kesemiyorum..
Ben hala baktığımda, anlamaya çalışıyorum kadını, ama anlayamıyorum. Kanşı bıçaklı olduğum düşmanıma yapamazdım ben öyle. Hayır bir de genç olan benim, güya iki çocuk annesi, olgun olan o. Göya. Yarım yaşımdaki bi kıza, eşimin yeğeni üstelik, kadına ne zararım dokundu ki, hayır evine bile zaten en sıl gidişim iki senede birdir, düşündükçe hala üzülüyorum. Öyle sık sık gidip rahatsız ettiğim de yok. Meraklı da değilim zaten o kadar çekindiğim bir eve gitmeye.. Nasıl bîr egoistse kadın evini nasıl kıymetli görüyorsa artık, oraya tatile gidiyoruz falan sanıyor. En hassasolduğum konu, insanın önünden yemeğini almak nedir? Ne kadar düşmanım da olsa evime 15 günlüğüne gelmiş insana yapmam, ben yapamam. Hala da aklım almıyor.
üstünden yıllar geçti, kadınla hala karşılaştıgımız yerlerde konuşmuyoruz. ben bu meseleyi dayıma hiç anlatmadım. ama karısı kendi gözünden anlatmış. beni kötülemiş, iş yapmaktan bunalıma girdiğini dayanamadıgını da ekleyerek duygu sömürüsü yapmış. falan filan.
ben hiç konuşmadım. konuşmaya başlayacak olsam ağlamaktan anlatamıyorum çünkü.
garip gelebilir size ağlamam falan ama, çok dokunmuş içime. çok batmış içime, atamıyorum.
bazen kendi kendime konuşurken anlatmanın provasını yapayım diyorum, ilk üç sene boyunca kendi kendime provasını yaparken dahi ağlamaktan konuşamadım.
4 sene boyunca ne zaman kötü bi gün geçirsem o gece kabus görüyorum, yengem. ya bana laf sokuyor, ya azarlıyor. ben de cevap veremiyorum.
kadın travmam oldu. hala ara ara gördüğüm oluyor 5 sene olmasına rağmen.
içimi döktüm.

Yengenin sana tavrı her ne kadar yanlış olsa da,sen ve ailenden birinin sormadan izin almadan her ne sebeple olursa olsun 1 gün veya 15 gün farketmez emrivaki bir şekilde kendi kafana göre kalman hoş değil.İnsanlar burda 3 günlüğüne görümce kayınvalide bile istemediklerinden konu açıyorlar.Herkeisn kendine göre bir düzeni var.Sen evine gelen insanlardan hoşgeldin merhaba demeyi esirgiyor bunu samimiyetsizlik olarak görüyorsun ama sen misafirliğe gittiğinde nezaket bekliyorsun.Belki yengen de size geldiğinde bu tavrına bozulmuş veya başka bir yerde yine bna benzer bir tavrını görmüş gıcık kapımış olabilir.Eşiyle çocuklarıyla ilgili o dönem kendince problemleri olabilir.Veya ameliyatlı bir hastanın bakını sadece kendisi üstlenmek istememiş olabilir.Dayının ona sormadan evien anne babasını çağırmasına içerlemiş olabilir.Sana hoş olmasa da çık git dediği halde o evde kalman çok enteresan.Senin onun gözüne girme çabaların onun için yüzsüzlük olarak adlandırılacaktır.Çok küçükte değilmişsin 20 yaşıdaymışsın.Sessiz sakin yetiştirilmiş olamn asosyal olmanı,evine gelmiş insanlardan bir merhabayı esirgemeni gerektirmez.Bunları resmi bir literatür olarak görüp,anlam veremeyip üzerinden 5 yıl geçmesine ramen anlam veremiyorsun.Medeniyetin,insaniyetin,sosyal davranış biçiminin,saygının getirdikleri şeylerdir selamlaşmak.Ama sen bunu bile gözünde o kadar büyütmüşsün ki,merhaba ve hoşgelidn demeyi insanların isteklerini vermek adına zorunlu bir görev olarak algılıyorsun.Ben birinin evine gitsem ve 20 yaşındaki koca kız bana hoşgeldin demese suratına bakmam.Buna ki bu kadar takılan birinin 5 sene önceki yengesinin ona karşı yaptığı olumsuz davranışı kafasına takıp TRAVMA şeklinde yaşamasına şaşırmamalı.Normal değil bu takıntın.Kimse kimseyi sevmek zorunda değil.Görüşmezsin olur biter.5 yıl önce olan olayı şimdi dayına anlatsan ne anlatmasan ne.İnsanlar ne travmalar atlatıyor,ama atlatıyor.Bu bir travma sebebi bile değil.Nahoş bir olay.
 
Evet, kadın travma oldu benim için, ne zaman kötü bir gün geçirsem ne zaman alakasız bir konuda stresli bir akşam geçirsem, o gece gözlerimi kapatıp uyuduğumda kadını görüyorum kabusumda. bana bakıyor, laf sokuyor, rezil etmeye çalışıyor.
bazı geceler karşılık olarak cevap verebiliyorum, bazı geceler rüyamda dahi cevap veremiyorum ezikçe, susuyorum.
bu kadın dediğim, 50 yaşına merdiven dayamış, kırklarının sonunda olan süslü yengem efendim.
buraya bu konuyu açacağımı düşünmezdim ama, en son dün gece yine rüyama girince dayanamadım bugün, aklımdan çıkmadı.

Ben yetiştirilme tarzı gereği, sessiz, sakin bir tarzda yetiştirildim. Anneannemler, aman çocuğum yüksek sesle konuşma, insanlar rahatsız olur, aman çocuğum kimseyle kavga etme, herkesle iyi anlaş, aman çocuğum sen sus, Allah'a havale et gibi cümlelerle büyütüldüm.
Çocukluğumu maddi sıkıntılar içinde geçirdik ailemle. Belki bunun da ezikliği kazınmıştır biraz bünyeme.
Gelgelelim, haksızlığa uğradığımda, hakkımı savunabilmeyi bile üniverstede tek başıma kalınca öğrendim. Sesimi ancak çıkartabilmeye başladım.
18-19 yaşıma kadar eve giren insanlara "merhaba veya hoşgeldin" diyemeyen biriydim. O klasik laflar ağzımdan çıkamıyordu, eğreti duruyordu, samimiyetsiz ve resmi geliyordu. Oysaki en yakınım bile neden hoşgeldin demediğime dair saatlerce azarlıyordu beni.
bu resmi sözcüklere olan düşkünlüklerini anlayamıyordum.
nitekim hala anlayamıyorum; ama otoatik olarak hoşçakalın ve merhaba demeye alıştırdım kendimi. İnsanlara istediklerini veirir oldum.
Üniverste yıllarımda kendimi bu konuda oldukça geliştirdim, asosyal, çekinik tarzdaki çocuk gitti, normal, hatta sesini duyurmaktan zevk alan biri geldi. Neticede olağanüstü bir çabayla başardım, normal bir insn oldum neticede.

Üniversiteye yeni başladığım ikinci sene, henüz çok başarılı değilken bu konuda, ailemizde hastalıklar ve ölüm korkuları baş göstermeye başladı. Beni büyüten çok sevdiğim anneannem ve dedem büyük kalp ameliyatları olmaya başladı, ameliyathane kapısında korkuyla bekleyerek geçen saatlerin dehşet verici korkusunu hissettiğimiz, büyüdüğümüzü anladıgımız zamanlar başlamıştı.

Bu yengem dediğim insan, en büyük dayımın eşi. İki adet dünya tatlısı küçük kuzenim var onlardan.
Kuzenlerimi çok seviyorum orası ayrı. Dayım da her zaman örnek aldıgım, kariyerinde ve hayatında başarılı olmuş çok zeki bir adamdır, muhabbeti dinlenir, kafası uygundur, genç bakışlıdır filan ne bileyim işte her yönüyle sever ve örnek alırım.
Ancak eşi, yani yengem, ben beş yaşında evlendiklerinden beri, bizim ailemizi hor gören, küçümseyen, fazla umursamayan ve sevmeyen bir kadındı. kibirliyi, bencildi.
daha doğrusu bunları hep çevremdekiler söylerdi, ben inanmazdım konduramazdım. çocuk bakış açısı işte, ben daha yedi sekiz yaşındayken hayatımda hiç görmediğim malzemelerle aynanın karşısına geçip sürdüğü kırmızı rujlar, her ay kızıla boyadığı saçları, senelerdir hiç değişmeyen parfümüyle çocukluğumdan beri imrendiğim, güzl minyonlu hafif toplu bir kadındı. iki kere yüzüme gülse, naber okul nasıl gidiyor dese sevinirrdim.
dayımla ikisine çok özenir, hatta çocukluk aklıyla işte keşke bunlar benim anne babam olsa diye içimden geçirmişliğim bile olurdu.
Gelgelelim bu modern kadın, kaynanalık yapmak nedir bilmeyen, tıpkı bize öğütlediği gibi sessiz sakin, herkesle iyi anlaşan kaynanası yani anneanneme bile evinde misafir ettiği zamanlarda zulmeden birisiydi.
Hem yaşlı kadını dayım yurtdışına çıkıyor gel de bebeğe bakmaya yardım et diye evlerine çağırırlardı, hem de gelin hanım anneanneme psikolojik zulüm ederdi.
Öyle ki, anneannem çocukla ilgilenip bir yandan arada bir tv ye bakarken çocuk durduk yere ağladı diye mutfaktan koşarak gelip çocuğu yaşlı kadının kucağından kaptıgı gibi alan, televizyonu pat diye kapatıp "tv izle diye mi çağırdık seni buraya!" diyip çocuğu a alıp giden çirkef bir karakteri vardı. Yazık anneannem de, cebinde parası olmadıgından o hareketin üstüne kalkıp da orayı terk edemediğini, dayımı arayıp gel beni götür oğlum dediğini, ancak dayımın tüm ısrarlarına rağmen dayım üzülmesin diye olanı biteni anlatmayıp sessizce evine döndüğünü anlatmıştı bize. Ancak elden ne gelir.
Bu örnekler belki yüz tane olabilir şimdi saysam. Pek kıymetli evlerine misafir oldugumuzda en ufak bir bardağa bile çarpsak üç gün laf eden söylenen bir insan... Kendi akrabalarına yapmaz ama, komşularıyla falan konuşurken güleryüzlü, taptatlı şirindir filan..
Böyle bir kadın işte ne kadar anlatabildiysem..
Evine misafir gelen insanı kendi akrabası değilse "iş yapmaya gelmiş, köle" olarak gören bir kadın. Onun evi çünkü. Onun kuralları.
Neyse, bu kadın, o bahsettiğim sene anneannem bir ağır ameliyat olmuştu yine. Ameliyattan sonra çok hijyenik standartlarda bakılması gerekiyordu. Bu gelin hanım da dayımın ısrarıyla ameliyattan sonra bizde kalsın bir ay biz bakarız dedi. Anneannem de ameliyattan sonra onlara gitti haliyle. Dedem de yanında. Yaz tatilindeyiz.
Ben de tatile gelmişim okuldan, memlekette ne dede ne anneanne var. Benim için oraya gitmeye sebebim yok. annemler de kardeşimle beraber babamla beraber bu yenge hanımların oldugu şehirde bir akrabada kalıyolar yatılı. O sırada taşınma sürecindeler onların da işleri karışık.
Ben ya anneannemin yanına gidicem ya da o akrabalarda kalıcam babamlarla..
Ben de anneannemle kalmayı seçtim haliyle, kadın ameliyatlı, yatakta yatarken sağdan sola dönerken bile yardım alması gerekiyor tek başına bırak kalkmayı, yatakta dönemiyor bile. 10 dakkada bir dönmesi gerekiyor beli ağrıdığından ötürü.
Dedem de namaz falan kılıyor günde beş kere, camiye bakkala falan gidiyor. yenge hanım full mutfakta, ya da çocukları kursa yüzmeye aktiviteye götürme işleriyle uğraşıyor. Ve anneannem gündüz evde yalnız kaldıgı nadir de olsa anlar çok oluyor. Kısacası, ben orada anneannemin yanında oturmaya ona moral vermeye yardım etmeye çalışıyorum. Lazımım orda yani.
İlk babamlarla falan gittik, anneannemi gördük. Babamlar akrabaların evine döndüler. Ben kaldım tabi.
Neyse üç gün oldu beş gün oldu kalıyorum.
Kadından deli gibi çekiniyorum tabii ki, elimi bir şeyine sürsem kırılır birşey olur da azarlar surat yapar falan diye ödüm kopuyor çocukluktan beri öyle aşılamış çünkü.
Üç günden fazla kalan misafir sayılmaz evet, ama ben o kadar çekindiğimden ötürü, elimi birşeye süremiyorum.. İş olarak, sabah kalkınca yatağımı topluyorum, çocugun odasında kaldıgımdan dağınıksa odayı topluyorum.. hoş çocuk her gün dağıtıyor ama mümkün mertebede topluyorum.. kalkar kalkmaz kahvaltı hazır oluyor tabi, gidip kahvaltı yapıyoruz, o çayını alıp balkona çıkıyor, o balkondayken ben fırsat bu fırsat diyip o yokken hemen masayı topluyorum, siliyorum. bulaşık tabakları makinaya yerleştiriyor o elde yıkatmıyor. ben de yanlış yerleştiririm endişesiyle yine o işi bırakıyorum suya tutup kenara koyuyorum.
Kaldıgım iki hafta boyunca hiç çamaşırımı yıkatmadım ona, çamaşır vermeye korkuyorum, yük olacağım diye. yaz günü, iki günde bir duş alıyorum ama çıkardığım üstümü elmde yıkayıp kendim bi kenara asıyorum gizlice, az kıyafetim var yıkayıp yıkayıp giyiyorum..
Kısacası, orada benden memnun olmadıgını biliyorum ya, elimden geldiğince yük olmadan orada yokmuşum gibi hafif olup, sadece anneannemin yanında oturuyorum elimden geldiğince. Daha fazla bir iş çekindiğimden yapamıyorum dediğim gibi.. O da gelip birşey demiyor bana, sanki gelip böğürtlen bugün temizlik yapıcam yardım et dese ben yok yapamam diycem sanki.. ondan bi işaret bekliyorum ben de işte çekingenlikten.. koltukta otururken bile gündüzleri, fazla rahat oturmuyorum ki göze batmasın.. Bişey yapmadıgım zamanlarda kitap okumaya zararsız olmaya çalışıyorum vs vs..
Bu birkaç gün sonra acayiip davranışlarda bulunmaya başladı. Kahvaltıda dedeme çaktırmadan önümden yemeğimi aldığı oldu.
Akşam dayımlarla otururken, salonda ortada meyve çerez varken, ben yediğim halde gelip tabağı elimden kaldırdığı oldu, dayımdan da çekinmiyordu da dayım "napıyosun ya kız yiyo daha" deyince trip atarak yerine bırakmıştı.
Kısacası gidecek yerim yok, anneannemi bırakasım yok, katlanıyorum.. yanlış anlamışımdır öyle yapmamıştır falan diye düşünüyorum..
En son artık bir gün bu mutfakta. Çocuklar her zamanki gibi birbirine girdiler oyuncak meselesinden. ben de yanlarındayım, elimde kitap var okuyorum.
çocuklarla ilgileniyorum ben zaten gerektiğinde am ao an gerek görmedim. küçük olan kız çok şmarık oldugundan abisinin her hareketine ağlıyor zırlıyor deli gibi bağırıyor.
o anda da yine bişeyden kavga çıktı, kız bağırmaya başladı, ama ben meselenin oyuncak oldugunu bildiğimden karışmak istemedim bilerek, aralarında halletsinler diye. kendilerinin de önlerinde kavga çıktıgında karışmadıkları çok oluyor anne babalarının..
o an yenge hanım koşarak mutfaktan geldi, çocukları susturdu ve benim üstüme yürüdü. elimdeki kitabı aldı fırlattı, neredeyse suratıma vuracak zor tutuyor sinirden titriyor ama.
çocuklar kavga ediyormuş bn elimdekine dalmışım, ne biçim insanmışım.. insanlığım mı kaldı hayvanlığım mı.. çocukluğumdan beri insan değilmişim.. zaten evinde kalırken ondan izin almamışım.. izin aldın mı? diye soruyor bir de ciddi ciddi. cevap bekliyor.
ben şaşkınım, neye uğradıgımı şaşırmışım.. hayır izin almadım diye cevap veriyorum.. neden neye dayanarak diye soruyor, bağırıyor.. cevap bulamıyorum, yanaklarım kızarıyor gözlerim doluyor.
"sordum, dayından da izin almamışsın" diye bir cümle kuruyor, ki asıl o yaralıyor beni.. dayım da mı öyle düşünüyor, yoksa kadın mı uyduruyor?
buraı benim evim, benim kurallarım diye bağırıyor.. ben cevap veremiyorum. halbuki verecek o kadar çok cevap var ki.
en son cümlesinde beni evden kovuyor. çık git diyerek kapıyı gösteriyor.
ben kalıyorum koltuğa gömülüp.
sinirle çıkıp gidiyor salondan. ben ne yapacağımı bilemez oturuyorum. ilk kez bir yerden kovulmuşum, gitmeli mi? kalıp gerçekten de hata yapmış olabilir miyim diye düşünüp özür mü dilemeli? karar veremiyorum.
Önce çocuğun odasına gidiyorum, kapıyı kapatıp yarım saat sessizce ağlıyorum, susmaya çalışıyorum. yüzüm gözüm kızarıyor ama kendime yediremiyorum. çocuk yine odayı dağıtmış bi yandan onu topluyorum.
sonra kendimi susturup yüzümü silip çıkıyorum odadan. kadını salonda buluyorum. kendime yediremediğimden, kötü biri değilim ben diye bağırmak geliyor içimden.
iyi biri oldugumu onun beni yanlış anladığını kanıtlamak için var gücümle sesimi düzeltip " yenge, bugün temizlik yapacakmışsın, yardım edebilir miyim?" diyorum otomatik bi cümleyle.
cevap vermiyor, yüzüme bakmıyor. iki dakka sonra süpürgeyle geliyor yanıma, o gün akşama kadar bana evi temizletiriyor.
ben bi yandan iyi davranıp alttan alıyorum ki anlasın, beni yanlış anladıgını.. işten kaçmadıgımı, sebebimin farklı oldugunu..
ama kadında, yüzünde hiç değişiklik olmuyor. ben akşama kadar yer süpürüp siliyorum ama kadın zerre yumuşamıyor. nedensonra anlıyorum ki kadındaki anlık bi kızgınlık değil ki yumuşasın. meğer ezelden beri nefret ediyormuş yeni patlamış.
kadında yumuşama olmayınca ben yine kendime yediremiyorum, bu sefer kendimi savunmamış olup sustuguma kızıyorum. kendimi dışarı atıyorum. iki kilometre yürüyüp bi avm buluyorum, biraz alışveriş yapıyorum, kraker falan alıyorum. niye aldıgımı ben de bilmiyorum. telefonla birkaç kişiyi arıyorum, ama diyecek bişey bulamıyorum. hala gidecek bi yerim yok.
babamların yanına gideyim diyorum, şans mı tesadüf mü, o gün akrabalarla beraber toplanıp uzak bir yere iftara gidecekleri tutmuş. evde yoklar, şehir dışındalar. gidemiyorum. marketten tıpış tıpış geri dönüyorum.
akşam yemeği vakti olmuş dayım iştn gelmiş. bir şeyden haberi yok tabii, anlatmıyor kadın. ben de susuyorum.
yemeğe katılmıyorum, dayım ısrar ediyor yok diyorum. odaya kapanıp krakerlerimi yiyorum.
sonraki üç dört gün ne kahvaltıya ne yemeğe katılıyorum. yalnızca dayım şüphelenmesin diye akşamları bi çorba içiyorum.
3-4 gün daha geçiyor. bu arada o günkü olayı dedemle anneannem duymamışlar, ev baya büyü oldugundan en arka odadaydılar. ben de anlatmadım. anlatsam biliyorum, ameliyatlı kadın o haliyle kalkıp gitmek isteyecek. ona kıyamıyorum susuyorum, ama her gün gözüm yaşlı. kendime yediremediğimden.
en son 4 gün sonra anneannem soruyor, sen niye hiç genç kız gibi değilsin ya sürekli yüzün asık.. bişey mi var diyor? yok diyorum ama gözüm doluyor.
dedem durumu hissetmiş olacak, birşey sormuyor ama o pazar dayımın yanına gidip "oğlum sen bizi eve götür" diyor. dayım başta istemiyor, itiraz ediyor falan ama dedem ikna ediyor.
ameliyatlı kadını da alıp biniyouz arabaya, götürüyor dayım bizi. ben mutluluktan sırııtıyorum. kapıda yengemle vedalaşmıyoruz. yüzüme bakmıyor. ben de bakmıyorum.
yakın bir şehirdeyiz neyse ki. üç saate dönüyoruz. eve girince anneannem sevinçten ağlıyor, ben de mutluluktan sırıtmayı kesemiyorum..
Ben hala baktığımda, anlamaya çalışıyorum kadını, ama anlayamıyorum. Kanşı bıçaklı olduğum düşmanıma yapamazdım ben öyle. Hayır bir de genç olan benim, güya iki çocuk annesi, olgun olan o. Göya. Yarım yaşımdaki bi kıza, eşimin yeğeni üstelik, kadına ne zararım dokundu ki, hayır evine bile zaten en sıl gidişim iki senede birdir, düşündükçe hala üzülüyorum. Öyle sık sık gidip rahatsız ettiğim de yok. Meraklı da değilim zaten o kadar çekindiğim bir eve gitmeye.. Nasıl bîr egoistse kadın evini nasıl kıymetli görüyorsa artık, oraya tatile gidiyoruz falan sanıyor. En hassasolduğum konu, insanın önünden yemeğini almak nedir? Ne kadar düşmanım da olsa evime 15 günlüğüne gelmiş insana yapmam, ben yapamam. Hala da aklım almıyor.
üstünden yıllar geçti, kadınla hala karşılaştıgımız yerlerde konuşmuyoruz. ben bu meseleyi dayıma hiç anlatmadım. ama karısı kendi gözünden anlatmış. beni kötülemiş, iş yapmaktan bunalıma girdiğini dayanamadıgını da ekleyerek duygu sömürüsü yapmış. falan filan.
ben hiç konuşmadım. konuşmaya başlayacak olsam ağlamaktan anlatamıyorum çünkü.
garip gelebilir size ağlamam falan ama, çok dokunmuş içime. çok batmış içime, atamıyorum.
bazen kendi kendime konuşurken anlatmanın provasını yapayım diyorum, ilk üç sene boyunca kendi kendime provasını yaparken dahi ağlamaktan konuşamadım.
4 sene boyunca ne zaman kötü bi gün geçirsem o gece kabus görüyorum, yengem. ya bana laf sokuyor, ya azarlıyor. ben de cevap veremiyorum.
kadın travmam oldu. hala ara ara gördüğüm oluyor 5 sene olmasına rağmen.
içimi döktüm.

seni çok iyi anlıyorum aynı şeylerde bende yaşadım dayımın hanımı v dayım aynı şeyleri bizede yaptı üsteli hanımıyla yaşıtız evlenmeleri vesile olan bizdik bebek görmeye gittik 3. gün kapıyı gösterdiler gidin bidaha gelmeyin diye birdaha görüşmedik önümüze yemek koymadılar mutfağa girmemize izin vermediler
 
Sulusevgi,nazlıdeniz..

Nerden bakıyorsunuz anlamak çok zor..
Ben konuya bakıyorum.Yengenin misafirine karşı ters davrandığını görüyorum..
Kaldıki misafir burda bazı şeyleri kendince yapmaya çalışmış.
O koca bir kadın yakışıyor mu sizce..

Böğürtlen zamanında misafirlere hoşgeldin diyemezmiş ..
Vardır içsel bir sebebi.O yaşlarda belki kendince buhranlar geçiriyordu.
Evet hoş değil,ama zamnala düzelecek şeyler bunlar..Ama öfkeyle değil,sevgiyle.
Benim yeğenlerim de öyleydi,ablam boşanıp yanımıza gelmişti..
Onlarda ne hoş geldin,ne yanlarında oturma,odalarına çekilirlerdi.
Çok laf söylendi onlara..
Hiç de iş yapmazlar..
Travma geçirmiş gençler biraz öyle oluyor.Annesi d emüsamaha gösteriyordu..
Şimdi daha iyiler.Misafire hoş geldin diyorlar..
Yanlarında oturuyorlar..
İş biri biraz yapıyor ,biri yapmıyor..
Ama hoşgörüyle,sevgiyle,iyilikle,biz büyüklük göstererek bu duruma geldiler.
Aksini yapsak daha da savrulacaklardı.

Ozmanalar bu tavrı gördüğü halde kalmış.Anneannesi olduğu için,onlarla beraber kaldığı için ,onukendince yalnız bırakmamak için kalmıştır..
Ben de zamanında bazı şeylere pişman oluyorum..
Neden sıkıntı çektiğim halde orda kaldım diye...

Annesi bakmamış çünkü sakat bir kardeşi varmış..
Dayı bakmak istemiştir.Kadın da razı olmak zorunda kalmıştır,hani ataerkiliz ya..
Ama dayıya kızdım..Güya ona sormuş da ''o dabenden izin almadı''demiş..Ya yalan..Ya doğru..
Anneanne gelecekse kız da onlarla yaşadığı için gelmiş 15 günlüğüne..
İzin almak nedir ya..Onlarla gelmiş işte..
Bu kadar misafir edemeyecekse kendisi de misafire hoş geldin diyemeyen ergen çocuk kadar ergen ve bozuk davranışları var..
Bu zihniyetteki herkesin..
 
Son düzenleme:
bende madde madde cevap vereyim size;

1- bana özel mesajınız gelmedi tekrar baktım yok gelseydi orada da yazardım neden sakınacağım ki. Ben kendimi kıstas almıyorum aynen bende sizin gibiydim ailevi bazı sorunlardan dolayı sosyal iletişimi olmayan, okuldan eve gelip kendini eve kapatan, ders çalışan, arkadaş ortamına girip sohbet edemeyen biriydim ama yine de dayıma gittiğimde bir iş var mı yapılacak diye soruyordum. Dediğim gibi benim yengemde 20 senelik gelin ama ben sormadan iş buyurmazdı iş buyuruyor olur diye sorarsam söylerdi kaldı ki kadın evi temizletmiş sonra bu seferde vay efendim tüm gün ev temizletti demişsiniz bu seferde. o zaman 20 yaşında insansınız dikkatli olmayı bilirsiniz 6 yaşında çocuk azarlanacak kişi yaşında değilsiniz. Hadi tamam yapmadınız peki o kadar hakarete kovulmaya hala orada nasıl kalabildiniz tabi anne babanızın kaldığı yere gitseniz iş yap diyecekler işinize gelmez.

2- Siz anneannenizle ilgilenmek için orada değil miydiniz deyiminize göre sürekli başında değil miydiniz anneanneniz o kadar uzak köşeden nasıl sesini duyuracak size birşeye ihtiyacı olduğunda böyle mi bakıyorsunuz anneannenize kitabınızı gidip onun yanında okusaydınız evin en uzak köşesinde oturuyorlar yani tv olan herkesin olduğu hemen yardımına koşacağı odada değil ve siz de başında değilsiniz enteresan.

3- Size iş veren insan gaddar insan sizin sormanızı beklemek yerine eline verirdi eline süpürgeyi kovayı sil süpür derdi emrivaki yapardı hiçbirşey diyemezdiniz ha tabii bir gün size alt tarafı ev temizletmiş vay efendim tüm gün evi temizletti demişssiniz eğer emrivaki yapsaydı neler yazardınız bilmem. Asıl nezaket emrivaki yapmamak karşındaki insanın düşünmesini sormasını beklemektir ama siz sormamanızda düşünmemenizde değil de vay efendim neden demeyi akıl edemiyor da kalmışsınız. Benim yengem de asla iş buyurmaz benim dememi bekler demezsem kendi yapar. Hadi diyelim anneanne zulüm etti neden anneannen zulüm eden birinde kalıyor siz biliyorsanız bunu annen de biliyordur neden gelin eline bırakıyor da kendi bakmıyor. Zaten gelin istemiş çağırmış 1 ay bende kalsınlar demiş dimi istemezdi bahanesi de vardı benim başımda iki çocuk var ilgilenemem derdi yani.

4- kendi odanı elbette toplayacaksın çocuk odasında kaldığından orayı da toplamışsın bir zahme tartık zaten toplayıverin bunu da lütuf gibi mi anlatıyorsunuz. Mutfakta bile sadece kendi bulaşıklarınız yıkıyormuşsunuz o an makineye koymasanız bile yengenizin gözetiminde onun dediği şekilde yerleştirebilirsiniz bir toz alabilir yerleri silebilirdiniz. Ders veriyordum filan bu ayakları geçiniz yazmadığınız şeyleri şimdi kendinizi korumak adına yazıyorsunuz. Tatilde de çocuklar ders yapardı dimi zaten biri 6 yaşındaymış okula bile başlamamış.

5- Çocuklar herzaman annenin ilgilenmesi gereken yaştadır 6 yaş 8 yaş büyük bir yaş mı. Sonuç olarak orada kavga etmişler mi, bağrışmışlar mı birbirlerini girmişler mi evet hala oyuncakla oynayan çocuklar kadın mutfakta belli ki yemek yapıyor bir şey yapıyor orada sizin müdahale etmeyip kitap okumanız herkesin zoruna gider. Yiğenleriniz onlar konu ne olursa olsun sakinleştirip ayırabilirsiniz annenin mutfaktan koşması mı lazım demek ki hala annenin bakması gereken yaştalar çünkü anne ayırmış sakinleştirmiş bunu siz de yapabilirdiniz. Kitap okumak o an çok önemli bir iş miydi. Kız sustuysa neden anne mutfaktan geldi gürültüye.

6- Sizin dediğiniz yiğenine iş vermem istemem de meselesi yaşla ve durumla alakalı bir şey o yiğen kaç yaşında bilmiyorum ama siz 20 yaşundasınız ayrıcaa çocuğunuz yok, ayrıca evde biri hasta biri yaşlı iki insan yok bilmem anlatabiliyor muyum ayrıca siz evli bile değilsiniz sadece biriyle beraber yaşıyorsunuz haa şimdi geri kafalı filan dersiniz açıklıyım birinin nikahsız aynı evi paylaşmasına asla laf demem ama daha ortada resmi bir durum yokken karı koca değilken yok eşiniz dediğiniz erkek arkadaşınız ailesi, yiğenleri siz de nasıl kalıyor. Hiç mi bu aileler adını koyun filan demiyor anlamadım. Aileler bu konulara pekte makul bakmazlar da.




Birine yazdığınız mesajda direkt ben de EVLİYİM EŞİMİN ailesini ağırlıyorum demiştiniz. Buna yemin edebilirim dün mübarek kandil gecesiydi ettiğim dualarım kabul olmasın ki aynen böyle yazmıştınız hatta tekrar tekrar bakmıştım emin olmak için keşke alıntılayıp yazsaydım ama düşünemedim geriye gidip o kelimeyi sileceğinizi aklınızsa alıntı yapmadan yazmamı kullanmışsınız ama ben ne okuduğumdan eminim iftira da atmıyorum bu hiç yaptığım bir şey değildir. Silip sonra göster göster nerede yazmışım demek zaten komik yani. Açığını bulmuş havalarına da girmiyorum hanımefendi. O konuda da zaten tezatsınız. Yok efendim kariyer sahibiymişsin de yok dünyayı değiştireceğine inannıyormuşsun ama evlenip çocuk yapınca bu durumun devam etmemesinden korkuyormuşsun yahuu madem o kadar okudun kariyer sahibisin evli değilken çocuğunda yokken neden 2 senedir çalışmıyorsun da evde yemek yapıyorsun zaten o hayatı yaşamaya başlamışsn bir nikah yok en verimli zamanın ve yaşında sen evde oturup yemek yapıyorsun erkek arkadaşının yolunu gözlüyorsun sonra da vayy evlenirsem çocuk olursa kariyer yapamam şimdi çok yapıyorsun ya güldürmeyin beni Allah aşkına yaa. Evli olmayan bir çiftn evine anne babanın yğenlerin gelip kaldığını da ilk defa sizden duyuyorum sizin anne babanızda gelip kalıyordur o zaman baya genişlermiş maşallah. Ben böyle aile görmedim de siz o hayatı yaşayabilirsiniz ama aileler pek kabullenmezler. Siz sizin yazdığınız şeyi sonra da nerede evliyim demişim deyin çok akıllı sanıyorsunuz dimi kendinizi. :KK53:





Canımm ben senin gibi okuyup üniversite bitirdiğim halde evde oturup kocamı beklemiyorum. Çalışıyorum çok şükür paramı kendim kazanıyorum o yüzden bu saatlerde forumda olmama imkan yok anladın mı. Yazdığınız saat gecenin 1'i ben saat 11 de yatağıma yatmış oluyorum. Yani kaçmadımm. Sanırım siz Türkiye'de bile yaşamıyorsunuz gecenin 2.30 unda yemek sipariş verdik dediğinize göre bu saate kadar adam aç kaldı o zaman buradaysanız. Ben kendi doğrularımı söyledim. Bütün gece burada laf yetiştirmekle meşguldün tabii. Hadi eyvallah selametlee.. HA bu arada ben cevabımı verdim daha söylenecek birşeyim kaldığını sanmıyorum daha yazmıcamm.

Bütün maddelerine ve sorularınıza özel mesajla cevap verdim, arzu ederseniz buraya da yazarım.
Bütün üslubunuza rağmen size saygılı olmaya çalışıyorum siz hala yalancı çıkarmaya çalışıyorsunuz.

İddianıza göre ben mesajlarımın birinde EVLİYİM EŞİMİN AİLESİNİ AĞIRLIYORUM yazmışım ve siz söyledikten sonra o mesajdan EVLİYİM kelimesini SİLMİŞİM.
--- ---- Yahu yengemin akrabası falan mısınız?
Niye iftira atmaya çabalıyorsunuz bu kadar anlayabilmiş değilim.

SADECE ŞUNA CEVAP VERİN SONRA TAMAM YAZMAYIN.


Bahsettiğiniz gibi yalancıyım, bütün yazdıklarımda yalanlar ve hileler var ya hani. Siz fark ettikten sonra o mesajdan EVLİYİM'İ SİLMİŞİM YA HANİ.
Başlıkta mesaj silmek diye bir buton olmadıgına göre, mesajlarım sabit duruyor bunda hemfikiriz.

ÜŞENMEYİN. BÜTÜN BAŞLIKTAKİ MESAJLARIMA TEK TEK BAKIN.

Eğer iddaa ettiğiniz gibi evliyim kelimesini silmiş olsaydım, mesajın altında küçük küçük



BU MESAJ ...... TARİHİNDE BÖĞÜRTLENKUŞU TARAFINDAN DÜZENLENDİ.. yazması gerekmez miydi?


Onu da kaldıracak sihirli güce sahip değilsem tabii ki..

NEDEN HİÇBİR MESAJIMIN ALTINDA "DÜZENLENDİ" YAZMIYOR?

Ne ben sizi tanırım ne siz beni.. Şurada bir derdimi açtım herkesin affına sığınarak. Beni haksız gören pek çok arkadaşıız oldu sorularını dile getirdiler.. Herkesle gayet güzelce mesajlaştık sağ olsunlar da.. Yorumları için herkese sonsuz teşekkür ederim..

Sizdeki bu AŞIRI ISRAR ı anlayamıyorum.

KAÇ SAYFADIR TUTTURMUŞSUNUZ YALAN SÖYLÜYOR DİYE..
kanıtlamak için de bu evliyim değilim meselesini ortaya atmışsınız TEE kaç sayfa önce..

Hala sizi anlamaya çalışıyorum, ancak bu Israrcı üslubunuzu ve "yalancı, kötü niyetli" gibi hakaretlerinize mana veremiyorum..
Gerçekten kendinizi acayip bir duruma soktunuz.

Dilerim artık "yalancı" iddaanızdan vazgeçersiniz, çünkü bu benim en hassas olduğum konulardandır o yüzden bu kadar ısrarla üstünde durdum.
Onun dışında beni sevmek ya da haklı görmek zorunda değilsiniz, orasına saygı duyuyorum..

Buna cevap verin, sonra arzu ederseniz yazmayabilirsiniz. Ha yazarsanız da başlığımın üstünde yeriniz var ne derseniz diyin "kovacak karakterde değilim". :)
 
Yengenin sana tavrı her ne kadar yanlış olsa da,sen ve ailenden birinin sormadan izin almadan her ne sebeple olursa olsun 1 gün veya 15 gün farketmez emrivaki bir şekilde kendi kafana göre kalman hoş değil.İnsanlar burda 3 günlüğüne görümce kayınvalide bile istemediklerinden konu açıyorlar.Herkeisn kendine göre bir düzeni var.Sen evine gelen insanlardan hoşgeldin merhaba demeyi esirgiyor bunu samimiyetsizlik olarak görüyorsun ama sen misafirliğe gittiğinde nezaket bekliyorsun.Belki yengen de size geldiğinde bu tavrına bozulmuş veya başka bir yerde yine bna benzer bir tavrını görmüş gıcık kapımış olabilir.Eşiyle çocuklarıyla ilgili o dönem kendince problemleri olabilir.Veya ameliyatlı bir hastanın bakını sadece kendisi üstlenmek istememiş olabilir.Dayının ona sormadan evien anne babasını çağırmasına içerlemiş olabilir.Sana hoş olmasa da çık git dediği halde o evde kalman çok enteresan.Senin onun gözüne girme çabaların onun için yüzsüzlük olarak adlandırılacaktır.Çok küçükte değilmişsin 20 yaşıdaymışsın.Sessiz sakin yetiştirilmiş olamn asosyal olmanı,evine gelmiş insanlardan bir merhabayı esirgemeni gerektirmez.Bunları resmi bir literatür olarak görüp,anlam veremeyip üzerinden 5 yıl geçmesine ramen anlam veremiyorsun.Medeniyetin,insaniyetin,sosyal davranış biçiminin,saygının getirdikleri şeylerdir selamlaşmak.Ama sen bunu bile gözünde o kadar büyütmüşsün ki,merhaba ve hoşgelidn demeyi insanların isteklerini vermek adına zorunlu bir görev olarak algılıyorsun.Ben birinin evine gitsem ve 20 yaşındaki koca kız bana hoşgeldin demese suratına bakmam.Buna ki bu kadar takılan birinin 5 sene önceki yengesinin ona karşı yaptığı olumsuz davranışı kafasına takıp TRAVMA şeklinde yaşamasına şaşırmamalı.Normal değil bu takıntın.Kimse kimseyi sevmek zorunda değil.Görüşmezsin olur biter.5 yıl önce olan olayı şimdi dayına anlatsan ne anlatmasan ne.İnsanlar ne travmalar atlatıyor,ama atlatıyor.Bu bir travma sebebi bile değil.Nahoş bir olay.

Öncelikle yorumunuz için teşekkürler, yanlış anlaşılmasın aman, okuyup zaman ayırmanız bile başlığı açma sebebim. Önce bunu belirteyim. :)
Tabii ki her ailede, sülalede, aile ilişkileri farklıdır, bu yaşanan şehre, bölgeye, yöreye göre bile değişiklik gösterir, sizin tarzınız da öyledir, aslında gayet de güzel, medenice evet.
Ama bizim ilişkilerimizde, ailemizde yani, çok uzaktan akraba bile olsa, "ben sizde kalabilir miyim" diye izin almak söz konusu değildir, bu söylense, karşıdaki kişi neredeyse hakaret olarak algılar. Biz de bu şekilde gördük, yetiştik. Ha iyi birşey midir değil midir orası tabii ki tartışılır. Sizin deyiminizle nahoştur belki gerççekten de. Ama gelenek neticede. Her geleneği sorgulamıyoruz. Yengem de en nihayetinde gelinimiz, ve kendisi bu yapıya karşı bile olsa, gelinlerden gelin gittiği aileye az da karşısındakileri kırmayacak kadar uyum sağlaması beklenir.. Bu doğaldır.
Bakış açısı "izinsiz kalınmaz" bile olsa dediğim gibi, uyum sağlaması beklenmesi doğaldır. Hele ki yirmi yıllıksa..
Ayrıca bi nokta da şu ki, genelde dayılarla çok yakın olmayabilir herkes, ordan dayı ve dayının karısı arasında daha resmiyet vardır gibi düşünülebilir çoğunlukta, düşünülmeyebilir de önemli değil.. Ama ben anneannemler tarafından büyütüldüğümden bizzat dayımlarla aynı evde büyüdüm. Bizimki dayıdan çok abi- kardeş ilişkisi olmuştur hepsiyle. Hala da öyledir, abi yakınlığı vardır yani. Her şeyimle olar ilgilenirdi vs.. O yüzden ekstra bi yakınlık var. Ve dayımın kendisi de bizzat bu izin alma meselesini duyunca çok üzülmüş, tepki göstermiş. Dediğim gibi, dayımın evine gidip kalırken izin almak diye bir şey söz konusu değildir bizde.. Ben de bir aileye gelin gitmek üzereyim, gelenekleri bizden farklı bir aile üstelik.. Ama karşımdakilerini kıracağıma, hele ki eşimin çok yakınıysa, bana trs gelse de 15 günlüğüne uyum sağlayabilirim.. Bu esneklik herkeste olmalıdır eğer aile tarzları farklıysa, yoksa o ilişki yaşanamaz bile.
Bu nedenle yengemden beklenen de budur bizim bakış açımıza göre.
Zaten en çok üzüldüğüm nokta da o izin meselesiydi. Dediğim gibi, duygusal anlam taşıyor bize göre.

Evet ben merhaba hoşgeldin diyemeyen bir insandım.. ancak misafirliğe gittiğimde nezaket beklememin nedeni, hoş geldin diyemesem de kendi evime gelen insanları her daim çok iyi ağırlamaya çalışmamdandır.. bazı şeyler kelimelerle değil davranışlarla ve birkaç gülümsemeyle de anlatılabilir.. hoş geldin demek yerine gülümsüyorsam karşıdaki mesajı alabilir zannımca.. :) bir gün burada bi etkinlik düzenlenir belki de sizi de ağırlama fırsatım olur inşallah, memnuniyet duyarım.. gerçi artık o zamanki kadar değilim, merhaba derim muhtemelen.. :) şaka bi yana isterim cidden.

Hayır, dayım ona sormadan hiçbir iş yapmaz. Karısını çok sevdiğinden.. Kendisinin haberi olmadan veya kendisine danışılmadan davet edilmedi anneannemler oraya.. Dayımın fikridir muhtemelen ancak yengem kadın ağır bir ameliyat geçirince geçmişte yaptıklarından / söylediklerinden ötürü vicdan azabı hissettiği için evinde ağırlamak istemiştir.. bu nedenle içerleme gibi bir durumu yok.. ve anneannem gelirse benim de geleceğimi tahmin edebilmesi için yeterli bir 20 sene geçirdik, zor bir tahmin değil.. onu da hesaba katarak kabul etmiştir.. anneannem benim annem gibi oldugundan ameliyat geçirecek de ben sadece iki saat ziyarete gelip gideceğim. sizin annenize olsa ve yengenizde kalması gerekse herhangi bir sebepten, bi şekilde orda istemeseniz de kalmaz mıydınız..
Kovulduğum halde kalmış olmamnın sebebi o anda gidecek yerimin olmamasıydı. öğrenciydim, cebimde şehir dışına çıkacak kadar yol param yoktu, dedemlerden istemek durumunda kalırsam olayı da anlatmak zorunda kalırdım yoksa gitmeme izin vermezlerdi, anlatırsam da kendileri de orada durmazlardı.. kadını kaldırmaya kıyamadıgımdan onlardan sakladım memlkete dönene dek taa..
beni gelip alabilecek tek kişiyi, babamı aradıgımda da iftar için şehir dışında olduklarını öğrenmiştim.
başka gidebileceğim tek bir yer olsa gerçekten geri dönemezdim. arayabileceğim herkesi aramıştım arkadaşlarım da dahil. ancak yaz nedeniyle herkes şehir dışındaydı, para isteyebileceğim ya da evine gidebileceklerim yani. yazın ortasındaydık çünkü.
yoksa, kovuldugum eve isteyerek geri dönecek kadar yüzsüz olsam, ben o evde o kadına çamaşırlarımı yıkatacak kadar da yüzsüz olurdum. yüzsüzlük insanın içinde olur, konuya göre değişmez..
"bastırılmış yetiştiirlmek merhaba diyememek anlamına gelmez" şeklindeki yorumunuzu çok subjektif buluyorum.
bence her bireyi, çevresi ve şartlarıyla beraber değerlendirmek ve böyle bir yorum getirmek için bile ciddi psikoloji bilgisine sahip olmak gerekir.. zira ben bu sorunumu aşmak için uzman yardımı aldığımda kendisi de böyle demişti psikolog..
İnsanlara garip gelebilir.. ama aştım bu sorunu.. yine de dediğim gibi, her şeyin kelimeye dökülmesi gerekmez zannımca. onun yerine bir gülümseme ve bir sarılma, kapıdan içeri girildiği andan itibaren en iyi şekiilde ağırlamaya çalışmak da davranışlarıyla anlatmak da daha bile güzeldir bence.
çünkü o mantığa göre dilsiz insanlar dışlanmalılar.
diyeceksiniz ki onun elinde değil. işte aynen benim de elimde değildi. keyfen değildi, özür gibi birşeydi. nitekim düzelttim de sonradan.
düzeltebilmiş olmak bile affedilmeye değer bence. hele ki hoşgeldin diyemesem de kimsenin kalbini kırmadıysam..
affınıza sığınarak uzun yazdım ama, tek derdim "anlatabilmek.."
 
Merhaba,
Konu çok uzun olunca 3e flan bölüp ancak okuyabildim valla. Ara arada diger cevaplarına baktım..
Düşüncem şu yönde. Bu yenge sanırım kendini sizden üstün görüyor ve sizi küçümsüyo ,yani kendisi zengin ,sosyetik ,şehirli
sizde taşradan gelen, cahil kız konumundasınız bu yüzdendir ki aslında sizi çok kaale almadığı gibi yaşınızda kaç olursa olsun
azarlayabileceğini düşünüyor ve sizide çok önemsemediği içinde çokda umurunda olmuyor sizin ne düşüneceğiniz.
Siz haklısınız ,haklı değilsiniz olayına girmiyeceğim. evet evde bir iş var ise (yaşınız küçük değil ) bir iş var ise yardım edeyim yenge
demek çok çekinsenizde zor birşey değil .Ama dememişsiniz işte bunun karşılığıda bu değil belki ama öyle yıllarca içinize dert edecek bir
durumda değil açıkcası
Evden kovulmanıza rağmen neden orada kaldığınızı anlıyorum. yani gidecek bir yeri yoksa insan ve zaten evlerinde kadığınız insanlar orda olduğu
içn orada kalıyor isenizde çıkış yolunuz yok tabiki..
Gelelim sonuca..Dediğim gibi travma yaratacak kadar büyük bir olay değil ..yıllar geçtikden sonra sen böyle böyle yapmıştın diyip yengeyi azarlayacak bir durumda yok.Zaman geçince ılımlı bir ilişki kurabilseymişsiniz belki yengeye laf arasında böyle bir şey yapmıştınız ve o zaman çok üzülmüştüm diyebilirmişsiniz ama sanırım hala aranız iyi değil .Bu yüzden bence konuyu hiç açmayıp kendiniz unutmaya çalışın...
 
Öncelikle yorumunuz için teşekkürler, yanlış anlaşılmasın aman, okuyup zaman ayırmanız bile başlığı açma sebebim. Önce bunu belirteyim. :)
Tabii ki her ailede, sülalede, aile ilişkileri farklıdır, bu yaşanan şehre, bölgeye, yöreye göre bile değişiklik gösterir, sizin tarzınız da öyledir, aslında gayet de güzel, medenice evet.
Ama bizim ilişkilerimizde, ailemizde yani, çok uzaktan akraba bile olsa, "ben sizde kalabilir miyim" diye izin almak söz konusu değildir, bu söylense, karşıdaki kişi neredeyse hakaret olarak algılar. Biz de bu şekilde gördük, yetiştik. Ha iyi birşey midir değil midir orası tabii ki tartışılır. Sizin deyiminizle nahoştur belki gerççekten de. Ama gelenek neticede. Her geleneği sorgulamıyoruz. Yengem de en nihayetinde gelinimiz, ve kendisi bu yapıya karşı bile olsa, gelinlerden gelin gittiği aileye az da karşısındakileri kırmayacak kadar uyum sağlaması beklenir.. Bu doğaldır.
Bakış açısı "izinsiz kalınmaz" bile olsa dediğim gibi, uyum sağlaması beklenmesi doğaldır. Hele ki yirmi yıllıksa..
Ayrıca bi nokta da şu ki, genelde dayılarla çok yakın olmayabilir herkes, ordan dayı ve dayının karısı arasında daha resmiyet vardır gibi düşünülebilir çoğunlukta, düşünülmeyebilir de önemli değil.. Ama ben anneannemler tarafından büyütüldüğümden bizzat dayımlarla aynı evde büyüdüm. Bizimki dayıdan çok abi- kardeş ilişkisi olmuştur hepsiyle. Hala da öyledir, abi yakınlığı vardır yani. Her şeyimle olar ilgilenirdi vs.. O yüzden ekstra bi yakınlık var. Ve dayımın kendisi de bizzat bu izin alma meselesini duyunca çok üzülmüş, tepki göstermiş. Dediğim gibi, dayımın evine gidip kalırken izin almak diye bir şey söz konusu değildir bizde.. Ben de bir aileye gelin gitmek üzereyim, gelenekleri bizden farklı bir aile üstelik.. Ama karşımdakilerini kıracağıma, hele ki eşimin çok yakınıysa, bana trs gelse de 15 günlüğüne uyum sağlayabilirim.. Bu esneklik herkeste olmalıdır eğer aile tarzları farklıysa, yoksa o ilişki yaşanamaz bile.
Bu nedenle yengemden beklenen de budur bizim bakış açımıza göre.
Zaten en çok üzüldüğüm nokta da o izin meselesiydi. Dediğim gibi, duygusal anlam taşıyor bize göre.

Evet ben merhaba hoşgeldin diyemeyen bir insandım.. ancak misafirliğe gittiğimde nezaket beklememin nedeni, hoş geldin diyemesem de kendi evime gelen insanları her daim çok iyi ağırlamaya çalışmamdandır.. bazı şeyler kelimelerle değil davranışlarla ve birkaç gülümsemeyle de anlatılabilir.. hoş geldin demek yerine gülümsüyorsam karşıdaki mesajı alabilir zannımca.. :) bir gün burada bi etkinlik düzenlenir belki de sizi de ağırlama fırsatım olur inşallah, memnuniyet duyarım.. gerçi artık o zamanki kadar değilim, merhaba derim muhtemelen.. :) şaka bi yana isterim cidden.

Hayır, dayım ona sormadan hiçbir iş yapmaz. Karısını çok sevdiğinden.. Kendisinin haberi olmadan veya kendisine danışılmadan davet edilmedi anneannemler oraya.. Dayımın fikridir muhtemelen ancak yengem kadın ağır bir ameliyat geçirince geçmişte yaptıklarından / söylediklerinden ötürü vicdan azabı hissettiği için evinde ağırlamak istemiştir.. bu nedenle içerleme gibi bir durumu yok.. ve anneannem gelirse benim de geleceğimi tahmin edebilmesi için yeterli bir 20 sene geçirdik, zor bir tahmin değil.. onu da hesaba katarak kabul etmiştir.. anneannem benim annem gibi oldugundan ameliyat geçirecek de ben sadece iki saat ziyarete gelip gideceğim. sizin annenize olsa ve yengenizde kalması gerekse herhangi bir sebepten, bi şekilde orda istemeseniz de kalmaz mıydınız..
Kovulduğum halde kalmış olmamnın sebebi o anda gidecek yerimin olmamasıydı. öğrenciydim, cebimde şehir dışına çıkacak kadar yol param yoktu, dedemlerden istemek durumunda kalırsam olayı da anlatmak zorunda kalırdım yoksa gitmeme izin vermezlerdi, anlatırsam da kendileri de orada durmazlardı.. kadını kaldırmaya kıyamadıgımdan onlardan sakladım memlkete dönene dek taa..
beni gelip alabilecek tek kişiyi, babamı aradıgımda da iftar için şehir dışında olduklarını öğrenmiştim.
başka gidebileceğim tek bir yer olsa gerçekten geri dönemezdim. arayabileceğim herkesi aramıştım arkadaşlarım da dahil. ancak yaz nedeniyle herkes şehir dışındaydı, para isteyebileceğim ya da evine gidebileceklerim yani. yazın ortasındaydık çünkü.
yoksa, kovuldugum eve isteyerek geri dönecek kadar yüzsüz olsam, ben o evde o kadına çamaşırlarımı yıkatacak kadar da yüzsüz olurdum. yüzsüzlük insanın içinde olur, konuya göre değişmez..
"bastırılmış yetiştiirlmek merhaba diyememek anlamına gelmez" şeklindeki yorumunuzu çok subjektif buluyorum.
bence her bireyi, çevresi ve şartlarıyla beraber değerlendirmek ve böyle bir yorum getirmek için bile ciddi psikoloji bilgisine sahip olmak gerekir.. zira ben bu sorunumu aşmak için uzman yardımı aldığımda kendisi de böyle demişti psikolog..
İnsanlara garip gelebilir.. ama aştım bu sorunu.. yine de dediğim gibi, her şeyin kelimeye dökülmesi gerekmez zannımca. onun yerine bir gülümseme ve bir sarılma, kapıdan içeri girildiği andan itibaren en iyi şekiilde ağırlamaya çalışmak da davranışlarıyla anlatmak da daha bile güzeldir bence.
çünkü o mantığa göre dilsiz insanlar dışlanmalılar.
diyeceksiniz ki onun elinde değil. işte aynen benim de elimde değildi. keyfen değildi, özür gibi birşeydi. nitekim düzelttim de sonradan.
düzeltebilmiş olmak bile affedilmeye değer bence. hele ki hoşgeldin diyemesem de kimsenin kalbini kırmadıysam..
affınıza sığınarak uzun yazdım ama, tek derdim "anlatabilmek.."
Bak tatlım 25 yaşındasın ve bir aileye gelin gideceksin.Sen şu an temiz bir kalple kendi bakış açından bakıyorsun ama evlilik hayatı ve evlilikteki ilişkiler farklıdır.Benim sen de gördüğüm çok sıkı tabuların var.Bir düşünce yapısı kafanda yer etmiş ve değiştiremiyorsun.Dayınla ne kadar yakın olursan ol,yengenin size ve anneannene tavrını sen kendin anlattın.Bu tavırda bir kadına emrivaki gidecek kadar yakın olmaman,davranuşlarına da şaşırmaman gerekir.Sen bizde gelenekleşmiş diyorsun,izin beklenmez diyorsun ama o sana göre veya sizin ailenize göre öyle.Yengene ters gelmiş ki,sana da yekten sormuş izin aldın mı diye.Ne kadar can ciğer olursan ol,ne kadar samimiyet olursa olsun herkesin kendi özel bir alanı vardır.Sen yarın gelin olduğun evde,sırf onlara ayak uydurmak için kendinden ödün vermemelisin.Ayak uydurmak zorundada değilsin.Sadece saygını gösterirsin.Senin eşinin yeğeniyle çok samimi olması seni bağlamaz mesela.O yüzden teklifsiz eşinin yeğeninin de sana gelmesini hoş karşılamayabilirsin.Bu işin gelenekle alakası yok.Ne kadar öğrenci olursan ol,seni resmen evden kovmuş bir kadın varsa karşında hazırlanıp ya dayına ya aileni arayıp kovulduğunu bildirmen gerekiyordu.Bildirseydin 5 yıl içinde bu şekilde de taşımazdın.Zaten olan olmuş.Görüşmek zorunda değil kimse birbiriyle.Merhaba hoşgeldiniz olayına gelirsek,gerçekten bunu söyleyememen hoş birşey değil.Bunun güler yüzle alakası yok.Bir insana ne kadar güler yüz gösterirsen göster Allah ın selamı diye birşey var.Evine gelen bir insana hoşgeldiniz demekten alı koyan ne olabilir.Ve sen bunu anlamsız bulmakla daha da hayret ettiriyorsun insanı.Evleneceksin evine insanlar gelecek hoşgeldiniz merhaba nasılsınızx dememek olur mu?Ben birinin evine gideyim istediği kadar güleryüz göstersin ben kapıdan girdiğimde bana selam vermiyorsa hoşgeldin demiyorsa onun gülüşü benim için birşey ifade etmez.Ben de senin gibi sessiz sakin yetiştirilen bir çocuktum ama bluğ çağına gelince kendim oldum.Arkadaş çevresi de buna etkendir.Ama hayatımın hiçbir evresinde hoşgeldiniz demeyi selam vermeyi bir takıntı yapmadım.Dayımla aramızda çok büyük bir dayı yeğen aşkı vardı.Ama eşiyle aynı iletişii kurmadım mesafeliyizdir.Yani olabilir.Biriyle samimiysen herkesle olacaksın diye bir şart yok.Ve hele ki bu zamanda kim olursa olsun kimse kimsenin evine sorgusuz teklifsiz gitmemeli.Bana göre yanlış.Ama her ne ise,olmuş bitmiş kendine boşuna dert edip,gereksiz bir mevzu yüzünden kendini yıpratma.Daha hayatta neler göreceğiz.
 
oh be ne ala bogurtlenkuşu, once soru sor sonra insanları fırcala, bi dövmedigin kalsın
yazım tarzından, yazım karakterlerinden, renklerinden, karakteerin ne oldugu ortaya cıkıyor
agresiz, asabi bir kişiligin var, bu şekilde devam edersen sen zararlı cıkarsın
kanımca sen bir psikologa acil gözük, sonucta sana bircok insan hakssızsın diyor ve eleştiriyorsa
bu durumda hata bizde degil sendedir. dönüp bir aynada kendine bak, yorumları daha edepli cevapla
begenmiyorsan işine gelmiyorsa neden soru soruyorsun. Bazı insanlar vardır yoksa onlardanmısın
sırf kavga cıkarıp insanları fitil edeyim, laf sokup icim rahatlasın diyen cinslerden.
Amacın kavga etmek ise özelden gel ben cevabımı veririm bu uluorta yerde agzımı bozamam
İnsanların sorularına dosdogru cevap ver hatan varsada kabullen. :KK47::KK47:
 
Sulusevgi,nazlıdeniz..

Nerden bakıyorsunuz anlamak çok zor..

Ben konuya bakıyorum.Yengenin misafirine karşı ters davrandığını görüyorum..
Kaldıki misafir burda bazı şeyleri kendince yapmaya çalışmış.
O koca bir kadın yakışıyor mu sizce..

Böğürtlen zamanında misafirlere hoşgeldin diyemezmiş ..
Vardır içsel bir sebebi.O yaşlarda belki kendince buhranlar geçiriyordu.
Evet hoş değil,ama zamnala düzelecek şeyler bunlar..Ama öfkeyle değil,sevgiyle.
Benim yeğenlerim de öyleydi,ablam boşanıp yanımıza gelmişti..
Onlarda ne hoş geldin,ne yanlarında oturma,odalarına çekilirlerdi.
Çok laf söylendi onlara..
Hiç de iş yapmazlar..
Travma geçirmiş gençler biraz öyle oluyor.Annesi d emüsamaha gösteriyordu..
Şimdi daha iyiler.Misafire hoş geldin diyorlar..
Yanlarında oturuyorlar..
İş biri biraz yapıyor ,biri yapmıyor..
Ama hoşgörüyle,sevgiyle,iyilikle,biz büyüklük göstererek bu duruma geldiler.
Aksini yapsak daha da savrulacaklardı.

Ozmanalar bu tavrı gördüğü halde kalmış.Anneannesi olduğu için,onlarla beraber kaldığı için ,onukendince yalnız bırakmamak için kalmıştır..
Ben de zamanında bazı şeylere pişman oluyorum..
Neden sıkıntı çektiğim halde orda kaldım diye...

Annesi bakmamış çünkü sakat bir kardeşi varmış..
Dayı bakmak istemiştir.Kadın da razı olmak zorunda kalmıştır,hani ataerkiliz ya..
Ama dayıya kızdım..Güya ona sormuş da ''o dabenden izin almadı''demiş..Ya yalan..Ya doğru..
Anneanne gelecekse kız da onlarla yaşadığı için gelmiş 15 günlüğüne..
İzin almak nedir ya..Onlarla gelmiş işte..
Bu kadar misafir edemeyecekse kendisi de misafire hoş geldin diyemeyen ergen çocuk kadar ergen ve bozuk davranışları var..
Bu zihniyetteki herkesin..

Alıntılayarak yazmadığın için,tesadüfen gördüm bana hitaben yazdığın bu yorumu.
Nerden baktığımı sormuşsun da,SENİN BAKTIĞIN YERDEN BAMADIĞIM ÇOK BELLİ.
Herkesin kendi yaşam biçimi,yetiştirilme tarzı ve nezaket anlayışı farklıdır.20 yaşlarında bir kişinin bakış açısıyla kendi penceresinden anlattığı ve hala 5 yıl geçmesine rağmen kabuslarına girecek kadar travmalaştırdığı şey senin baktığın yerden doğru geliyorsa o senin sorunun.İZİN ALMAK NEDİR YA.ONLARLA GELMİŞ İŞTE gibi açıklamada bulunan bir insana,kimin evine ne şekilde igidilir anblatacak değilim.
Bu kadar misafir edemeyecekse kendisi de misafire hoş geldin diyemeyen ergen çocuk kadar ergen ve bozuk davranışları var..
Bu zihniyetteki herkesin..Bu yazdığın cümeldeki üslubuna dikkat et,birdaha ki sefere bu kadar kibar ZİHNİYETTE olmam.Nasıl ergen cevap verdiğimi görürsün.
Saygısızlığın lüzumu yok.Senin yapını,senin fikrini savunmak zorunda değilim.
 
bende madde madde cevap vereyim size;

Birine yazdığınız mesajda direkt ben de EVLİYİM EŞİMİN ailesini ağırlıyorum demiştiniz. Buna yemin edebilirim dün mübarek kandil gecesiydi ettiğim dualarım kabul olmasın ki aynen böyle yazmıştınız hatta tekrar tekrar bakmıştım emin olmak için keşke alıntılayıp yazsaydım ama düşünemedim geriye gidip o kelimeyi sileceğinizi aklınızsa alıntı yapmadan yazmamı kullanmışsınız ama ben ne okuduğumdan eminim iftira da atmıyorum bu hiç yaptığım bir şey değildir.


İddianıza göre ben mesajlarımın birinde EVLİYİM EŞİMİN AİLESİNİ AĞIRLIYORUM yazmışım ve siz söyledikten sonra o mesajdan EVLİYİM kelimesini SİLMİŞİM.
--- ---- Yahu yengemin akrabası falan mısınız?
Niye iftira atmaya çabalıyorsunuz bu kadar anlayabilmiş değilim.



Sevgili böğürtlen bu evlilik konusunda dejavuya katılıyorum.Evet aynen dediği gibi yazmıştın.Hatta hangi paragrafında olduğunu bile söyleyecek kadar iyi hatırlıyorum.Fakat bana yazdığın ikinci yorumda evlenmek üzereyim deyince şaşırdım fakat çok üstünde durmadım.Dejavunun yorumunu okuyunca ben de belirteyim dedim.Burda amaç seni yalancı çıkarmak değil,herşeyi olduğu gibi anlatıp kimsenin kafasını karıştırmamaktır esas olan.
 
Alıntılayarak yazmadığın için,tesadüfen gördüm bana hitaben yazdığın bu yorumu.
Nerden baktığımı sormuşsun da,SENİN BAKTIĞIN YERDEN BAMADIĞIM ÇOK BELLİ.
Herkesin kendi yaşam biçimi,yetiştirilme tarzı ve nezaket anlayışı farklıdır.20 yaşlarında bir kişinin bakış açısıyla kendi penceresinden anlattığı ve hala 5 yıl geçmesine rağmen kabuslarına girecek kadar travmalaştırdığı şey senin baktığın yerden doğru geliyorsa o senin sorunun.İZİN ALMAK NEDİR YA.ONLARLA GELMİŞ İŞTE gibi açıklamada bulunan bir insana,kimin evine ne şekilde igidilir anblatacak değilim.
Bu kadar misafir edemeyecekse kendisi de misafire hoş geldin diyemeyen ergen çocuk kadar ergen ve bozuk davranışları var..
Bu zihniyetteki herkesin..Bu yazdığın cümeldeki üslubuna dikkat et,birdaha ki sefere bu kadar kibar ZİHNİYETTE olmam.Nasıl ergen cevap verdiğimi görürsün.
Saygısızlığın lüzumu yok.Senin yapını,senin fikrini savunmak zorunda değilim.

Bakın,konu sahibinden kıllanmış olabilirsiniz ama bu maruz kaldığı durumu normal görmenizi sağlamamalı.Benim fikir diye bir şey yok burda..Bu din,siyaset gibi bir şey değil.Ahlak kuralı.Kim olursa olsun ahlakı,insanlığı düzgün olmalı.Bu tartışalacak bir şey bile değil..
Benim uslubuna laf söylüyorsunuz ama kendi uslubunuz da çok hoş değildi,konu sahibine.Siz bukonuda diretiyorsunuz ama yanlış birşeyi diretiyorsunuz.Bunu söyledim diye birşeyleri göstermeye çalışıyorum diye ben mi saygısız oldum..Size gelse demek ki siz de izin almadı diye kıllanacakmışsınız.Bukadar küçük şeyleri hesap etmeyin.O insanların üzülebileceğini düşünün..Onun izin almamış olması okadar büyütülecek ve tavır yapılacak bir konu değil..Kocaman kadına ergen gibi davranmak yakışmıyor..
 
Niye önceki konusuna taktınız anlamıyorum.
Okonuyu okumuştum,birşey yazmamıştım.
Bu konuyu gördüğümde hatırladım o kişi olduğunu.
Orda milletin görüşünü almak için konu açmış.
Demekki önemsiyor insnaların görüşünü..
Bu konuda da bu sefer söylememiş,eşim diye geçiştirmiş,konu bu olmadığı için.
Ben de rahatsız olduğum şeyleri,,mesela yaşımı bazen doğru bazen yanlış söylerim.
Yakınlarını ağırlaması falan bilemem,ben konuya yorum yapıyorum şuan..
Bu konuyu açması iyi olmuş..
İnsanları bazen çok kırıyoruz farkında olmuyoruz..Enazından dikkatli oluruz..
Ben de buna binaen yazdım..
 
Bakın,konu sahibinden kıllanmış olabilirsiniz ama bu maruz kaldığı durumu normal görmenizi sağlamamalı.Benim fikir diye bir şey yok burda..Bu din,siyaset gibi bir şey değil.Ahlak kuralı.Kim olursa olsun ahlakı,insanlığı düzgün olmalı.Bu tartışalacak bir şey bile değil..
Benim uslubuna laf söylüyorsunuz ama kendi uslubunuz da çok hoş değildi,konu sahibine.Siz bukonuda diretiyorsunuz ama yanlış birşeyi diretiyorsunuz.Bunu söyledim diye birşeyleri göstermeye çalışıyorum diye ben mi saygısız oldum..Size gelse demek ki siz de izin almadı diye kıllanacakmışsınız.Bukadar küçük şeyleri hesap etmeyin.O insanların üzülebileceğini düşünün..Onun izin almamış olması okadar büyütülecek ve tavır yapılacak bir konu değil..Kocaman kadına ergen gibi davranmak yakışmıyor..

Konu sahibine KILLANMAK MI??? Sen ne kadar kendin odaklı yaşıyorsun hayatı.Benim konu sahibiyle hem de hiç tanımadığım bir insanla ne alıp veremediğim olabilir.KILLANMAK ne demek.KILLANMAK:44:Sen insanlara ergen diyorsun,ahlak kurallarından bahsediyorsun ama kendin bu kurallarda bihabersin.Sana göre yanlış olabilir.Sen hangi hakla bana küçük hesaplar yaptığımı söyleyecek kadar büyüksün.Ben konu sahibine OLASILIKLARDAN bahsettim.OBJEKTİF BAKIP,KADININ PENCERESİNDEN ANLATMAYA ÇALIŞTIM VE 5 YIL GEÇMİŞ DEDİM.Benim evime hiç kimse emrivaki yapıp gelip 15 gün kalamaz.Yengesi gibi elbet davranmam yengesinin yanlış davrandığını da belirttim zaten konu sahibine,ama çokta hoş karşılamam.Herkesin kendi planı programı evi düzeni var.Herkesin çevresi,yetiştirilme tarzı yaşam şekli farklı sana normal gelebilir.Bana gelmez.Bunun AHLAKLA alakası yok.Bak cümlelerine dikkat et.Yazma bidaha bana.
 
Konu sahibine KILLANMAK MI??? Sen ne kadar kendin odaklı yaşıyorsun hayatı.Benim konu sahibiyle hem de hiç tanımadığım bir insanla ne alıp veremediğim olabilir.KILLANMAK ne demek.KILLANMAK:44:Sen insanlara ergen diyorsun,ahlak kurallarından bahsediyorsun ama kendin bu kurallarda bihabersin.Sana göre yanlış olabilir.Sen hangi hakla bana küçük hesaplar yaptığımı söyleyecek kadar büyüksün.Ben konu sahibine OLASILIKLARDAN bahsettim.OBJEKTİF BAKIP,KADININ PENCERESİNDEN ANLATMAYA ÇALIŞTIM VE 5 YIL GEÇMİŞ DEDİM.Benim evime hiç kimse emrivaki yapıp gelip 15 gün kalamaz.Yengesi gibi elbet davranmam yengesinin yanlış davrandığını da belirttim zaten konu sahibine,ama çokta hoş karşılamam.Herkesin kendi planı programı evi düzeni var.Herkesin çevresi,yetiştirilme tarzı yaşam şekli farklı sana normal gelebilir.Bana gelmez.Bunun AHLAKLA alakası yok.Bak cümlelerine dikkat et.Yazma bidaha bana.

Ergen davranışı kelimesini o yenge için kullandım.Bu kadar küçük şeyerleri hesap ettiiği için..
O konudaki siz olsaydınız veya aynısını tıpatıp yaşamış olsaydınız ,size de demiş olurdum..

Ben burdan ne görünüyrosa onun üzerind ekonuşuyorum ayrıca..
Kendim odaklı yaşamıyorum bu konuda.
Olması gerekeni söylüyorum..
 
Son düzenleme:
Ergen davranışı kelimesini o yenge için kullandım.Bu kadar küçük şeyerleri hesap ettiiği için..

Size gelse demek ki siz de izin almadı diye kıllanacakmışsınız.Bukadar küçük şeyleri hesap etmeyin.O insanların üzülebileceğini düşünün.
Sen şimdi bu cümleyi yenge için kullandın öyle mi?
 
Size gelse demek ki siz de izin almadı diye kıllanacakmışsınız.Bukadar küçük şeyleri hesap etmeyin.O insanların üzülebileceğini düşünün.
Sen şimdi bu cümleyi yenge için kullandın öyle mi?

Bunu sizin için söyledim..
Ergen davranışı kelimesini yengenin davranışı için kullandım..Kim olduğu önemli değil,yukardaki gibi bir olay yaşasaydınız sizin davranış da öyle olurdu..
Hoş bir davranış değil bu örnekteki...
Sizce yerinde demek:KK43:
Oldu o halde..
 
Son düzenleme:
bende madde madde cevap vereyim size;

Birine yazdığınız mesajda direkt ben de EVLİYİM EŞİMİN ailesini ağırlıyorum demiştiniz. Buna yemin edebilirim dün mübarek kandil gecesiydi ettiğim dualarım kabul olmasın ki aynen böyle yazmıştınız hatta tekrar tekrar bakmıştım emin olmak için keşke alıntılayıp yazsaydım ama düşünemedim geriye gidip o kelimeyi sileceğinizi aklınızsa alıntı yapmadan yazmamı kullanmışsınız ama ben ne okuduğumdan eminim iftira da atmıyorum bu hiç yaptığım bir şey değildir.




Sevgili böğürtlen bu evlilik konusunda dejavuya katılıyorum.Evet aynen dediği gibi yazmıştın.Hatta hangi paragrafında olduğunu bile söyleyecek kadar iyi hatırlıyorum.Fakat bana yazdığın ikinci yorumda evlenmek üzereyim deyince şaşırdım fakat çok üstünde durmadım.Dejavunun yorumunu okuyunca ben de belirteyim dedim.Burda amaç seni yalancı çıkarmak değil,herşeyi olduğu gibi anlatıp kimsenin kafasını karıştırmamaktır esas olan.

merhaba tekrar,
diğer yorumunuzu da okudum, dediğim gibi eve misafir olurken izin alıp almamak, filan fazlaca subjektif konular. ben zaten yengemin o tavrına şaşırmış değildim. ben onun çirkin söylemlerinden ötürü hayal kırıklıgına uğrayıp bu zamana kadar dert ettim.
o konuda yine size katılmıyorum, gelin giden kişinin karşıdaki aileye belli bir miktarda uyum sağlamasını kendinden ödün vermek olarak görmüyorum desem daha doğru olur.
ancak bu da çok subjektif bir konu..
hoş geldin diyememe olayında da, normal insanlarla kıyaslayarak şaşırıyorsunuz, ben de sessiz sakin yetiştirildim diyerek durumumuzu benzetmişsiniz ancak burada yazamadığım çok şey olduğuna dayanarak söylüyorum ki, ben ifade edemeyeceğim kadar farklıydım. bununla övünmüyorum. nitekim düzelttim de.
ama o konuyu şu şekilde açıklayayım. hoşgeldin diyemem mesela şöyle olurdu.
bayram mesela eve misafir geliyor. zile basılıyor, bizden birisi kapıyı açıyor.
insanlar tek tek içeri giriyor ayak üstü selamlaşılıyor vs. geçip içeri oturuyorlar.
ben bu ana kadar piyasada yokum. bunun asıl sebebi özgüven eksikliği, bir anda insanların karşısına çıkamayacak kadar cesaretsiz hissediyorum.
insnalar geçip oturduktan sonra arka odadan bi yerden çıkıp gelip bi kenarda ayakta dikiliyorum. suratımda nolur beni mazur görün gülümsemesi ve yalvaran bakışlar.
içlerinden biri sesi çıkmayan beni fark edip, ooo böğürtlen naber niye orda duruyosun gelsene aramıza.
ölüp ölüp diriliyorum.
özgüvensizliğim belki kıyafetimden, sıkıntılı dönemler yaşıyoruz çünkü. ben genelde sandalye veya koltuk arkasında yüzde doksanım görünmeyen şekilde dikiliyorum.
çağrılırsam mecburen gidiyorum, çok çok zorlanarak uzaktan hoşgeldiniz.. diyebiliyorum toplu olarak. tek tek değil.
merhaba kelimesi ise hepten yabani bi kelime. ağzımdan çıkmıyor.
bu fasıl atlatılırsa, üzerimdeki bakışlar azalıp da normale dönerse ben de nihayet korkulu anları atlatıyorum. normal sohbet edip oturuyorum ama kucağımda bir yastıkla. yine yüzde otuzu kapatma çabası.
hele ki, evin çocuğu veya genç kızı olarak gelene kolonya şeker tutulacak görevi bana ait.. ölüp ölüp diriliyorum..
oturan insanların ortasında dolaşıp şeker tutacağım. ben. yapmamak için kırk bin bahane buluyorum. mutfağa gidip çay koyuyorum filan bardakları hazırlıyorum. kolonya işini de kime kaptırabilirsem artık.
çayı ben demlerim, kekini böreğini dahi yaparım, ama onları tepsiyle geçip de ortada dağıtamam dım.
bunun gibi daha bin tane örnek.. çocukluktan gelen "sakinlik" değil de daha çok "ezikliğin" yan etkileri hep.
çok çok derin konular. bu kadarıı bile anlatmamam gerekirdi belki şu ortamda.
kafanızda bi profil oluşsun diye bahsettim.. yaşananların yüzde biri bu sadece.
ben o halimi bir özür olarak görüyorum hala. elimde değildi gerçekten. insanlara sevgimi saygımı hep başka yollarla ifade etmeye çalıştım.
en iyisini de yazarak yapabildim.
yani ne kadar anlatırsam o kadar az garipsemeye başlarsınız gibi bişey.
bi anda okuyunca acayip gedliğini ben de biliyorum. bazen ben de uzaktan bakıyorum. hakikaten, içler acısı bir karakter var ortada o zamanlar.
o halde oluşumun baş kahramanları kimler, tartışılır. bilmiyor değilim. belki de insan yenemediği bir zayıflığı olunca bi yerden sonra mazur görülmek istiyor..
"20 yıllık böğürtlen, hadi ama.." diyor karşısındakilere.
ancak yalnız başına gurbette kalınca öğreniyor merhaba demeyi. başka türlü gurbette kalamayacağını fark edince. nihayet yani.
burnu sürtülüyor tabiri caizse.
ha iyi de oluyor tabii. iyi ki oluyor.
işte böyle pul biberle kavrulmuş soğan halkası tadında anılar ve maceralar içeren ancak anlatılmaz yaşanır tadındaki tecrübeleri iki paragrafta anlatmaya çalışınca sıkıntı oluyor.
ama ben ne daha önce kötü niyetli oldum, ne de şimdi öyleyim. tek derdim anlaşılabilmek.
öyle ki, şuncacık kelimeden, toplasan yirmi sayfadan oluşan bir mecrada bile insanlar anlamayınca kötü niyetlilikle suçlayabiliyor.
sizin de dediğiniz gibi, millet ne travmalar yaşıyor. bazı bazı anlatırım, en büyük derdimin bu olmadıgını ben de.
zaten ona şaşırarak bu başlığı açmıştım ya. onca derdim varken niye bunu görüyorum hala diye?
onun da cevabını bulduk sayılır benzer olayları yaşayan birkaç kişiyle konuşunca. neyse ki. :)

evliyim ibaresi konusunda da, o arkadaş ilk söylediğinde ben de dalgınlıkla yazdım mı gerçekten falan diye bütün mesajlarıma baktım. üşenmedim baktım yani.
ilk mesajımdan itibaren evliyim ibaresi yazmadıgıma eminim.
eş diye hitap ettiğimden o şekilde canlandı belki sizde. hiçbir mesajımın altında sonradan düzenlendi ifadesi de yok. dalgınlıkla yazdım mı diye şüphe etmedim değil ama yok, eminim yazmadığıma. zaten yazamazdım da istesem de. çünkü daha üç gün önce ay evlenesim var diye başlık açtım yine burda.
o başlık hala çok taze ve mevcutken yazmam saçma zaten. hani ola ki dalgınlıkla mı yazdım diye baktım ama yok yani. o da yok.
 
X